Attilâ İlhan

Vikisöz, özgür söz dizini
Attilâ İlhan
Doğum tarihi 15 Haziran 1925
Doğum yeri Menemen
Ölüm tarihi 10 Ekim 2005
Ölüm yeri İstanbul
Vikipedi maddesi
Vikiveri öğesi

Attilâ Hamdi İlhan (15 Haziran 1925 - 10 Ekim 2005), Türk şair, romancı, düşünür, deneme yazarı, gazeteci, senarist ve eleştirmen.

Sözleri[değiştir]

  • Her ülkenin, tarihi gelişmesine paralel, bir giyim kuşam kültürü oluşmuş; yaşama ve savaşma koşulları değiştikçe, elbette o da değişiyor ama; değişmesini, milli özelliklerini koruyarak geliştiriyor: o yüzden de, aynı kıtada, aynı siyasi ve ekonomik birlik içinde, aynı ittifak sistemine dahil oldukları halde, Fransız polisi İngiliz polisine, İngiliz polisi İtalyan polisine benzemez; doğru olan da budur![1]
  • Memleket bir kurtlar sofrasına döndü mü, isyan haktır.
  • O sözler ki, kalbimizin üstünde
    Dolu bir tabanca gibi
    Ölüp ölesiye taşırız.
    O sözler ki
    Bir kez çıkmıştır ağzımızdan,
    Uğrunda asılırız.
  • Ahmak, hayran olur, bağlanır, çünkü anlamaz; zeki, kuşkulanır dibini karıştırır, çünkü anlar.
  • Sanat, toplumsal bir çabadır; toplumdan gelir, topluma döner. Fakat gelenle giden aynı şey değildir.
  • Roman okumak, dünyayı anlamanın önemli bir şeklidir; insanları, gerek toplumsal gerek bireysel açıdan değerlendirmenin, hassas bir ölçütü.
  • Türkçe her hâliyle somut bir dildir; öteki dillere oranla, her şeyini somutça anlatır. Türkçede biz kızdık mı 'küplere biner' , sevindik mi 'bir kol çengi' oluruz, 'eteklerimiz zil çalar' . Ağlarsak ‘iki gözümüz, iki çeşmedir' . Ayrılırsak, 'ciğerimiz yanar' vs. Zaten halk şiiri Türkçesi, bütünüyle bu somutluk üzerine kuruluyor. Divan şiiri, her ne kadar soyut bir güzelleme gibi görülürse de imgeleriyle son derece somut ve vurucudur.
  • Kötümser olan yalnız gençler mi, herkes kötümser.. İyimser geçinenlerin iyimserliği de kof, göstermelik. Nazım'da bile böyledir bu: En iyimser şiirlerini en tarifsiz hüzünlerle söylemiştir.
  • Eğitim, savunma ve ekonomi millî olmalıdır, olmazsa Sevr gelir.
(Ceviz Kabuğu, 06 Şubat 2004)
  • Türk aydını dediğimiz kişi, Batı'nın manevi ajanıdır.
(Ceviz Kabuğu, 06 Şubat 2004)
  • Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra KGB'nin belgelerinden görüyoruz ki, Türkiye'deki sosyalistlerin pek çoğu maaşa bağlanmışlar orada. Bugün de Alman vakıflarından, Amerikan vakıflarından maaş alarak, Avrupa fonlarından para alarak, onlar adına hareket eden pek çok basın yayın organlarında görevli isimler vardır ve bunlar artık ayıp olmaktan da çıkartılmıştır. Maalesef Türkiye bu noktaya gelmiştir.
(Ceviz Kabuğu, 06 Şubat 2004)
  • Canını kurtarayım derken vatanından olursun.
  • Bekleme yapmayın! Aşk'ını alan acı'ya doğru ilerlesin.
  • Nasıl cinselliği ağzına vuran bir erkek görgüsüz, kaba, bir yerde hasta erkek sayılırsa; cinselliği ağzına vuran kadın da görgüsüz, kaba, hatta hasta bir kadındır. Sevişmek, yaşanacak bir şeydir çünkü, konuşulacak değil. Hele anlatılacak hiç değil..!
  • Sık sık kendi kibrimizden başka bir şey değildir, bizi aldatan.
  • Şifahi bir milletiz, okumaya değil dinlemeye ve seyretmeye mütemayiliz.
  • İnsan, doğduğu anda ölmeye başlar.
  • Türkiye'de asıl sorun, aydınların yabancılaşmasıdır.
  • Bizim gerçek İstanbul ile tenha Anadolu kasabalarının tozlu hanlarında destanlaşan İstanbul arasında ne ağır bir fark varsa, gerçek Paris'le dünyanın dört bir ucunda ünü dolaşan 'rivayet' Paris arasında o kadar ağır bir fark vardır.
  • ‘Yasakçı’ toplumlarda, siyasal otoritenin görevi sanatçıyı ya evcilleştirmektir, ya da etkisizleştirmek! Bunu ya aba altından sopa gösterip yapar, ya da 'ihsan dağıtarak' .
  • Neticede, çevrecilik, cinsellik ve benzeri şeyler -ki şimdi Türk basını bunlarla dolu- aslında aydınların memleket meseleleri üzerine ciddi düşünmesini engellemek için icat edilmiş yan etkili şeyler. Sen cinselliğe düşersen arkadaş, rejimi düşünemezsin. İşte görüyorsun, gazeteci kızlarımız ne haldeler. Oğlanlarımız hep öyleydi zaten. Eğer Türk basını dünya olaylarını Amerikan ajanslarından izlemeye devam ederse, daha çok çuvallarız. Onların hepsi yönlendirilmiş haberler.[2]
  • Türkiye'nin 'talihsizliği' nedir bilir misiniz? Yönetim 'sağcı' muhafazakârların eline geçse de, 'solcu' ilericilerin eline geçse de, ülke 'Batı'lı, beyaz ve Hristiyan' emperyalizmin 'gizli' denetimi altındadır.
  • Batı; kendi için laiktir de, sıra üçüncü ülkelere geldi mi, Hristiyanlığı ağır basar..
