İçeriğe atla

Celâl Bayar

Kontrol edilmiş
Vikisöz, özgür söz dizini
Celâl Bayar
Doğum tarihi 16 Mayıs 1883
Doğum yeri Umurbey
Ölüm tarihi 22 Ağustos 1986
Ölüm yeri İstanbul
Vikipedi maddesi
Vikiveri öğesi

Mahmud Celâleddin Bayar (Lakapları: Galip Hoca, Reşad-ı Sani), Türk siyasetçi ve devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti'nin üçüncü cumhurbaşkanı.

Sözleri

[değiştir]
  • Atatürk! Sen, bizdendin! Seni halife yapmak, padişah yapmak isteyenler oldu; iltifat etmedin. Milli irade yolunu seçtin, hayatını ve şahsiyetini milletinin hizmetine vakfettin. Türk'ün gıpta ettiği, taziz ettiği, övdüğü ve övündüğü vasıflara maliktin, bütün bu meziyetlerinle Türk'ün ta kendisiydin. Şimdi seni, kurtardığın vatanın her köşesinden gönderilen mukaddes topraklara veriyoruz. Bil ki, hakiki yerin, daima inandığın ve bağlandığın Türk milletinin minnet dolu sinesidir. Nur içinde yat![1]
(10 Kasım 1953'te, Atatürk'ün naaşının Anıtkabir'e taşındığı törende yaptığı konuşma.)
  • İcap ederse İsmet Paşa'yı da sehpaya götürmekte tereddüt etmem!
(Ethem Menderes'in 14 Kasım 1957 günü tuttuğu notlardan)
  • Bu kış komünizm gelecek.
  • Meclis seçecektir reisicumhuru. Bizim vazifemiz, meseleyi mal sahibine götürüp selametle teslim etmektir. Vazifesini ifa etmesi için... Ve ondan sonra da bir ekseriyetle kim seçilirse, ona itaati sağlamaktır. Bu prensibe aykırı hareket eden, babam mezardan çıksa onu asarım!
(Atatürk'ün ölümü üzerine, cumhurbaşkanının kim olacağını soranlara cevabı)
  • Arkadaşlar metanetinizi kaybetmeyin. Sükunetinizi ve itidalinizi muhafaza edin. Bu, siyasettir. Bizim hapisanede kalmamız uzun sürmez.
(Yassıada yargılamaları sonrası, Polatkan ve Zorlu'nun idam haberlerini aldıktan sonra, diğer idam mahkumlarıyla Kayseri'ye nakledilirken arkadaşlarına söyledikleri.)
  • Ben bu makama irade-i milliye ile (milli irade) geldim! Kafama silah da sıksanız istifa etmeyeceğim!
(27 Mayıs darbesi sırasında Milli Birlik Komitesi'yle karşısına gelerek istifasını isteyen Cemal Madanoğlu'na cevabı)
  • Siyasi mücadeleyi vatandaşlar arasında bir düşmanlık haline getirmemek lazım. Bu nahoş ve gerçekten çirkin tertibi düzenleyenler, kendi yüzlerinin karasıyla başbaşa kalsınlar. Biz geri dönelim, başka bir zaman Edremit'e geliriz.
(1946 seçimleri öncesi seçim propagandaları için gittiği Edremit girişinde Türk bayrağının köprü üstünde yere serilmiş olduğunu gördüğü sırada söyledikleri)
  • Evvel emirde bu kadar küçük bir meseleden dolayı huzurunuza getirilmekle manevi alanda en büyük cezayı çekmiş bulunuyorum!
(Yassıada Yargılamaları sırasında ilk dava olan Köpek Davası hakkında savunmasına başlarken, alaylı bir havada)
  • Aileme... Bayar isminden utanmayınız. Onunla gurur duyacağınız günler yakındır.
(Yassıada'daki hücresinde kendisini asarak gerçekleştirdiği intihar girişiminde geride bıraktığı not)
  • Bize Yeşilçam artistleri gibi film çevirttiler! Reva-yı Hak mıdır bu?
(Milli Birlik Komitesi'nin çektirdiği "Düşükler Yassıada'da" adlı propaganda filminin ardından gerçekleştirdiği intihar girişiminden kurtarılmasının hemen ardından söylediği ilk sözler)
  • Ölmeden evvel bir şey yapmak isterdim. Bir parti kurayım. Bu parti seçimlerden ana muhalefet partisi olarak çıksın. Ben de muhalefet partisi nasıl olur, göstereyim.[2]
  • İttihatçıyım...[3]
(Ömrünün son günlerinde bir gazetecinin "kendinizi nasıl tanımlarsınız?" sorusuna cevabıdır)
  • Hayır! Tenkit (eleştiri) zamanı geçti, şimdi tenkil (sertlik) zamanı!
(1960 - DP Hükümetinin sert politikalarını eleştiren Ali Fuat Başgil'e cevabı)
  • Bunlar hiçbir şeyden habersiz kimseler! Bugün İsmet Paşa iki jandarma gönderir, partinin kapısına kilidi asar, kimse de ağzını açamaz!
(1946 - DP'nin ilk kurulduğu yıllarda aşırıya kaçan partililer hakkında gazeteci Metin Toker'e söyledikleri)

Hakkında söylenenler

[değiştir]
  • Büyük bir çoğunlukla iktidara gelen ve hükûmet olan Demokrat Partinin almaya başladığı bazı kararlar ve yaptığı icraat, bizim gibi Atatürkçü gençler üzerinde bazı olumsuz etkiler yapmaya başlamıştı. Bunların başında Türkçe okunan ezanın yeniden "ezanı Muhammedi" propagandası ile Arapçaya dönüştürülmesi oldu. Bunun maksadı açıktı. Yobaz ve gerici, tutucu zümreyi memnun etmek ve onların desteğini sağlayarak uzun süre iktidarda kalabilmek. Ne Celâl Bayar ne Adnan Menderes ve ne de birçok bakan ve milletvekili dinine düşkün, beş vakit namaz kılan, oruç tutan kişiler değildi. Kur'an-ı Kerim'i iyi etüt etmediklerinden ve dini politikaya alet etmek istediklerinden dolayı bu kararı aldılar.[4] Kenan Evren

Kaynakça

[değiştir]