Uğur Mumcu

Vikisöz, özgür söz dizini
Uğur Mumcu
Doğum tarihi 22 Ağustos 1942
Doğum yeri Kırşehir
Ölüm tarihi 24 Ocak 1993
Ölüm yeri Ankara
Vikipedi maddesi
Vikiveri öğesi

Uğur Mumcu, Türk gazeteci, araştırmacı ve yazar. 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konulan bombanın patlaması sonucu suikasta bağlı olarak öldü.

Sözleri[değiştir]

Kaynaklı[değiştir]

  • Yıllarca, Pentagon generallerine karşı boynu bükük duran Genelkurmay Başkanlarının yerini, Silahlı Kuvvetlerimizin Atatürkçü geleneğini canlandıran gür bir ses almıştır.[1]
Kenan Evren hakkında
  • Devlet, devlet olmaktan çıkar, parlamento, onbeş gün içinde seçilmesi gereken Cumhurbaşkanını seçmez ve ülke baştanbaşa örtülü bir iç savaşın kanlı arenasına dönüşürse, Silahlı Kuvvetlerin yönetime el koymasından doğal ne olabilir ki?
12 Eylül Darbesi hakkında[2]
  • 12 Eylül Harekâtı'nın ülkemizi bir iç savaş eşiğinden geri çekip kurtardığını kabul etmeyecek kim vardır?.. 12 Eylül'ün haklılık nedenlerine bir değil, bin kez inanırız.[3]
  • 12 Eylül, Türkiye'yi bir iç savaş tehlikesinden kurtarmıştır. Bunu açıkça kabul ve ilan etmeden hiçbir soruna çözüm bulma olanağı yoktur. Bu nesnel bir gerçek, somut bir olgudur. Kim yadsıyabilir?[4]
  • 12 Eylül, "yağmurun yağması gibi" doğal bir olaydı; parlamento tıkanmış, partiler işlevlerini yitirmiş, devlet, sağlı sollu terör karşısında çaresiz kalmıştı. Olayların önü 12 Eylül Harekâtı ile alınmasaydı hiç kuşkusuz ülke adım adım bir iç savaşa sürüklenecekti.[5]
  • Yönetim bu konularda gerçekten duyarlı davranıyor. Geçmiş dönemlerde Bakanlarla ilgili yolsuzluk dosyalarını hemen komisyonlara gönderdiği gibi, kendi yönetimindeki bir eski Bakan hakkında kovuşturmaya geçmekte hiç duraksamıyor. Bu anlayışın gelecek yönetimler tarafından da benimsenmesi en içten dileğimizdir. Demek oluyor ki, haklarında yolsuzluk, rüşvet ya da Kocatopçu gibi «görevi kötüye kullanma» iddiaları bulunanlar, Devlet Başkanı Kenan Evren'in Bursa konuşmasında değindiği gibi «kim olurlarsa olsunlar» kovuşturulacaklardır.[6]
  • Terör, öncelikle demokrasinin düşmanıdır. Bu açıdan bakarsak, «12 Eylül 1980 öncesinde Türkiye'de düşünce özgürlüğü vardır, Anayasa yürürlüktedir, demokrasi tastamam işlemektedir» diyemeyiz, dersek: inandırıcı olamayız.[7]
  • 12 Eylül 1980 harekâtı, gerek 27 Mayıs, gerek 12 Mart müdahalelerinden daha değişik nedenlere dayanmaktadır. 12 Eylül, toplumu bir iç savaş eşiğinde devir almıştır. Bu yüzden sorunlar, güçlükler, 27 Mayıs ve 12 Mart ile kıyaslanmayacak kadar ağır ve değişiktir.[8]
  • Bizler, 12 Eylül'ün getirdiği sınırlama ve yasaklara, kelimesi kelimesine uyuyoruz; uymaya çalışıyoruz. Ancak sağ basın kendisinde böyle bir yükümlülük görmüyor, hergün bu yasakları çiğniyor.[9]
  • Bir ülkede terör varsa, bir ülkede günde yirmiyi aşkın kişi siyasal nedenlerle öldürülüyorsa; iller, ilçeler, mahalle ve köyler silahlı zorbaların egemenliklerine terk ediliyorsa o ülkede demokrasi yoktur. Anayasa düzeni yoktur, yaşam güvencesi yoktur. Yaşam güvencesinin olmadığı yerde de devletin kendisi yok olmuş demektir. 12 Eylül öncesi yaşadığımız ortam böyle bir ortamdı, geçmişi unutmadık! Bu korkunç ortamı duygu, düşünce ve vicdanlarımızda yeniden canlandırıp düşünmek zorundayız...[10]
