Üniversite, doğrudan doğruya bağımsız bir kurumdur. Ulusun manevi gücünün temsilcilerinden biridir. Kabul etmek gerekir ki üniversite denen kurum, doğrudan doğruya Milli Eğitim Bakanlığının buyruğu altında bir kurum değildir, eğer gelişigüzel herhangi bir kişi üniversite kurumuna şu biçimde, bu biçimde davranın diye buyruk verecek olursa, orada üniversite yok demektir.
Müzik, insan kalbinin en güzel tutkusudur. Dinlediğiniz, dinlemekten zevk aldığınız, sevdalandığınız müzik, ruhunuzun, kalbinizin, duygularınızın en güzel yankısıdır. Bu yankının bir tek adı vardır evrende: Şarkı.
O devrin pop müziğini, bugünkü maskaralıklarla kıyaslamak mümkün değil. Ezgilerin dokusu, icrası, yorumu… O zamanlar akustik müzik yapılırdı. Her şey canlı çalınırdı. Nefesliler, vurma çalgılar… Aranjörler vardı. Her enstrümanın ayrı ayrı partisyonları yazılır, bunlarla çalınırdı. Ezgileri seslendirenler de yalnızca güzel ses değil, yorum aranırdı. Her güzel sesli insan şarkı söyleyebilir mi sanıyorsunuz?
Hayat ki akıp gider bulanık bir su gibi, Korkulu rüyalarla geçen bir uyku gibi... Çabalama... Kabul et bunu olduğu gibi! Hayattan fazla bir şey bekleyenler delidir...
Gerçekten en güç sanat dalı olan şiirin asıl zorluğu çok kolay sanılmasından ileri geliyor. Hammaddesi sadece kelime ve aracı da kâğıt ve kalem olan bir sanatın kolay sanılması doğaldır bir bakıma.
Döneklik zor şey, bir kez ihanet ettiğiniz zaman herkesi ihanete zorlamaya başlarsınız. (...) Onlar için kavgayı sürdürenler vicdan azabı gibidir. Herkes dönsün, herkes ihanet etsin isterler. Çünkü herkesin döndüğü yerde "dönek", herkesin ihanet ettiği yerde de "hain" yoktur.
Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı. Dünyaya olan kayıtsızlıkları bazen o kerteye varıyordu ki, kendilerine altın ve gümüşten, zevk ve sefadan, lezzet ve şehvetten bir alem kurup, keder ve ızdırap fikirlerinin kafalarına girmesine izin vermiyorlardı.
Yabanıllığın en uç noktasına kadar gitmek istemiştim; benden önce kimsenin görmediği bu zarif yerlilerin arasında umutlarım gerçekleşmiş miydi? Çoşku verici bir yolculuğun sonunda yabanıllarıma kavuştum. Ne yazık ki onlar fazla yabanıldı. Bir aynadaki görüntü kadar bana yakındılar, onlara dokunabiliyordum ama anlayamıyordum.
Anarşizmin örgütü yoktur; geçimini sosyalist örgütleri eleştirerek sağlar. Doğal olarak stratejisi de yoktur; başkalarının stratejilerini orasından burasından eleştirir. Kendi bağımsız eylemi yoktur; başkalarının eylemlerinde bir köşede boy göstermekten öteye geçemez. Ya “vizyonu”? Eğer buna vizyon denebilirse “devletsiz toplum”dur; ama örgütü, siyaseti, kendi eylemi ve stratejisi olmadığından, en çoğu “devlet” diye bir derdi olanlara nasihat geçebilir.
Evet, anarşizm çoğunlukla sosyalizm üzerinde yaşayan bir asalaktır; ama bu yaşamı sırasında birinci beslenme kaynağı bir başka konaktır: Liberalizm ya da daha kesin söylersek Marksizm’e yönelik liberal eleştiri…