İçeriğe atla

Celâl Şengör

Vikisöz, özgür söz dizini
Celâl Şengör
Doğum tarihi 24 Mart 1955
Doğum yeri İstanbul
Vikipedi maddesi
Vikiveri öğesi

Ali Mehmet Celâl Şengör, Türk jeolog. Mesleki kariyerinin yanı sıra entelektüel kişiliğiyle tanınmıştır.

Sözleri

[değiştir]
  • Eğitimi çok fazla özgürlüğe bırakmamak lazım. Eğitimi metazori (zorla) yapacaksın. Çünkü senin cahilliğin benim yaşamımı etkiliyor.[1]
  • Çözülmüş bir problemin içinde yaşamak aptallara mahsustur.
  • Eğer sen cahilliğin yüzünden bir yönetici olarak benim eğitim sistemimi çökertirsen, eğer sen cahilliğin yüzünden benim sağlık sistemimi çökertirsen, eğer sen cahilliğin yüzünden doğru düzgün araba kullanmazsan beni öldürürsün demektir. Bütün bunları topladığında senin cahilliğin benim hayatımı rezil edebilir. Bu bir felsefe değildir, son derece somut bir gerçektir.[2]
  • Hayatın hiçbir amacı yoktur. Hayat, sizin yüklediğiniz anlam kadar anlamlıdır.[2]
  • Atatürk’ü ayrı kılan hem görgü ve tahsili hem de zekasının çok daha fazla olmasıdır.[2]
  • Siyaset; gerçeği bir labirent içinde gizleme sanatıdır.[2]
  • Herhangi bir fikre bağnazca bağlanmayacak kadar serbest ve eleştirel düşünebilen, düşünmeyi seven ve kendi kendine bilgi edinilebilen insanlara “aydın” denir.[2]
  • İlham beklenmesi gereken bir şey değildir ve en çok da hazır olan akıllara gelir.[2]
  • Bir sürü mucize var dünyada ve hepsi de uydurma ama insanlar bunlara inanıyor. Özellikle din öğretisini insanlar çok erken yaşta aldıysa ve hatta bu bir travmayla beraberse ondan kurtulamıyorlar. Öyle ki insanlığın icat ettiği en zararlı şey dindir; tarih boyunca en çok kan dökmüş ve kültür zenginliklerini ortadan kaldırmış en yaygın kurumlar dini kurumlardır.[2]
  • Zenginlik, yaşadığın hayattan maksimum zevk alacak kadar imkanının olmasıdır.[2]
  • İnsanın ve hayatın gelip geçiciliğine şahane bir örnektir tarihi yapıları gezmek, insana kibirinin ne kadar yersiz olduğunu gösterir.[2]
  • Bizim milletimiz, demokrasiyi de yanlış anlıyor. Geçen gün gazetede okudum; Adana'da bir vatandaş bir gazimizin ayağına basıyor ve gazi ayağıma bastın diye uyarıyor. Adam, "Ne var yani demokrasi geldi!" diyor. İşte bizim milletimizin demokrasi anlayışı budur. Yani demokrasiyi, hödüklüğe serbestlik vermek olarak anlıyorlar. Aslında tabii demokrasi bu değildir, bunun adı ohlokrasidir.
  • Türkiye’yi ele geçirmek istiyorsan ilk yapılacak iş orduyu parçalamak olacaktır. Orduyu devirmedikçe hiçbir şeyi deviremezsin Türkiye’de.[2]
  • Benim siyasi görüşüm tamamen Kemalizm'dir. Hem de en koyu haliyle! Çünkü Kemalizm eşittir akılizm demektir.[2]
  • Atatürk, "Benim manevi mirasım ilimdir ve akıldır!" diyor. Anlamalıyız ki Kemalizm'in kitabı ve defteri yok. Bu da demek oluyor ki takip edeceğin kuralları da yok. Kemalizm'in bir tek kuralı var: o da "Aklını kullan!" [2]
  • Atatürk diktatördü; ama bu ülkede bir daha diktatörlük olmasın diye öyleydi.
