İslam
Görünüm
(İslamiyet sayfasından yönlendirildi)
| İslam | |
|---|---|
|
| |
|
|
İslam, İslamiyet veya Müslümanlık, tek Tanrı inancına dayalı en yaygın İbrahimî dinlerden birisidir. Allah'ın elçisi ve son peygamber olduğuna inanılan Muhammed aracılığıyla 610 yılında, Arap Yarımadası'nın Mekke şehrinde ortaya çıkıp yayılmıştır. Takipçilerine, "iman etmiş" veya "inanan" anlamlarına gelen "mü'min" veya "Allah'a teslimiyet gösteren" anlamına gelen "Müslüman" denir. Günümüzde İslam, 2 milyarı aşkın takipçi sayısıyla yeryüzünün Hristiyanlıktan sonraki en kalabalık dinidir. Müslümanlar, İslam'ın Âdem, Nuh, İbrahim, Musa ve İsa gibi peygamberler aracılığıyla daha önce de birçok kez vahyedilmiş olan eksiksiz ve evrensel bir din olduğuna inanırlar.


- "İslam'da kölelik, cariyelik yok!" diyen ne olur? Stalin gibi kâfir olur! Çünkü Kur'an'da, ellerinin sahip olduğu köle ve cariyeler hakkında dolu ayet var. Bu kadar ayeti nasıl sen inkâr edersin ya?![1]
- İslam'da, "Ümmetim için kadın fitnesinden daha büyük bir fitne kaldığını bilmiyorum." mealindeki cümlenin Hazreti Muhammed'e ait olduğu bildirilir. "Allah'ım bizi kadınların şerrinden, fitnesinden ve onlarla imtihan olup kaybetmekten koru." mealindeki duanın varlığı, semavî dinlerin ortak tutumlarının yansıması olarak belirir.[2]
- Kadınların İslam'da Hristiyanlıktan daha özgür olduğunu sık sık düşünürüm. İslam, kadını tek eşliliği savunan inançtan daha fazla korur. Kur'an'da kadınla ilgili yasalar daha adil ve özgürlükçüdür. Hristiyan İngiltere, kadının mülkiyet hakkını ancak son yirmi yılda tanımıştır; oysa İslam bu hakkı her zaman tanımıştır. (1932)[3]
- İslam'ı dehşet ve korkudan başka bir şey ile bağdaştıramıyorum, çünkü bu din kökten bir şekilde İslam için dünyayı ele geçirmeye odaklanmış.[4]
- Kur'an, teslimiyete bağlı bir imanı vurguluyor. Açıktır ki sevgi yerine korkutma ve dehşete düşürme yolunu yeğliyor.[5]
- Marksçı bir bağlamda açıklarsak İslam, Arap emperyalizminin birleştirici ve haklılaştırıcı ideolojisidir.[6]
- Ey teslimiyet! Senin adın İslam'dır!
- İslam, benim için iyi ve asil olmanın en doğru ifadesidir.
- Hayatı sadece din ve dua ile değil, aynı zamanda çalışma ve bilimle tanzim etmek gerektiğine inanan kimse, o İslam'a aittir.[7]
- Müslümanların hızla artan büyük nüfusuyla övünmemiz, bana şişmanlığıyla övünen ve aldığı yeni kilolardan haz duyan bir adamı hatırlatıyor. Ruhumuza, aklımıza ve başarılarımıza vurgu yapmaya ne zaman başlayacağız?[8]
- Balığın suda yaşaması gibi, dünyanın içinde yaşadığı çevre Kur'an ve İslam'dır.[9]
- Kur'an edebiyat değil, hayattır; dolayısıyla ona bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakılmalıdır.[10]
- İslam korkakların değil, cesur ve atılgan Müslümanların omuzlarında yükselecektir![11]
- İslam arzuların yok edilmesini değil, kontrol edilmesini ister.[12]
- İslam, dünyanın en büyük dinlerinden biridir. Müslüman olmayan bir İslam tarihçisi olarak bununla ne demek istediğimi açıkça belirteyim: İslam, milyonlarca erkek ve kadına huzur ve sükûnet getirmiştir. Sıkıcı ve yoksul hayatlara onur ve anlam kazandırmıştır. Farklı ırklardan insanlara kardeşçe yaşamayı, farklı inançlardan insanlara da makul bir hoşgörüyle yan yana yaşamayı öğretmiştir. Müslümanların yanı sıra başkalarının da yaratıcı ve faydalı hayatlar yaşadığı ve başarılarıyla tüm dünyayı zenginleştiren büyük bir medeniyete ilham vermiştir. Ancak diğer dinler gibi İslam da, bazı takipçilerinde nefret ve şiddet duygusu uyandırdığı dönemler geçirmiştir. Müslüman dünyasının bir kısmının, her ne kadar tamamı veya büyük bir kısmı olmasa da, şu anda böyle bir dönemden geçiyor olması ve bu nefretin büyük bir kısmının, yine hepsi olmasa da, bize yöneltilmiş olması bizim talihsizliğimizdir. (1990)[13]
- Orta Çağ İslamiyet'i; popüler görüşün tersine, kırsal ya da çöl uygarlığı değil, şehir uygarlığıydı.