  • Bir parlamento, anarşi ve teröre karşı çaresiz kalmışsa kendi kendini "tasfiye" etmiş demektir! Ülkemizde 12 Eylül öncesi durum buydu. Bu yüzden 12 Eylül öncesi Türkiye'sinde anayasal düzenden, temel hak ve özgürlüklerden ve de insan haklarından söz etmenin olanağı yoktu.[11]
  • Devlet Başkanı Orgeneral Sayın Kenan Evren'in Kahramanmaraş'ta mezhep ayrılığı konularına değinmesi, bu ayrımcılığın yarattığı ve yaratacağı sonuçları vurgulaması son derece yararlı olmuştur.[12]
  • "Bu ülke bizim, bu topraklar bizim, göklerimizde uçacak uçaklara ancak biz izin veririz." diyen gür ses, Kurtuluş Savaşı'mızın onurlu anılarıyla yankılanmıştır. Çoktandır özlenen davranış, bu davranıştır. Orgeneral Kenan Evren, bu açıklamasıyla, unutturulan ve türlü gerekçelerle savunulması neredeyse suç sayılan tam bağımsızlık inancını, "Kuvayımilliye ruhu"nu tazelemiştir. Orgeneral Evren'i inançla, kıvançla, onurla kutluyor ve selamlıyoruz.[13]
  • Orgeneral Kenan Evren, silah ambargosuna karşı takındığı tavırla gerçek yurtseverliğin, Atatürkçülüğün ve üstüne basa basa yazıyorum, gerçek "milliyetçiliğin" gereğini yerine getirmiştir.[13]
  • Bu ülkede, ay-yıldızlı al bayrağımız dışında hiçbir bayrak dalgalanamaz: ne orak-çekiçli kızıl bayrak, ne de çok yıldızlı Amerikan bayrağı... Burası Türkiye'dir. Bu ulus, Türk ulusudur. Bu bayrak, ordularda dalgalandırılmış Türk bayrağıdır. Ve bu bayrak, rengini Kuvay-ı Milliye şehitlerinin o kutsal kanlarından almıştır.[14]
  • Silahı eline alan suç işlemiş olur, tetiği çeken suç işlemiş olur, anayasal düzeni devirmek için «silahlı çete» oluşturan suç işlemiş olur. Silahlı eylemleri ve örgütleri «düşünce özgürlüğü» içinde görmeye olanak yoktur.[15]
  • Mustafa Kemal, Bolşevik değildi. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın Marksizm'le, Leninizm'le bir ilgisi yoktu.[16]
  • Atatürk sosyalist değildi, doğru... Kemalizm ve Marksizm çok ayrı kavramlardır, bu da doğru...[17]
  • ... solculuk ve devrimcilik adına başvurulan eylemler birdenbire yaygınlaşmaya başladı. Bu eylemler, "bireysel terör" dediğimiz yönteme dayanıyordu. Adam kaçırma, banka soyma, fidye isteme gibi sağlıksız yöntemlerle sürdürülen serüvenci eylemler, İsrail Başkonsolosu Elrom'un kaçırılması ile önemli bir aşamaya ulaşmıştı.[18]
Deniz Gezmiş, Mahir Çayan vb. hakkında
  • Solun başvuracağı tek yöntem yasal çizgiler, anayasal çerçevelerdir. Barışçı yollarla oluşmalıdır. Adam öldüren, cinayet işleyen solculuk; hainlik, katillik ve halk düşmanlığıdır![18]
  • İşçisiyle, köylüsüyle, öğrencisi, öğretim üyesiyle, askeri ve sivili ile, okumuşu ve okumamışı ile yurttaşların kanını bu ölçüde sorumsuzca akıtan bir başka "çok partili hayat" var mı yeryüzünde?[19]
  • Bunun adı solculuk mu? Yoksul erlerin üstüne kurşun yağdıran, banka soyan eşkıyalık mıdır solculuk? Böyleyse yerin dibine batsın böyle solculuk...