  • Fazla demokrasicilik oynamaya kalkarsan, bir sürü aptala teslim olmak zorunda kalırsın. Atatürk, aptallığa hiçbir zaman teslim olmamış bir adamdır. Bir ilacı fazla alırsan seni öldürür. Yani normalde iyileştirmesi gereken ilaç seni öldürür. Demokrasi ilaçlara benziyor, fazlasını aldığında öldürüyor. Atatürk 1923’te tek partili sistemden çok partili hayata geçseydi inkılaplarının hiçbirini yapamazdı. Bizim inkılapların hepsi metazori (zorla) yapılmıştır.[2]
  • Küçük yaştaki çocuklara yüz tane din dersi okutmamalı ve eleştirel düşünceyi öğretmeliyiz. Bırakalım din kültürünü ailesinden alsın.[2]
  • Her şeyin mükemmelse hiçbir şey değilsin demektir.[2]
  • Kur'an, Adem ile Havva'yı ilk insan olarak kabul ediyor. Aslında bu Tevrat'ta da var, zaten Kur'an bütün sözde tarihi bilgilerini Tevrat'tan alıyor ama bunlar Ortadoğu din mitoloji tarihinin parçalarıdır. Yani İbrahim ne kadar masalsa, Musa ne kadar masalsa bu da o kadar masaldır.[2]
  • Şans, hazırlıklı zihinleri tercih eder.[2]
  • Verilen bir iş, zamanında bitirilmezse beş para etmez.[2]
  • Ne iş yaparsanız yapın, kitap okumanın değerini görmemezlikten gelmeyin.[2]
  • En önemli şey, toplumdaki bütün bireylerin eşit olmadığı ve olamayacağı fikrini anlamaktır. Türkiye’de herkes her şeyi kendine hak görüyor ama bu çok yanlış bir yaklaşımdır. Herkes her şeye ulaşamaz, ulaşmamalı da! Öncelikle hak etmek gerekir.[2]
  • Türkiye'nin her bir köşesi görülmeye değerdir. Ama en önemlisi gezmenin yanında bir de okumaktır. Yoksa her yer gözünüzde bir yıkıntıdan ibaret kalır.[2]
  • Türkiye halkı kravat takar, lüks otomobillerde dolaşır, bikinili hatunları sosyetik plajları doldurur veya şehirlerini şekilsiz gökdelenlerle doldurup oraları “modernize” ederek yaşanmaz hale getirir ama tüm bu halk zenginiyle fakiriyle, şehirlisiyle köylüsüyle zır cahildir ve ortalama kültür düzeyi ya bir Afganistan ya da bir Orta Afrika kabilesi kadardır.
  • Soru sormayan öğrenciden adam değil, olsa olsa teyp makinası olur.
  • İddia ediyorum; 68-78 kuşağının lise diploması, günümüz kuşağının profesör diplomasından çok daha değerli!
  • Bir karar verebilmek için karar vereceğin konuda bilgilere sahip olmak lazım, bir de bu bilgileri değerlendirebilmen lazım. Bunları yapamayan adamın maymundan farkı konuşmasından ibarettir.
  • Osmanlıca diye bir dil yok. Osmanlıca bir “esperanto”dur, yani bir sürü dilin bir araya gelmesiyle yaratılmış yapay bir dildir.
  • Kenan Evren demokrasi düşmanı değildi. Kenan Evren'in ve arkadaşlarının yaptığı müdahale, demokrasiyi kurtarmak için yapılan müdahaleydi. O günleri yaşamış normal vatandaşa sorarsanız hepsi, "İyi ki oldu." diyor 12 Eylül için. Ben 12 Eylül gününü hatırlıyorum, o gün öğleden sonra sokağa çıkma yasağı kalktı. Vatandaşlar, sokakta gördükleri askerlere sarılıyorlardı.[3]
  • Şimdi diyecekler ki: "Efendim bu kötü ortamı zaten bu askerler hazırladıydı." Külliyen yalan! Öyle bir şey yok. Bu adamlar rahatsızdılar durumdan. O ortamı hazırlayanlar politikacıların aptallıklarıydı. Demirel ve Ecevit'ti. Ondan sonra diyecekler ki: "Efendim Amerika bunları fişekledi." O da doğru değil. Ben iki tane şahit göstereyim. Bir tanesi Çevik Bir General. O zaman Kenan Paşa'nın özel kalem müdürüydü. Efendim işte, "Bizim çocuklar başardı." lafı var ya, meşhur. Böyle bir laf edilmemiştir. Çevik Bir General diyor: "Nereden çıkıyor bu laflar? Böyle bir laf edilmedi." Seneler sonra Şahinkaya Generalin evinde çay içerken birlikte, "Biliyor musun? En çok ne ağrıma gidiyor?" dedi. "'Amerikalılardan icazet alıp yaptılar.' diyorlar." dedi. "Yahu bir Türk subayı, kendi memleketi ile ilgili bir şeyi Amerikalıya mı soracak?" dedi. Onu hiç unutmuyorum. İnanın, gözlerim yaşardıydı o cevabı verdiğinde.
(12 Eylül hakkında)[3]
  • Bakkala çakkala bile gitmiyorum yani ben. Bunlar alınıp benim elime getirilen şeyler.[4]
  • Benim için hayat, hâlâ öğrencisi olduğum bir okul.
