Mahmut Esat Bozkurt
Görünüm
Mahmut Esat Bozkurt | |
---|---|
Doğum tarihi | 1 Ocak 1892 |
Doğum yeri | Kuşadası |
Ölüm tarihi | 21 Aralık 1943 |
Ölüm yeri | İstanbul |
Vikipedi maddesi Vikiveri öğesi |
A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z |
Mahmut Esat Bozkurt (1892; Kuşadası, Aydın - 21 Aralık 1943; İstanbul), Atatürk'ün yakın çalışma arkadaşlarından ve Türkiye'de hukuki temellerinin atılmasında katkılarda bulunmuş Türk devlet adamıdır.
A
[değiştir]- Amacımız, "dedi ki" diyen değil, "diyorum ki" diyebilen nesiller yetiştirmektir.
- Atatürk büyük feragat sahibi idi. Millet davası içinde hiçbir teşebbüste, ölüm karşısında göz kırpmadı. O, Çanakkale'de, Bağımsızlık Savaşında ve bütün hayatında hep böyle idi. Mektepten kurmay çıktı. Şam'a sürüldü. Hürriyet için çalıştı. Çanakkale'de bin bir güçlük içinde, kurşun yağmurları altında İngiliz ordularını yendi. O günün yabancı tarihçileri, onun için "Çanakkale'de İngilizleri yenen adam!" diyorlar.
- Atatürk yalnız dış düşmanla savaşmadı; iç düşmanlarla da uğraştı. Yeni ekonomisiyle, sosyal ve siyasal meseleleriyle bugünkü yepyeni Türkiye'yi yarattı. Atatürk'ün karşısına Büyük İskender mukayese konusu bile olamaz.
- Atatürk ölebilir mi? Türk milleti, Türk vatanı yaşadıkça o da yaşayacaktır.
C
[değiştir]- Cumhuriyet savcıları; Meriç kıyılarında çalışan Türk köylüsünün kaybolan sabanlarından tutunuz da, bu yurtta yaşayanların uğrayacakları en ufak bir haksızlıktan, hatta Bingöl dağlarının ıssız kuytularında nafakalarını bekleyen öksüzlerin gözyaşlarından siz sorumlusunuz.
- Cumhuriyet Halk Fırkası'ndanım. Çünkü bu fırka bugüne kadar yaptıklarıyla esasen efendi olan Türk milletine mevkisini iade etti. Benim fikrim, kanaatim şudur ki, dost da, düşman da dinlesin ki, bu memleketin efendisi Türk'tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmaktır, köle olmaktır.[1][2][3]
Ç
[değiştir]- Çanakkale Savaşları'na dair olan şu anekdotu rahmetli Atatürk'ten duymuştum: Düşman, sür'atle siperlerimize yanaşıyormuş, alaya hücum emrini vermiş. Fakat yerinden kimse kıpırdamamış. Her yerden ateş yağıyormuş... Lâğımlar patlıyor, uçaklar bombalar atıyor, top tüfek dumanlarından göz gözü görmüyormuş, bu şartlar altında emir dinletmenin zor olacağını gören Atatürk, bandoyu çaldırmaya başlamış... Kendisi ayağa kalkmış, askere, "Düşman kurşunu adam öldürmez. Bunu size göstereceğim ve sonra kamçıyla üç defa işaret edeceğim, o zaman siz de hücum edeceksiniz," demiş. Atatürk siperlerin üzerine çıkmış, kurşun yağmuruna göğüs vermiş ve kamçısıyla üçüncü işareti verince, alay süngü hücumuna geçmiş. Rahmetli bu hatırasını gözleri dolarak anlatırdı. "Alay bütünüyle eridi... Fakat ortada bir yığın düşman ölüsünden başka bir şey kalmadı." derdi.
K
[değiştir]- Kendi hesabıma son sözüm şudur: Bir ihtilâl hangi milletin hesabına yapılırsa, mutlaka o milletin öz evlâdının eliyle yapılmalı ve onun elinde kalmalıdır. Meselâ: Türk ihtilâli, öz Türklerin elinde kalmalıdır. Hem de kayıtsız ve şartsız. Yabancıların yardımı ile başarılan ihtilâller yabancılara borçlu kalırlar. Bu borç ödenmez.
M
[değiştir]- (Mustafa Kemal Paşa'nın Meclis'te birlikte dua edilmesi uygulamasını sonlandırışı hakkında) Meclis’te müezzin beş vakit ezan okur, imam cemaatle namaz kıldırırdı. Dikkate değer ki, Kurtuluş Savaşları zaferle taçlandıktan sonra Atatürk Ankara’ya döndü. Meclis kapısı önünde resmî üniformasıyla bekleyen imam efendi Atatürk’ü durdurdu, ellerini kaldırdı. Fakat duaya başlar başlamaz Atatürk hiddetle, ‘Burada böyle şeylere lüzum yoktur, bunları camide yapabilirsiniz. Biz savaşı dua ile değil, Mehmetçiğin kanı ile kazandık!’ dedi ve imamı kovdu.[4]
Ö
[değiştir]- Ölümden korkmamak, ihtilâle başarı sağlayan büyük hasletlerdendir. Bununla beraber, asıl olan ölmek değil, gerekirse hayatı hiçe sayıp ölümün üstüne güle güle yürümektir.
S
[değiştir]- Saati çalınca ölümü, bir dost kucaklar gibi kucaklamak, büyük davaların ardı sıra koşan ihtilâlciler için kaçınılmaz bir zorunluktur.
T
[değiştir]- Türk genci! Düşman kalemiyle çizilen tabloyu görüyor musun?! İyi dikkat et. Bu tablo ebediyettir. O kadar büyük ve yüksek ki onu ebediyetler bile kavrayamaz ve kaldıramaz. İşte, Türk budur.
- Türk ihtilâlinin kararı, Batı medenîyetini kayıtsız şartsız şekilde kendisine mâl etmek, benimsemektir. Bu karar, o kadar kesin bir azme dayanmaktadır ki önüne çıkacak olanlar, demirle, ateşle yok edilmeye mahkûmdur. Bu prensip bakımından, kânunlarımızı olduğu gibi Batıdan almak zorundayız.
- Türk'üm ve yalnız Türklük için yaşıyorum. O kadar ki Türk olmasaydım, kendimi dünyanın en bahtsız adamı sayardım.
- Türk'ün en kötüsü Türk olmayanın en iyisinden iyidir. Geçmişte Osmanlı İmparatorluğu'nun bahtsızlığı, ekseriya, mukadderatını Türklerden başkasının idare etmiş olmasıdır.
Kaynakça
[değiştir]- ↑ Hakimiyet-i Milliye, 19 Eylül 1930, s. 3
- ↑ Milliyet, 19 Eylül 1930, s. 6
- ↑ "O günkü gazetenin arşivi". Milliyet. 19 Eylül 1930. 4 Ocak 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ↑ "Cumhuriyetten önce demokrasi vardı". Aksiyon. 19 Nisan 2010. 31 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi.
Mahmut Esat Bozkurt ile ilgili daha fazla bilgiye Vikipedi'den ulaşabilirsiniz.