Hermann Hesse

Vikisöz, özgür söz dizini
Hermann Hesse
Alman/İsviçreli yazar ve şair.
Doğum tarihi 2 Temmuz 1877
Doğum yeri Calw, Almanya
Ölüm tarihi 9 Ağustos 1962
Ölüm yeri Almanya
Vikipedi maddesi
Vikiveri öğesi

Hermann Hesse (2 Temmuz 1877 - 9 Ağustos 1962), Alman-İsviçreli şair, romancı ve ressam. 1946'da Nobel Edebiyat Ödülü'nü aldı.

Sözleri[değiştir]

Hiç kimse kendi içinde yaşamadıkça başkalarının ruhlarındaki kıpırtıyı anlayamaz.
  • Yalnızlık bağımsızlıktır.  
  • Boyun eğmiyorum ve eğmeyeceğim!
  • İnanç da sevgi de aklın yolunu izlemez.
  • Kişiliğiniz, içine kapatıldığınız bir hapisanedir.   
  • Din, vatan, aile, devlet gözümde değerini yitirdi.
  • Bir erkeğin asıl mesleği kendine giden yolu bulmaktır.  
  • Bir kez kaçar uçurtman, sonra gökyüzüne küser insan.  
  • İnsan ne kadar öğrense yine de öğrenmediği çok şey kalıyor.
  • Neyi ciddiye alacağınızı öğrenin ve geri kalanına gülümseyin.
  • Mümkün olanı elde etmek için imkansızı denemek zorundasınız.
  • Delilik, daha yüksek bir anlamda, bütün bilgeliğin başlangıcıdır.   
  • İnsan düşüncelerinde ve yaptıklarında ciddiyse, o gerçek bir azizdir.
  • Kuş, doğmak için, dünyası olan kendi yumurtasını kırmak zorundadır.
  • Yumurta dünyadır. Doğmak isteyen, bir dünyayı yok etmek zorundadır.
  • Bir deliyle başederken, yapılacak en mantıklı şey normal rolü yapmak.  
  • Cesaretli ve karakterli insanlar her zaman diğer insanlara tuhaf geliyor.
  • Yumuşak sertten güçlüdür, su kayadan güçlü, sevgi zorbalıktan güçlüdür.  
  • Bize yol gösterecek kimsemiz yok, tek kılavuzumuz yüreğimizdeki özlemdir.
  • İnsan bir şeyi yeterince güçlü biçimde isterse, istediği şey gerçekleşiyordu.  
  • Hiç kimse kendi içinde yaşamadıkça başkalarının içindeki kıpırtıyı anlayamaz.
  • Yazmak iyidir, ama düşünmek daha iyi; akıllılık iyidir, ama sabretmek daha iyi.
  • Bizzat sorumluluk yüklemek ve düşünmek istemeyenlerin lidere ihtiyaçları vardır.
  • Henüz insan aşamasına ulaşmış değiliz, yalnızca insanlığa giden yolun üzerindeyiz.
  • Hiç kimse kendisi aynı şeyi yaşamadığı sürece başkasının ne yaşadığını anlayamaz.  
  • Bencilik bittiğinde gençlik sona erer; olgunluk biri başkaları için yaşadığında başlar.   
  • Her insanın yaşamı, onu kendine götüren bir yoldur, bir yol denemesi, bir yol taslağıdır.   
  • Bazılarımız dayanmanın bizi güçlü kıldığını zanneder. Ama bazen bizi güçlü yapan bırakmaktır.
  • Rahatlığın sona erip sıkıntının başladığı yerde, yaşamın bize vermeyi amaçladığı eğitim başlar.
  • Kendileri düşünemeyen veya sorumluluk alamayanlar, yaygara koparan bir lidere ihtiyaç duyarlar.
  • Zevk alacağın bir şeyi yapmak için önce başkalarının iznini gereksiniyorsan, gerçekten aptalın birisin derim.  
  • Güç insanını güç yıkar, para insanını para; köle ruhlu insanı başkalarına kulluk etme, zevk insanını zevk çökertir.
  • Sağlıklı insan duygularını ve düşüncelerini açıkça ifade eden insan demektir. İfade eden diyorum, bastıran değil.  
  • Kendi kafasıyla düşünemeyecek ve kendi kendisinin yargıcı olamayacak kadar rahatını sevenler, yasaklara olduğu gibi boyun eğerler.
  • Ne zaman ki iki çağ, iki uygarlık ve iki din birbiriyle kesişirse, işte o zaman insan yaşamı gerçek bir acıya, gerçek bir cehenneme dönüşür.
  • Düşünme denen şeyin çilesini çekmeyenler sabahleyin yataktan kalkmayı kıvançla karşılar, yiyip içecek olmasına sevinir, yeterli bulur bunları, durumun başka türlü olmasını istemez.  
  • Bir baba çocuğuna burnunu, gözlerini hatta aklını miras bırakabilir, ama ruhunu veremez; ruh her insanda yenidir.
  • Birisi saadetiyle veya faziletiyle övünüyor, böbürleniyorsa, onda bunun ikisi de yok demektir.
  • Bu kitapta, çocukluktan beri içimde taşıdığım Almanya'yı ve Almanlık ruhunu bir kez olsun dile getirmek ve onlara duyduğum sevgiyi itiraf etmek istedim - bugün, 'Alman' olan her şeyden nefret ediyorum çünkü.
Hesse, 1993; YKY, Narziss ve Goldmund arka kapak yazısından
  • Kabul ederek şanssızlık şansa dönüştürülebilir.
  • ...Oysa şimdi bu eski ve yerde bir boşluk göze çarpıyordu; küçük dünyamda bir çatlak belirmişti ve karanlık, ölüm ve dehşet gözlerini dikmiş bu çatlaktan içeri bakıyordu. Bundan böyle ne bir dal ne bir meyve koparabilecektim ağaçtan, bundan böyle dallarından birinin özgün ve fantastik mimarisini resme geçirmeye çalışmayacak, sıcak yaz öğlelerinde merdivenden inip çıkarken onun yanına uğrayarak ince gölgesinde bir an soluklanamayacaktım. Yazık, ağaçlara bel bağlamaya gelmiyor artık, onlar da insanın elinden kayıp gidebiliyor, onlar da seni beni düşünmeden bu dünyadan göçebiliyor, insanı yüzüstü bırakıp o koyu karanlığa dalarak gözden kaybolabiliyor!
  • Tanrı insanın içindedir.
  • İster zayıf olsunlar, ister zararlı olsunlar, insanları seviniz ama onları yönlendirmeye kalkmayınız.
  • Rahatlığın sona erip sıkıntının başladığı yerde, yaşamın bize vermeyi amaçladığı eğitim başlar.

