İçeriğe atla

Friedrich Nietzsche

Vikisöz, özgür söz dizini
Friedrich Nietzsche
Doğum tarihi 15 Ekim 1844
Doğum yeri Röcken
Ölüm tarihi 25 Ağustos 1900
Ölüm yeri Weimar
Vikipedi maddesi
Vikiveri öğesi

Friedrich Wilhelm Nietzsche (d. 15 Ekim 1844 - ö. 25 Ağustos 1900) ahlâk ve değerler sisteminin kuruluşuna yönelik bir temel çerçevesinde çağının kültür, din ve felsefe görüşlerini eleştiren nihilist Alman düşünür, filolog.

Kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız: Önce kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz?

Sözleri

[değiştir]

Kaynaklı

[değiştir]
  • Aslında kötülüklerin en kötüsüdür umut, çünkü insanın çektiği eziyeti uzatır.
    • İnsanca, Pek İnsanca (s. 57), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
  • Bu ahlaktır: Bilmeyeceksin.[1]
  • En zalim hayvan insandır.[2]
  • Her türlü kötülüğü beklerim senden; bu yüzden istiyorum senden iyiliği.
    • Aforizmalar
  • Kadın gençken çiçekli bir mağaradır. Yaşlanınca mağaradan bir ejderha çıkar.
    • Aforizmalar
  • Yazar ağzını kapamalıdır ki eseri kendininkini açsın.
    • Seçilmiş Düşünceler
  • Doğru, yaşamayı seviyoruz; ona alışmış olduğumuzdan değil ama sevmeye alışmış olduğumuzdan.
    • Seçilmiş Düşünceler
  • Hiçbir kişi, kesin olarak kendiniz geçmeniz gereken yaşamın akıntısı üzerinde bir köprü inşa edemez, hiçbir kişi ancak sen kendinle ve tek başına.
    • Eğitimci olarak Schopenhauer, § 3.1, Reginald John Hollingdale, ss. 128-129
  • Psikolojik bir durum olarak nihilizme önce tüm olaylarda var olmayan bir anlam bulmaya çalıştığımızda ulaşmış olacağız. Böylece arayan muhtemelen cesaretini kaybedecektir. Nihilizm bu durumda güç israfının kabul edilişi, yararsızlığın sancısı, güvensizlik, kendine hakimiyeti geri almak ve yeniden edinmek için her türlü imkandan yoksunluk - kişinin sanki kendini fazla uzunca bir süre aldatmış gibi kendi kendinden utanmasıdır.
    • Güç İstenci (ss. 30-31), Say Yayınları.

Eserleri

[değiştir]
Gelenek nedir? Bize yararlı olan şeyleri emrettiğinden dolayı değil, bize emrettiğinden dolayı itaat ettiğimiz yüksek bir otoritedir.

Tragedya'nın Doğuşu (1872)

[değiştir]
  • Ne kadar çok acı çekmesi gerekmişti, bu kadar güzel olabilmek için!

Tan Kızıllığı - Ahlâksal Önyargılar Üzerine Düşünceler (1881)