Bunun adı milliyetçilik mi? Savcıları, yargıçları, üniversite öğretim üyelerini, emniyet müdürlerini öldüren; yurttaş kanı içen canavarlık mıdır milliyetçilik? Böyleyse yerin dibine batsın böyle milliyetçilik...[20]
  • İstanbul'daki karakol baskınlarını «Dev-Sol» adı verilen örgüt mü yapıyor? Yargımız açıktır: Bu cinayetler için seçtiğimiz sözcükler en azından, alçaklık ve canavarlıktır![21]
  • ... atılan kurşunla öldürülen inzibat eri Zekeriya Önge'nin ana ve babası da gözyaşları içinde, bağırlarına taş basıyor... Akıtılan kanı, bir başkasının kanı ile temizlemeye olanak yoktur; hele akıtılan kan yoksul bir inzibat erinin kanıysa...[22]
  • «İç savaş, iç savaş» diyoruz, «iç savaşa sürükleniyoruz» diyoruz, bu «iç savaş» değil mi? İç savaş nasıl başlar başka türlü? İşte başlamış, bunlar ilk belirtileri, ilk silah sesleri bunlar... CHP geliyor kan durmuyor, AP geliyor durmuyor...[23]
  • Bugün 10 Kasım. Ülkeyi yokluğa ve karanlığa sürükleyen uğursuz politikacılar yine demeçler verecekler:
Atatürk izindeyiz...[24]
  • ODTÜ'nün açılışında kendilerine "devrimci" adını takan "zıpır sosyalistler"in bir kısmının İstiklal Marşı söylenirken yerlerinden kalkmamaları, gerçekten şiddetle kınanmalıdır.[25]
  • Ve Süleyman Demirel, evlerinde çoluklarıyla çocuklarıyla boğazlanan Kahramanmaraş halkının kanlı cesetlerine bakarak konuşuyor:
— Bana, "Sağcılar ve milliyetçiler cinayet işliyor." dedirtemezsiniz.
Demirel'in insanlığını anlamak için bu sözler yeter. Böylesi bir politikacıya bugüne dek ne dünya tarihinde rastlanmıştır ne de Türkiye'de! Demek iktidar hırsı insanların gözlerini ve vicdanlarını böyle karartabiliyor.[26]
  • — Bana sağcılar ve milliyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz...
Sana, «Yahya Demirel devleti dolandırmıştır» da dedirtmek mümkün değildir, biliriz! Tabii, şu kanlı katilleri, şu alçak sürüsünü, şu namussuz alayını suçlamak için ağzından bir tek söz çıkmayacak.[26]
Süleyman Demirel hakkında
  • Hangi ülkü, hangi inanç, hangi siyasal düşünce evlere baskın yaparak adam öldürmeyi, belediye otobüslerinden adam indirip kurşuna dizmeyi haklı ve doğru bir eylem olarak görür? Düpedüz canavarlıktır bu! Canavarlığın da cezası bellidir: idam![27]
  • Sağ ve sol adına başvurulan "bireysel terörü" kamuoyu önünde kınamak, suçlamak ve bu yolların "çıkmaz sokaklara" saplanıp kalacağını göstermek hepimizin görevidir. Tabii yüreklerinde insanlık sevgisi olanların...[28]
  • Hani ozan, "Neler yapmadık şu vatan için" demiş ya, sol da "neler yapmıyor şu fraksiyonlar için..." Bölüyor, parçalıyor, bununla da yetinmiyor, vuruyor, öldürüyor...[29]
  • Yahu adam ölüyor adam... Vicdanlarınızı, artık lütfen, seçim sandıklarından çıkarın... Politikacı olarak değil, insan olarak, adam olarak bir yurttaş olarak düşünün. Sebil mi bu insanların kanı? Kaç kişi öldürüldü bugüne kadar? Yetmedi mi? Vicdanlarınızın pansumanını bu kanlı kefenlerle mi yapıyorsunuz? Yeter artık, yeter artık, yeter be... İnsan ölüyor, adam ölüyor, adam. Kılınız kıpırdamıyor, kılınız.[30]
  • İHD, devletten kaynaklanan "insan hakları ihlallerini" sergilerken PKK ve Dev-Sol gibi terör örgütlerinin eylemlerine, "her gün yaşanan bu tür olaylar için bildiri yayımlamanın ciddi yarar sağlamayacağını" ileri sürüp bu insanlık dışı eylemleri kınadığını açıklamıyor. "İnsan Hakları Derneği"nin PKK'nın insanlık dışı eylemleri konusundaki görüşlerini merak ediyoruz.[31]
  • PKK, yol keserek erlerimizi kurşuna diziyor. Kurşuna dizilen erlerimizin de insan hakları yok mu? Nerede insan hakları savunucuları?[32]
  • PKK, "şiddet yoluyla" sonuç almak isteyen bir Kürt milliyetçisi terör örgütüdür.[33]
  • Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.[34]
  • İnsan hakları PKK için var, PKK'nın kurşuna dizdiği insanlar için yok! Nasıl bir "insanlık" anlayışıdır bu?[35]
  • Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının eylemleri elbette suçtu. ... bu suç, anayasayı ihlal suçu değil silahlı çete kurmak ve bu çeteyi yönetmek suçlarıydı.[36]
  • Bülent Ecevit değişmemiş, açıkça başkalaşmıştır.