  • Ben milletime ikiyüzlülüğü yakıştıramıyorum.[5]
  • Türkiye Afganistan'dır. Yani milletin bikini giymesi, Mercedes'e binmesi, yok efendim rock müziği dinlemesi, burayı modern ve medeni bir ülke yapmıyor. Türkiye benim dünyada gördüğüm en ilkel nüfuslardan birine sahip.[6]
  • Doğa bilimlerinden nasibini almamış toplumlar; fakir, sağlıksız ve aç yaşarlar.[7]
  • Doğa, cahili ve aptalı affetmez. Doğayla oy vererek başa çıkamazsınız. Doğayla ancak bilim başa çıkar.[8]
  • Şu anda Türk üniversitelerinin verdikleri diplomalar ciddiye alınacak belgeler değildir. Bunun nedenleri; görülmemiş bir öğrenci kalitesizliği, buna paralel olan bir hoca kalitesizliği ve çoğu aptalca politik kaygılarla açılan üniversitelerin alt yapı imkânlarının gerekenin çok altında olmasıdır.[9]
  • Eleştirilmemesi istenen görüşler sadece bireye münhasır kalmalıdır, zira iki insan aynı düşünmek zorunda değildir.[10]
  • Türkiye'de ahlak düşüklüğü ayyuka çıkmıştır. Ben birçok değişik toplum içinde bulundum, çalıştım, gezdim; ahlak seviyesi Türkiye'deki kadar düşük bir toplum görmedim. Ahlaksızlık özellikle Özal'la birlikte yukarı doğru ivme kazanmış, AKP döneminde adeta dikine yükselişe geçmiştir. Bu toplumun hemen hiçbir değeri kalmamıştır; tek değer, kişilerin ve/veya grupların hak etmedikleri şeylere uzanmak için olabilen her yolu denemesinin en makbul marifet sayılmasıdır. Türkiye rüşvet ve hırsızlıkta Avrupa birincisi, dünya dördüncüsüdür. Dünya ülkeleri arasında cahillik düzeyiyle en ön saflarda yer almakta, dünya üniversiteleri arasında adı anılabilecek ilk 500 arasında hiçbir üniversitesi bulunmamaktadır. Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere devleti yönetenlerin hakkında bulunan suç dosyaları nedeniyle dünya birincisidir.[11]
  • 1000 yıldır birileri ona “doğruyu” söylemiş, o da bunu ya baba dayağı korkusu ya cehennem ateşi korkusu ya sultan hiddeti korkusu ya paşa cezası korkusu kabullenmiştir. Sormaya sormaya, bırakın soru üretmeyi, soru sormayı unutmuştur. Sık sık dile getirildiği gibi “icat çıkarma'’ gibi bir deyimi üretecek kadar salaklaşmış bir toplumun üyesidir.[12]
  • Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki üniversite(!) mezunu bir iktidar partisi milletvekili bir jeoloji profesörünü arayarak 'Ama evrim teorisi ispat edilmedi ki. Değil mi?' diye modern dünyada biraz lise mürekkebi yalamış hiçbir kimsenin sormayacağı kadar deli saçması, zırva, zır cahilâne bir soruyu sorup, sonra kendisinin ciddiye alınmasını bekleyebiliyor. Bu cehalet düzeyiyle yönetilen bir ülkede, işte bu nedenle bilimin insanlara bahşettiği, şaşırma, merak etme, hayran olma, ve haz duyma duyularından tamamen yoksun olarak, iğrenç televizyonlarla pespaye gazetelerin ittifakı neticesi hapsolduğumuz seks, şiddet ve sık sık mahkemelik olan rezil bir futbol üçgeninden çıkamaz bir haldeyiz. Tek ilgimiz cebimize girmesini istediğimiz para ve onu kullanarak ağzımıza bir şeyler tıkmak ve cinsel organımızdan çıkartmak istediklerimiz. Bu sınırlar arasında yaşayana 'insan' denebilir mi?[13]
  • Akıllı insan problemin çözümüyle ilgilidir, aptal ise kendi kafasındaki herhangi bir fikri çözüm diye dayatmak ister.[14]
  • Bilimin bireysel dinsel inançları korumak gibi bir görevi yoktur. Bilim gerçeği arar.[15]
  • Cehalet, en korkunç silahtan daha etkin bir yok edicidir.[16]
  • Cehalet en büyük düşmandır. Ama bu düşman dışarıdan gelmez. Bunu biz kendimiz büyütür, bizi daha çok cahil edecekleri başımıza getirmek için sandıklara koşarız, zira cehalet rehaveti, rehavet yalancı bir rahatlığı, o da sonunda felaketi getirir. Türkiye insanı böyle bir felaket yoluna çoktan girmiştir. Korkum bunun sonunun cehennem olacağıdır ki, ilk ateşleri de son on yıldır görünmeye başlamıştır. O ateşe, edinemediğimiz arkadaşlarımızla bir arada itilmekteyiz.[17]
  • Cehalet, tüm fenalıkların anasıdır. Biz de o anayı besleyip duruyor, onun tosuncuklarına oylar veriyoruz.[18]
