Celâl Şengör: Revizyonlar arasındaki fark

Vikisöz, özgür söz dizini
[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Değişiklik özeti yok
Efedirim (mesaj | katkılar)
Değişiklik özeti yok
62. satır: 62. satır:


*Zaman, cehalete karşı topyekün savaşma zamanıdır. Bu cehalet en yakınınızda olsa bile.
*Zaman, cehalete karşı topyekün savaşma zamanıdır. Bu cehalet en yakınınızda olsa bile.

* Bir kere dışkısını yedirmek işkence değil. (Armağan Çağlayan'ın, kendisine 12 Eylül döneminde hapishanelerdeki dışkı yedirme işkencesini tasvip edip etmediği sorusu üzerine)<ref>http://www.radikal.com.tr/yazarlar/armagan-caglayan/diski-yedirmek-iskence-degildir-1477196/</ref>


*Ya bilim yaparak insan olacağız, ya da bilime sırt çevirerek maymunluğa geri döneceğiz.<ref>A.M. Celal Şengör, Bilgiyle Sohbet, syf. XVIII</ref>
*Ya bilim yaparak insan olacağız, ya da bilime sırt çevirerek maymunluğa geri döneceğiz.<ref>A.M. Celal Şengör, Bilgiyle Sohbet, syf. XVIII</ref>