- İslam'ın özünde, evrene dair bütüncül bir bakış açısının korunması yatar. İslam, tıpkı Budizm ve Hinduizm gibi; insan ile doğayı, din ile bilimi, zihin ile maddeyi birbirinden ayırmayı reddeder ve kendimize ve çevremizdeki dünyaya dair metafiziksel ve bütüncül bir bakış açısını korur. (1993)[14]
- İslamiyet bir yaşam dini. Müslüman olunca hayatım tamamen değişti. İslam'daki ibadetler benim hayat reçetem oldu. Kimse bana "namaz kıl" demedi. Namazın çok önemli olduğunu içimde hissettim. Orada Allah'tan başka kimsem yoktu. İçim onunla dolu olduğundan kendimi yalnız hissetmedim.[15]
- İslam'ın yükselişi Avrasya tarihinde kökten bir dönüşüme damgasını vurdu. Ortaya çıkışından sonra bu din, 100 yıldan biraz daha uzun bir süre içinde bir imparatorluk ve dünya üzerinde daha önce hiç görülmemiş ölçekte bir sosyal ve kültürel birlik oluşturdu. Dünya tarihinde başka hiçbir din, bu kadar uzağa bu kadar çabuk yayılmadı. (...) 1000 yıldan daha uzun bir süre dünyanın tek tanrılı dinlerinin en büyüğü ve en etkilisi olan bu yeni din, inananlar için nispeten açık bir sosyal yapı oluşturdu. İslam dünyası, çok kozmopolit ticaret imparatorluklarından ve imparatorluğun çeperlerinde yer alan Kurtuba (Córdoba) ve Semerkant'tan merkezde yer alan Şam, Bağdat ve daha sonra Kahire gibi birbirlerine deniz ve kervan yollarıyla bağlanan büyük kentlerdeki bağımsız tüccar elitlerden oluşuyordu.[16]
- Bütün büyük dinler dört bin yıllık bir zaman diliminde ortaya çıktılar. Söz konusu tarih içinde İslam süreklilik ve bütünlük gösterir.[17]
- Batı medeniyeti, İslam medeniyetinin çocuğudur.[19]
- Miladi 850 yılından itibaren, 16. yüzyılın sonuna kadar Müslümanlar ilimde mütemadiyen yeni şeyler keşfettiler.[20]
- Müslümanlar, kendilerinden evvelki bilimleri geliştirdiler, bu birincisi. İkincisi, yeni bilimler kurdular; bugün Avrupa'da gelişmiş olan yeni bilimlerin kısmen temellerini attılar.[21]
- Onun (Muhammed'in) reformlarının genel olarak kadınların statüsünü yükselttiği herkesçe kabul edilmektedir.[22]
- İslam, görünüşte uzlaşmaz görünen ırk ve gelenek unsurlarını uzlaştırma gücüne hâlâ sahip.[23]
- İslam'ın kadına önem ve değer verir olduğu ya da Muhammed'in kadını yücelttiği iddialarına yazarlar, genellikle 19. yüzyıl ortalarından itibaren sarılır olmuşlardır. O zamana gelinceye kadar hiç kimsenin aklından kadın haklarını savunma fikri geçmemiştir. Aksine İslam dünyasının yazar ve düşünürleri, şeriat verilerine sarılmış olarak, kadının "aklen ve dinen" eksik yaratıldığını, nikâh denilen şeyin kadın için kölelik olduğunu ve kadının dinsel görevinin erkeğin hizmetini görmek ve onu cennetlere hazırlamak bulunduğunu tek bir ağız şeklinde söyler olmuşlardır.[24]
- İslam'a girinceye dek kadını özgür ve eşit haklara sahip bir varlık bilen ve devlet başkanı ya da yöneticisi kılacak kadar yücelten Türk, şeriat bataklığına saplandıktan sonra onu giderek küçük görmeyi, erkeğin hizmetine terk etmeyi ve şehvet aracı hâline getirmeyi gelenek edinmiştir. Orhun Kitabeleri'nin kanıtladığı uygarlığın yaratıcısı bir millet iken, şeriata kandıkça ve Muhammed örneğine sarıldıkça, bir yandan "akılcılığını" ve diğer yandan da kadını "değer" bilme meziyetlerini terk etmiş ve ilkelleşmiştir. Hiç kuşku edilemez ki bu sonuç, sosyal kanunların ortaya koyduğu doğal bir olaydır. Çünkü tarih şunu kanıtlamaktadır ki her toplum, kadına verdiği değere oranla gelişir ya da ilkelleşir.[25]
- İslam dünyası, Batı dünyasının yaptığını yapamadığı (yani vahyin rehberliği yerine aklın rehberliğini seçemediği) içindir ki Orta Çağ karanlıklarından kurtulamamıştır. Kur'an'a bağlı ülkelerin, istisnasız olarak, yeryüzünün en geri kalmış ülkeleri arasında bulunmaları bunun en açık bir kanıtıdır. İslam ülkeleri tarihi şu gerçeği ortaya vurmaktadır ki; Kur'an'a bağlı ve saplı kalındıkça ne akılcılığa ulaşmak, ne gerçek anlamda ilim yapmak, ne demokrasi yaratmak, ne insan varlığını değer ölçülerine kavuşturmak ve ne de insanın insana sevgisini oluşturmak mümkündür.[26]
- Müslüman teröristtir. Müslümanın ilk vazifesi terörist olmaktır. Kâfirler Müslümanlardan korkacaktır. Korkmadıkları zaman Müslüman, Müslüman değildir.[27]
- Ben Müslüman olmakla bütün gayrimüslim dünyanın benim altımda olduğunu kabul ediyorum. Yani ben bir Müslümanım ve Müslüman olmayan herkes benden daha düşük bir insandır. Bütün diğer dinler olduğu gibi insan olarak da... Yani Müslüman değilse sadece hoşgörülebilir.[28]
- Alkol ve koku üretmek için Orta Çağ İslam simyacılarının geliştirdikleri damıtmacılıkta kazanılan uzmanlık, petrolün ayrıştırılmasına da yaradı; hatta bazı petrol bileşiklerinin yanıcılık özelliklerinin daha güçlü olduğu anlaşıldı. Müslümanların Haçlıları en sonunda yenilgiye uğratmalarında el bombalarıyla, roketlerle, torpillerle atılan bu yanıcılar çok önemli bir rol oynadılar. (...) MS 1100 dolaylarında kimyayla ilgili bir İslam eserinde yedi değişik barut tarifi verilmektedir, MS 1280 yılına ait bir eserdeyse farklı amaçlara göre (biri roketlerde, öteki toplarda) kullanılması gereken 70 tarif vardır. (Tüfek, Mikrop ve Çelik, 1997)
- Bu günlerde Orta Doğu'daki Müslüman toplumlar göreceli olarak tutumlu, teknolojide ön saflarda yer almıyorlar. Ama Orta Çağ'da aynı bölgedeki Müslümanlar teknoloji bakımından ilerideydiler, yeniliklere açıktılar. Çağdaş Avrupa'dakinden daha yüksek okuryazarlık oranına ulaşmışlardı. Eski Yunan uygarlığının mirasını öylesine özümlemişlerdi ki, bugün biz Eski Yunan'a ait kitapların çoğunu Arapça kopyaları aracılığıyla tanıyoruz. Yel değirmenlerini, trigonometriyi, üç köşeli yelkenleri geliştirdiler ya da icat ettiler; metal sanayisinde, mekanik mühendislikte, kimya mühendisliğinde, sulama yöntemlerinde önemli adımların atılmasına öncülük ettiler. Çin'den barutu ve kâğıdı alıp Avrupa'ya aktardılar. Orta Çağ'da teknoloji akışının yönü bugünkü gibi Avrupa'dan İslam âlemine doğru değil, büyük oranda İslam âleminden Avrupa'ya doğruydu. Ancak MS aşağı yukarı 1500 yılından başlayarak bu akışın yönü yüz seksen derece değişti. (Tüfek, Mikrop ve Çelik, 1997)
- İslam bir başarı dinidir. (...) Muhammed, görünürde bir başarısızlık değildi. Hem siyasi hem de manevi açıdan göz kamaştırıcı bir başarıydı ve İslam giderek güçlendi.[29]


- Muhakkak ki Allah katında din, İslam'dır. (Âl-i İmrân: 19)[30]
- İbrahim, bunu kendi oğullarına da vasiyet etti; Yakup da öyle: "Oğullarım! Allah sizin için bu dini (İslam'ı) seçti. Siz de ancak Müslümanlar olarak ölün." dedi. (Bakara: 132)[31]
- Ey iman edenler! Rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz. Allah uğrunda hakkıyla cihat edin. O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim'in dinine uyun. Allah, sizi hem daha önce hem de bu Kur'an'da Müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız. Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. O, sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır! (Hac: 77–78)[32][33]
- Amerika'nın İslam'ı tanıması gerekir, çünkü Amerika'yı başındaki ırk belasından temelli olarak kurtarabilecek tek şey İslam dinidir.[35]
- Bir Müslüman olarak yeryüzünde Allah'ın huzurunda secde etmeyen tek fert kalmayıncaya kadar İslam'ın hâkim kılınması yolunda kendimi görevli hissediyorum.
