Halikarnas Balıkçısı
Görünüm
Halikarnas Balıkçısı | |
---|---|
Roman ve öykü yazarı. | |
Doğum tarihi | 17 Nisan 1886, 17 Nisan 1890 |
Doğum yeri | Girit |
Ölüm tarihi | 13 Ekim 1973 |
Ölüm yeri | İzmir |
Vikipedi maddesi Vikiveri öğesi |
Cevat Şakir Kabaağaçlı (17 Nisan 1890, Girit – 13 Ekim 1973, İzmir), takma adıyla Halikarnas Balıkçısı, Bodrum'a olan aşkı ile tanınan roman ve öykü yazarı.
Sözleri
[değiştir]- 1890 yılında ada Türk iken Girit’te doğdum. Babam, Türkiye’nin Atina Sefiri oldu. Falerin’da ilk evi babam yaptırdı. Üç dört yaşındayken, küçük kardeşimle Parthenon'un mermerleri arasında oynardık. Bir gün kayıkta, kayıkçı deniz aynasını denize tuttu. Denizaltı alemini görünce, tokat yemiş gibi sarsıldım.[1]
- Bak şimdi, sanki geçmişle gelecek karşı karşıya oturuyoruz.[2]
- Gece yıldızları tek tük görünen mıymıntı şeyler değildir. Yıldız kalabalığına engin gece dar gelir. Sanki parıltılarıyla göğü sarsıp gürlerler. Hele ufukta ay bir görünekoysun, evren bir peri masalına döner.
- Mavinin asıl canı ciğeri, gönlü olan maviliği ilk olarak mal eden ben değilim. İlk yıllardan beri şehir mavi esen delikanlı Meltem Tanrısı Zefiros’un adından Zefiriya diye anıldı.
- Bodrum hakkındaki söyledikleri
- Her yaşayan insan hayatın askeridir. Ölüm var her zaman. Ölüm hayata sığıyor ama hayat ölümü aşıyor. Hayat, doğadır. Çıkarcılar, başkasının üstünden geçinenler ölümün hayata karşı askerleridir.
- Çağdaş olmak istiyorsanız, klasik akıl devriminizi tamamlamak zorundasınız. Klasik kültürün temeli de Anadolu’da atılmıştır. Bilim, felsefe, kültür, şiir, aritmetik, trigonometri, astronomi gibi akılı akıl yapan ne varsa bu bilgi enerjilerinin hepsi Anadolu’nun yediveren toprağının içinden fışkırmıştır. Öyle ise ayağınızı toprağınıza sağlam basın. Anadolu’ya sahip çıkın. Orta Asya’dan gelmiş olmanın gerçeğiyle Anadolu’yla kaynaşmış olmanın şansını bir hümanizmde birleştirin.
Bu sentezi yapıp çağdaşlığa uzanırken egemenlerin değil, emekçi halkın yanında olun, yurtseverlikle insancılığınız, evrensel bir sömürüsüz dünya arzulasın. Çünkü siz, Konstantin’den yana değil, Mustafa Kemal Paşa’dan yana olmalısınız.
Diğer
[değiştir]- Sanma ki sen, geldiğin gibi gideceksin.
- Olur ya, dilin yanıldığı gibi yüreğin de yanıldığı olur.
- Tanrılar, dünyanın evlatları, Titan denilen iriyarı devlerdi.
- Başkasının çizdiği çizgiden gitmek, özgürlüğüme dokunuyor.
- Ölüm hayata sığıyor ama hayat ölümü aşıyor. Hayat, doğadır.
- Son tanrılar, ilk çağ tanrısı Apis ineği kadar ekonomik değillerdi.
- Siz, Konstantin’den yana değil, Mustafa Kemal Paşa’dan yana olmalısınız.
- Çıkarcılar, başkasının üstünden geçinenler ölümün hayata karşı askerleridir.
- Her zaman bulunduğumuz yerde değil başka yerde pek mesut olacağımızı sanıyorduk.
- Benim bildiğime göre bilgi başta olur. Bize ise bilgiyi sopayla tabanlarımızdan tıkıyorlardı.
- Açık yerlerde insan bir dışarılık, bir öteleyiş duyar. Sanki ufkunuz genişler, varlığınız enginleşir.
- Gece yıldızları tek tük görünen mıymıntı şeyler değildir. Yıldız kalabalığına engin gece dar gelir.
- Nitekim deniz de bağrına atılan taşı unutur ama o taş yine oradadır ve oradan bir daha çıkmaz.
- Felaketin bazen kendine ait bir havası vardır. Onun yaklaşmakta olduğunu insan yüreğinde soğuk soğuk duyar.
- Hayatımda pek kazanmadım ki kazanmasını öğreneyim. Ama kaybetmesini, hem de şahane kaybetmesini öğrendim.
- Tanrılar ulusların sosyal durumunu temsil ederler. Yunanistan’ın Olimpos Tanrıları da oranın derebeylik çağını gösterir.