Eserleri[değiştir]

Siddhartha (1922)[değiştir]

Yumuşak, sertten güçlüdür; su kayadan güçlü; sevgi, zorbalıktan güçlüdür.
  • Siddhartha kulak verip dinledi. Bütünüyle kulak verip dinleyen biri kesilmişti şimdi, kendini tümüyle dinlemeye vermiş, tümüyle boşalmış, tümüyle soğurup içine alan biri olmuştu. Dinleme sanatında öğrenilecek her şeyi öğrendiğini hissediyordu. O zamana kadar bütün sesleri sık sık işitmişti, ırmağın çıkardığı bu pek çok sesi; ama sesler bugün bir başka yankılanıyordu. Pek çok sesi birbirinden ayırt edemiyordu artık, neşelileri gözü yaşlılardan, çocuksuları erkeksilerden ayıramıyordu, bir bütünlük oluşturuyordu hepsi, özlemin yakınması ve bilen kişinin gülüşü, öfkenin haykırışı ve ölen kişilerin iniltisi, hepsi birdi şimdi, hepsi içi içe geçmişti, birbirine bağlanmış, binlerce kez birbirine sarılıp dolanmıştı. Ve tümü, bütün sesler, bütün amaçlar, bütün özlemler, bütün çileler, bütün hazlar, bütün iyi, bütün kötü şeyler, tümü birden dünyayı oluşturmaktaydı. Tümü birden yaşamın müziğiydi.[1]
  • Düşünebilirim, bekleyebilirim, oruç tutabilirim.
  • Siddhartha, haz vermeden haz alınamayacağını, her jestin, her okşayışın, her dokunuşun, her bakışın ne kadar küçük olursa olsun vücuttaki her köşenin kendine özgü bir gizle donatıldığını, bu gizi keşfetmenin, keşfeden kişiyi mutlu kılacağını öğrendi. Her sevişmeden sonra sevgililer birbirlerinden, biri ötekine hayranlıkla bakmadan ayrılmamalıydılar; hem yenmiş hem yenilmiş olmalı, herhangi birinde aşırı doymuşluk ya da bıkkınlık duygusu uyanmamalı, sömürdükleri ya da sömürüldükleri duygusuna kapılmamalıdır.
  • Aynı zamanda hem sevip, hem aşağıladığı insanların çocuksu ya da hayvansı bir yaşam sürdüğünü görüyordu. Çalışıp didindiğini görüyordu onların; karşılığında ödedikleri ücrete hiç de değmeyecek nesneler uğrunda, para pul, küçük hazlar, küçük payeler uğrunda acı çektiklerini, saçlarını ağarttıklarını görüyor, birbirlerine veriştirip hakaretler yağdırdıklarını bir samananın hiç duyumsamadığı yokluk ve yoksunluklardan etkilendiğini görüyordu.
  • İnsanların büyük çoğunluğu, düşen bir yaprak gibidir, kapılıp gider rüzgarın önüne, havada süzülür, dönüp durur, sağa sola yalpalar vurarak iner yere. Pek az kişi de vardır, yıldızlara benzer, belli bir yörüngede ilerler durur, hiçbir rüzgar varamaz yanlarına, kendi yasalarını ve izleyecekleri yolu kendi içlerinde taşırlar. Bugüne kadar sadece bir kişi böyleydi. O da Buddha’ydı. Bu mükemmel özelliklere sahipti.
  • Bilinmesi gereken şeyleri insanın kendisinin tatması daha iyidir. Dünya zevklerinin ve dünya malının insana hayır getirmeyeceğini daha çocukken öğrendim. Hanidir biliyordum bunu, ama ancak şimdi yaşadım. Ve şimdi biliyorum, belleğimle değil, gözlerimle, yüreğimle, midemle biliyorum böyle olduğunu. Ne mutlu bana ki, biliyorum artık!
  • Geçmişte olan, gelecekte olan hiçbir şey yoktur; her şey vardır sadece, şu an içinde varlık sahibidir.
  • Oh, tüm çile ve kahırlar zaman değil miydi? Tüm uğraşıp didinmeler, tüm korkular, dünyadaki bütün güçlükler, bütün düşmanlıklar, silinip gitmiyor mu, yenilgiye uğratılmıyor mu?
