Levent Kırca
Görünüm
Levent Kırca | |
---|---|
Doğum tarihi | 28 Eylül 1950 |
Doğum yeri | Samsun |
Ölüm tarihi | 12 Ekim 2015 |
Ölüm yeri | İstanbul |
Vikipedi maddesi Vikiveri öğesi |
Zeki Levent Kırca, Türk komedyen, tiyatro ve sinema oyuncusu.
Sözleri
[değiştir]- Ölümden Korkmuyorum!
- Ne mutlu doğru bir söz için kelle verme cesareti gösterenlere…
- Gözlerimi kapatırken gönlüm rahat olacak duanızı istemiyorum.
- Güzellikler paylaştıkça değerlenir, kötülükler çoğaldıkça kanıksanır.[1]
- Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu ‘söz’le anlatmak mümkün değil…
- Mizahla atılan taş, aslında yaralamaz, öldürür. Mizahı izah etmek zordur.
- Herkes bana dua etsin” gibi lafları sevmiyorum. Yaşanacaksa da yaşarız abi…
- Ülkemizde artık söz gümüş, sükût altın değil; ‘sükût’ korkaklık, ‘söz’ kelle pahasına…
- Mizahı, hiç küçümsememek gerekir. İnanılmaz bir şekilde görevini yapar, taşı gediğine atar.
- İnsan olarak birbirimizi sahiplenmek, birleşebilmek için uzaylıların dünyayı istila etmesi mi gerekir?
- Hayatta dik durmayı başarmış, hükümetlere kafa tutmuş devrimci bir adam olarak, yine dik duracağım.
- Mizah; haziran olaylarında görevini yapmıştır. Baş yarmıştır ama kansız ve diktatörleri komik duruma düşürmüştür.
- Babam çok küçükken bana "Ne Olursa Olsun Şerefinle Yaşa Oğlum" Derdi...! İşte O Gün Bu Gündür "Atatürkçüyüm"...
- Mizahın yasaklanmasının sebebi de görevini yapıyor olmasıdır. Zaten mizahın tarifi; "Zayıfın, güçlüye karşı silahıdır."
- Bugün ben ölüyorsam, şunu bilerek ölüyorum: Cumhuriyetime sahip çıktım, hep Atatürkçüydüm, hep de öyle kaldım.
- 65 yaşındayım, ölsem gözüm açık gitmez. Gençler yaşasın, onlara bir şey olmasın. Benim hayatla olan maçım ortada.
- ‘Söz’ vardır, zengin eder sizi, ‘söz’ vardır hapis yatarsınız… Önemli olan; doğru ‘söz’ü söyleyecek kadar adam olmanız…
- Ölümden korkmadığımı, ölüme karşı dik durduğumu belirtmek isterim. Ölüm de ... Korkmuyorum ama ölmeyeceğim de demiyorum.
- Bir zamanlar sözün senet olduğu ülkemizde, bugün sözler yerlerde sürünüyor. Kimsenin sözüne güvenilemiyor. Dahası, ortalık döneklerle dolu…
- Ben hayatın hakkını vererek yaşadım. Gözlerimi kapatırken gönlüm rahat olacak. Bu rahatlığı olmayanlar düşünsün. Ben ölümden korkmuyorum.
- Mizah bir silahtır. Dikkatlice kullanmak gerekir. "Gezi Parkı Haziran Olayları"nda, gençlerin elindeki tek silah mizahtı. Ve bunu çok iyi kullandılar.
- 1974’te TRT ile girdim hayatınıza. O günden bu yana bayağı bir zamanınızı aldım. 41 yıl... Teşekkür ederim size, anılarınızda bana yer açtığınız için.
- Asıl ölümden korkanlar çalıp çırpanlar, halkı kandıranlar, Cumhuriyet’e zarar verenlerdir. Türkiye Cumhuriyeti’nde hayatını sanatına adamış bir oyuncu olarak görevimi yaptım, alnım ak, gönlüm rahat. Şu an ölsem gam yemem. Ölmeye hazır olmak da önemlidir. Alkışlar aldım, kalpler kazandım.
- “BEN ÖLÜME DE EĞİLMEM" İnsan tırsmıyor mu? Hayır. Tuhaf bir şekilde bu sefer kabullendim. İlk kanserimde afallamıştım. İnsan olgunlaşıyor, dik durmayı öğreniyor. Gerekirse de ölürüm, onu da saygıyla karşılarım. Ölümden korkmuyorum yani. Bunu da söylemiş olayım. Ben ölüme de eğilmem. Ölmesini de bilirim. Bu önemli bak, adam gibi ölmeyi de bilmek lazım. Bunlar adam olmanın gerekleri.
- Şan, şöhret ve para benim de başımı döndürdü. Kendime LK (Levent Kırca) plakalı cipler aldım. Üç kere bindim, sattım. Şımarıklık yaptım. Her şeyi alabiliyordum, bu güç beni yanılttı ve yozlaşma getirdi. Özür dilerim.
- Bir skecimin konusu şöyleydi: Ortada bir Atatürk resmi geziyor. Kimse resmi alıp duvara asmaya cesaret edemiyor. Elden ele geziyor resim. En sonunda sıradan bir vatandaşın eline geçiyor, vatandaş da diyor ki, "Hanım al resmi de bizim evin salonunda duvara asarız. O her zaman bizim başımızın tacıdır." Böyle bir skeç yaptım diye "Aman ne cesur adam" deniyorsa benim için, "Yahu bu memleket nereye gidiyor" diye düşünmek lazım...
- Hülya Avşar Show, 2010
- Dik durun, adil olun, sabırlı olun, enerjinizin sirayet etmesine müsaade edin. Daha iyi bir dünyada görüşmek ümidiyle. Atatürk'le kalın, Cumhuriyet'le kalın, hoşça kalın![1]
- Ölümünden iki gün önce, kendisine Yaşam Boyu Onur Ödülü verilen Bodrum Türk Filmleri Haftası'na gönderdiği mektubun son satırları.