Gerçeği artık açık açık görmek gerekiyor:
Ecevit artık eski Ecevit değildir. "ANAP'ın umudu"dur; eski Ülkücülerin alkışladıkları, tarikatların bağırlarına bastıkları Ecevit'tir.[37]
  • Mezhepçiliği, bölgeciliği, Kürtlüğü ve Aleviliği aşamayan hiç kimse solcu, demokrat ve sosyal demokrat olamaz.[38]
  • Kürtler ve İngilizler, Kurtuluş Savaşı yıllarında hep işbirliği içindeydiler.[39]
  • Din ticareti ile meşgul olanlara bakın, hemen hemen hepsi milyarder. Oh ne kolay, çek bir besmele gelsin paralar.. Elhamdülillah Müslümanız! Elhamdülillah milyarderiz! Bir kolumuz siyasette, öbür kolumuz ticarette, ayaklarımız da tarikatlarda.[40]
  • "Döneklik" yalnızca bizim topluma özgü bir olgu değildir, tersine evrensel bir aydın hastalığıdır.[41]
  • Hiçbir düşünce alternatifsiz değildir. Her düşüncenin ve her uygulamanın karşı seçeneği vardır. Siyasal iktidara alternatif aramayan toplum kendini “totaliter” düşünceye teslim eder. Demokratik toplum, alternatif arayan toplumdur.[42]
  • Ermeni ve Kürt terörizmi, iki kanlı örgütü, PKK ve ASALA'yı bir araya getirmişken bir Türk aydınının, Türk devrimcinin görevi, bu terörü destekleyen, dolaylı veya dolaysız biçimde bu örgütlere arka çıkan bütün kişi ve kuruluşlara karşı açık savaşa girmektir.[43]
  • Bulgaristan'da Türk kökenli 40 bin Bulgar yurttaşı, üzerinde pasaportları, sınırlarımızda bekletildiler. Bu soydaşlarımızın bütün işlemleri tamamlanmıştı. Fakat bu "milliyetçi", bu "Türkçü" ve bu "İslamcı" iktidar, bir türlü 40 bin Türk'ü ana yurda alamadı!..[44]
Süleyman Demirel, Alparslan Türkeş, Necmettin Erbakan ve Turhan Feyzioğlu'ndan oluşan koalisyon hükûmeti hakkında
  • NATO'ya girebilmek için kaç Mehmetçiğin, kaç subayın kemiklerini Kore dağlarında bırakıp geldik! Kore'de, Türk mezarlıklarındaki sessiz mezar taşları, Menderes hükümetlerinin utanç duvarları gibi durmaktadır şimdi.[45]
  • Demokratik bir toplum için en büyük tehlike; yolsuzluklara, karanlık olaylara ve haksızlıklara karşı kamuoyunun duyarlılığını yitirmesidir.[46]
  • Bir kişiye yapılan haksızlık, bütün topluma karşı işlenen bir suçtur. (Çağın Suçu,Sayfa 45 - UM:AG Vakfı Yayınları 2.Baskı 1975)
  • Siz hiç 'fikir suçu' sanığı AP'li, DP'li, CGP'li, MHP'li gördünüz mü? 'Fikir suçu' işlemek için insanda bir parça 'fikir' olması gerekmez mi? Boşuna mı kitap düşmanlığı yapar bunlar![47]
  • Kulaktan dolma bilgilerle ve kahve dedikoduları ile düşünmeye alıştırılan bir toplum, yavaş yavaş içinden çürür.[48]
  • Gelecek nesilleri değil, gelecek seçimleri düşünen politikacılarımız bu tablonun ressamlarıdırlar. 'Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler parolası ile liberalizm, en acı örneğini Türkiye'de vermiştir.[49]
  • Biz sapına kadar Kemalist ve sapına kadar 27 Mayısçıyız. Atatürk'ü ve 27 Mayıs Devrimini savunmak, devrimci aydının namus borcudur. Atatürkçü ve 27 Mayısçı olmayan bir devrimciyle alışverişimiz yoktur.[50]