  • Atatürk hatasız bir insan değildi. Onu büyük yapan, gördüğü hatalarından derhal geri dönmeyi, hatalı uygulamalardan hemen vazgeçmeyi kabul etmesi olmuştur. Yanılmaz fikirlere, mutlak uyulması gereken kitaplara inancı yoktu. Her ne nedenle olursa olsun yanılmazlık iddia edenlerin yalancılar ve şarlatanlar olduk­larını iyi biliyordu. Ulusunun her bireyinin her düşünceyi tarta­rak, inceleyerek, sınayacak tartışmasını, her bireyin kendi özgün düşünceleri olmasını istiyordu. Demokrasinin kullar arasında değil, düşünen, bilgili insanlar arasında bir anlamı olduğunu dünyada en iyi kavramış liderdi. Yaptığı her şey ulusunu özgür kılmak içindi.[19]
  • Atatürk'ten sonra hiçbir zaman, en büyük düşmanımızın cehalet olduğu anlaşılamamıştır. Bu yüzden bugün hala cehaletle savaş içindeyiz.[2]
  • Dinin de en mühim özelliği "tartışılamaz gerçekler" üzerine inşa edilmiş olmasıdır.[19]
  • Fakat en hoşu, akşam kütüphaneme çekildiğim zaman bildiğim dört dilde kâinatın en ilginç sorunları hakkında bilgi edinebiliyor, bunlar hakkında fikir yürütebiliyor, bu dünyada ne aradığımı sorgulayabiliyor ve ertesi gün dünyaya yepyeni bir zevkle bakabiliyor olabilmemdir. Benim için kâinat bir cennettir.[19]
  • Cebime para girecek diye, insanları ölüme mahkûm eden bir düzen, uygar olamaz.[19]
  • Mesela çocuk, alkolik veya madde bağımlısı olan bir annenin dinlenmemesi gerektiğini öğrenir. Annesine içgü­düsel olarak inanmaktan vazgeçemeyen, yani ilkel inancın yerine muhakemeyi koymayı öğrenememiş bir insan, tüm yaşamı boyun­ca da inanacağı bir otorite arar. Bunu kimisi tanrı fikrinde, kimisi büyüde, kimisi de bilimde bulur. Kesin bilginin mümkün olmadığı­nı bile bile mutlu yaşayabilen insan sayısı tarih boyunca mini mini bir azınlıkla temsil edilmiştir.[20]
  • Eleştiriyi doğası gereği davet eden ve sürekli eleştiri baskısı altında gelişen tek insan faaliyeti olan bilim içerisinde otoriteye, kibire yer olamaz.[21]
  • Yaşamın dayanağı olan doğa bilimi, aynı zamanda özgür yaşamın da müjdecisidir, çünkü hürriyet fikri zaten, bilimden doğar. Cehaletten, ancak esaret çıkar.[22]
  • Bir şey dinleştirildiğinde o şeyin düzeltilmesi mümkün olmuyor.[2]
  • Herkesin küçük küçük köşelerini dönerek, koca bir çıkmaza saplandığı umursamazlık düzeninin temelindeki kurnazlığın özü olan ahmaklık, takdir-i ilâhi değildir.[23]
  • Bilim diyor ki: “Ben elimdeki verilerden, bütün, daha önce teklif edilmiş dini inançları bir tarafa bırakarak, bir şey çıkartmaya çalışıyorum. Bu benim çıkarttığım şey dinle uyuşmalı mıdır, değil midir? Bu şimdilik beni alakadar etmiyor.” diyor. “Benim yapmak istediğim...” diyor, “Anlamak!” “Ne oldu acaba? Ben bunu anlamaya çalışıyorum ve sadece eldeki verilerden hareket ediyorum. Eldeki verilerden, gözlem yapabildiğim yerlerden, mantıki çıkarım yapabildiğim yerlerden hareket etmek mecburiyetindeyim.” Eğer diyor, “Ben bunun içerisine herhangi bir gözleme dayanmayan ifadeyi katarsam bilim, bilim olmaktan çıkar. Dolayısıyla ben bunu katamam.” diyor. “Sadece ben ürettiğim varsayımları gözlemle desteklemek veya reddetmek durumundayım. Gözlemleri bunun için yaparım.” Hipotezlerin görevi de, ki Darwin teorisi diye hepiniz biliyorsunuz, bir hipotezdir. Değil mi? Şimdi, biz bunu 150 senedir test ediyoruz. Darwin'in hipotezi uygulandığı her testten başarılı çıktı. Henüz yanlışlayamadık. Ama unutmayın, Newton'ın teorisi 300 yıl yanlışlanamadı ve Immanuel Kant, büyük filozof Immanuel Kant, dedi ki: “Bu doğru.” Bu doğru dedi. Ve onun üzerine dayanarak bir felsefe yarattı. Einstein bir çıktı, “Doğru değil anam.” dedi. Daha iyisi. Ve birdenbire zavallı Kant'ın o muhteşem eseri, ‘Kritik der reinen Vernunft’, hiç oldu. Bilimin güzelliği burada![24]
  • Bilim gerçeği bulduğunu değil, yanlışı teşhis edip onu elediğini iddia eder.[25]
  • Bilimde mühim olan moda yaratmaktır, modanın peşinden gitmek değil.[2]
  • Bilimin ne dini ne milliyeti ne ırkı ve ne de diğer herhangi bir bağlantısı vardır.
  • Bilim, dinden türemiştir. Nedeni de dinin verdiği bilginin yetersiz ve güvenilmez olduğunun açıkça görülmüş olmasıdır.
  • Bir kere dışkısını yedirmek işkence değil.