17.42, 25 Kasım 2015 tarihindeki hâli

Celal Şengör
  • ...Ama hangi ülkelerde bitiyor toprak? Bizim gibi salak ülkelerde. Erozyonumuza mani olamıyoruz, adam gibi tarım yapamıyoruz. [1]
  • Ben milletime ikiyüzlülüğü yakıştıramıyorum. [2]
  • Dünyanın neresinde din egemen olmuşsa, ahlaksızlık tavana vurmuştur. [3]
  • Din-bilim diyaloğu olacaksa, ya bilimi adam gibi öğreneceksin, ya bilimden gelen adamlara saygı göstereceksin. [4]
  • Hiç kimse her şeyi bilemez. [5]
Dosya:Brain power.jpg
Bizim elimizde bir tek silah var, o da beynimiz. Öğrenme yetimiz. Benim dediğim tek şey: Gelin, öğrenelim...
  • Bizim elimizde bir tek silah var, o da beynimiz. Öğrenme yetimiz. Benim dediğim tek şey: Gelin, öğrenelim... [6]
  • Biz bütün gezegenlerin fevkalade düzenli hareket ettiğini zannediyoruz. Etmiyorlar; kaotik... Biz bugün zannediyoruz ki bizim bildiğimiz deterministik kurallar, fizik kuralları falan fevkalade çalışır. Hayır çalışmıyorlar; kaotik... Yani bütün kainat bir keşmekeş. [7]
  • Hiçbir tarihi karakteri aşağılayan adam akıllı bir adam olamaz. Şimdi sen tut Atatürk'ü aşağıla, Cengiz Han'ı aşağıla, İsa'yı aşağıla; böyle aptalca şey olur mu? Niye aşağılıyorsun ya? Ne demek bu? Niçin yani? Sonra bir grup insanın saygı duyduğu bir adam. Bir de aşağılanacak da bir adam değil, müthiş bir adam. [8]
(Muhammed'i aşağılayan bir filmle ilgili söyledikleri.)
  • Ben Kenan Evren'in akıllı bir adam olduğu kanaatindeyim.
  • Diyalektik, mantık olarak zırva. (...) Zırva. Yanlış falan değil, zırva. [11]
  • Karl Marks’ın müthiş aptalca bir lafı vardır, diyor ki, “İnsanlar tabiatı yorumlamaya çalıştılar, halbuki maksat onu değiştirmektir”, ulan sana mı kaldı değiştirmek, çünkü ben Marks’ın felsefesinin egemen olduğu yerlerde dolaştım, tabiatın nasıl canına okuduklarını gördüm, bütün Batı Sibirya, o canım ülke mahvolmuş durumda bu aptalların yüzünden.[12]
  • Bilim diyor ki: “Ben elimdeki verilerden, bütün, daha önce teklif edilmiş dini inançları bir tarafa bırakarak, bir şey çıkartmağa çalışıyorum. Bu benim çıkarttığım şey dinle uyuşmalı mıdır, değil midir? Bu şimdilik beni alakadar etmiyor.” diyor. “Benim yapmak istediğim...” diyor, “Anlamak!” “Ne oldu acaba? Ben bunu anlamağa çalışıyorum ve sadece eldeki verilerden hareket ediyorum. Eldeki verilerden, gözlem yapabildiğim yerlerden, mantıki çıkarım yapabildiğim yerlerden hareket etmek mecburiyetindeyim.” Eğer diyor, “Ben bunun içerisine herhangi bir gözleme dayanmayan ifadeyi katarsam bilim, bilim olmaktan çıkar. Dolayısıyla ben bunu katamam.” diyor. “Sadece ben ürettiğim varsayımları gözlemle desteklemek veya reddetmek durumundayım. Gözlemleri bunun için yaparım.” Hipotezlerin görevi de, ki Darwin teorisi diye hepiniz biliyorsunuz, bir hipotezdir. Değil mi? Şimdi, biz bunu 150 senedir test ediyoruz. Darwin'in hipotezi uygulandığı her testten başarılı çıktı. Henüz yanlışlayamadık. Ama unutmayın, Newton'ın teorisi 300 yıl yanlışlanamadı ve Immanuel Kant, büyük filozof Immanuel Kant, dedi ki: “Bu doğru.” Bu doğru dedi. Ve onun üzerine dayanarak bir felsefe yarattı. Einstein bir çıktı, “Doğru değil anam.” dedi. Daha iyisi. Ve birdenbire zavallı Kant'ın o muhteşem eseri, ‘Kritik der reinen Vernunft’, hiç oldu. Bilimin güzelliği burada! [13]
  • Bilim gerçeği bulduğunu değil, yanlışı teşhis edip onu elediğini iddia eder. [14]
  • Bakkala çakkala bile gitmiyorum yani ben. Bunlar alınıp benim elime getirilen şeyler. [15]
  • Darbe zorunlu ameliyat gibidir. Ameliyat da sevimsizdir ama düşün ki sana diyolar ki bir organını kesicez ama yaşayacaksın.
Eğer bu dünya bir gün kıtlık ve sefalet yaşarsa biz insanları din değil, bilim kurtaracak.
  • Eğer bu dünya bir gün kıtlık ve sefalet yaşarsa biz insanları din değil, bilim kurtaracak.
  • Elitist olmayan hiçbir toplum ileri gidemez.
  • Her şey değişebilir, her şey tartışmaya açıktır. Ama dinler, marksistler, Stalin, Hitler bunu kabul etmiyor. Bir tek bilim her şeyi tartışmaya açar. Üstelik onda da amaç, tartışmanın sonucunda doğruyu bulmak değil, ona yaklaşmaktır. Bunu da yanlışları eleyerek yapar.
  • (...) Osman'ın o muhteşem mirası uygarlıkla hep iç içeydi, ama onu yüzyıllar boyunca yok saydı. Ona muhtaç olduğunu fark ettiğinde artık iş işten geçmişti; tek dişli zannettiği canavarın marifetli bir pehlivan olduğunu gördüğünde sırtı çoktan yerdeydi. Osman'ın mirasçılarından sarı saçlı bir adam pehlivanın oyunlarını o talihsiz güreş olurken gözlemişti: Osman'ın dev mirası yerde bitkin yatarken o ufak tefek adam doğruldu, iri pehlivanı yeni bir güreşe davet etti ve galip geldi. Pehlivanla el sıkıştılar, sarı saçlı adam pehlivana oyunlarını nereden öğrendiğini sordu. Pehlivan döndü, Osman'ın ülkesindeki yeşil bir sahil ovasını işaret etti. "Bak!" dedi, sarı saçlı adama, "benim bildiklerimi öğretenler bir zamanlar orada yaşıyorlardı. Ben onların kitaplarını okudum. Senin ataların oraları hep fethetmişti. Siz onları okumadınız mı? (...)[16]
  • Sayın Başbakan, bilim karşısında haddinizi biliniz. [17]