- Her yaşayan insan hayatın askeridir. Ölüm var her zaman. Ölüm hayata sığıyor ama hayat ölümü aşıyor. Hayat, doğadır.
- Greklerce, dünyayı Tanrılar yaratmadı, Tanrılardan önce de dünya vardı. Ama evren karanlıktan ve kargaşalıktan ibaretti.
- Çağdaş olmak istiyorsanız, klasik akıl devriminizi tamamlamak zorundasınız. Klasik kültürün temeli de Anadolu’da atılmıştır.
- Bana öyle geliyor ki dünyada mevcut sonsuz sevgi; dile gelmek için can atar, dudaklarda tir tir titrer; gelgelelim, dile gelmeye utanır, utanır, utanır.
- Sonsuza dek hızla gitmek, varacağımız yere varmadan gitmek, hatta hiçbir yere varmadan gitmek istiyordum. Hep gitmek, hiç durmadan gitmek!
- Bu sentezi yapıp çağdaşlığa uzanırken egemenlerin değil, emekçi halkın yanında olun, yurtseverlikle insancılığınız, evrensel bir sömürüsüz dünya arzulasın.
- Çok tuhaftır, fakat insanın üzülme yeteneğinin bir sınırı vardır. Belki de büyük kederler, bir taraftan insanı acıtırken, bir taraftan da duygularını uyuşturuyordu.
- Gılgamış, mideni gece gündüz güzel gıdalarla doldur; dans et, esen ve güleç ol; giysilerin hem temiz hem serin olsun, sularda yıkan; elini tutan küçük çocuğu sev.
- Ayağınızı toprağınıza sağlam basın. Anadolu’ya sahip çıkın. Orta Asya’dan gelmiş olmanın gerçeğiyle Anadolu’yla kaynaşmış olmanın şansını bir hümanizmde birleştirin.
- Bilim, felsefe, kültür, şiir, aritmetik, trigonometri, astronomi gibi akılı akıl yapan ne varsa bu bilgi enerjilerinin hepsi Anadolu’nun yediveren toprağının içinden fışkırmıştır.
- Tanrılar, dünyanın evlatları, Titan denilen iriyan devlerdi. Birçok serüvenlerden sonra, bu Titan’ların ikisi kalıyor: Kybele /Grekçesi Rhea ve onun kocası Kronos. Kybele, yeryüzünü temsil eder. Kronos, Kybele'nin ona doğurduğu çocukların hepsini yer, yutardı.
Şiirlerinden Örnekler
[değiştir]Bodrum
[değiştir]İtalya'yı gör de öl derler,
Yok canım; Bodrum'la kıyılarını gör ve yaşa.
Yokuş başına geldiğinde Bodrum'u göreceksin.
Sanma ki sen, geldiğin gibi gideceksin.
Senden öncekiler de böyleydiler,
Akıllarını hep Bodrum'da bırakıp gittiler.
Eserleri
[değiştir]Merhaba Anadolu
[değiştir]- Bodrum ya da Datça'ya varıp da, Gökova'ya uğramamak, sarayın kapılarına dek gidip, içeriye girmemeye benzer.[3]
- s. 38
- Efsaneler büsbütün uydurma değildir. Onların ilk şekillerine nüfuz edilirse, gerçeğe o kadar yaklaşılmış olur. Çünkü o takdirde, sonraki kuşakların o efsanelerde yapmış olduğu değişiklik ve eklemeler bertaraf edilmiş olur. Bu yazı klasik efsanelere değil, bu efsanelerin yapısında ilkel madde olarak kullanılmış olan daha eski efsanelere dayanır.[3]
- s. 40
Hakkında söylenenler
[değiştir]- Bilmeyene zor anlatılır Balıkçı’yı dinlemenin ne demek olduğu. Derin mağaralara kapatılmış rüzgârların birden boşanıvermesi gibi konuşur desem edebiyat sanırsınız. Ama gerçekten bir rüzgâr olur Balıkçı konuşurken. Yıllar yılı içinde birikmiş yıldızlı karanlıklar, masalı ve gerçeğiyle Akdeniz, yaşanmış, tadılmış mavilikler, bir başka türlü yeşil deniz dipleri, bütün bunlar içinde öpülesi, dövülesi, övülesi insanlar, yaratan ve sömüren insanlar Balıkçı’nın ciğerinden palas pandıras, üfürüle tükürüle, çevrile savrula dökülür ortalığa. Dünyanın sisini, pusunu ne temizler? Poyraz bir; Balıkçı‘nın merhabası iki![4] — Sabahattin Eyüboğlu
- Balıkçıyı okurken insan doğayla bütünleşmiş, doğanın güzelliğinde atan bir yürek bulur.[5] — Yaşar Kemal
Kaynakça
[değiştir]- ↑ Mavi Yolculuklar, Halikarnas Balıkçısı
- ↑ Aganta Burina Burinata, s. 44
- ↑ 3,0 3,1 Merhaba Anadolu, Halikarnas Balıkçısı, Bilgi, s. 38, s. 40
- ↑ Anafilya
- ↑ Dipnot, Halikarnas Balıkçısı