  • İnsanlar sadece konuştuklarından değil, sustuklarından da sorumludurlar.[51]
  • Öcalan o günlerde Mahir Çayan'ın kitaplarını ve yazılarını okur ve çevresindekilere, "Mahir Çayan ve Deniz Gezmiş'in gerilla yöntemlerini birleştirmek gerektiğini" söylerdi. Aradan yıllar geçecek, PKK'nın Almanya'da yayımlanan "Berxwedan" adlı gazetesinde, PKK'nın Çayan'ın liderliğindeki THKP-C örgütünün devamı olduğu ileri sürülecekti.[52]
  • Evet, evet, ne olursa olsun ben Patnos dağlarında halk çocuklarıyla er olarak askerlik yapmayı, emekli olduktan sonra siyasal iktidarın uzattığı yönetim kurullarında on binlerce lira para alan orgeneral olmaya değişmem![53]
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.
  • Evrensel kültürün sanat ve düşün rüzgârları ile Türkiye er geç çağdaş uygarlığa demir atacak.[54]
  • Bir ulus ne kadar okuma-yazma, öğrenme, araştırma eğiliminde ise o kadar sağlam, o kadar hoşgörülü ve demokrat yapıda olur.[55]
  • Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi... Bir gün sesimiz hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi.[56]
  • Milliyetçilik ise sömürücülerin değil, Mustafa Kemal devrimcilerinin bayrağıdır.[57]
  • Gelecek nesilleri değil, gelecek seçimleri düşünen politikacılarımız bu tablonun ressamlarıdırlar. "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler." parolası ile liberalizm, en acı örneğini Türkiye'de vermiştir.[58]
  • Döviz transferi nedir, vergi iadesi nasıl alınır, devlet nasıl dolandırılır, bunları Mıgırdıç'tan daha iyi bilecek bir Allah'ın kulu yoktur, olamaz da... Yahya Demirel, bu konuda Mıgırdıç'ın yanında henüz çırak bile sayılmaz.[59]
  • İstiklal Mahkemeleri "mahkeme" sayılmazlar. Bunlar, savaş ve ihtilal dönemlerinde rastlanan anti-demokratik "infaz kurulları"dır.[60]

Kaynaksız[değiştir]

  • Haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar. Güç merkezi değiştikçe dönerler, dönerler; fırıldak olurlar...
Ben Atatürkçüyüm, ben cumhuriyetçiyim, ben laikim, ben antiemperyalistim, ben tam bağımsız Türkiye'den yanayım, ben insan hakları savunucusuyum...
  • Ben Atatürkçüyüm, ben cumhuriyetçiyim, ben laikim, ben antiemperyalistim, ben tam bağımsız Türkiye'den yanayım, ben insan hakları savunucusuyum, ben terörün karşısındayım; ben yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım! Dün sabaha değin araştırararak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız. Öyleyse vurun, parçalayın. Her parçamdan benim gibiler, beni aşacaklar doğacaktır.
  • Kemalizm benim yaşam şeklimdir.
  • Bir toplum böyle çöker işte. Devletin yerini kaba kuvvet alır, susulur. Yasanın yerini din alır, korkulur. Yolsuzluklar, cinayetler birbirini izler. Eller kollar bağlanıp götürülür. Vuran vurur, öldüren öldürür ve bütün bunlardan sonra bir çete gelir ve devleti teslim alır!