  • Sayın Başbakan’ın beğenemediği fiziksel antropoloji bilimi, omurgalı paleontolojisi ile tıp bilimleri arasında bir köprü oluşturan bir bilim dalıdır ve insan evriminin en kıymetli verilerini bulmuş ve bulmaya da devam etmekte olan çalışmaları içerir (Sayın Başbakan Paris’e bir gittiğinde Doğa Tarihi Müzesi’ne ve İnsan Müzesi’ne bir uğrayıversin). [18]
  • Tayyip Bey'in bilimin politikanın tersine palavra kaldırmayacağını öğrenememiş olması Türkiye için bir talihsizliktir. Amerika'yı Müslümanlar keşfetti sözü kesinlikle doğru değildir! İmam hatipli olmakla iftihar eden Tayyip Bey bu okulların ne kadar fena eğitim verdiğini, sık sık en basit lise bilgilerinden bile mahrum olduğu görülen kendi şahsında ispat etmektedir (Faik Sabri Duran'ın Atatürk zamanında ortaokul çocukları için yazdığı Kâşifler Âlemi adlı kitabını bile mi okumamıştır?! İnsanın bu kadar bilgisizliğe el insaf diyesi geliyor). Bu okulları ne kadar arttırırsa, Türkiye'yi o kadar kendi gibi, bir bilim adamının bilimsel ama basit bir teorisini bile anlayamayacak kişilerle doldurur. Buna engel olamazsak, sonumuz Afganistan'dır! [19]
  • Türk halkını “gerçek” ilgilendirmiyor. Bunun sebebi, yüzyıllardır aldığı “inanç” eğitimidir. Görmeden, kontrol etmeden, muhakeme kurmadan inanmayı öğrenmiş bir toplum, gerçeği aramaz. Gerçeği aramayan toplumda da size yukarıda sıraladığım türden rezillikler birbiri ardına gelir ve kimseyi rahatsız etmez. Tabiî bunun sonu felâkettir, muhterem dostum ve hocam Doğan Kuban'ın sık sık işaret ettiği gibi tüm Müslüman dünyasının içinde bulunduğu fecî durumdur.
  • Türkiye halkı kravat takar, lüks otomobillerde dolaşır, bikinili hatunları sosyetik plajları doldurur veya şehirlerini şekilsiz gökdelenlerle doldurup oraları yaşanmaz hale getirir, ama tüm bu halk zenginiyle fakiriyle, şehirlisiyle köylüsüyle zır cahildir. Kendi tarihinden habersizdir. Aslında ne dilini, ne dinini bilir, ne geleneklerini tanır, ne de toplumsal değerlerinin evriminden haberdardır.
Muhteşem Yüzyıl diye televizyonlarda alkışladığı dönemde, devletinde Amerika'dan gelen gümüşün ilk enflâsyonu başlattığını bilmez (çünkü Avrupalı dünyayı keşfederken, muhteşem [!] padişahları hareminde gönül eğlendirmekte, dünyayı öğrenelim diyen Pirî Reis'in kafasını vurdurmaktadır).
O Muhteşem (!) yüzyılda Anadolu'da medrese o kadar ayağa düşmüştür ki, öğrenci haydutluğa başlamıştır (buna softa şekâveti denir). Avrupa'da ilk yenilgimizi Muhteşem (!) Süleyman devrinde aldığı gibi (I. Viyana bozgunu: 1529), Hint Okyanusuna her çıkışımızda mini mini Portekiz'den sopayı yiyip Kızıldeniz'e veya Basra Körfezi'ne tıkılışımız da bu büyük (!) padişah efendimizin devrindedir. Gene onun zamanında dünya keşfedilirken, Hint Okyanusu'na kadırga denen sandallarla açılan ve 1554'te Hindistan'da karaya vuran büyük (!) bir amiralimiz, yürüyerek üç senede Hindistan'dan Edirne'ye gelmiş ve meşhur bir kitap (Mirât-ül Memâlik) yazmıştı. El alemin dünyayı öğrendiği bu dönemde Seydî Ali Reis gazel söyleyip, eğlence partilerini anlatmaktan başka tek bir detaylı coğrafya bilgisi toplamayı gerekli bulmamıştı. Büyük (!) Sultanımız Süleyman'ın Fransa kralı I. François'yı hapisten bir mektupla kurtardığını okurduk mektepte. O François'nın kurduğu Collège de France bugün dünyanın en önemli araştırma kurumlarından biridir. Bizimkinin hangi kurumu ayakta kaldı? Hangi kurumunun insanlığa beş paralık bir faydası oldu? Tek becerdiği kalıcı şey, aklı başında öz oğlu Şehzade Mustafa'yı Hürrem uğruna katlettirip, devleti bir ayyaşa teslim ederek halkının geleceğini karartmak oldu.
Artık yeter! Bu ve benzeri rezillikleri yalanlarla bezeyip yücelten, buna karşılık bize bütün dünyada saygınlık kazandıran, aklımızı kullanıp onurlu insanlar olmamızı sağlayan Atatürk'ü aşağılayan âlim pozlu, ukala tavırlı zır cahilleri her gün halkın karşısına diken televizyon kanallarından ve gazetelerden gına geldi. Yükselen ahlaksızlık grafiğimiz kimin eseridir sanıyorsunuz? Cehalet tüm fenalıkların anasıdır. Biz de o anayı besleyip duruyor, onun tosuncuklarına oylar veriyoruz. Artık yeter! Memleketimde her elimi attığım yerde cehalet çirkefine bulaşmaktan bıktım.
  • Zaman, cehalete karşı topyekün savaşma zamanıdır. Bu cehalet en yakınınızda olsa bile.
  • Bir kere dışkısını yedirmek işkence değil. (Armağan Çağlayan'ın, kendisine 12 Eylül döneminde hapishanelerdeki dışkı yedirme işkencesini tasvip edip etmediği sorusu üzerine)[21]
  • Ya bilim yaparak insan olacağız, ya da bilime sırt çevirerek maymunluğa geri döneceğiz.[22]
  • Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ortalama IQ’su 89. [23]

Show TV'de bir programdaki diyaloğu

Müslüman genç: "Ahenk ve nizam içinde yani (yaratıldı)."
Celal Şengör: "Yok öyle bir şey, ahenk ve nizam yok."
Müslüman genç: "Ayetler var, ayetler." (Delil olarak sunduğu cevap.) [24]

CNN TÜRK'te bir programdaki diyaloğu

Enver Aysever: "O zaman, dünya delirmiş durumda Marx'ın peşine düşerek."
Celal Şengör: "Evet, maalesef, maalesef."[25]

Kaynaklar

Celâl Şengör ile ilgili daha fazla bilgiye Vikipedi'den ulaşabilirsiniz.