[değiştir]
  • Ahlâk, eleştiren elleri ve işkence aletlerini kendisinden uzak tutmak için sadece her türlü korku aracına hükmetmekle kalmaz: Onun güvencesi, kullanmasını çok iyi bildiği bir tür göz boyama sanatında yatar: nasıl “coşturulacağını” bilir. Sık sık, tek bir bakışla eleştirici iradeyi felç etmeyi, hatta kendi tarafına çekmeyi başarır.
    • Madde 3
  • Kızışmış bir kadının eline düşmektense, bir katilin eline düşmek daha iyi değil mi?
    • Madde 9
  • Gelenek nedir? Bize yararlı olan şeyleri emrettiğinden dolayı değil, bize emrettiğinden dolayı itaat ettiğimiz yüksek bir otoritedir.
    • Madde 9
  • Ahlaklılık yeni ve daha iyi geleneklerin ortaya çıkmasına karşı direnir: aptallaştırır.
    • Madde 19
  • Her şeyi bilen ve her şeye kadir olan bir tanrı ve amacının yaratıkları tarafından anlaşılmamasına çalışan bir tanrı... İyiliklerin tanrısı olabilir mi? Sanki insanlığın selameti için sakıncası yokmuş gibi, sayısız şüpheyi ve tereddüdü binlerce yıl boyunca yaşatıp sürdüren tanrı, buna karşın gerçekte yanılmanın korkunç sonuçlarını belirsiz bir şekilde vaat etmiyor mu? O, insanlığın nasıl da hakikat uğruna acı çektiğini, hakikate sahip olsa da iyice görebilseydi, gaddar bir tanrı olmaz mıydı? — Ama belki yine de bir iyilikler tanrısıdır... ve sadece kendini daha açık ifade edemiyor!
    • Madde 91
  • Ahlaka boyun eğme, bir hükümdara boyun eğme gibi kölece ya da mağrur ya da çıkarcı ya da teslimiyetçi ya da budala bir heyecan ya da düşüncesizlik ya da umutsuzluk eylemi biçiminde olabilir. Bu tür boyun eğme aslında ahlaksal değil.
    • Madde 97
  • Ahlaklılık törelere itaat etmekten başka bir şey değildir (özellikle artık değildir), töreler ne tür olurlarsa olsunlar bu ilke değişmez; bununla birlikte töreler geleneksel tarzda davranmak ve değerlendirmelerde bulunmaktır. Geleneğin emretmediği şeylerde ahlak yoktur. (Tan Kızıllığı, Madde 9) Sadece gelenek olduğu için bir inanca bağlanmak... bu elbette namussuz olmak, korkak olmak, tembel olmak demektir! — Öyleyse, ahlaklılığın ön koşuluna namussuzluk, korkaklık ve tembellik olmuyor mu?
    • Madde 101
  • “Ahlaksal” diye nitelenen yönetmelikler gerçekte, insanlara karşı olup insanların mutluluğunu kesinlikle istemezler. Keza bu yönetmelikler “insanlığın mutluluğu ve refahı” ile bağıntılı olmaktan uzaktır.
    • Madde 108
  • Ahlak, evrensel değildir.
    • Madde 139
  • Despotlar, havanın ahlaklı olduğu bölgeleri severler.
    • Madde 320
Konuşabilen bir hayvan şöyle demiş: “İnsancıllık, en azından biz hayvanların acısını çekmediği bir önyargıdır.”
  • Hayvanları ahlaksal yaratıklar olarak görmeyiz. Ama siz hayvanların bizi ahlaksal yaratıklar olarak gördüklerini mi sanıyorsunuz? — Konuşabilen bir hayvan şöyle demiş: “İnsancıllık, en azından biz hayvanların acısını çekmediği bir önyargıdır.”
    • Madde 333

Şen Bilim (1882)

[değiştir]
  • Yeni yıl için.- Hâlâ yaşıyorum, hâlâ varım. Daha yaşamalıyım çünkü hâlâ düşünmek zorundayım. Sum, ergo cogito: cogito, ergo sum. Bugün herkes kendisine isteğini, en değerli düşüncesini dile getirmeğe bıraktı. Bu yüzden bugün kendimden ne dilediğimi, bu yıl yüreğimde koşturacak düşünceyi söyleyeceğim -Bundan böyle hangi düşüncenin yaşamımın nedeni, güvencesi, tatlılığı olacağı­nı.- Şeylerde zorunlu olanı, güzel olanı görmek için, öğrendikçe öğrenmek istiyorum. Öğrenince şeyleri güzelleştirenlerden biri olacağım. Amor fati. Bundan sonra benim aşkım bu olsun. Çirkin olana savaş açmak istemiyorum. Suçlamak istemiyorum, suçla­yanları suçlamak istemiyorum. Benim değillemem, genelde herşeyi hesaba katarak uzağa bakmak, başımı çevirmek olacak: Gü­nün birinde bir evetleyici olmak isterim ben.[3]
    • Madde 276

Böyle Buyurdu Zerdüşt (1883-1885)