  • Bu memlekette banka soyarken kar maskesi, ülke soyarken de Atatürk maskesi taktılar.
  • Hangi iktidar din sömürüsüne dayanmış, mutlaka yıkılmıştır. CHP iktidarı, 1949 yılında din derslerini kabul etti. Yıkıldı, kurtaramadı bu ödün. Demokrat Parti, 1957’de Said-i Nursi’nin cüppesini bayrak yaptı. Ne oldu? Yıkıldı. Süleyman Demirel, 1960’ların ortasında Nurcuların, tarikatların, Süleymancıların sakallarını okşadı. Ne oldu? Yıkıldı. Hac seferleri düzenleyen ANAP ne oldu, yüzde 20’ye indi. Halka güvenmek gerekiyor. Her kim ki din sömürüsünü kullanır, bir süre yararlı olur belki, ama sonunda mutlaka seçim sandığında yenilgiye uğrar. Halk affetmiyor, din sömürüsünü affetmiyor halk. Bu son derece önemli bir sonuç, olgu ve gerçektir.
  • Kusura bakılmasın, bizim demokrasimiz, biraz pille çalışan radyolara benziyor!
  • İktidarlar, devletin bütün mali olanaklarıyla, işbirlikçi üç beş iş adamını zengin etmek için kurulmuş birer bankadır. Akraba, eş dost bu kredi yağmasından paylarını kolayca alırlar. Üreticiye gidecek olan Ziraat Bankası kredileri sel gibi müteahhitlere akar. Bu soyguna karşı çıkan namuslu memurlar, bir gün içinde işlerinden atılır..
  • Unutmayalım ki cesur bir kez, korkak bin kez ölür. Önemli olan, insanın böyle bir toplumda “mezar taşı” gibi susmamasıdır.
  • İnsanlar gibi partiler de, ya göründükleri gibi olmalı, ya da oldukları gibi görünmelidirler. Partiler için yapay görüntüler çizmek, yanlış izlenimler vermek çok tehlikeli ve zararlı bir yoldur. Yapay görüntüler, havai fişeklere benzer; önce parlak ışıklar saçar, sonra karanlıkta kaybolup giderler..
  • Tarafsız aydın olmaz. Aydın, halkın devrimci savaşına inanmış insandır. Tarafsız aydın olmak, kamuoyunu dolandırmak demektir.
  • Bir kişiye yapılan haksızlığı her insan yüreğinde ve bilincinde duymalıdır bütün ağırlığınca.. Bu sorumluluk bilinci kurulmamışsa, her yeni haksızlık kader gibi benimsenir bütün toplumda. Oysa, ne yoksulluk, ne de haksızlık kader değildir. Yoksulluğun ve haksızlığın nedenleri vardır. Bunları birer birer saptayıp, toplum önünde haykırmak gerekir.
  • Halkçı olmayan bir milliyetçilik, sadece bir siyasi dolandırıcılık konusudur ve adı “faşizm” dir.
  • Milliyetçilik, "vatan, millet, Sakarya, kan, ırk, bayrak" edebiyatı mıdır, yoksa ulusun çıkarlarını, onurunu herkese karşı savunmak; yani tam bağımsızlık mıdır? Ülkenin onuru ayaklar altında çiğnenirken, "vatan, millet, bayrak" edebiyatını yani milliyetçiliği sadece kitleleri uyutmak, kandırmak için kullanıp aslında bütün bu değerleri salt kendi siyasal ya da bireysel-sınıfsal çıkarları için kullanmak milliyetçilikse, bunun karşıtı nedir?
  • Kalemim size, kalemleriniz çocuklarınıza miras kalsın.
  • Atatürkçülük ne demektir? Atatürkçülük, kısaca ulusal bağımsızlık ve ulusal onur demektir. Atatürkçülük, özetle antiemperyalist bir Kurtuluş Savaşı'nı başlatan ve sürdüren bir eylem ve öğretidir.
  • Atatürkçülük, "yük olur" diye bırakıp gereğinde taşınan bir 'emanetçi bavulu' değildir.
  • Kaplanın sırtında hüküm sürenler, bir gün o kaplana yem olmaktan kurtulamazlar.