- Bana Muhammed'in getirdiği yenilikleri gösterin. Sadece kötü ve insanlık dışı şeyler bulacaksınız. Tıpkı vaaz ettiği dinin kılıç gücüyle yayılması emrini verdiği gibi.
- Bu zahmetler Allah içindir. Zira elimizde İslam kılıcı vardır. Eğer bu zahmeti ihtiyar etmeyevüz, bize gâzî demek layık olmaz. Ve hem yarın Hak hazretinde hacîl oluruz.[36]
- Dünyanın en etkin insanlarının listesinde başı çeken kişi olarak Muhammed'i seçmem bazı okurları şaşırtabilir, bazıları da bu konuyu sorgulayabilirler; ancak O, tarihte hem din hem de din dışı alanlarda üstün başarı göstermiş tek kişiydi. Mütevazı kökenlerden gelen Muhammed, dünyanın en büyük dinlerinden birini kurdu, yaydı ve son derece etkili bir siyasal lider oldu. Bugün, ölümünden on üç yüzyıl sonra, etkisinin gücü ve yaygınlığı hâlâ sürmektedir. (...) Muhammed'in İslam üzerindeki göreceli etkisinin, İsa ve Pavlus'un Hristiyanlık üzerinde birlikte bırakmış oldukları etkiden daha büyük olması muhtemeldir. (...) Bunun ötesinde Muhammed, –İsa'dan farklı olarak– dinsel olduğu kadar din dışı alanlarda da bir liderdi. Hatta, Arap fetihlerinin arkasındaki itici güç olarak, tüm zamanların en etkili siyasal lideri olarak değerlendirilse yeridir. Önemli tarihsel olayların birçoğu için, kaçınılmaz oldukları ve olayları yönlendiren siyasal lider olmadan da ortaya çıkacağı söylenebilir. Örneğin, Simón Bolívar hiç yaşamamış olsaydı da Güney Amerika kolonileri muhtemelen özgürlüklerini kazanacaklardı. Ancak Arap fetihleri hakkında bu söylenemez. Muhammed'den önce benzer bir olay görülmemişti ve fetihlerin O'nsuz da başarılabilecek olduğuna inanmak için hiçbir neden yoktur. (...) Yedinci yüzyıldaki Arap fetihleri, insanlık tarihi üzerinde günümüze kadar önemli bir rol oynamaya devam etmiştir. Dinsel ve din dışı etkilerin bu emsalsiz karışımı, Muhammed'in "insanlık tarihindeki en etkin kişi" ünvanını hak ettiğine inanmama yol açmaktadır. (Dünyaya Yön Veren En Etkin 100, 1978)
- İslam'ın kutsal kitabında Allah şöyle buyurmaktadır: "Rahmân'ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak (ve düzensizlik) görebiliyor musun? Sonra tekrar tekrar bak; bakışların âciz ve bitkin hâlde sana dönecektir." (Mülk Suresi: 3–4) Bu, aslında tüm fizikçilerin inancıdır. Araştırmamızda ne kadar derine inersek o kadar merak duyarız, gözümüzü diktiğimiz parıltı da o derece artar.[37]
- O, bize "Siyah Müslümanlar" dedi. Bizler "Siyah Müslüman" değiliz! Biz yalnızca Müslümanız! İslam dininde renk ayrımı yoktur. Bu yayını izleyen bütün Müslümanlar benim doğruyu söylediğime tanıklık edecektir. Sizde Katolikler var, sizde Baptistler var, sizde Metodistler var. Beyaz Katolikleriniz var, Siyah Katolikleriniz var, Beyaz Metodistleriniz var, Siyah Metodistleriniz var. Ancak sen onlar hakkında Beyaz Katolik veya Siyah Katolik demiyorsun; ya da Siyah Baptist, ya da Beyaz Baptist, ya da Siyah Metodist, ya da Beyaz Metodist. Onlara yalnızca Metodist, Katolik ve Baptistler... İslam dininde renk ayrımı yoktur. Bizim Beyaz Müslümanlarımız var, Kahverengi Müslümanlarımız var, Kırmızı Müslümanlarımız var, Sarı Müslümanlarımız var ve Siyah Müslümanlarımız var. (Yayıncı, "Ve Aptal Müslümanlarınız var." diyor) Bize "Siyah Müslüman" deme! Bize "Aptal Müslüman" diyebilirsin. Ancak senin bu yaptığın varoşluk. Sana Aptal Katolik demeyeceğim. Her ne kadar senin görüşlerine katılmasam bile, size Aptal Yahudi demeyeceğim.[38]
- İslam bana kusursuz bir mimari eser gibi görünüyor. Tüm parçaları birbirini tamamlayacak ve destekleyecek şekilde uyumlu bir biçimde tasarlanmış. Hiçbir şey gereksiz ve hiçbir şey eksik değil. Bunun sonucunda mutlak bir denge ve sağlam bir dinginlik ortaya çıkıyor. İslam'ın öğreti ve varsayımlarındaki her şeyin "yerinde" olduğu hissi, muhtemelen bende en güçlü izlenimi yarattı. (1934)[39]
