İnsanın ahlakı insanla bitmemeli, evrene yayılmalıdır; bir parçası olduğu büyük hayat zincirinin yeniden farkına varmalıdır. Tüm varlığın bir değeri olduğunu anlamalıdır.
Neyse ki akış, dünyada kodlanabilen tek şeydir de. Unutmayalım ki, fikirler akışlardır: Herakleitos “aynı nehre bir kez daha giremeyiz” demesinin ardından ekliyordu: “üstümüze başka başka sular geldikçe, hem biziz, hem değiliz.” Sorunun bir zaman sorunu olmasından çok, bir akış sorunu olduğu besbellidir. Yine unutmayalım ki, arzular akışlardır; davranışlar akışlardır; zaman ve olaylar akıp geçerler.
Kadının gelişimi, bağımsızlığı özgürlüğü kendisinden gelmelidir. İlk olarak kendisini bir obje değil, bir kişilik olarak ortaya koymalıdır. İkincisi, hayatını basit, fakat zengin ve derin kılarak; kendi bedeni üzerinde başkalarının iddia ettiği tüm haklara karşı koymalı, istemediği sürece çocuk yapmamalı, tanrının, devletin, kocasının, ailesinin bir kulu olmaya karşı çıkmalıdır. Bu da hayatın tüm karmaşıklığını ve özünü anlamaya çalışarak, yani kendini toplumun fikirlerinden ve yargılarından özgürleştirerek olur.
Bir tek nefes almamız için, bir an bile varlığımızın bilincinde olmamız için, yüz milyarlarca parçacık, atom, proton, nötron kesin işlevlerini görmek zorunda.