Fyodor Dostoyevski
Görünüm
(Feodor Dostoyevski sayfasından yönlendirildi)
Fyodor Dostoyevski | |
---|---|
Doğum tarihi | 11 Kasım 1821, 30 Ekim 1821 (Jülyen takviminde), 1821 |
Doğum yeri | Moskova |
Ölüm tarihi | 28 Ocak 1881 (Jülyen takviminde), 9 Şubat 1881, 1881 |
Ölüm yeri | Sankt-Peterburg |
Vikipedi maddesi Vikiveri öğesi |
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (Rusça: Фёдор Миха́йлович Достое́вский) (d: 11 Kasım 1821, Moskova - ö: 9 Şubat 1881, Sankt Petersburg), Rus roman yazarı.
Sözleri
[değiştir]- İnsan bir gizemdir: Eğer tüm yaşamını onu çözmekle geçirsen, zamanını boşa harcamış olmazsın. Ben kendim bu gizemle meşgul oluyorum, çünkü ben bir insan olmak istiyorum.[1]
- Benim İsa'ya inanışım ve itirafım bir çocuğunki gibi değil. Benim şükrettiğim şey bir kuşku ocağına doğmak.[2]
Eserleri
[değiştir]İnsancıklar (1846)
[değiştir]- İnsanın hırsız olması için başkasına ait eşyayı çalması gerekmez; başkasına ait sırları çalmak da hırsızlıktır. Hem de hırsızlığın en bayağısıdır.
- Edebiyat çok iyi bir şeymiş; Derin ve öğretici! İnsanın kalbine güç veriyor. Edebiyat bir resme, daha doğrusu hem resme, hem aynaya benziyor. İhtiraslar, ifade, çok ince tenkit, faydalı dersler vesikalar.
Beyaz Geceler (1848)
[değiştir]- Mutsuzken başkalarının mutsuzluğunu daha güçlü hissederiz; duygular parçalanmaz, yoğunlaşır.
- Herkes gerçekte olduğundan daha sertmiş gibi görünmeye çalışır, sanki herkes açıkça dışa vurunca duygularıyla alay edileceğinden korkmaktadır.
- Yitirilen şey geri gelmez. Ağızdan çıkan söz de öyle.
- Sizi kırdım, ama biliyorum -eğer seviyorsanız, kırgınlık uzun zaman kalmaz akılda, ve siz beni seviyorsunuz. -Naştenka
- Ancak gençken yaşanabilecek olağanüstü gecelerden biriydi, sevgili okuyucu. Gökyüzünün aydınlığına, yıldızların parıltısına bakıp da “Böylesine güzel bir gökyüzü altında, gerçekten kötü insanlar, öfkeli ve hırçın insanlar nasıl bulunabilir!” diye düşünürsünüz. Bu düşünce yine gençlik düşüncesidir. Dilerim sizin yüreğiniz de olabildiğince uzun bir zaman genç kalsın.
- Toplayacağınız çalı çırpıyla yakacağınız ateş soğumuş kalbinizi ısıtmaya, ruhunuzu yeni bir alevle canlandırmaya, kanınızı damarlarınızda eskisi gibi hızla dolaştırmaya, gözlerinizi yaşla doldurmaya asla yetmeyecektir.
Ölüler Evinden Anılar (1862)
[değiştir]- İnsanın, ne derece büyük olursa olsun, her türlü felakete alışı vermesi, ürkütüyordu beni.
- Kaçması engel olmak için mi insanın ayaklarına prangalar takılır? Hiç de değil. Pranga sadece küçük düşürme aracı, bir ayıp, bedene de, ruha da bir ağırlıktır.
Yeraltından Notlar (1864)
[değiştir]- Şöyle bir daha, dikkatlice düşünün! Biz bugün "canlılık" denen şeyin nerede bulunduğunu, neyin nesi olduğunu, hangi adla çağrıldığını bile bilmiyoruz. Elimizden kitaplarımızı alsalar, bir anda neye uğradığımızı şaşırırız. Artık hangi yolu seçeceğimizi, kime tutunup kimden kaçacağımızı, neyi sevip neden nefret edeceğimizi, neyi sayıp neyi hor göreceğimizi bilemeyiz. İnsan olmak, yani etiyle kemiğiyle insan olmak bile yük geliyor; bundan utanıyoruz, ayıp sayıyoruz. "Soyut insan" diyebileceğim garip yaratıklar olmaya can atıyoruz. Biz ölü doğmuş kişileriz, zaten çoktandır canlı olmayan babaların soyundan ürüyoruz ve bu durumu gittikçe daha çok beğeniyor, bundan zevk almaya başlıyoruz. Neredeyse bir kolayını bulup bizleri doğrudan doğruya düşüncelerin doğurmasını sağlayacağız.
