İçeriğe atla

Ali Şeriati

Vikisöz, özgür söz dizini
Ali Şeriati
İranlı sosyolog, aktivist, düşünür ve yazar.
Doğum tarihi 1933
Doğum yeri Mazinan, Sabzevar, İran
Ölüm tarihi 19 Haziran 1977
Ölüm yeri İngiltere
Vikipedi maddesi
Vikiveri öğesi
  • Eğer din ölümden önce bir işe yaramazsa, ölümden sonra hiçbir işe yaramayacaktır.
  • Ebedi dostlarım, kitap ve kalem...
  • Ne temiz ve değerli bir arkadaş! İnsanla kitabın arkadaşlığı...
  • Yalnızlık, kitap ve kalem. benim bu üç ruh, üç hayat ve üç dünyamı hiçbir zaman hiç kimse benden alamayacak..
  • Eğer İslam peygamberinin bir heykelini yapmak isteseler, bir elinde kitap bir elinde de kılıç olmalıdır.
  • Ben herkesi rahatlatmak için gelmedim, ben rahatları rahatsız etmek için geldim![1]
  • Okuyun, diyor okuyun. Çünkü mürekkebin akmadığı yerde kan akıyor..
  • Anne, baba! Senin namazın sürekli tekrarlanan bir tür sportif hareketlere benziyor. Hiçbir ahlaki etkisi, ameli düzeltme ve sağlıklı bir neticesi olmayan bir şey! Sabah, öğlen, akşam hep aynı şeyi yapıyorsun, ancak ne yaptığın hareketlerin ve okuduğun şeylerin anlamını biliyorsun ne de namazın esas felsefesinden, hikmet ve hedefinden haberin var. Sen diyorsun ki namaz kılmak Allah'la konuşmaktır“ . Düşün şimdi, bir kimse muhatabıyla konuşuyor ancak kendisi ne konuştuğunu anlamıyor. Bu nasıl bir şey?
  • Adalet, sadece sözle gerçekleşmez..
  • Sakın bu dünyada uzun kalma! Yaşlılık ve yokluk musibettir..!
  • Bir güce tapmak, Durkheim'in ifadesiyle bir kutsala inanmak ya da Kur'an'ın deyimiyle gayba inanmak, insanoğlunun içinde var olan fıtri bir ihtiyaçtır.
  • Bir inanç geometrik şekil kazandığında, kendisinin en iyi anlatımını ya da anlatım dilini bulmuş olur.Bir geometrik şekil içerisinde anlatılıp betimlenebilen her inanç, mantıklı ve doğru olduğunu kanıtlamış olur.Çünkü dünyadaki en kesin bilimsel kavramlar, matematiksel kavramlardır.Felsefi ya da dini inançlarımızı geometri ya da matematik diliyle anlatabilirsek,hem kendi inancımızı anlatmada en iyi dili bulmuş, hem de inancımızın akli, bilimsel ve mantıklı olduğuna ilişkin en iyi dayanağı elde etmiş oluruz.Tartışmayı, cedelleşmeyi, asılsız kanıtlar ileri sürmeyi, zihin yormayı, benzetmelere girişmeyi -ki bunlar kanıtlama ve mantık bakımından güçsüzlüğün dilidir- gerektiren felsefe ve dinlerin tersine bunların yerine bu düşünsel, felsefi ya da dini, hatta edebi ve sanatsal öğreti için anlatım dili olarak matematikten yararlanılabilirse, o zaman bir öğreti hem anlatım bakımından başarılı, hem mantıksal kanıtlama ve mantıklı olma açısından başarılı olacaktır.Böylelikle o öğreti, bilimsel temellerinin bulunduğunu gösterir.Ayrıca; Bir öğretinin anlatıldığı geometrik şekil, kendisinin doğal bir şekil olup olmadığını, normal ya da anormal bir şey olduğunu, uyumlu ve sağlıklı ya da birbirine girmiş uyumsuz bir yapıda olduğunu gösterir. Bir öğretinin bu geometrik yapısından, o öğretinin doğallık ve sağlık ölçüsü belirlenebilir.
  • Bir hakikati yok etmek istiyorsan; ona iyi saldırma, onu kötü savun.
  • Gelin dostlarım, Avrupa'yı terk edelim; bu iğrenç, maymunca Avrupa taklitçiliğine son verelim.[2]
  • Noel gecesi düzenlemek ve geceleri sabahlara dek tepinmekle Avrupalı ( "Medenî?" ) olunamaz.
  • Bugünün medenisi geliyor, öldürüyor ve "Ben barış yapmaya geldim." diyor..!