  • Mustafa Kemal'in, iç içe üç büyük eylemi var: Emperyalizme karşı kurtuluş savaşı, padişaha karşı de­mokratik devrim, toplumun 'ümmet' aşamasından 'mil­let' aşamasına dönüşümü.
  • Kendi kültürümüze kendimiz sahip çıkmazsak, başkaları onu '-dolayısıyla bizi-' ciddiye alır mı?
  • Atatürk milliyetçiliği; gerçekte insancı (hümanist) olan, insanlığı temel alan, bu yüzden de bütün ırk, dil, din farklarını reddeden bir milliyetçiliktir. Esasen ünlü özdeyişinde 'Ne mutlu Türk olana' değil de "Ne mutlu Türküm diyene!" demiş olması, bu düşüncenin veciz bir ifadesidir.
  • İttifaklar hep aynı, hedef hep aynı adam: Mustafa Kemal! Yoksa tarih gerçekten tekerrürden mi ibarettir?
  • Türkiye’de sağın da, solun da Mustafa Kemal’e ba­kış açısı; nesnel gerçeklere, tarihsel verilere dayanmıyor, ‘kuyruk acılarına’ dayanıyor.
  • Devrim, akıl almaz bir tutkuyla engel gördüğü her şeyi ezip geçer.
  • Mustafa Kemal'in gerçekleştirdiği devrim, teokrat bir mutlakiyet yönetimine karşı gerçekleştirilmiş demokratik bir devrimdir.
  • Batı barbardır. Son 300 yıldır tüm savaşları Batılılar çıkarmıştır.
  • Bizde yüksek burjuvaziden bir tek kişi Harbiye'ye girmemiştir. Müracaat bile etmemiştir. Kendini uzak tutar. Onun için Türk Ordusu, tipik bir halk ordusudur.
  • İslamcı bir görüşten yola çıkanlar; devrimin teokratik, feodal, yarı sömürge toplum düzenine tasfiye etmesine bozulup Anadolu devrimini Tanzimat'a bağlamak istiyorlar ama, tarihe uymaz bu. Zira hiç unutulmasın, Britanya emperyalizminin zırhlısına binip payitahtını terk eden Mustafa Kemal Paşa değildir, halife-i ru-yi zemin Sultan Vahdettin'dir!
  • Türk köylüsünü adam gibi yaşatmanın yolu, ona jandarma zoruyla okuma yazma öğretmeye kalkışmak değil, onu adam gibi yaşatacak endüstri koşullarını yaratmaktır. Okuma yazma zaten ardından gelir.
  • Tanzimat; Devlet-i Aliyye'nin, önce gizli bir sömürge olmasını hazırlamış, sonra da paylaşılmasını sağlamıştır.
  • Türkiye'nin sorunu batılılaşma değil, çağdaşlaşma, çağdaş kişiliğini bulma sorunudur.
  • Gelişmemiz ve kalkınmamız; bürokrasiyi, farklıkları ve sınıfları ortadan kaldırmakla olur.
  • Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı; emperyalizme karşı, yurtsever ilericiler ile yurtsever tutucuların bir hassas koleksiyonu sonucundan başarıya ulaşmıştır.
  • Bireysel mutluğun amacı sosyalizmdir.
  • Mustafa Kemal devrimciliğinin kilit kavramı Batıcılık değildir, bilimsellik ve çağdaşlıktır.
  • İnönü Cumhuriyeti, ilk bakışta, Atatürk Cumhuriyeti'nin bütün özelliklerini taşır gibi görünür. O da lâiktir, halkçıdır, milliyetçidir. Ne var ki kültür devrimini çağdaşlaşarak uluslaşmak diye değil, uluslaşırken Batılılaşmak diye anlamıştır. İnönü döneminde Rönesans'ta olduğu gibi, büyük bir çeviri faaliyetine başlanır. Yunan-Latin klasikleri Türkçeye mal edilir; o kadarla yetinilmez, liselerde okutulur; köy enstitüleri ve halkevleri aracılığı ile halka ulaştırılmak istenir. Mitologya başköşeye konulmuş, kültür devriminin, 'Yunanca, Latince öğrenmenin, Avrupalıların eğitiminden geçmek olduğu' açıkça savunulmuştur. Atatürk Cumhuriyeti için kültür devrimimiz 'seciye-i milliyemizle ve tarihimizle mütenasip bir kültür yaratılmasını' öngörüyordu; buysa ümmet tarihini ve kültür sentezini reddetmez, o tarihin ve kültürün içinden, ulusal bir kültür damıtılmasını gerektirir. Oysa İnönü Cumhuriyeti'nin istediği 'bu ülkeyi Batı ülkelerine benzetmektir' ; bunun için de, ümmet tarihini ve kültürünü reddedecek, Yunan-Latin kültürüne yaslandırılacak 'devşirme' bir kültür taklitçiliğine yönelecektir. İyi de ‘Batı kültürü’ gerçekten evrensel midir?
  • İnönü ve takımı, bütün CHP iktidarları memur kafasıyla devlet yönetmişlerdir. Menderes, Demirel takımı ise, işadamı kafasıyla!
  • Suyun başına geçmişler, kimseye vermek istemiyorlar, sen "Yahu biraz da biz ölelim" dedin mi, adın hemen haine, casusa, bölücüye çıkıyor.
  • Bireylerle gelen başarı bireylerle gider, kalıcı olan toplumsal olandır.
  • Bence 1971/81 arasının, Türkiye için "belirleyici" olayı, 'Kıbrıs Harekâtı' dır. Çünkü bu olay, ülkenin otuz yıldır bağlı bulunduğu 'sistem' in "-ki bu, Batılı, 'beyaz ve emperyalist sistem'dir-" Türkiye'ye ilişkin gerçek tavrını ve tutumunu sergilemesine yol açmıştır.
  • Laiklik; şeriatın siyasi iktidar olmasına, devleti ele geçirmesine, tahakkümüne direnmek anlamına gelir.