- Orion takımyıldızına bak! Andromeda'ya bak! Samanyolu'na bak! National Geographic'te git okyanusun diplerine bak! Kutuplara bak! Çiçeğe bak! Boğaz'da erguvana bak! Bir de Kur'an'da 23 sene Velid bin Muğire aşağı, Âs bin Vâil yukarı diyip bütün kadrajını Hicaz, Taif, Medine'ye sıkıştırmış ve insanlığa son söyleyeceği sözün çapı oradaki 3–5 tane lavuk müşrik! Ve o müşriğe Kur'an'da öyle küfürler var ki! Bir tanesini okuyayım mı size? Kalem Suresi: "Ve lâ tutı' kulle hallâfin mehîn. Hemmâzin meşşâin bi nemîm. Mennâın lil hayri mu'tedin esîm. Utullin (hem kel hem fodul) ba'de zâlike zenîm (piç)." Piç dedim şimdi ben. Onu tabii meale öyle yazamazsınız. "Soysuz" diye çevrilir. Aç, adres veriyorum, aç: Ferra'nın Meani'l–Kur'an'ını aç, İbn Kuteybe'yi aç, nereyi açarsan aç! Nesebi bilinmeyen, onun bunun çocuğuna "zenîm" denir Arapçada. Bu Allah dili olabilir mi?! İnsani dil olamaz mı? Olabilir. Olabilir, niye? Yanmış canı ya! Feverandır, olabilir. Olabilir üstadım, olabilir. Câhiz'in Müfâḫaretü'l-cevârî ve'l-ġılmân diye bir risalesi var. Konusunu anlatmayacağım. Konusu kötü. Fakat bu biraz seksist bir metin, yani içinde böyle cinsellik temaları çok. Onun için Câhiz'in risalesini basmadı bizimkiler. Fakat bir İspanyol oryantalist bunu müstakil olarak yayımladı. Onun girişinde "Ya Câhiz, böyle şeyleri nasıl yazıyorsun? Ayıp bunlar, biiiplik metinler." Orada sahabeden, sahabenin de böyle argo ifadelerinden 5–6 sayfa almış. Neler var abi ya, neler var! Ebû Bekir de var, Hazreti Ömer de var. Bunları nereden almış? Taberî'nin Tarih'inden almış, İbnü'l–Esîr'in Tarih el–Kâmil'inden almış, oradan almış buradan almış, Câhiz'den almış. Her yerden almış. Var. Bu insani bir şey hocam. Biz de şimdi çok canımız yandı mı "Katranı kaynatsan olur mu şeker?!" diye başlarız yani. Bu insani bir şey. Ama Tanrı bu tür psikolojik hiddet süreçlerine girmez. Üstadım, şu anda diyorum ki ben dünyanın en ücra yerinde uçuşan bir kuşun kursağından geçecek rızkı bile düşünen, bilen bir Allah'tan bahsediyoruz; bir de o Allah'ın insanlığa armağan olarak son gönderdiği mesajın içindeki çaptan bahsediyoruz. Bir Andromeda'ya bak, bir de kitabın içindeki muhtevaya bak! Daha da bir şey konuşmayacağım![40]
- İslam'da cariyenin hukuku ve itibarı vardı. Modern hayat kadınlarının hiçbir hukuku yok.[41]
- Bugünün din bilginleri artık dini başka türlü açıklıyor ve Tanrı'nın bazı kimselerin yani peygamberlerin gönlüne vahiy yoluyla ilhamlarda bulunduğunu kabul ediyorlar. Din kitaplarındaki tarihî ve ilmî yanlışları da ilhamı alanın insan olmasıyla tevil ediyorlar. Zaten böyle olmasaydı din kitapları insanlığın sonuna kadar değişmeyecek hakikatlerle dolu olur, insanlığın geleceğini ve geleceğindeki tehlikeleri açıklar ve mesela zararı nispeten az olan alkol haram edilirken ondan on kat tehlikeli olan tütün ve hele eroin hakkında sükût edilmezdi. Tanrı günün birinde insanların tütünü ve eroini bulup kullanacaklarını, bunun büyük bir felaket olduğunu bilmiyor muydu? Milyarlarca yıl sonraki kıyamet haber verildi de neden birkaç yüzyıl sonraki zehirlerden söz edilmedi? Çünkü din, ilahi ilhamla olsa bile sosyal bir müessesedir ve her peygamber de nihayet kendi bilgisi ve görgüsü kadar düzen ve yasak koymuştur. Kumar, içki ve her türlü fuhşiyatla yozlaşmış, karılarını değiştiren ve kız çocuklarını gömecek kadar vahşet gösteren bir toplumda Muhammed'in başka türlü davranmasına imkân yoktu. Onlara korkunç cehennem azapları gösterecek ve dünyada doğrulukla yaşayanlara da öte âlemde köşkler, kevserler, yiyecekler, güzel hûri kızları vaat edecekti.[42]
- İslam düşüncesinde sömürgecilik vardır. Ülkeler fethetmek, bu ülkeyi haraca bağlamak sömürmekten başka bir şey olmadığı gibi bütün beşeriyet de tek ümmet değildir. Peygamber, "ümmetim" diyerek yalnız Müslümanları kastetmektedir ve İslam geleneğine göre mahşerde yalnız kendi ümmeti için şefaat edecektir. Herhalde Lenin'in cennete girmesi için Tanrı'ya ricada bulunmayacaktır ama Pasteur veya Koch'la Hasan Bağcı arasında tercih yapmak durumuna düşse ilk iki gâvuru seçeceği muhakkaktır.[kaynak belirtilmeli]
- Kur'an, "Âlemlerin sahibi olan Tanrı'ya hamd ederim." diye başlamaktadır. Belli ki bu söz de Muhammed'indir. Çünkü Tanrı, kendi kendisine hamd etmez. Müfessirler her ne kadar Tanrı "böyle diyin" demek istemiştir yolunda tevillere geçmişlerse de Kur'an'ın sonundaki küçük surelerde olduğu gibi, surenin başına bir "söyle, de ki" hitabını eklemeyi Tanrı düşünmez miydi?[42]