  • Hıristiyan ve Yahudiler bir oldular, Müslümanlarsa yüz parça...
  • Kimdir senin İsmail’in? Kendin bileceksin. Sevdiklerin olabilir, işin, rütben, mevkiin vs. olabilir. Eğer Allah’a yakın olmak istiyorsan, kendi İsmail’ini bulacak, onun yerine kurban keseceksin. Yoksa yalnızca adet olsun diye koyun kurban etmek, kasaplıktır.
  • Ben esrar ve eroin miyim ki herkesi rahatlatayım? Ben yazılı cevapları olanlardan değilim. Eğer birisi gerçekten bir hizmet yapmak istiyorsa, rahat insanları rahatsız etmeli, suskunları konuşur, uysalları hareketli hale getirmeli, donuk insanlar arasında mücadele çıkarmalıdır.
  • Bu dünyası olmayan dinin, öteki dünyası da yoktur.
  • İnsan olmak bir niteliktir. Bu yüzden azalıp çoğalabilir... Kim daha fazla insansa, daha fazla dertlidir.
  • Kendi adına değil, Allah adına! Siyaset adına değil, hakikat adına!
  • Ey Muhammed getirdiğin dini öylesine bozdular ki, artık sen bile tanımakta zorlanırsın!
  • Çağdaş dünyamızda artık toprağa, kana, devlete, ırka, bayrağa ve şahıslara tapılıyor.
  • Yalnızlık, asrın en büyük trajedisidir.
  • Eleştirinin olmadığı yerde, putçuluk başlar.
  • Düşmanlık ile tarafsızlık dışında üçüncü bir yol var. o da fikri sorumluluktur. Bu, muhtaç olduğumuz bir şeydir.
  • Tüketicilik, insanın sürekli olarak kendi ömründen harcadığı taksitli bir hayat. Geçmişteki tüketimi karşılamak için daima geleceği satmak. Mademki satın alma gücüm yok, mademki zorunlu olarak bazı şeylere muhtaç kılındım ve mademki param yoktur, öyleyse ömrümün kalan yıllarını satayım. İşte modern kölelik ve işte kölelerin özgürlüğü.
  • Müslüman olamıyorsanız, Marksist olunuz.
  • Zenci Bilal'in kalbinin fethi; Endülüs kıyılarının fethiyle yanyana düşünülemeyecek kadar büyüktür.
  • Bir yerde yangın varken biri seni ibadet etmeye çağırıyorsa, bil ki bu bir hainin davetidir.
  • Aşk ferman ettiğinde, imkansız teslimiyet başını öne eğer.
  • Her yerde olan fakirlik açlık ya da açıklık değildir. Fakirlik para ve altına sahip olamama da değildir. Fakirlik, sahafta satılmamış bir kitabın üzerindeki tozdur. Fakirlik, kâğıt imha makinesında, gazete parçalayan bir bıçaktır. Fakirlik, arabanın camından dışarıya atılmış muz kabuğudur.
  • Fakirlik yemeksiz geçirilen bir gece değildir, fakirlik “düşünmeden” geçirilen bir gecedir.
  • Düşünme, itaat et diyenlere değil; düşün, sor, sorgula diyenlere kulak ver.
  • Camide olup ayakkabılarımı düşünmektense, yolda yürüyüp Allah'ı düşünmeyi tercih ederim.
  • Şimdiki köleler taksitle yaşayıp borçlu ölüyor.
  • Sonradan ilahi adalet diye adaleti göklere çıkardılar ki, yeryüzünde ondan söz edilmesin..
  • Müslümanın tevhidi, filozof'un tevhidi, sufi'nin tevhidi ve kelamcının tevhidi yoktur. İbrahim'in tevhidi vardır ve bir de onu gerçekleştirmeyenlerin yolu.
  • Bir Müslüman görürüz; sesini çıkarmaz, olup biteni dinlemez, hiçbir şey umurunda değildir; ama kendi düzeni ve tezgahı en küçük bir darbeye uğrasa feryadı arşa yükselir. Her gün yaşanmakta olan facialar onda, bir gazete haberi kadar bile merak uyandırmaz. ‘Allahım kereminle bizi…’ diye dua etmesinin ne etkisi olur? Bizi ne demektir?
  • Tribünden gelen sesler süren savaşlardaki mazlumun sesini kısıyorsa, futbol afyondur!