[değiştir]
Ana madde: Böyle Buyurdu Zerdüşt
  • Kiminin yalnızlığı hastanın kaçışıdır; kiminin yalnızlığıysa, hastalardan kaçıştır.
  • "Kilise mi?" diye yanıtladım. "Bir tür devlettir bu, gerçi en yalancısıdır devletlerin. Ama kes sesini, ikiyüzlü köpek. Kendi türünü çok iyi bilirsin sen! Tıpkı senin gibi ikiyüzlü bir köpektir devlet; tıpkı senin gibi konuşur, ortalığı dumana boğarak ve kükreyerek – tıpkı senin gibi, şeylerin karnından konuştuğuna inandırmak için. Çünkü kesinkes en önemli hayvan olmak ister yeryüzünde devlet; ve ona inanırlar da."
  • Seni tepeden tırnağa oyuncu seni! Sahtesin sen: ne diye dem vurursun hakikatten?
  • Oysa hayvan olmak için masumiyet gerekir.
  • Kendi dünyasını kazanır dünyayı kaybeden.
  • Nereden geldiğiniz değil, nereye gittiğiniz belirlesin bundan sonra şerefinizi!
  • Yaşamak, arzuladığım gibi ya da hiç yaşamamak: Bunu istiyorum, bunu ister en ermiş olan da.
  • İnsanlar arasında yaşamak güçtür, susmak çok daha güçtür.
  • Tanrı öldü: insana acımasından öldü tanrı.
    • Merhamet Edenler Hakkında
  • Yokluk büyük varlıktır azizim, yeter ki fark edebilesin.
  • Korkuyu bilen, ama onu yenende vardır yürek; uçurumu gören, ama gururla bakanda.
    Uçurumu gören, ama kartal gözleriyle bakanda, uçurumu kartal pençeleriyle kavrayanda vardır yürek.
Her şey gider, her şey geri gelir, sonrasızca döner varlık çarkı. Her şey ölür, her şey yine çiçeklenir; sonrasızca sürer varlık yılı.
  • Her şey gider, her şey geri gelir, sonrasızca döner varlık çarkı. Her şey ölür, her şey yine çiçeklenir; sonrasızca sürer varlık yılı.

İyinin ve Kötünün Ötesinde (1886)

[değiştir]
Ana madde: İyinin ve Kötünün Ötesinde
  • Kimse öfkeli insan kadar çok yalan söyleyemez.
    • Madde 26
  • Ahlaksal olay yoktur, yalnızca olayların ahlaksal yorumu vardır.
    • Madde 108
  • Canavarlarla savaşanlar, sonunda canavar olmamaya dikkat etmelidirler. Ve bir boşluğa uzun süre bakarsan, boşluk da sana bakar.
    • Madde 146
  • Mutlak olan her şeyin yeri patolojidir.
    • Madde 154
  • Bana yalan söylemiş olman değil, benim sana artık inanmamam, sarstı beni.
    • Madde 183
  • Yahudiler - “köle doğmuş” halk, Tacitus ve tüm eski dünyanın söylediği gibi; “halklar arasında seçilmiş halk”, kendileri için söyledikleri ve inandıkları - Yahudiler, değerlerin tersine çevrilmesi mucizesini başarmışlardır; onlar sayesinde yeryüzündeki birkaç bin yıllık yaşam yeni ve tehlikeli bir çekicilik kazanmıştır: Peygamberleri, zengin, tanrısız, şeytan,zorba, şehvetli olanı birleştirmiş, ilk kez şu kahrolası “dünya” sözünü kullanmıştır. Bu değerlerin tersine çevrilmesi (“yoksul” sözcüğünün “kutsal” ve “dost”la eş anlamlı sayılmasını da içeren) Musevi halkının anlamını oluşturuyor: Ahlakta kölelerin başkaldırısı başladı onlarla.
    • Madde 195
  • Ahlak, sürü hayvanının içgüdüsüdür.
    • Madde 202
  • Ahlak yargıları ve cezalandırmaları, daha az sınırlandırılmış olanlara karşı (özgür olan bireylere karşı) ruhsal olarak sınırlandırılmış olanın gözde intikam biçimidir.
    • Madde 219
  • Ahlak; uzun, korkusuz bir sahtekarlıktır.
    • Madde 291
İnsan ölümsüz olabilmek için yüksek bedel ödemelidir; yaşarken pek çok kez ölmelidir.
Gerçek Dünya" ve "Görünür Dünya"; açıkçası; uydurma dünya ile gerçeklik.