- Muhammed'in de peygamber olmadan önce Kureyş putlarına kurban kestiği ve Halife Ömer'in amcazadesi Zeyd'in kendisini bundan menettiği hakkında İbn İshak'ın siyer parçalarında bir kayıt bulunduğu gibi (Bkz: İslam Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, cilt I., s. 126), peygamber olduktan sonraki "Garanik" meselesi de bütün İslam âleminde meşhurdur ve tevil olarak "Şeytan, peygamberin içine girerek onun adına öyle konuştu." demek gibi çocukça bir tevile başvurulmuştur. Peki, şeytan bu karganmışlığı yaparken "âlim" (her şeyi bilen), basîr (her şeyi gören) ve habîr (her şeyden haberi olan) Tanrı ne yapıyordu? Görülüyor ki saçma sapan tevillerle beşeri zaafları örtbas etmeye imkân yoktur.[42]
- Muhammed'in yirmi küsur yıl süren peygamberliği sırasında bazı ayetlerin mensuh olduğu, yani hükümden düştüğü malumdur. Demek ki yirmi yılda bile hayattaki bazı değişiklikler Tanrı buyruklarını değiştiriyor, Tanrı eski buyruklarını hükümsüz sayarak yenilerini gönderiyor. Peki, hayatın geç ve güç değiştiği 14 asır önceki zamanların 20 yılında bile ihtiyaçlar ve hükümler değişirken, gelişmenin çok hızlandığı daha sonraki 14 asırda değişecek hiçbir şey olmadı mı? Bu gibi soruların sonu gelmez. Çünkü sosyal bir müessese olan din, hayatla birlikte yürür. Onu donduran, hayatın icaplarına uydurmayarak toplumu geri bırakan yobazlardır. Yobazlık bütün dinlerde vardır. Hristiyanlar nasıl İsa'yı babasız doğduğu için Tanrı'nın oğlu sayarak Hristiyanlığı bir türlü putperestlik hâline getirmişlerse, bizimkiler de Tanrı'nın dünyayı sırf Muhammed için yarattığını ileri sürerek aynı şeyi yapmışlardır.[42]
- Peygamber'in, çevresindeki ahlak bozukluğunu görerek çareler aradığını, tedbir düşünmek için dağlara çekilip insanlardan uzakta yaşadığını ve ta Eski Mısır'dan gelerek Yahudilere geçen "tek Tanrı" fikrini akıl ve duygusuyla kabul ederek Arap putçuluğuna karşı çıktığını görüp anlamak için yobaz olmaya, birtakım masallara inanmaya, eski Sümer'den ve Mısır'dan gelip Yahudiler aracılığı ile öteki milletlere geçen inançları ilahi hakikat diye kabul etmeye lüzum yoktur.[kaynak belirtilmeli]
- Tanrı insan idraki dışındadır. Kur'an, Muhammed'in talimatıdır. Bunun birçok delilleri vardır. Bir tanesi; birçok yerinde Ay'a, Güneş'e, fecre, atların köpüren ağızlarına yemin ve and verilmesidir. Yemini kim eder? İnsan eder ve kendisinden daha üstün bir varlığın adına eder. Tanrı yemin eder mi? Tanrı'dan daha üstün bir varlık olmadığına göre kendi yarattığı Ay'a, Güneş'e neden yemin etsin? Görülüyor ki bu yeminler Muhammed'in gönlünden ve beyninden doğmadır ve hatta Araplar arasında İslamiyet'ten önceki zamanların usul ve adabınca edilmektedir.[42]
- Yedinci yüzyılda ortaya çıkan Müslümanlık, sosyoloji bakımından Arapların millet hâline geçme savaşıdır. Aynı dili konuştukları hâlde birbirine düşman boylar ve uruklar durumunda dağınık bir hayat yaşayan kalabalık bir kavim, bir iç veya dış etki ile birlik kurma yoluna elbet gidecekti. Peygamber'in ortaya koyduğu esaslar her şeyden önce bunu sağlamış; bilgisizlik, ahlaksızlık ve pislik içinde yuvarlanan Araplara yüksek bir din ve ahlak şuuru ile millî birlik düşüncesini aşılamaya çalışmıştır.[43]
- Yobazlara göre Tanrı, insanların ne yolda hareket edeceklerini, daha kâinatı yaratmadan önce tespit etmiştir. Bunların hepsi Levh-i Mahfûz'da yazılıdır (bu yazıların dili de herhalde Arapça olacaktır). O hâlde insanları cezalandırma neye? Mademki insanlar Tanrı'nın iradesiyle suç işliyorlar; akılları, fikirleri, iradeleri Tanrı'nın ezeli kararı karşısında bir işe yaramıyor; ceza neden?[42]
- Mürted, Müslüman olduktan sonra İslam'dan çıkan insan demektir. Bununla alakalı olarak dinin hükmü de, "İslam'dan çıkanın öldürülmesi" şeklindedir. Yaşadığımız dünya şartlarında hainliği, vatana ihaneti nasıl cezalandırıyor sistemler? Bir ülkeye ihanet basit bir ceza ile cezalandırılmıyor da, İslam gibi bir dinden çıkmak nasıl ortada bırakılabilir sizce?[44]
- İslamiyet güneş gibidir, üflemekle sönmez. Gündüz gibidir, göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapayan yalnız kendine gece yapar.
- Ömrün kısa ise ebedi bir ömrün var, merak etme; fikrin sönük ise Kur'an'ın güneşi altına gir.
- Ümitvar olunuz! Şu istikbal inkılabatı içinde en yüksek gür sada İslam'ın olacaktır.
- Tek kelime ile İslam, bağımsızlıktır. Yine İslam, yeryüzünde beşeriyetin gidişini kayıtlayan, iyilik yolunda devamlı ilerlemeden alıkoyan her türlü kayıtlardan kurtulmaktır.
- İslamiyet'i öyle diri yaşa ki, seni öldürmeye gelen sende dirilsin!