- Ben hasta bir adamım... Gösterişsiz, içi hınçla dolu bir adamım ben. Sanıyorum, karaciğerimden hastayım. Doğrusunu isterseniz, ne hastalığımdan anladığım var, ne de neremin ağrıdığını tam olarak biliyorum.
- Orada leş gibi kokan iğrenç yeraltında, alaya alınarak güçlendirilmiş sıçancık yavaş yavaş kine; soğuk, zehirli, özenle sonu gelmez bir kine boğulur. Kinini kırk yıl en ince, en utanç verici ayrıntılarına dek anımsayacak; her anımsayışta kendinden daha bir yüz kızartıcı şeyler ekleyerek, bu uydurmalarıyla kendini yiyip bitirecektir. Bir yandan kuruntularından utanır; bir yandan da olanları anımsamaktan, yeni baştan kurcalamaktan, "olabilirdi" düşüncesiyle başka başka uydurmalar eklemekten kendini alamaz. Bağışlamak nedir bilmez. Belki öç almaya bile kalkışır, ama beceriksizce, miskin miskin, uzaktan uzağa, sinsice, ne öç almak hakkına, ne de başarısına inanmadan yapar bunu; öbür yandan öç almak istediği kimseden yüz kat fazla üzüleceğini, ötekinin kılının bile kıpırdamayacağını ta başta bilir. Ölüm döşeğinde bunları bir kez daha, bunca zaman birikmiş faizleriyle birlikte anımsayacak ve...Bakın işte, bu soğuk, iğrenç yarı umutsuzlukla, yarı inançla, kahrından kendini bilinçli olarak yeraltına kırk yıl diri diri gömmede; zorlamayla yaratılmış durumunun yine de kısmen içinden çıkılabilir olmasında; bütün o içe işleyen doyurulmamış isteklerinin özünde; kesin olarak verilen kararla bunun peşinden gelen pişmanlıklar çalkantısında yatmaktadır o garip acı hazzının özü.
- Bir insanın en iyi tarifi iki ayaklı ve nankör olmasıdır.
- Baylar, yemin ederim, her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır; hem de tam anlamıyla, gerçek bir hastalık.
- Keşke boş duruşum aylaklığım yüzünde olsaydı. Tanrım, o zaman kendime ne büyük bir saygı duyardım. Hiç olmazsa tembelliğim, güvenebileceğim belirli bir özelliğim var diye kendime en büyük saygıyı beslerdim. Birisi benim için 'Kim bu adam?' diye sorunca, 'Tembelin biri!' karşılığını verirlerdi. Şaka değil, bu bir unvandır bir mevkidir, kusursuz bir meslektir.
- İnsanlar eğitildikleri takdirde asıl çıkarlarının farkına varır —gözleri açılır— kötülükten uzaklaşırlar, zamanla iyi ve erdemli birer insana dönüşürler; çünkü gerçek amacının farkına varan kişi, asıl çıkarının erdemde olduğunu görür ve bir nevi zorunlu olarak iyi şeylere kalkışır; eh, kimse kendi çıkarıyla ters düşmek istemez. "Yeraltından Notlar. İstanbul: Koridor Yayınları, 2020. s.31."
Suç ve Ceza (1866)
[değiştir]- Yeni bir adım atmak, yeni bir kelime söylemek, insanların en fazla korktuğudur.
- Acı ve ızdırap daima büyük bir zeka ve derin bir yürek için kaçınılmazdır. Gerçekten büyük insanlar, sanıyorum ki, yeryüzündeki en büyük üzüntüye sahiptir.
- Onurlu ve duyarlı insanlar dürüstçe kendilerini anlatırken iş adamları kulak kesilir ve sonra da bunu kendi çıkarları doğrultusunda kullanırlar.
- Gerçekten de oyun masasına bir an olsun kuruntuya kapılmadan dokunmak hiç mümkün değil mi?