Ahlâkın Soykütüğü Üzerine (1887)

[değiştir]
  • Yeryüzünde, “asiller”e, “kudretliler”e, “efendiler”e, “güç sahipleri”ne karşı girişilmiş hiçbir şeyin, Yahudilerin onlara karşı yapmış oldukları ile karşılaştırıldığında lafı bile edilemez: Yahudiler, düşmanlarının ve efendilerinin değerlerini kökten yeniden değerlendirme yoluyla, yani en akıllı öç alma edimi yoluyla intikam almayı bilmiş olan o ruhban halk. Ruhban bir halka, ruhban kinciliğinin en derinlere çekilmiş olduğu bir halka da yalnızca böyle bir öç uygun düşerdi zaten. Yahudiler olmuştur, aristokrat değerler eşitliğini (iyi = asil = iktidar sahibi = güzel = mutlu = tanrıların sevdiği) ürkütücü bir tutarlılıkla tersine çevirmeye cüret edenler ve bu ters çevrilmişliğe dipsiz bir kinin (aczin kininin) dişleriyle asılanlar, yani “zavallılardır yalnızca iyi olanlar, yoksul, güçsüz, aşağı olanlardır yalnızca iyi olanlar, acı çekenler, yoksunluk içindekiler, hastalar, çirkinlerdir tek imanlılar, tek cennetlikler, sadece onlar kavuşurlar rahmete, - oysa sizler, siz asiller ve kudretliler, sizler sonsuza dek kötü, zalim, şehvetli, açgözlü, tanrısız olanlarsınız, sonsuza dek de, hayır görmeyenler, lanetlenenler ve kahrolanlar olacaksınız!”…
    • Birinci İnceleme, Madde 7

Ecce Homo (1888)

[değiştir]
  • Ben, filozof Dionysus'un havarilerinden biriyim. Bir aziz olmaktansa bir satir olmayı tercih ederim.
  • "Gerçek Dünya" ve "Görünür Dünya"; açıkçası; uydurma dünya ile gerçeklik.
  • Onu öldürmeyen şey onu daha güçlü yapar.
  • Ve yeryüzünde hiçbir şey bir insanı içerleme hissinden daha fazla tüketemez.
  • İnsan ölümsüz olabilmek için yüksek bedel ödemelidir; yaşarken pek çok kez ölmelidir.

Putların Alacakaranlığı (1888)

[değiştir]

Deccal (1888)

[değiştir]
  • İyi nedir? - Güç duygusunu, güç istencini ve gücün kendisini yükselten her şey.
    Kötü nedir? - Güçsüzlükten türeyen her şey.
    Mutluluk nedir? - Gücün yükseldiği, bir engelin aşıldığı duygusu.
    Memnuniyet değil, daha çok güç; asla barış değil, savaş; fazilet değil, erdem(Rönesans tarzı fazilet, virtù, ahlâklaştırmadan temizlenmiş olan fazilet).
    Güçsüzler ve kusurlular yok olup gitmelidirler: Bizim insan sevgimizin ilk ilkesi. Ve onların yok olup gitmelerine yardım edilmelidir.
    Herhangi bir günahtan daha ziyankâr olan nedir? - Tüm güçsüzlere ve kusurlulara karşı duyulan merhametten doğan eylem - Hristiyanlık.
    • Madde 2

Güç İstenci (1888)

[değiştir]
  • Sosyalistlerin üslubu, umutları ve hayalleri, zararsız koyun mutluluğunun bir ifadesidir.
  • Sosyalizm öğretisinde, hayatın çok kötü bir şekilde olumsuzlanması, kötü bir şekilde gizlidir. Böyle bir düşünceyi nihai olarak düşünenler, kusurlu doğmuş insanlar ya da ırklar olmalıdır.
  • Sosyalistler, anarşistler, nihilistler varlıklarını başka birini suçlayabilecekleri bir şeyde buldukları nispette, Hıristiyanlığa yakındırlar. Zira, Hıristiyan da kendi hastalığından, marazlı bünyesinden birini sorumlu tutarak buna daha iyi tahammül edeceğine inanır. İntikam ve kin içgüdüsü her iki durumda da tahammül vesilesi, varlığı koruma içgüdüsü olarak görünüyor.
  • Üstinsan daha soğuktur, daha az tereddüt eder ve "fikirlerden" korkmaz; saygı ve "saygınlık" erdemlerine, ayrıca "sürü erdemi olan" hiçbir şeye sahip değildir. Önder olamıyorsa tek başına ilerler... İletişim kurulamayan biri olduğunu bilir. Sıradan olmak onun için tatsız bir şeydir... Kendisiyle konuşmadığı zamanlarda bir maske takar. İçinde, yüceltmek ya da suçlamak mümkün olmayan bir yalnızlık taşır.