  • Yumuşak, sertten güçlüdür; su kayadan güçlü; sevgi, zorbalıktan güçlüdür.
  • Bilgelik, bir başkasına anlatılamaz; bir bilgenin başkalarına anlatmaya çalıştığı bilgelik, aptalca bir şey gibi gelir kulağa.
  • Bilgi, bir başkasına aktarılabilir; bilgelikse hayır. Bilgelik keşfedilebilir, bilgelik yaşanabilir, bilgelik el üstünde taşıyabilir insanı, bilgelikle mucizeler yaratılabilir ama bilgelik anlatılamaz ve öğretilemez.
  • Asla bir insan tümüyle kutsal ya da tümüyle günahkar olamaz. Böyle gibi görünmesi, yanılmamızdan, zamana gerçek bir nesne gibi bakmamızdandır. Zaman gerçek değildir. Zaman gerçek değilse, dünya ile sonsuzluk, acı ile mutluluk, kötü ile iyi arasında var gibi görünen çizgi de bir yanılgıdan başka bir şey değildir.
  • Bir insanın hazinesini ve bilgeliğini oluşturan şeyin, bir başkasının kulağına her zaman aptalca gelmesine de hiç diyeceğim yok.
  • Ölümden kurtulmanın çaresini buldun. Kendi aramalarının sonunda, kendi izlediğin yolda, düşünerek, meditasyonla, bilip kavrayarak, ilhamla sağladın bunu, öğretiyle değil! Ey ulu kişi, kimse öğretiyle kurtuluşa kavuşamaz. Kimseye, ey saygıdeğer kişi, ilham saatinde senin neler yaşadığını, sözle olsun, öğretiyle olsun aktaramaz, anlatamazsın. ( Siddhartha'nın Buddha'ya yönelttiği eleştiri )
  • Önemli olan görüşler değil asla, bunlar güzel ya da çirkin, zekice ya da budalaca olabilir, isteyen benimser, isteyen elinin tersiyle itebilir bunları. Benden dinlediğin öğretiye gelince, kendi görüş ve düşüncemi içermiyor bu, öğrenmeye meraklı kişiler için dünyayı açıklamak gibi bir amaç güttüğü de yok. Bir başkadır onun amacı, acılardan kurtulmaktır. Buddha'nın da öğretisi budur işte, başka şey değil. ( Siddhartha'nın yönelttiği eleştiriye, Buddha'nın yanıtı )
  • İçki içen biri duyarlılığını kaybeder kaybetmeye, kısa süre kaçıp kurtulur acılarından, dinlenir ama sonunda bu kuruntudan geri dönüp gelir geriye; her şeyi bıraktığı gibi bulur, ne bilgeliği artmış ne yeni bilgiler edinmiş ne eskiden birkaç basamak daha yukarı çıkmıştır.
Hiçbir şey varlığı ne gösterilebilen ne de incelenebilen belirli şeyler hakkında konuşmaktan daha zor ya da daha fazla gerekli değildir.

Boncuk Oyunu (1943)[değiştir]

  • Hiçbir şey varlığı ne gösterilebilen ne de incelenebilen belirli şeyler hakkında konuşmaktan daha zor ya da daha fazla gerekli değildir. Ciddi ve dürüst insanların en belirgin özelliği var olan şeylere onların var oluşa ve doğuşa bir adım daha yakınlaştırıcı olarak yaklaşmalarıdır.

Demian (1939)[değiştir]

  • Biz bir insandan nefret ettiğimizde, kendi içimizde yuvarlanıp bu insanın görüntüsüyle karşımıza çıkan birinden nefret ederiz. Bizim kendi içimizde olmayan şey, bizi kızdırmaz.

Eserlerinin listesi[değiştir]

Kaynakça[değiştir]

  1. Hermann Hesse, Siddhartha, Can Sanat Yayınları, S. 133.

Konuyla ilgili diğer Wikimedia sayfaları:

Commons'da Hermann Hesse ile ilgili çoklu ortam dosyaları bulunmaktadır.

Vikipedi'de Hermann Hesse ile ilgili ansiklopedik bilgi bulunmaktadır.