  • Benim inandığım din, fakirliği teşvik eden din değil, fakirliği küfre götürme ihtimali olan bir durum olarak kabul eden bir dindir. Hz. Peygamber, Hz. Ali’nin en büyük öğrencisi Ebuzer şöyle demektedir: “evin bir kapısında fakirlik girdi mi, diğer kapısında çıkan din olur!“
  • Ahirette daha iyi bir lokma geçmesi için bu dünyada elindeki lokmayı at!
  • O kadar çok hadis rivayet ederler ki, Peygamber'in bunu söyleyebilmesi için gece gündüz durmadan bin yıl konuşması gerekir.
  • Önce dini âdetleştirdiler, ardından âdetlere din diye sarıldılar.
  • Ey özgürlük! Kutlu özgürlük! Seni tahta oturtmak istiyorum. Ey Özgürlük! Seni çok seviyorum.
  • Senin dinin, sadece seni kurtaran bir dindir. Ben ise insanlığı kurtaracak ve uğrunda feda olacağım dinin peşindeyim.
  • Tarih boyunca her zaman din ile din çarpışmıştır, yoksa hiçbir zaman bugün anladığımız anlamıyla din ile dinsizlik savaşı görülmemiştir.
  • Eğer bir din yetimi korumuyor, kimsesize sahip çıkmıyor, ezilenlerin sesi ve soluğu olmuyorsa yalandır ve afyondur. Bunlar olmadan kılınan namaz, tutulan oruç, gidilen hac, kesilen kurban, ihya edilen kandil geceleri, ziyaret edilen türbeler vesaire Ebu Cehil ‘in hacılara su verip de yetimi ve yoksulu görmemesi gibi yalandır, afyondur.
  • Fatıma Hatice'nin kızıdır, Fatıma Muhammed'in kızıdır. Fatıma Ali'nin eşidir, Hasan ve Hüseyin'in annesidir. Hayır! Bütün bunlar doğrudur ve bunların hiçbiri Fatıma değildir. Fatıma Fatımadır..!
  • Her toplumda, her dönemde ve her kesimde mevcut bulunan yönetim biçimi mevcut bulunan dine karşı duruşu şöyle olmuştur: İnsanoğlunun fıtratında var olan halkın dini inançlarını ve duygularını istismar ederek mevcut durumu meşrulaştırmak ve kitabına uydurmak.
  • Dünyada en değerli ve en kutsal şeyler, hatta iman ve aşk dahil her şey, "gösteriş" fecaatiyle karşı karşıyadır.
  • Bence adalet arayan, özgürlükçü ve mazlum halk kitlelerinin kurtuluşunun peşinde olan düşünürlerin, on dokuzuncu yüzyılda materyalizme ve din karşıtı mücadeleye sürüklenmelerinin sebebi, bilimsel araştırmalar da değildi. (çünkü modern bilim araştırmacıları, materyalizme inanmamaktadırlar.) Tersine Kilise ve egemen sınıfın siyasal ve ekonomik yönlerinden birini oluşturan din yetkililerinin halk karşıtı yönlendirme ve uyuşturma rolü; halkı sömürme, istismar etme, ezme, durgunlaştırma ve parçalamayı koruma ve yönlendirme için egemen sınıfın mümessiliydi. Her halükarda materyalizm, özel felsefi bir okulun teorik bir inancıdır. Hâlbuki sosyalizm, bir insani ideal, bir hayati zarurettir.
  • Sadece devletin konuşma hakkına sahip olduğu bir memlekette, hiçbir söze inanmayın.
  • Kadın insani bir ülküye kavuştuğunda ve bedeni dışında daha kutsal, daha değerli ve daha yüce manevi ve insani ülkü, bilinç, sorumluluk, ilim ve değerlere sahip olunca; bunlar onun var olduğunu ispat ederler. dolayısıyla artık onu tesettüre zorlamaya, onu baskı altında tutmaya, ona küfretmeye, her zaman cehennem, cennet, melek, azap vs. ile kokutmana gerek kalmaz. aksine onun kendisi, artık tabii bir şekilde (onun fıtri ve psikolojik tepkisi budur) böyle bir şeyi şanına yakıştırmaz. zira bedenden daha üstün olan fikir güzelliği kazanmıştır. düşünce güzelliğine sahip olan bir kimse, daha bedenin güzelliğini açığa çıkarır mı?
  • Eğer kadın; "aciz" , "zavallı" , "zayıf" ve "aklı noksan" olmuşsa bu, erkeğin günahıdır.
  • Keşke hepten cahilin teki olsaydım da kurtulsaydım kendimden..
