Hans Reichenbach
Görünüm
Hans Reichenbach, bir dönem Türkiye'de yaşamış Alman filozof.
Hans Reichenbach | |
---|---|
Doğum tarihi | 26 Eylül 1891 |
Doğum yeri | Hamburg |
Ölüm tarihi | 9 Nisan 1953 |
Ölüm yeri | Los Angeles |
Vikipedi maddesi Vikiveri öğesi |
Eserlerinden
[değiştir]Bilimsel Felsefenin Doğuşu
[değiştir]- Geniş anlamında her türlü rasyonalizmin psikolojik kökü, mantık ötesi bir arzuda yatar; bu, mantıksal gerekçesi verilemeyen, kesinliği arama arzusudur. (s. 61)
- Pek çok kişi kafasındaki imgenin temsil ettiği bilgeliğe erişemediği için aşağılık duygusuna düşmüştür. İnsan duygu ve tutkularından ötürü neden aşağılık duygusuna kapılsın? Hayatı yaşamaya değer yapan şey tutkudur. (s. 84)
- Spekülatif felsefe tarihi, sordukları sorulara doğru yanıt verme olanakları olmayan kişilerin düştüğü yanlışların öyküsüdür. Verdikleri yanıtları ancak psikolojik duygu ve eğilimlere inerek açıklayabiliriz. Bilim felsefesinin tarihi ise problemlerdeki gelişmenin öyküsüdür. Burada problemler, belirsiz genellemelere giderek ya da insan ile dünya arasındaki ilişkiyi renkli bir betimleyerek değil, teknik bilgiye dayanarak çözümlenir. (s. 141)
- İnsanlık ararken, gerçek uykudadır; onu uykudan ancak yolunun çelişki dikenleriyle kaplı olmasına karşın, arayışını sürdürmekten geri kalmayanlar uyandırır. (s. 193)
- Dünyada, sizin koyduğunuz amaç ve anlamdan daha fazlası yoktur. (s. 313)
Kuantum Mekaniğin Felsefi Temelleri
[değiştir]- Ne zaman katı nedensel yasalardan söz etsek, onları her zaman idealleştirmiş fiziksel durumlar için tanımlarız ve gerçek fiziksel durumların hiçbir zaman yasalar için kabul edilen koşullara tamamen uymadığını biliriz. (s. 14)
- Bütün olgular arası için normal bir sistemimiz yoktur, ancak her bir olgular arası için normal bir sistemimiz bulunmaktadır. (s. 67)
- Olguların toplanması, araştırmanın başlangıç noktasıdır ama sonucunu işaret etmez. Sadece bir açıklama yıldırım gibi geldiğinde ve ayrı fikirleri düşüncenin ateşinde erittiğinde, anlama dediğimiz ve arama ruhunu tatmin eden o seviyeye erişilir. (s. 24)
- Doğanın olduğu hali ile insan tarafından yapılan tanımlarında yapılan keyfi eklentileri işaret ederek Einstein'ın kuramı nesnel doğruyu her zamankinden daha görünür kılmıştır. Böylece onunla birlikte Doğa bilimlerinin yüzyıllarca bu denli başarıya ilerlediği Görelilik Kuramı da doğanın kesin bir bilgisine giden yolda en yüksek seviyeyi temsil eder. (s. 81)
- Evrende kör gibi ilerlemek istemiyoruz. Sadece var olmaktan daha fazlasını istiyoruz.
- Şüphesiz, bugün bilgimizin olmadığı birçok şey vardır ama belki yarın onlara rastlayacağız.
Fizik Felsefesine Giriş
[değiştir]- Bugün gerek bilginin gerekse talebenin felsefe sahasında çalışabilmesi için, doğa bilimlerinde esaslı bilgiye sahip olması şarttır. (s. 24)
- Klasik fiziğin ideali olan, alemi bir saatin çarkları gibi gösteren tablo, kuantum ve olasılık yasaları fiziğinde artık müdafaa edilemez; bunun yerine, geleceğin belirsiz oluşunu dikkate alan başka bir tablo konulmalıdır. (s. 35)
- Biliyordum ki felsefe insana her konuda inandırıcı bir biçimde konuşma ve kendini cahiller nezdinde itibarlı kılma imkanı verir. (s. 46)
- Açıkça itiraf ediyorum. Bundan birçok yıl önce ilk defa dogmatik uykuyu terk edip spekülatif felsefe sahasındaki araştırmalarıma büsbütün başka bir istikamet vermemi sağlayan, David Hume'un hatırası olmuştur. (s. 64)
- Kant, bütün bilimlere daima hakim olacak olan yasaları formüle etmek istiyordu. Fakat bilimler, olgunlaşırken bu yasaları geride bırakmışlardır. Mesela, ondan hemen sonra gelen doğa bilimi, onun çizdiği yolun tamamen dışında, ayrı bir yol tutmuştur. (s. 71)
- Biliyoruz ki Öklid-dışı geometri, küçük boyutlarda, Öklidci geometriden hesaba katılır bir ölçüde farklı değildir. Bu nedenle, Öklidci olmayan bu geometrinin bütün evren için geçerli olmadığını kabul edersek, astronomik aletlerin büyüklüğü alanında, fark edilir bir hata yapmadan Öklid ilkelerine dayanarak hesap yapmaya devam edebiliriz. İşte bunun için, küçük boyutlarda Öklid geometrisini temel olarak kabul edip büyük boyutlarda Öklidci olmayan bir geometrinin geçerli olduğu sonucunu, çelişkiye düşmeden çıkarabiliriz. (s. 103)