- İslam'ın tüm insanlığın hidayetini hedefleyen bir din olduğunu, Hazreti Muhammed'in âlemlere rahmet olarak gönderildiğini dünyaya anlatmak için sadece düşünce hayatı yetmez. Birtakım kuruluşların iş birliği yaparak İslamiyet'i hem yaşamaları hem de İslamiyet'in yaşatılması için gayret göstermeleri lazım. İslam'ın doğru anlatılması lazım. Doğru anlatılması için gayret sarf edilmesi lazım. Bu durum kendi hâline bırakılırsa herkes bir tarafa çekiliyor, oradan da başa çıkılmıyor zaten. Dolayısıyla burada el birliği, iş birliği ve gönül birliği lazım.[45]
- İslam birleştiricidir; bir başkasının inanç dünyası için hükümler vermeyi, hele hele onu mahkûm etmeyi günah sayar. İslam için, İslam kültürü, İslam edebiyatı ve sanatı için çalışanlar; değerlere karşı nankör olmamaya, hoşgörülü olmaya ve anlamaya çalışmalı.[46]
- Bana öyle geliyor ki, İslam kendini "din" olarak ilan ediyor. Yani belirli bir din değil, bütün dinler İslam'dır. Bütün dinler İslam'dır. Kur'an'dan anladığım bu. Bu dinlerden, bu İslam'lardan bir tanesi Müslümanlıktır; Peygamber'e dayanır. Peygamber'i dışladığınız takdirde, Hazreti Muhammed'i dışladığınız takdirde İslam olabilirsiniz, ama Müslüman olamıyorsunuz. Çünkü Kur'an, ilahi tebliğlerden biri değil; hepsidir, cümlesidir, cemîdir. Öteki bütün ilahi tebliğler, Kur'an'a uydukları ölçüde onun cüzleridir, parçalarıdır. Kelime-i şehâdetten de bunu anlıyoruz. Hangi dinden olursanız olun, Allah'a şehâdet ettiğiniz takdirde İslam'sınız; ama Hazreti Muhammed'i dile getirmiyorsanız o Müslümanlığı dışlamış oluyorsunuz.[47]
- İslam, bir "başkaldırma hareketi"dir. Müslüman olmanın manâsı da haksızlığa, adaletsizliğe, suistimale, sömürüye, sömürgecilik ile emperyalizme, ırkçılık ile kavimciliğe "başkaldırma iradesi"nde yatmaktadır.[48]
- Çağımızın küreselleştirilmiş İngiliz–Yahudi medeniyetinin en fazla korkup ürktüğü olay, "başkaldıran insan"dır. İşte sekülerleştirme ile barışçıllaştırma, kısacası uyuşturma çabalarının nedeni. İslam ahlakının esası, "zulm ile haksızlığa başkaldırı iradesi"dir: Cihat. İşte İslam düşmanlığının hikmetisebebi.[49]
- İslam'ın siyasileştirilmesi, hele din devletine konu kılınması teşebbüslerine Müslümanların var güçleriyle karşı çıkmaları, zorunluluktur.[50]
- Hayır, evrim teorisiyle İslam çelişmez! Felsefe–bilim ile dinin hiçbir yanı çelişmez. Evrim, İslam'da çok işlenmiştir ve pek bir tepki de çekmemiştir. 10, 11 ve 12. yüzyıllarda, en başta İbn Miskeveyh evrim olayından bahseder. Hatta öyle şeyler söyler ki Darwin bile burada soluk kalır. Türlerin değişmesinden söz eder, hatta bitkiler ile hayvanlar arasında ve hayvan ile insan arasında geçiş türleri olduğundan bahseder. Gazzâlî, "Allah, her şeyi bir anda bilendir." diyerek bunun en güzel cevabını veriyor. Ben böyle bir bilgiye sahip değilim. Benim bilme istidadım yataydır. Yatay gördüğünüzde olayların sıralanışı vardır, art ardadır. Evrim de art arda gelen bir olaydır.[51]
- Dinler neyi yitirtmiştir? Bana göre dinler insana gözyaşı getirtmiştir, ölümler getirmiştir. İslam da bunların arasındadır.[kaynak belirtilmeli]
- İslam'ın da içinde bulunduğu hiçbir din, "gericilik"ten ve "gerici akımlar"dan kendini kurtaramaz. Neden ki din; gerilikle, gerici akımlarla iç içedir. Öyle olmak zorundadır. Özü, evrene ve insana bakışı bunu gerektirir. (...) Din, en ilkel inanç ve düşünce dünyasının egemen olduğu çağlardan sayılamayacak ölçüde gerilikler, gerici akımlar sürükleyip getirmiş ve bunları gücü, yaygınlığı oranında kurumlaştırıp benimsetmiştir inanırlarına. Her biri bir "gerilik kanalizasyonu"dur. Bunlardan "çağdaşlık" çıkarma çabasının boşuna bir çaba olduğu, bir sürü örneğiyle görülmüştür. Atatürk bunun bilincinde olduğu için bu yola gitmemiştir. "Eski bir giysiyi yamayıp yamayıp giyme ya da giydirme" yerine yeni gövde için yepyeni ve çağın gereğine uygun bir giysi biçme ve giydirme yoluna gitmiştir. Atatürk devrimlerinin çağdaşlığının anlamı ve doğrultusu budur. Hele Yahudilik ve İslam gibi dinleri çağdaşlaştırmanın hiç olabilirliği yoktur. Bu dinler, kutsal kitaplarıyla dünya yönetimlerine "Siz elinizi çekin, ben yöneteceğim! Benim yasalarıma uyacaksınız!" demektedir. Hele İslam dini; "Tanrı'nın indirdikleriyle hükmetmeyenlerin kâfir, zalim ve fâsık olduklarını" çok açık biçimde duyurmaktadır (Bkz. Mâide Suresi: 44, 45, 47).[52]