  • Susanlar da bu insanlık suçlarına katılmış olur. Bu masum insanlar Yahudi de olur, Arap da, Hıristiyan da. Ölenlerde ırk ve din ayırımı yapılmaz. Ölen insandır.
  • Bu ülkenin hiçbir zaman, "C" planı olmadı, bu ülkede daima, "A-B-D" planları devreye sokuldu!
  • Her dönemde, karanlıkları aydınlatan bir ışık olacaktır.
  • Okumayan, yazmayan, düşünmeyen toplumlar içten içe çürürler. Türkiye böyle bir sürece sokulmuştur. İş bitirmeye, köşe dönmeye koşullandırılmış bir toplum eninde sonunda bu hovardalığın faturasını öder. Gidiş, o gidiştir.
  • Temelinde bağımsızlık harcı yatan cumhuriyetimiz, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra emperyalistlerin ahtapot kollarına teslim edilmiştir. Öyle bir teslimiyettir ki yer altı zenginliklerimiz çok uluslu şirketlerin emrindedir; öyle bir teslimiyettir ki petrol, maden ve yabancı sermaye yasaları yabancı uzmanlarca hazırlanmıştır; öyle bir teslimiyettir ki ülke topraklarının bir bölümü üs adı altında başka devletin genelkurmayına armağan edilmiştir; öyle bir teslimiyettir ki ordumuzun silahları, araç ve gereçleri okyanus ötesi ülkelerin buyruklarına bağlanmıştır.
  • Kimi ölüler bize ne kadar yakın. Yaşayanların birçoğu ne kadar da ölü.
  • Mete Tunçay gereken araştırmaları yapmıyor, her kitaplıkta rahatça bulunacak türden kaynakları okumuyor. Ancak incelemediği olaylarla ilgili yetersiz kaynaklarla kesin yargılarda bulunmaktan da geri kalmıyor.

Hakkında söylenenler[değiştir]

  • Benim bu kitabı yazmama sebep olan; askerî müdahaleler döneminde şakşakçılık yapan, methiyeler düzen birtakım bürokratlar, gazeteciler ve diğer görevlilerin, askerî idarenin sona ermesiyle yüz seksen derece dönüş yaparak kendilerini aklarcasına askerî yönetim dönemini kötüleme yarışına girişlerini Uğur Mumcu daha şimdiden ele almış ve 8 Nisan 1982 tarihli Cumhuriyet gazetesinde ... benim yapmak istediğime yardımcı olmuş. Kendisini her zaman rahmetle andığım Mumcu'ya teşekkür ediyorum.[61]Kenan Evren
  • Rahmetli Uğur Mumcu, 12 Eylül Harekâtı'nın gerekliliğini başından beri savunmuş ve 12 Eylül 1980 öncesi Türkiye'nin içinde bulunduğu o korkunç durumu yazılarında dile getirmiştir.[61]Kenan Evren
  • Sevgili Uğur Mumcu yaşasaydı, Ergenekon tertibinin barsaklarını ortaya dökenlerin başında gelirdi...[62]İlhan Selçuk
  • Uğur Mumcu’dur yine yaşayan, yaşayacak olan. Uğur Mumcu yok edilemez. Mumcu’lar bir değildir, çoktur, sayısızdır, silahla, bombayla yok edilemezler.[63]Oktay Akbal
  • Çünkü Uğur, başlı başına bir kurum, başlı başına bir Atatürkçülük, demokratiklik, laiklik, özgürlük ve dürüstlük abidesiydi...[64]Emre Kongar

Kaynakça[değiştir]

  1. Cumhuriyet, 25 Haziran 1979 https://egazete.cumhuriyet.com.tr/oku/192/1979-06-25/0
  2. Cumhuriyet, 14 Eylül 1980 https://egazete.cumhuriyet.com.tr/oku/192/1980-09-14/0
  3. Cumhuriyet, 3 Ekim 1982