  • İslam, toplum, tarih ve bireyin kaderinin kaynağı, ana sebebi ve doğrudan sorumlusu olarak Nietszche'nin deyimiyle seçkinleri değil, Eflatun'un deyimiyle Aristokratları, Carlyle ve Emerson'un deyimiyle büyük şahsiyetleri ve faşistleri değil, Alexis Carrel'in deyişiyle ne temiz kanlıları, ne ruhanileri, ne entelektüelleri, ne âlimleri, doğrudan halkın kendisini kabul eder.
  • Eğer sakalı dinî bir sembol olarak görecek olursak, o zaman tüm Amerikan hippileri bir numaralı muttakiler olurlardı!
  • "Tek hurmayla beslenen peygamber" ve "yamalı cübbe giyen Ömer" hikayeleriyle halkı kandırıp, kendileri için saray ve villalar inşa ettiler.
  • Eğer sosyalizmin inşa ettiği, sınıfsal tabakalaşmanın olmadığı bir toplumda, kapitalizmin sınıfsal yapısı yıkılıp bunun yerine dünyanın çirkefliğini ve burjuva ahlakını işçi sınıfına ve köylülere de yayarak, burjuva sınıfı yerine bir anti burjuva toplumu keyfine ve şehvetine düşkün bir toplum- inşa edilecekse; o zaman mevcut sınıfsal sisteme uyulsun, daha iyi.
  • Zulmeden dindardan daha kötüsü, zalim "bizdendir" diye susan dindardır.
  • Gelenek adına dayatılan, eskilerden tevarüs eden kültürün İslam ile bir ilgisi yoktur, bunlar ataerkil toplum yapısının kalıntılarıdır. Hatta kölelik döneminden kalma geleneklerdir. Bugün Batı'dan gelenler de ne bilimdir ne insaniyettir ne özgürlüktür ne de kadına saygı temeli üzerine kurulmuştur. Aksine bunlar, burjuvazinin uyuşturucu ve yozlaştırıcı aşağılık güçlerinin rezil hileleridir.
  • Ey Rabbim! Alimlerimize sorumluluk; müminlerimize aydınlık, aydınlarımıza iman, tutucularımıza anlayış, anlamışlarımıza tutuculuk, uyumuşlarımıza uyanıklık, uyanıklarımıza irade, dindarlarımıza din, şairlerimize şuur, araştırmacılarımıza hedef, umutsuzlarımıza umut, zayıflarımıza güç, oturmuşlarımıza kıyam, donup kalmışlarımıza hareket, ölülerimize hayat, körlerimize görüş, suskunlarımıza feryat, küfürbazlarımıza edep, halkımıza özbilinç ve izzet bağışla. Allahım! Bana yenilgide çabalama; umutsuzlukta sabretme, yoldaşsız yürüme, silahsız savaşma, ödülsüz çalışma, dünyasız din, isimsiz yücelik, ekmeksiz hizmet, riyasız iman, gösterişsiz iyilik, hevessiz aşk ve, halkın kalabalığı arasında yalnızlık nasip et!
  • Sevenlerden söz etsem olmuyor; düşünenlerden söz etsem de olmuyor, yazdıkça yazsam da olmuyor, hiç yazmasam da olmuyor, söylesem de olmuyor, sessiz kalsam da olmuyor, bunu açıklasam da olmuyor, açıklamasam da olmuyor, suskun dursam da olmuyor, olmuyor, olmuyor!
  • Dinin; dinsizliğin, sporun, sanatın, eğitimin, bilimin, okuryazarlığın, hayrın, şerrin herşeyin istismar aracı olarak kullanıldığını görüyoruz. Çünkü bunlar; zihni bu acil haklardan yana iğfal etmek, kimi isterlerse istismar etmek için, herkesin tipine göre bir istismar aracı seçmektedirler. Her kimin neye karşı ilgisi varsa, o kişiyi hemen o işin peşine gönderirler! Bir takım insanlar duayla oyalanırlar, kimileri sporla avunurlar!
  • Büyük paralar harcayıp ihtişamlı camii yaparlar, sonra da içinde oturup fakirlere dua ederler.
  • Dün komşumuz açlıktan öldü, bugün cenazesinde kurban kestiler..
  • Hz. Peygamber sadece iki eli öpmüştür: Biri kadının eli, diğeri işçinin eli. İşte çalışmanın İslam'daki kutsallığı! Oysa hem kadın, hem de işçi bütün düzen, uygarlık ve kültürde zillet, hakaret ve yoksulluğun alabildiğine üzerlerinde odaklaştığı insan simalarıdır. Bunların elini öpmek.. İşte her yerde horlanan bu insanların elini öpüyor Peygamber!