    (Armağan Çağlayan'ın, kendisine 12 Eylül döneminde hapishanelerdeki dışkı yedirme işkencesini tasvip edip etmediği sorusu üzerine)[26]
  • Biz bütün gezegenlerin fevkalade düzenli hareket ettiğini zannediyoruz. Etmiyorlar; kaotik... Biz bugün zannediyoruz ki bizim bildiğimiz deterministik kurallar, fizik kuralları falan fevkalade çalışır. Hayır çalışmıyorlar; kaotik... Yani bütün kainat bir keşmekeş.[27]
  • Bizim elimizde bir tek silah var, o da beynimiz. Öğrenme yetimiz. Benim dediğim tek şey: Gelin, öğrenelim...[27]
  • Bu komünistler aynı Müslümanlar gibi. Ben ayıramıyorum.[28]
  • Cahille tartışan bilgeler cehalete düşer.[29]
  • Darbe zorunlu ameliyat gibidir. Ameliyat da sevimsizdir ama düşün ki sana diyolar ki bir organını kesicez ama yaşayacaksın.
  • Din-bilim diyaloğu olacaksa, ya bilimi adam gibi öğreneceksin, ya bilimden gelen adamlara saygı göstereceksin.[30]
  • Diyalektik, mantık olarak zırva. (...) Zırva. Yanlış falan değil, zırva.[31]
  • Dünyanın neresinde din egemen olmuşsa, ahlaksızlık tavana vurmuştur.[32]
  • Atatürk Devrimleri insan olma projesinin basamaklarıdır.
  • Medeniyet, birbiriyle kavga etmeden tartışabilme kültürüdür.
  • Medeniyet, bilim temelli ve içinde yaşayanların tartışırken birbirini öldürmediği bir sistemdir.[2]
Eğer bu dünya bir gün kıtlık ve sefalet yaşarsa biz insanları din değil, bilim kurtaracak.
  • Eğer bu dünya bir gün kıtlık ve sefalet yaşarsa biz insanları din değil, bilim kurtaracak.
  • Elitist olmayan hiçbir toplum ileri gidemez.
  • Türk ilk ve orta öğretimi tepetaklak oldu. Bunun ilk nedeni, öğretmen­lik mesleğinin özenilecek bir meslek olmaktan çıkarılmasıydı. Burada en büyük sorumluluk ve dolayısıyla suç öğretmenleri ihmal eden politikacılarındır. Fabrika yapmak isteyen politikacı, en önemli fabrika olan insan fabrikalarını, yani okulları unuttu. En önemli öğretmen türü olan ilkokul öğretmenleri ve onlardan sonraki en önemli öğretmenler olan orta öğretim öğretmenleri tamamen ihmal edildi ve öğretmen iş dilenen bir zavallı haline düşürüldü. Bu suç, yalnız Türkiye çapında değil insanlık çapında affı mümkün olmayan bir suçtur ve Hasan Ali Yücel'den sonraki tüm eğitim yöneticilerimiz bu suçun ortaklarıdır. Gelecek, ken­dilerine topluca lanet edecektir.
  • Osmanlı İmparatorluğunun tüm izleri tarihten tamamen silinse, bilim dünyasının en ufak bir kaybı olmaz.
  • Benim demokrasiye karşı bir sempatim yok. Demokrasi ile ohlokrasiyi birbirinden ayırmak lazım. Bizde ohlokrasi var. Demokrasi, halkın da onayladığı belirli yasalar çerçevesinde bir toplumun yönetimidir. Boğaz’da 10 katlı ev yapamazsın, değil mi? Ama sen bilmem kime rüşvet verip onu kandırabiliyorsan ve o adam da “Ben buraya seçilerek geldim, benim dediğim olur” diyorsa bu ohlokrasidir. Yani kanunların değil, güruhun yönetimidir. Benim demokrasiye olan itirazımın ne kadar haklı olduğu ABD’de karşımıza çıktı. Yalnız Trump değil, Bush için de geçerli. Afganistan’ı, Irak’ı, Suriye’yi politikacı yalanlarıyla mahvettiler.
  • Popüler demokrasiyle insanlığın emniyeti bağdaşmıyor. Popüler demokrasi insanları cehalete mahkûm ediyor. Cahil toplumlar çöker.
  • Demokrasi, ayaktakımının rejimidir. Benim demokrasiye olan antipatim, kalifiye veya kalifiye olmayan herkesin lafının geçmesinden kaynaklanıyor. Genel olarak oy veren insanların belli bir görgü ve bilgisinin olması gerektiğini düşünüyorum. Aksi takdirde nasıl seçim yapabilecek?[33]
  • Ali Baba ve Kırk Haramiler, Bremen Mızıkacıları kitapları ve Şirinler masallarının bilimle alakası ne kadar ise din kitaplarının da bilimle alakası o kadardır.
  • Monarşi yüksek kültür getirir.
  • Hangi ülkelerde bitiyor toprak? Bizim gibi salak ülkelerde. Erozyonumuza mani olamıyoruz, adam gibi tarım yapamıyoruz.[34]
  • Hegel denen salak...[35]
  • Hayır efendim, ben Süleyman Demirel ve Ecevit’in dahli olduğunu düşünüyorum. Özal’ın dahli olduğunu düşünüyorum. Kenan Evren televizyona çıktı. "Lütfen bu adama, Özal’a oy vermeyin." dedi. "Yobazdır bu herif." dedi. Milletçe koşa koşa gittik, Özal’a oy verdik. Paşa, "Vermeyin." dediği hâlde. E ben şimdi Paşa'yı nasıl sorumlu tutayım yahu? Adam açık açık söyledi, "Oy vermeyin bu adama." dedi. Ama demokrasi! Evren generalim ona da "Peki." dedi, oy verildikten sonra da. "Ya ben bu oyu tanımıyorum." demedi.