  4. Cumhuriyet, 1 Temmuz 1983
  5. Cumhuriyet, 9 Ekim 1984
  6. Cumhuriyet, 2 Mayıs 1982
  7. Cumhuriyet, 23 Mart 1982
  8. Cumhuriyet, 25 Şubat 1982
  9. Cumhuriyet, 26 Ağustos 1981
  10. Cumhuriyet, 27 Mart 1981
  11. Cumhuriyet, 26 Şubat 1981
  12. Cumhuriyet, 20 Ocak 1981
  13. 13,0 13,1 Cumhuriyet, 25 Haziran 1979
  14. Cumhuriyet, 19 Kasım 1982
  15. Cumhuriyet, 23 Ekim 1981
  16. Cumhuriyet, 2 Mayıs 1981
  17. Cumhuriyet, 3 Ekim 1980
  18. 18,0 18,1 Cumhuriyet, 17 Eylül 1980
  19. Cumhuriyet, 21 Temmuz 1980
  20. Cumhuriyet, 7 Mart 1980
  21. Cumhuriyet, 11 Şubat 1980
  22. Cumhuriyet, 7 Şubat 1980
  23. Cumhuriyet, 8 Aralık 1979
  24. Cumhuriyet, 10 Kasım 1979
  25. Cumhuriyet, 11 Ağustos 1979
  26. 26,0 26,1 Cumhuriyet, 26 Aralık 1978
  27. Cumhuriyet, 12 Ekim 1978
  28. Cumhuriyet, 5 Ekim 1978
  29. Cumhuriyet, 31 Ağustos 1978
  30. Cumhuriyet, 17 Aralık 1977
  31. Cumhuriyet, 25 Eylül 1992
  32. Cumhuriyet, 27 Ağustos 1992
  33. Cumhuriyet, 25 Ağustos 1992
  34. Cumhuriyet, 10 Ağustos 1992
  35. Cumhuriyet, 15 Haziran 1992
  36. Cumhuriyet, 8 Mayıs 1992
  37. Cumhuriyet, 6 Ekim 1991
  38. Cumhuriyet, 14 Eylül 1991
  39. Cumhuriyet, 5 Nisan 1991
  40. Cumhuriyet, 1 Mart 1987
  41. Cumhuriyet, 30 Mart 1986
  42. Cumhuriyet, 14 Ağustos 1985
  43. Cumhuriyet, 22 Şubat 1985
  44. Cumhuriyet, 29 Mayıs 1976
  45. Cumhuriyet, 29 Mart 1976
  46. Cumhuriyet, 27 Haziran 1975
  47. Suçlular ve Güçlüler, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (um:ag) Yayınları.
  48. Kır Çiçekleri, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (um:ag) Yayınları.
  49. Cumhuriyet, 24 Temmuz 1962
  50. Devrim, 3 Kasım 1970
  51. Yön, 18 Haziran 1965
  52. Uğur Mumcu, Kürt Dosyası, 1993
  53. Uğur Mumcu, Sakıncalı Piyade, 1977
  54. Cumhuriyet, 16 Şubat 1986
  55. Cumhuriyet, 19 Ağustos 1981
  56. Cumhuriyet, 25 Ağustos 1975 http://www.umag.org.tr/tr/ugur-mumcu/10/yazilarindan-secmeler/41/seslenis
  57. Ortam, 20 Eylül 1971
  58. Cumhuriyet, 26 Ağustos 1962 http://www.umag.org.tr/tr/ugur-mumcu/10/yazilarindan-secmeler/40/turk-sosyalizmi
  59. Uğur Mumcu, Büyüklerimiz, 1978
  60. Mumcu, Uğur; İstiklal Mahkemeleri, Cumhuriyet gazetesi, 11 Kasım 1992 tarihli makale, İstiklal Mahkemeleri "mahkeme" sayılmazlar. Bunlar, savaş ve ihtilal dönemlerinde rastlanan anti-demokratik "infaz kurulları"dır."
  61. 61,0 61,1 Kenan Evren, 12 Eylül'den Önce ve Sonra: Ne Demişlerdi? Ne Dediler? Ne Diyorlar?, 1997
  62. Cumhuriyet, 26 Ocak 2009 https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ilhan-selcuk/ugur-mumcuyu-kim-oldurdu-37130
  63. Cumhuriyet, 19 Mart 2013 https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/oktay-akbal/ugur-mumcu-aramizda-410208
  64. Cumhuriyet, 24.01.2016 Emre Kongar

Konuyla ilgili diğer Wikimedia sayfaları:

Vikipedi'de Uğur Mumcu ile ilgili ansiklopedik bilgi bulunmaktadır.