- Daha önce Yahudilik ve Hristiyanlık hakkında bilgim vardı ama İslam'ın aktardıklarıyla biliyordum. Kendi kaynaklarından bilmiyordum... Kendi kaynaklarıyla 1960'lı yıllarda tanıştım. (...) Daha ilk elime aldığımda sahtekârlığını görebildim. İlk elime aldığımda! Hâfızlar Kur'an'ı ezbere bilir; ama hâfız hangi ayetin nerede olduğunu, hangi konuda hangi ayet olduğunu bilemez. Ama ben hemen bilirim. Çünkü dünyam olageldi. Bir bakıyorum, Tevrat'ın filanca yerinde şunlar var. Filanca surede aynen var, ya da değiştirilmiş biçimiyle var. Levililer'de şu var, ona bakıyorum o da var. Hatta İncil'ine bakıyorsun, o da öyle. Zaten epeydir de sorular vardı. "Tamam" dedim, "Bu adam sahtekârdır." Ama ne fena oldum. Öyle bir hınç oluştu ki! Çünkü o benim gençliğimi aldı, çocukluğumu aldı. Ben ondan dolayı gençliğimi, çocukluğumu yaşamadım. Nice insanlar ondan dolayı yaşayamıyor. Birçok insan onun felaketzedeleri durumunda. O vardır diye, O'nun seçtiği karanlık vardır diye birçok insan doğruyu yanlış, yanlışı doğru biliyor. Yani insanca duygular ve insanca oluşumlar, o nedenle birçok yönden gelişememiş. Hiçbir hastalık; ne bir kanser, ne AIDS, ne falandır, filandır, hiçbir hastalığın korkunçluğu, hiçbir felaketin korkunçluğu, o dinden gelen korkunçluk kadar korkunç gelmedi bana. Ve o dakikadan başlayarak hemen savaşa giriştim.[53]
- ...Laik kafa, özgür kafa; özgür düşünür. Düşündüğünü de özgürce ortaya koyar, öyle olması gerekir. Özgür dünyada olması gereken budur. Bu özgürlükse, 'dinsel kural'larla, falanca dinin filanca 'kutsal'larıyla, bu kutsallara 'saygı'yla ya da dinsel duyguları incitiyor mu, incitmiyor mu 'hesabı'yla sınırlandırılamaz. Böyle bir sınırlandırma da bu tür sınırlandırmayı kabul etmek de 'çağdaş'lıktan uzaklaşmaktır. Ortaçağ karanlığının ölçülerine bağlanmaktır. Bunu isteyen din, İslâm olabilir. İslâm'ın bunu istemesi doğaldır da. Yeryüzündeki dinler içinde, Yahudilik ve İslâm, yaşamın her alanına el uzatmıştır. İnsanlara, 'Benim kurallarıma göre yaşayacaksınız' der; yöneticilere de 'Siz elinizi çekin, ben yöneteceğim' isteğini yöneltir. Kurallar 'kesin'dir, 'değişmezlik' gösterir. Mecelle'de, 'zamanın değişmesiyle hükümler de değişir' denmesi aldatmamalıdır. Çünkü aynı Mecelle'de ve İslâm fıkıhında, 'değişme'nin 'esas'ta olamayacağına, 'âyet ve hadisin kesin hükmüyle belirlenenlerin, hiçbir biçimde değiştirilemeyeceği'ne ilişkin açıklama da yer alır. Temeli 'değişmezlik' olan 'din giysisi', gelişen yaşamın, çağımızın giysisi olamaz. O giysi, bu gövdeye olmaz. Olmadığı, olamadığı için Türkiye Cumhuriyeti'nde 'laik yasa'lar kabul edilmiştir. Mahmut Esat Bozkurt, Medenî Kanun'un gerekçesinde bunu çok açık bir dille anlatır. Bundan ödün vermemek gerekir. Verildiği zaman işin içinden çıkılmaz. Mollanın biri kalkar; 'din hükümleri'ni, 'Kur'an hükümleri'ni gösterip uyulmasını ister. Uymayanları da din adına cezalandırmaya yeltenir. Ülke sınırlarını bile umursamazlıktan gelir...[kaynak belirtilmeli]
- Kur'an'ı, (Muhammed'in) hadislerini ve diğer şeriat kaynaklarını mikroskop altında incelediğim zaman vardığım sonuç şu olmuştur ki, hiçbir insan yoktur ki Muhammed'in biyografisini okuduktan sonra hâlâ ona inansın ve gerek psikolojik bakımdan ve gerekse zihinsel bakımdan sağlıklı bir insan olabilsin. Böyle bir şey mümkün değildir.[kaynak belirtilmeli]
- Sahip olduğum din anlayışına göre, İslam'ı din olarak görmüyorum. İslam, kaba kuvvet kullanmak suretiyle kendisini kabul ettiren siyasi bir doktrindir. Kendisine inanmayanlara ölümü layık gören bir doktrin de din değil, fakat zor kullanarak hüküm sürmeye çalışan totaliter bir doktrindir. "Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun..." (Nur Suresi: 2) şeklindeki bir ayette herhangi bir ruhanîlik göremiyorum.[kaynak belirtilmeli]
- İslamî öğretiler Müslümanların kafasında dehşet verici, iğrenç ve korkunç bir hâle gelmiştir. Bu insanların kafalarının içini açıp beyinlerindeki bu ölümcül kanser hücrelerini temizlemekten başka bir alternatif olduğunu düşünmüyorum.[kaynak belirtilmeli]
- Ben alışılmış anlamda bir Müslüman değilim, ama "Tanrı'ya teslim olmuş biri" olarak Müslüman olmayı umuyorum.[54]
- İslam, geleceğin tek dininin temel çerçevesini oluşturmada kesinlikle güçlü bir adaydır.[55]
- İslam, "silm" ve "selam" köklerinden gelen bir kelime olup "Allah'a teslimiyet" anlamındadır. Silm; "barış, güven, huzur" demektir. Selam da "mutluluk, esenlik ve güvenlik" anlamlarına gelir. Bu köklerden türemiş olan İslam sözcüğünün anlamı, "barış ve esenlik için Allah'a teslim olmak"tır.[56]
- İslam'ın resim ve heykele tapma yasağını, resim ve heykel yapma yasağına dönüştürerek sürdürmenin anlamı kalmamıştır. Resim de serbesttir, heykel de.[57]
- İlk olarak Kur'an'ı okudum ve anladım ki hiç kimse mükemmel değil. İslam mükemmel ve biz Peygamber'in davranışlarını taklit edersek başarılı olacağız.[58]
- Ne yazık ki, insanların İslam'la ilgili olarak inandığı birçok şey, çoğumuzun hükümlerini bildiği dinden tamamen farklı. Manşetlere çıkmadan önce İslam'ın farkına vardığım için şanslıyım.[59]
- İslam'ın terk edilmesi ya da yitirilmesi, bu toprakların elimizden gitmesi ve tarihten çekilmemizle sonuçlanabilir. Macar ve Bulgar örnekleri capcanlı duruyor önümüzde.[60]
- İslâm imiş devlette pâ-bend-i terakki; evvel yoğ idi işbu rivâyet yeni çıktı. (Devletin yükselmesine ayak bağı olan İslam imiş. Önceden yoktu, bu söylenti yeni çıktı.)