("Bugün bu noktaya gelmemizde Evren'in bir dahli olduğunu düşünmüyor musunuz?" sorusuna verdiği cevap)[36]
  • Her şey değişebilir, her şey tartışmaya açıktır. Ama dinler, Marksistler, Stalin, Hitler bunu kabul etmiyor. Bir tek bilim her şeyi tartışmaya açar. Üstelik onda da amaç, tartışmanın sonucunda doğruyu bulmak değil, ona yaklaşmaktır. Bunu da yanlışları eleyerek yapar.
  • Her şeyi tasvip ediyorum! Evet, istisnasız.
    (Armağan Çağlayan'ın "Hocam bu şu anlama geliyor mu: Kenan Evren’in 12 Eylül döneminde yaptığı her şeyi onaylıyorum." sorusu üzerine)[26]
  • Hiç kimse her şeyi bilemez.[27]
  • Hiçbir tarihi karakteri aşağılayan adam akıllı bir adam olamaz. Şimdi sen tut Atatürk'ü aşağıla, Cengiz Han'ı aşağıla, İsa'yı aşağıla; böyle aptalca şey olur mu? Niye aşağılıyorsun ya? Ne demek bu? Niçin yani? Sonra bir grup insanın saygı duyduğu bir adam. Bir de aşağılanacak da bir adam değil, müthiş bir adam.[37]
    (Muhammed'i aşağılayan bir filmle ilgili söyledikleri.)
  • Karl Marx’ın müthiş aptalca bir lafı vardır, diyor ki, “İnsanlar tabiatı yorumlamaya çalıştılar, halbuki maksat onu değiştirmektir”, ulan sana mı kaldı değiştirmek, çünkü ben Marks’ın felsefesinin egemen olduğu yerlerde dolaştım, tabiatın nasıl canına okuduklarını gördüm, bütün Batı Sibirya, o canım ülke mahvolmuş durumda bu aptalların yüzünden.[38]
  • (...) Osman'ın o muhteşem mirası uygarlıkla hep iç içeydi, ama onu yüzyıllar boyunca yok saydı. Ona muhtaç olduğunu fark ettiğinde artık iş işten geçmişti; tek dişli zannettiği canavarın marifetli bir pehlivan olduğunu gördüğünde sırtı çoktan yerdeydi. Osman'ın mirasçılarından sarı saçlı bir adam pehlivanın oyunlarını o talihsiz güreş olurken gözlemişti: Osman'ın dev mirası yerde bitkin yatarken o ufak tefek adam doğruldu, iri pehlivanı yeni bir güreşe davet etti ve galip geldi. Pehlivanla el sıkıştılar, sarı saçlı adam pehlivana oyunlarını nereden öğrendiğini sordu. Pehlivan döndü, Osman'ın ülkesindeki yeşil bir sahil ovasını işaret etti. "Bak!" dedi, sarı saçlı adama, "benim bildiklerimi öğretenler bir zamanlar orada yaşıyorlardı. Ben onların kitaplarını okudum. Senin ataların oraları hep fethetmişti. Siz onları okumadınız mı? (...)[39]
  • Sayın Başbakan, bilim karşısında haddinizi biliniz.[40]
  • Sayın Başbakan’ın beğenemediği fiziksel antropoloji bilimi, omurgalı paleontolojisi ile tıp bilimleri arasında bir köprü oluşturan bir bilim dalıdır ve insan evriminin en kıymetli verilerini bulmuş ve bulmaya da devam etmekte olan çalışmaları içerir (Sayın Başbakan Paris’e bir gittiğinde Doğa Tarihi Müzesi’ne ve İnsan Müzesi’ne bir uğrayıversin).[40]
  • Sayın Süleyman Demirel, benim, zekasına hakikaten hayran olduğum bir adamdır.[41]
  • Tayyip Bey'in bilimin politikanın tersine palavra kaldırmayacağını öğrenememiş olması Türkiye için bir talihsizliktir. Amerika'yı Müslümanlar keşfetti sözü kesinlikle doğru değildir! İmam hatipli olmakla iftihar eden Tayyip Bey bu okulların ne kadar fena eğitim verdiğini, sık sık en basit lise bilgilerinden bile mahrum olduğu görülen kendi şahsında ispat etmektedir (Faik Sabri Duran'ın Atatürk zamanında ortaokul çocukları için yazdığı Kâşifler Âlemi adlı kitabını bile mi okumamıştır?! İnsanın bu kadar bilgisizliğe el insaf diyesi geliyor). Bu okulları ne kadar arttırırsa, Türkiye'yi o kadar kendi gibi, bir bilim adamının bilimsel ama basit bir teorisini bile anlayamayacak kişilerle doldurur. Buna engel olamazsak, sonumuz Afganistan'dır![42]
  • Toplum, tamamen rasyonel temeller üzerinde gitmiyor. Bunu anlayacaksın, buna anlayış göstereceksin ve diyeceksin ki: “ben bu toplumda yaşıyorum”. Ezan sesi duymak istemiyor musun? Çan sesi duymak istemiyor musun? Git dağda yaşa yahu.