Hakkında söylenenler

[değiştir]
  • Bir de şu sahne geliyor insanın gözünün önüne: Turin’deki otelinden çıkan Nietzsche. Bir arabacının atını kırbaçladığını gören Nietzsche atın yanına gidiyor, kollarını hayvanın boynuna doluyor ve gözyaşlarına boğuluyor. Bu 1889’da oldu; o sırada Nietzsche de insanların dünyasından elini eteğini çekmişti. Başka bir deyişle, tam akıl hastalığının patlak verdiği sıralar. Ama tam da bu nedenle, yaptığı harekette derin anlamlar buluyorum ben; Nietzsche attan Descartes adına özür diliyordu. Deliliği at için gözyaşlarına boğulduğu an başladı. işte benim sevdiğim Nietzsche bu.[4]Milan Kundera
  • Nietzsche bir keresinde bir inek ile bir insan arasındaki en büyük farkın ineğin nasıl var olacağını, geleceğin korkularını ve geçmişin yükünü taşımadan, içinde bulunduğu mutlu anda herhangi bir kaygı -yani korku- duymaksızın nasıl yaşayacağını bilmesi olduğunu yazmıştır. Ama biz talihsiz insanlar geçmiş ve geleceğin o kadar etkisi altındayızdır ki, şu anda kısaca geziniriz. Çocukluğumuzun altın günlerini neden hep özlemle anarız, biliyor musunuz? Nietzsche bunun nedenini, o günlerin kaygısız günler, en küçük bir kaygının olmadığı günler, ağır, acı veren anılarla, geçmişin çöpleriyle yere çökmeden önceki günler olmasına bağlar.[5]Irvin D. Yalom
  • Aralarında yüz yıl olsa da Friedrich Nietzsche ile Theodore Kaczynski bir takım önemli benzerlikler taşıyor. Her ikisi de fazlasıyla gelecek vaat eden akademik kariyerlerini reddettiler: Nietzche felsefede, Kaczynski matematikte. Her ikisi de temelde yalnız bir yaşamdan azami ölçüde yarar sağladı. “Anladığım ve bugüne dek yaşadığım haliyle felsefe, buzda ve yüksek dağlarda gönüllü olarak harcanmış bir yaşamdır” diyordu Nietzche Ecce Homo’da. Kaczynski içinde buz ve yüksek dağlar, Montana Kayalıkları’nda bir barakada geçirdiği yıllar göz önünde tutulursa, daha gerçekçi bir tasvirdi.
    Leslie Chamberlain (Nietzsche in Turin, Londra, 1996) Nietzsche’nin yaşantısını “Tanrısız, işsiz ve evsiz” olarak özetlemişti. Kaczynski daha az başıboş dolaştı, fakat bu nitelendirme ona da tam olarak uyuyor. Her ikisinin de kadınlarla ilişkisi fiyaskoyla sonuçlandı ve kadınların toplum içindeki rolüyle ilgilenmediler. İkisi de zaman zaman hastalığın ve yoksulluğun tehdidi altında yaşadı. Her ikisi de tek kardeşleri tarafından ihanete uğradı: Nietzsche, aciz bir durumdayken yazılarını değiştirip bozan kız kardeşi Elizabeth’in ihanetine uğramıştı; Kaczynski’ye ise ihanet eden, kendisini FBI’ya ispiyonlayan erkek kardeşi David idi. — John Zerzan [6]

Kaynakça

[değiştir]
  1. Jack Huberman, Ateist Aforizmalar, Maya Kitap, s. 270
  2. goodreads.com
  3. F. Nietzsche, Şen Bilim, çev. Levent Özşar, Asa Kitabevi, s. 167
  4. Milan Kundera, Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği
  5. Irvin D. Yalom, Bugünü Yaşama Arzusu-Schopenhauer Tedavisi
  6. Üstinsan ve Unabomber – John Zerzan

Konuyla ilgili diğer Wikimedia sayfaları:

Commons'da Friedrich Nietzsche ile ilgili çoklu ortam dosyaları bulunmaktadır.

Vikipedi'de Friedrich Nietzsche ile ilgili ansiklopedik bilgi bulunmaktadır.


Dış bağlantılar

[değiştir]