Kaynakça
[düzenle]- ↑ Islamda cariyelik yok diyenler STALIN GIBI KAFIR OLUR
- ↑ Alev Alatlı ve Ayşe Böhürler türbanı tartışıyor (1)
- ↑ Annie Besant, The Life and Teachings of Muhammad, Madras, 1932, s. 25, 26.
- ↑ http://www.epsociety.org/library/articles.asp?pid=33&ap=5
- ↑ http://www.libertarian.co.uk/lapubs/athen/athen006.pdf
- ↑ http://www.epsociety.org/library/articles.asp?pid=33&ap=4
- ↑ Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç'ten hafızalara kazınan 25 söz
- ↑ Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç'ten hafızalara kazınan 25 söz
- ↑ Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç'ten hafızalara kazınan 25 söz
- ↑ Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç'ten hafızalara kazınan 25 söz
- ↑ Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç'ten hafızalara kazınan 25 söz
- ↑ Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç'ten hafızalara kazınan 25 söz
- ↑ The Roots of Muslim Rage
- ↑ Charles III, Oxford İslam Araştırmaları Merkezi'ndeki "Islam and the West" konuşması, 27 Ekim 1993.
- ↑ Dünyevi sahneden ilahi sahneye indim
- ↑ Clive Ponting, World History - A New Perspective, 2000.
- ↑ Hiçbir şey eksik bırakılmamıştır
- ↑ Fuat Sezgin'den ilham veren alıntılar
- ↑ Fuat Sezgin'den ilham veren alıntılar
- ↑ Fuat Sezgin'den ilham veren alıntılar
- ↑ Fuat Sezgin'den ilham veren alıntılar
- ↑ Hamilton Alexander Rosskeen Gibb, Mohammedanism, Londra, 1953, s. 33.
- ↑ Hamilton Alexander Rosskeen Gibb, Whither Islam?: A Study of Modern Movements in the Muslem World, Victor Gollancz Ltd, 1932, s. 379.
- ↑ İlhan Arsel, Şeriat ve Kadın, s. 39.
- ↑ İlhan Arsel, Şeriat ve Kadın, Kaynak Yayınları, 20. Basım Şubat 2014, s. 67 vd.
- ↑ İlhan Arsel, Kur'an'ın Eleştirisi 3, Kaynak Yayınları, 1. Basım, Eylül 2001, s. 425.
- ↑ İsmet Özel "Müslümanlar Teröristtir"
- ↑ "Müslüman olmayan herkes benden daha düşük bir insandır." İsmet Özel
- ↑ Karen Armstrong, "Bill Moyers Interviews Karen Armstrong on NOW", PBS, 1 Mart 2002.
- ↑ Kur'an-ı Kerim, Al-i İmran, 19
- ↑ Kur'an-ı Kerim, Bakara Suresi, 132
- ↑ Kur'an-ı Kerim, Hac Suresi, 77
- ↑ Kur'an-ı Kerim, Hac Suresi, 78
- ↑ Mahatma Gandhi, Young India, 20 Ocak 1927, "Collected Works of Mahatma Gandhi", 32. cilt, s. 588.
- ↑ Haley, Alex. Malcolm X. 8. baskı. İstanbul: İnsan Yayınları, 2016. s. 664.
- ↑ Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600), Kronik Kitap, s. 79
- ↑ Abdus Salam - Banquet speech
- ↑ Muhammet Ali | Biz Yalnızca Müslümanız - İslam'da Renk Ayrımı Yoktur
- ↑ Muhammad Asad, Islam at the Crossroads, 1934, önsöz.
- ↑ Mustafa Öztürk'ün Gerçekleri konuştuğu videosu.
- ↑ 12 Ekim 2014
- ↑ 42,0 42,1 42,2 42,3 42,4 42,5 Yobazlık Bir Fikir Müstehasesidir - Ötüken, 1970, Sayı: 11
- ↑ İslam Birliği Kuruntusu - Ötüken, 17 Nisan 1964, Sayı: 4
- ↑ Dinden dönme hakkında sorulan bir soruya verdiği yanıt, fetvameclisi.com
- ↑ Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay: Ayasofya'nın bir dirilişe vesile olacağına inanıyorum
- ↑ TARIK BUĞRA KİTABI Hatırlayıp Yeniden Bulmak
- ↑ Büyük Sorular - 7 Ekim 2018 (Evrim Teorisi İslam ile çelişir mi?)
- ↑ Teoman Duralı'nın Çağdaş Küresel Medeniyet eserinden alıntılar
- ↑ Teoman Duralı'nın Çağdaş Küresel Medeniyet eserinden alıntılar
- ↑ Teoman Duralı'nın Çağdaş Küresel Medeniyet eserinden alıntılar
- ↑ Prof. Teoman Duralı: Evrim teorisi İslam'la çelişmez
- ↑ Oktay Akbal'a yazdığı 29 Mart 1985 tarihli mektubundan. Bkz. Turan Dursun, Ünlülere Mektuplar, Kaynak Yayınları, 2. Basım Aralık 1993, s. 64-65.
- ↑ "Turan Dursun Hayatını Anlatıyor", Kaynak Yayınları, 7. Basım Eylül 1999, s. 34 vd. Görüşmeyi yapan: Şule Perinçek.
- ↑ William Montgomery Watt, Islam and Christianity Today: A Contribution to Dialogue, Routledge Library Editions, 1983, s. 9
- ↑ William Montgomery Watt, Islam and Christianity Today: A Contribution to Dialogue, Routledge Library Editions, 1983, s. 9
- ↑ Yaşar Nuri Öztür, Dincilik, Yeni Boyut, s. 64, (2010).
- ↑ Yaşar Nuri Öztürk, İslam Nasıl Yozlaştırıldı, Yeni Boyut Yayınları, s. 159.
- ↑ Brainy Quotes, Cat Stevens
- ↑ Yusuf İslam 38 yıl sonra ABD turnesine çıkıyor
- ↑ Felâketin çan sesleri: İslâm’ın terkedilmesi tehlikesi!