  • Türk halkı geleneksel olarak ordusunu canından çok sever çünkü o ordunun mensupları kendi çocuklarıdır.[43]
  • Türk halkını “gerçek” ilgilendirmiyor. Bunun sebebi, yüzyıllardır aldığı “inanç” eğitimidir. Görmeden, kontrol etmeden, muhakeme kurmadan inanmayı öğrenmiş bir toplum, gerçeği aramaz. Gerçeği aramayan toplumda da size yukarıda sıraladığım türden rezillikler birbiri ardına gelir ve kimseyi rahatsız etmez. Tabiî bunun sonu felâkettir, muhterem dostum ve hocam Doğan Kuban'ın sık sık işaret ettiği gibi tüm Müslüman dünyasının içinde bulunduğu fecî durumdur.
  • Türkçe konuşan insanlar Anadolu'ya geldikleri zaman, çoğunluğu İslam'ı kabul etmişti, ama bu çoğunluğun neredeyse tamamı ya göçebe hayvancılardı veya Müslüman ülkelere paralı askerlik yapmak için gelmiş insanlardı. Anavatanları olan Orta Asya'dan getirdikleri en önemli marifetleri de zaten bunlardı. Aralarında Bağdat'ta Araplara Türkçe öğretmek maksadıyla 1077 tarihinde meşhur Divan-ü Lugat-it Türk'ünü yazan Kaşgarlı Mahmut gibi entelektüeller yok denecek kadar azdı.[44]
Büyük (!) Sultanımız Süleyman'ın Fransa kralı I. François'yı hapisten bir mektupla kurtardığını okurduk mektepte. O François'nın kurduğu Collège de France bugün dünyanın en önemli araştırma kurumlarından biridir. Bizimkinin hangi kurumu ayakta kaldı? Hangi kurumunun insanlığa beş paralık bir faydası oldu?
  • Ya bilim yaparak insan olacağız, ya da bilime sırt çevirerek maymunluğa geri döneceğiz.[45]
  • Zaman, cehalete karşı topyekün savaşma zamanıdır. Bu cehalet en yakınınızda olsa bile.
  • Şunu söylemek lazım; asker ne zaman darbe yapmışsa Türkiye'de, hemen arkasından idareyi sivile devretmiştir. Asker meraklı değil bu memleketi yönetmeye.[46]
  • Bakın Atatürk'ün bir lafı vardır, "Tehdit esasına dayalı ahlâk ahlâk olmadığı gbi güvenilir de değildir". Siz ananızdan babanızdan korktuğunuz için, polisten korktuğunuz için, cumhurbaşkanınızdan korktuğunuz için, Allahtan korktuğunuz için; bir şeyler yapmıyorsanız, kötü şeyler yapmıyorsanız siz vicdanlısınız demek değildir; siz korkaksınız demektir. Ben hiçbir şeye inanmayan bir adamım. Buna rağmen ben birisine kötülük yaparken içimde bir sızı hissediyorum ve onun için yapmıyorum. Şimdi bu sızıyı ben neden hissediyorum, onu hemen size söyleyim; bunun da kaynağı tamamen egoizm. Sakın böyle "Efendim ben çok öyle ahım şahım böyle adamım" anlamayın. Çünkü diyorum ki ben o adama bu kötülüğü yaparsam, bu kötülüğün yapılabilir bir şey olduğu yayılır, biri de gelir günün birinde bana yapar. Dolayısıyla mümkün olduğu kadar böyle şeyler yapmamaya gayret edelim. Birbirimizle iyi geçinip yaşarsak hepimiz faydalanırız. Yani bu Amerikanca'da biliyorsunuz bir "Win-Win" senaryosu var, herkes kazanır. Birisini kazıklayarak bir yere geldiğiniz zaman günün birisinde birisi de sizin kafanıza basar, o kazanır siz batarsınız. Böyle bir aptallığı yapmayacak insanlar yetiştirelim. Onun için Sinan Beye dedim ki, "Vicdandan önce, o vicdanı sağlayacak kadar akıllı insanlar yetiştirmeye bakalım". Her zeki insan akıllı değildir. Bu aklı öğretelim. Dolayısıyla toplumu değerlendirmeyi öğretelim. Adam bilsin ki bir aptallık yapıp birisine zarar verirse günün birinde bir başka aptal da gelir ona zarar verir ve bu işin sonu alınmaz. Cehennemdeki Türkler ve zebaniler hikayesinden bahsettikten sonra, Böyle bir toplum olmamamız lazım. Bunu olmamanın yolu sadece ve sadece akılcı eleştiridir. Kendinizi ve toplumunuzu eleştiremediğiniz zaman ulaştığınız vicdan 5 para etmezdir. Çünkü günün birinde onun dayandığı korku ortadan kalkarsa birdenbire vicdansız olduğunuz keşfedilir. Bunu yapmamak lazım. Fatih Altaylı'ya dönerek "Sen gazetecisin, sen topluma bakan bir adamsın ya." diye sorar, Altaylı'dan "Bakmıyorum, sıkıldım." cevabından sonra, Şimdi Fatih niye sıkıldı görüyorsunuz. Çünkü o cehennemdeki kuyuya bakmaktan bıktı. Ha babam birbirimizi ayağımızdan çekmemizden bıktı. Buna mani olmamız lazım. Ve dediğim gibi buna mani olmanın tek yolu akılcı eleştirel düşünebilen gençlik yetiştirmektir. Bu gençliği yetiştirmenin de tek yolu gençliği otorite korkusundan arındırmaktır.[47]

Kaynakça

[değiştir]
  1. https://youtube.com/shorts/FvXXbzshgCk?feature=share
  2. 2,00 2,01 2,02 2,03 2,04 2,05 2,06 2,07 2,08 2,09 2,10 2,11 2,12 2,13 2,14 2,15 2,16 2,17 2,18 2,19 2,20 2,21 2,22 2,23 2,24 Senin Cahilliğin Benim Yaşamımı Etkiliyor, Masa Kitap.