Eserlerinden bazı alıntılar[değiştir]

  • İnsan olmanın bütün komplekslerini yenmiş, günü dipdiri yakalayan, hayatın anlamını çözmüş bir bilge insan; bir yol gösterici.
  • Çoğu zaman üç beş kişi için yazdığımızı sanırız, onlar bizi okumazlar. Asıl seslendiklerimiz, hiçbir zaman tanımayacağımız, başka üç beş kişidir.
  • Ne kadınlar sevdim zaten yoktular.[3]
  • Ben sana mecburum bilemezsin
    Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
    Büyüdükçe büyüyor gözlerin
    Ben sana mecburum bilemezsin
    İçimi seninle ısıtıyorum.
  • İnanmakta geç sevmekte çabuktum.
  • Aydınlık neyin oluyor senin.
  • Kirpi gibisin çocuk
Her tarafın diken
Kim elini uzatsa
delik deşik
  • Şimdi bütün Türkiye bir anne gibi uyumuş
    Ah benim Anadolu’m ah benim Türkiye'm
    Yarana merhem olsam gözlerimi sürsem
  • Yorgunum
    üstelik parasızım pasaportsuzum
  • Elsiz ayaksız bir yeşil yılan
    yaptıklarını yıkıyorlar Mustafa Kemal
    Hani bir vakitler Kubilay'ı kestiler
    Çün buyurdun kesenleri astılar
    Sen uyudun asılanlar dirildi
    Mustafa'm Mustafa Kemal'im
  • Yıllar gelir geçer, kuşlar gelir geçer
    Her geçen seni bizden parça parça götürür
    Mustafa’m, Mustafa Kemal’im!
  • An gelir
    Ömrünün hırsızıdır
    Her ölen pişman ölür
    Hep yanlış anlaşılmıştır
    Hayalleri yasaklanmış
  • Sen benim olsan ben senin olsam
    Bir gece vakti aklına gelsem
    Uykunu tutsam bırakmasam
    Seni kucaklasam kucaklasam
    Birbirimizin kalbini dinlesek
  • Aynada hayalime takıldım
    Benden çok çabuk ihtiyarlıyor
    Benzi fena soluk
    Saçları bütün dökülmüş
    Cam kırığı kır sakalları
    Buz kalıbı gibi donuk
    Gözleri sabit bakıyor
    Galiba çoktan ölmüş.
  • Ne solculuğumuz solculuktu ne sağcılığımız
    Karanlık bir kapı olup üstümüze kapandılar
    Kimse bizi sevmedi / ağır kan kaybıyız.
  • Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
    O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
    Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
    Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
    O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız

Hakkında söylenenler[değiştir]

  • "Kim söyledi. Attila İlhan şiir yazmayacağını ilan etmiş. İnanamam, inanmak istemem en önce. Ölümüne alışırım da, buna alışamam. Sevdiğim şairdir. Nasıl caydırıcı bir haber bu benim için! Yalnız şiirden değil, bir çok şeyden. Kavga, gürültü, boşverin, sevdiğim adamdır. Çetin bir kadın var onun şiirinde. Ve astrakan bir şiir." Cemal Süreya

Kaynakça[değiştir]