Jean Baudrillard
Görünüm
Jean Baudrillard | |
---|---|
21. Yüzyıl Filozofu, Yazar | |
Doğum tarihi | 20 Haziran 1929 |
Doğum yeri | Reims, Fransa |
Ölüm tarihi | 6 Mart 2007 |
Ölüm yeri | Paris, Fransa |
Vikipedi maddesi Vikiveri öğesi |
Jean Baudrillard (d. 27 Temmuz 1929, Reims - 6 Mart 2007), Paris), ünlü Fransız düşünür/sosyolog.
Sözleri
[değiştir]Kaynaksız
[değiştir]- Artık inanamıyoruz; ama inanana inanıyoruz. Artık sevemiyoruz; yalnızca seveni seviyoruz. Artık ne istediğimizi bilmiyoruz, ama bir başkasının istediğini isteyebiliyoruz. İstemek, yapabilmek ve bilmek eylemleri terk edilmedi ama bir başkasına devredilerek genel olarak ilga edildiler.
- Bir kadın öylesine makyajlı olabilir ki, yok olduğunu anlamayabilirsiniz. Hayat öylesine aldatıcı olabilir ki, bunu hiç fark edemeyebilirsiniz.
- Bizler bilginin sürekli arttığı ama irfanın sürekli azaldığı bir dünyada yaşıyoruz.
- Farklılığın doğru kullanımı yoktur. Yalnızca ırkçılığın değil farklılığı sürdürmeye ve korumaya yönelik tüm ırkçılık karşıtı ve insancıl çabaların gösterdiği de budur.
- Felsefenin sırrı , belki de kendini tanımak veya nereye gittiğini bilmek değil, ötekilerin düşlediğini düşlemektir. Kendi başına inanmak değil, inananlara inanmaktır.
- Hiçbir şey baştan çıkarmanın kendisinden daha büyük olmayı beceremeyecektir; onu yok eden düzen bile.
- Fotoğraf sanatı bizim için bir 'cin kovma'dır. İlkel toplumun maskları vardı, burjuva toplumunun aynaları, bizim ise görüntülerimiz var. Fotoğrafı çekilen nesne geri kalan her şeyin yok olmasının izidir sadece. Neredeyse kusursuz bir cinayet. Fotoğraftır bizi görüntüsüz bir evrene, yani salt görünüşe, en çok yaklaştıran. Çünkü nesnedir bizi gören, nesnedir bizi düşleyen. Dünyadır bizi yansıtan, dünyadır bizi düşünen. Budur temel kural.
- Kapitalizm erkeği tehlikesiz hale getirip, ehlileştirmek, bir dolap beygiri yapmak için kadını kullanır.
- Mutlak koruma öldürücüdür. Tıp bunu anlamıyor. Oysa kanser ve AIDS gibi hastalıklar mutlak korunma önlemleri ve tıbbın zaferinden doğan hastalıklardır.
- Ne estetik ne cinsel bir inancımız var ama hala bunlara sahip olmayı öğreniyoruz ve gerçek bir felaket olmayacak çünkü sanal felaket koşullarında yaşıyoruz. Hızla çoğalan aşırı şişen ama doğuramayan bir dünyanın bulantısı bu.
- Tanrı var ama ben inanmıyorum ya da Tanrı yok ama ben inanıyorum önermeleri paradoksal bir şekilde eğer Tanrı varsa inanmak anlamsızdır, eğer Tanrı yoksa inanma bir zorunluluğa dönüşmektedir anlamına gelirler. Eğer bir şey yoksa ona inanmak lazımdır. Öyleyse Tanrı'ya inanmak o'nun varlığından, belirginliğinden ve şu anda buradalığından kuşkulanmak demektir.
- Televizyonda filmleri kesen reklamlar kuşkusuz toplum ahlakına hakarettir.
- Yeni dünya düzenindeki kötülük bir kötü niyet ve irade ürünü değil, rasyonel düşünce biçiminin; yaşayıp giden normalliğin ürünüdür.
- Birisinin: ‘Bu doğrudur, bu gerçektir.’ dediği bir yerde bir kişi herkesi kahkahaya boğan bir kültür hayal edebilir.
- Dünyanın ikinci en büyük suçu sıkıcılık olabilir. İlki ise sıkıntı veren olmaktır.