  3. 3,0 3,1 https://www.youtube.com/watch?v=Ql1bAVVxFBY
  4. Celal Şengör - Gün Sonu programında
  5. Evren lehine müdahil olmak istiyor
  6. Türkiye Afganistan'dır.
  7. Bilimin Büyüsü, İnkılap Kitabevi, 2018, s. 19.
  8. Aptalı Tanımak, KA Kitap, 2015, s. 166.
  9. Aptalı Tanımak, KA Kitap, 2015, s. 118.
  10. Aptalı Tanımak, KA Kitap, 2015, s. 207.
  11. Aptalı Tanımak, KA Kitap, 2015, s. 65.
  12. Aptalı Tanımak, KA Kitap, 2015, s. 27.
  13. Bilgiyle Sohbet, İş Bankası Kültür Yayınları, 2014, s. 329.
  14. Aptalı Tanımak, KA Kitap, 2015, s. 19.
  15. Bilgiyle Sohbet, İş Bankası Kültür Yayınları, 2014, s. 560.
  16. Bilgiyle Sohbet, İş Bankası Kültür Yayınları, 2014, s. 330.
  17. Aptalı Tanımak, KA Kitap, 2015, s. 25.
  18. Aptalı Tanımak, KA Kitap, 2015, s. 67.
  19. 19,0 19,1 19,2 19,3 Bir Toplum Nasıl İntihar Eder?, İnkılap Kitabevi, 2018, s. 137.
  20. Bilgiyle Sohbet, İş Bankası Kültür Yayınları, 2014, s. 31.
  21. Bilgiyle Sohbet, İş Bankası Kültür Yayınları, 2014, s. 244.
  22. Bilgiyle Sohbet, İş Bankası Kültür Yayınları, 2014, s. 501.
  23. Bilgiyle Sohbet, İş Bankası Kültür Yayınları, 2014, s. 625.
  24. Celal Şengör - Siyaset Meydanı, Show TV (16:21. dk)
  25. Bir Toplumun Çöküşünü Üniversite Tercihlerinde İzlemek
  26. 26,0 26,1 Dışkı yedirmek işkence değildir
  27. 27,0 27,1 27,2 Celal Şengör - Tesadüf
  28. İlber Ortaylı ve Celal Şengör, Yalçın Küçük'ün dedikodusunu yaparken yakalandılar
  29. Celal Sözleri
  30. Celal Şengör - Bilimi Adam Gibi Öğreneceksin
  31. Celal Şengör - Aykırı Sorular, CNN TÜRK (28:50. dk)
  32. Celal Şengör: Nerede Din Egemen Olmuşsa Ahlaksızlık Tavana Vurmuştur
  33. Senin Cahilliğin Benim Y aşamımı Etkiliyor, Masa Kitap.
  34. Celal Şengör - Din ile Bilim Bağdaşmaz (Aykırı Sorular, 28.01.2013)
  35. Celal Şengör - Aykırı Sorular, CNN TÜRK (27:56. dk)
  36. http://www.radikal.com.tr/yazarlar/armagan-caglayan/diski-yedirmek-iskence-degildir-1477196/
  37. Celal Şengör - Gün Sonu programında
  38. Din, Bilim ve Darwin
  39. Celal Şengör'ün "Zümrütnâme" adlı kitabından alıntıdır.
  40. 40,0 40,1 Sayın Başbakan, Bilim Karşısında Haddinizi Biliniz!
  41. Celal Şengör - Aykırı Sorular, CNN TÜRK (35:15. dk)
  42. Amerika'yı Müslümanlar keşfetmedi
  43. Celal Şengör Kimdir Sözleri ve Hayatı
  44. A. M. Celal Şengör, Bilgiyle Sohbet, s. XVI
  45. A. M. Celal Şengör, Bilgiyle Sohbet, s. XVIII
  46. "Celal Şengör-Besim Tibuk Tartışması", 32.Gün Arşivi
  47. Celal Şengör / Korkuya Dayalı Ahlak, Şengör'ün 2017'deki Türkiye İnovasyon ve Girişimcilik Haftası etkinliğindeki konuşmasından bir kesit, Youtube.