- Gerçek bir centilmen tüm servetini bir anda yitirse bile yine de soğukkanlılığını bozmayacaktır. Para centilmenliğin öylesine uzağındadır ki, bunun lafı bile olmaz.
- İnsan en iyi dostunu burnu sürtmüş bir durumda görmekten gerçekten de hoşlanır; dostlukların büyük bölümü böyle bir mahçubiyet üzerine kuruludur, tüm aklı başında insanların bildiği eski bir gerçektir bu.
- Bu dünyada iki tür insan vardır: Biri önem taşıyanlar, diğeri taşımayanlar.
- Param olduğunda, benim de son derece orijinal biri olduğumu göreceksiniz. Paranın en bayağı, en iğrenç yanı insana yetenek bile verebilmesidir. Dünya batana kadar da vermeye devam edecektir.
- Ukala insanlara toplumun belli kesimlerinde kimi zaman, hatta çoğu zaman rastlanır. Herşeyi bilirler. Zamanımızın bir düşünürünün dediği gibi, yaşamda ilgi duydukları daha önemli şeyler ve görüşleri olmadığından, zekalarının, yeteneklerinin tüm ilgisi tek yöndedir.Gelgelelim, Her şeyi bilirler derken burada oldukça sınırlı bir alanın kastedildiğini bilmek gerek: Falanca nerede çalışıyor, kimleri tanır, malı mülkü ne kadardır, vali olarak nerelerde görev yapmıştır, karısı kimlerdendir, ne kadar drahoma getirmiştir, kuzeni kimdir, uzak akrabaları kimlerdir, vb. vb...
- Yaşamakla yaşamamak arasında hiçbir fark kalmadığında özgürlüğüne kavuşur insan.
- Dostum, gerçek doğru, hiçbir zaman doğruya benzemez, bunu biliyor musunuz? Doğruyu doğruya benzetmek için içine biraz yalan karıştırmak zorunluluğu vardır. İnsanlar her zaman böyle yapmışlardır.
Karamazov Kardeşler (1881)
[değiştir]- Baş kaldıranları her zaman yenecek üç güç vardır yeryüzünde bunlar; mucize, sır ve otoritedir.
- Bence, şeytan diye bir şey gerçekte yoksa, kişioğlu uydurmuşsa onu, kendine bakarak, kendisini örnek alarak uydurmuştur.
- "Cehennem nedir?" Bence o sevmeyi başaramamaktan acı çekmektir.
- Dehşet verici şey şu ki güzellik gizemli olduğu gibi korkutucudur. Tanrı ve şeytan orada dövüşürler ve insanın kalbidir o savaşın alanı.
- -Köpeklerin birbiriyle karşılaşınca nasıl koklaştıklarına dikkat ettin mi hiç? Bu onlarda genel bir doğa yasası sanki.
+Evet, gülünç bir yasa.
-Yo, gülünç değil, yanılıyorsun, insanların kör inançlarına ne kadar ters düşerse düşsün, doğada gülünç hiçbir şey yoktur. Köpeklerin kendilerini anlatma, eleştirme güçleri olsaydı, efendileri olan insanların kendi aralarındaki bağıntılarda belki daha da gülünç yönler bulurlardı. - Ne Allah'ın belası bir iştir bu? Aklın yüz karası dediği şey yüreğe katıksız bir güzellik olarak görünebiliyor. Güzellik Sodom'da mıdır? İnan ki çoğu insanlar için Sodom'dadır güzellik; bu sırrı biliyor muydun? Güzelliğin yalnızca ürkünç değil, aynı zamanda esrarlı bir şey de olması yıldırıyor insanı. Şeytanın Tanrıyla cenkleşmesidir bu; cenk alanı da insanın kalbidir.
- İşin garip, şaşmaya değer yanı, Tanrının gerçekten var olması değil, böyle bir fikrin, Tanrı ihtiyacı fikrinin, insan gibi vahşi, zararlı yaratığın kafasında yer edebilmesi... Bu derece kutsal, duygulandırıcı, yüksek ve insana onur veren bir düşüncedir bu.
- Seninle iyiden iyi tanışmak, kendimi sana tanıtmak istiyorum. Sonra da vedalaşmak... Bence insanların birbirlerini tanımaları için en iyi zaman, ayrılmalarına yakın zamandır.
- Evet, derin, gereğinde çok derin bir yaratıktır insan, ben olsam bu kadar derin yaratmazdım onu.