Eserleri
[değiştir]Benzerlik ve Simülasyon (1981)
[değiştir]İmkansız Takas (1999)
[değiştir]- Bütün alanlarda insandışını bertaraf etmeyi her şeyi insan yargılarının egemenliği altına sokmayı hedefleyen antropolojik bir bütüncülüğe doğru gidiyoruz. İnsan hakları burcunun etkisiyle hayvanları, doğayı ve bütün türleri genel olarak insanlaştırma, ahlaki bir antropoloji ve evrensel bir ekoloji kurma çabasındayız.[1]
Kötülüğün Şeffaflığı (1990)
[değiştir]- ..hümanizm, normallik, yaşam kalitesi kavramlarının artık sadece karlılığın değişkenleri olduğu gerçeği, hiçbir zaman bu kadar net olarak ifade edilmemiştir: hayvan üretim çiftliklerindeki aşırı nüfus ve alan darlığı dolayısıyla hayvanların düştükleri hasta durum ve endüstriyel yoğunlaşma, üretim bantları ve diğer çalışma ortamlarının bilimsel organizasyonu nedeniyle insanların düştükleri durum arasındaki paralellik oldukça aydınlatıcıdır. Dahası insanı ilgilendiren ikinci durumda, "besiciler" iş kalitesi, çok yönlü çalışma, esnek saatler ve fabrikanın psiko-sosyal yönü gibi keşiflerle sömürülerini yok edici bir yöntemle revize etme yoluna gitmişlerdir. Bu paralellikte insanları hayvanlardan ayıran tek durum, hayvanın kısa zamanda bıçak altına giderek öldürülmesinin kaçınılmazlığıdır.[2]
Kusursuz Suç (1993)
[değiştir]- Enigmatik duruma gelmeyen hiçbir şey tamamen apaçık değildir. Gerçeğin kendisi doğru olmak için yeterince apaçık değildir.
Simülakrlar ve Simülasyon
[değiştir]- Eskiden hayvan kurban eden insanlar, onları birer hayvan olarak görmezlerdi. Hatta bizim tiksintiyle karşıladığımız hayvanları biçimsel olarak mahkûm eden ve cezalandıran şu Ortaçağ bile onlara bizden daha yakındır. Ortaçağ’da hayvanları suçlamak onları onurlandırmak anlamına geliyordu. Günümüzdeyse onları adam yerine koymayarak, hiç muamelesi yapıyor ve bu düşünceden yola çıkarak kendileriyle “insanca” ilişkiler kurmaya kalkışıyoruz! Artık onları kurban etmiyor ve cezalandırmadığımız gibi, bununla gurur duyuyoruz. Oysa bunun nedeni onları evcilleştirmiş olmamızdır. Daha da kötüsü onları insana özgü bir adalet anlayışından çok, toplumsal iyilikseverlik ve şefkat hatta cezalandırma ve ölümden çok, kasaplık et olarak yok etmeye ve deney hayvanı olarak öldürmeye lâyık gördüğümüz bir dünyaya ait varlıklar hâline getiriyoruz.
- Tükenmiş sistemlerde melankoli, âni bir duyarsızlaşma ve sessizlik biçimidir. İyiyle kötü, doğruyla yanlış arasındaki dengeyi koruyabilme ya da buna benzer değerleri birbirleriyle karşılaştırma hattâ daha genelinde bir güçler dengesiyle toplumsal meydan okuma ve amaçlardan umut kesildiğinde geriye kalan şeydir. Çünkü sistem her yerde ve her zaman çok güçlüdür, yani üstün ve egemen bir konumdadır.
- Dünyayla birlikte hepimiz canlı canlı lânetlenmiş bir simülasyon hattâ lânetlenmişten bile beter bir duyarsız caydırma evreni içine düştük. Nihilizm ise yıkım yerine açıklaması kolay olmayan bir simülasyon ve caydırma yöntemiyle bir gerçekliğe kavuşmuştur. Tarihsel açıdan bakıldığında aktif, şiddet yüklü bir hayal olan nihilizm, bir mit ve bir oyun sahnesi olma aşamasından bir saydamlık daha doğrusu yalancı bir saydamlık aşamasına geçmiştir. Öyleyse kuramsal açıdan, nihilizmden geriye kalmış bir şeyler var mıdır? Bundan böyle hiçlikle ölümün bir meydan okuma, bir amaç olarak sunulabileceği yeni bir oyun sahnesinden söz edilebilir mi?
- Kalıntı bir birikimin sonucudur. Baskı altında tutmaysa buna tamamıyla ters ve simetrik bir yerdedir. Duygu depomuzla baskı altında tutulan duyguların zihinsel düzeyde canlandırılmasını sağlayan stok yeni ittifak alanımızı oluşturmaktadır.
Şeytana Satılan Ruh ya da Kötülüğün Egemenliği
[değiştir]- Politikanın gizli kusuru neyi "Kötülük" olarak adlandırabileceğini bilemeyecek bir hale gelmiş olmasıdır... Politikacıların sürekli olarak yaptıkları yanlışları düzeltmeye çalışmaktan başka bir şeyle uğraşmadıkları söylenebilir.