  • Kadın, din adına, gelenek adına ve Fatıma'ya benzemek adına perdenin arkasına itilerek hayattan soyutlanmıştır. Bu bahanelerin hepsine de kılıf uydurulmuştur. İffet adına, namus adına ve Kadın çocuklarının eğitiminden sorumludur. bahanelerine sığınılarak yapılmıştır bütün bunlar. Anlamakta güçlük çekiyorum doğrusu. Geri kalmış, yeteneksiz, bir tahtası eksik olan; okuma, eğitim, öğretim, tefekkür, kültür, medeniyet ve toplumsal terbiyeden yoksun olan bir kişi; nasıl olur da yarının nesillerini eğitmeye layık olabilir?
  • Modern felsefe ve sanattaki boşunalık ve absürtlük, absürt tiyatro, absürt felsefe ve dünya görüşü" absürt bir hayatın boş ve anlamsız insanından" kaynaklanmaktadır. Çünkü sosyal hayatın içinde, yaşamak adına hiçbir uğraşısı, yükümlülüğü, işi, emeği, sıkıntısı ve sorumluluğu olmayan insanın hayatı da boş ve tekdüzedir.
  • İnsan, hayatı boyunca kazandıkları ölçüsünde değil, aksine kendisinde hissettiği ihtiyaçlar ölçüsünde insandır. Her insanın yücelik ve olgunluk seviyesini, duyduğu ihtiyaçların yücelik ve olgunluk derecesiyle, kendinde duyduğu eksikliklerle tamı tamına ölçmek mümkündür.
  • Sabahları dua edip akşama kadar bir vahşi gibi yaşayanlar, duanın etkilerini kendilerinde hiçbir zaman bulamazlar.
  • İnsan, hayatı boyunca kazandıkları ölçüsünde değil, aksine kendisinde hissettiği ihtiyaçlar ölçüsünde insandır. Her insanın yücelik ve olgunluk seviyesini, duyduğu ihtiyaçların yücelik ve olgunluk derecesiyle, kendinde duyduğu eksikliklerle tamı tamına ölçmek mümkündür.
  • Allah’ım! Bana ölüm anında, yaşamak için geçip giden anın ürünsüzlüğüne hayıflanmayacağım bir hayat ve boşunalığının yasını tutmayacağım bir ölüm ihsan et. Bırak, izin ver onu ben, kendim seçeyim; ama sen nasıl razı olacaksan öyle.
  • İslam’da dua, çalışmanın ve sorumluluğun yanında değil, aksine sorumluluğunun yerinde getirilmesinden sonra, sıkıntı çekme, çabalama, cihat etme ve sabır göstermenin devamında yer alır.
  • Dindar bir toplumu ancak din adına, din alimleri kandırabilirdi ve öyle de oldu..!
  • Genellikle düşünmek, çabalamak, cihat etmek, mücadeleye katlanmak, zorluklara ve güçlüklere göğüs germek, bireysel ve toplumsal hayatın sorumluluğunu üstlenmek yerine dua edilebileceğini zannetmekteyiz. Bundan dolayı kelimenin yaygın anlamıyla dua, dua eden bireyin çalışarak, çaba göstererek, eziyet ve sıkıntı çekerek elde etmesi gereken şeyleri tembelliği ve acizliği yüzünden Tanrı'dan dilemesi haline gelmiştir.
  • Hiçbir diktatörün elinde tutsak olmak istemiyorsan sadece bir şey yap: Oku, oku ve daha çok oku!
  • Yaşamak zalimlik, zulme boyun eğmek, bencillik, aristokratlık, yığıcılık, zorbalık ve lüks düşkünlüğüdür. Toplumsal ve insani ilişki ise vurmak ve yemek, emmek ve emilmektir. İnsanlık felsefesi de olabildiğince lezzet, olabildiğince servet, olabildiğince şehvet ve olabildiğince güçlenmektir. Her şey döner dolaşır, kendine tapınmaya geri gelir; her şeyin ve herkesin ego için, aşağılık kaba ve haris ego için kurban edilmesine çıkar bütün yollar.
  • Şehitlik diye sorgusuz cennete gidilecek bir makam gerçekten olsaydı, zenginler o makamı fakirlere bırakmazdı.
  • Yarının düşünceleri, yarının edebiyatı ve yarınımızın aydınlarının görüşleri artık dinden uzak durmayacaktır. Din kabristandan şehre gelmiştir. Temiz türbelerin çevresinden ayrılıp hayatın içine, çarşının dibinden çıkıp üniversitenin kalbine girmiştir. Din, bir yararı bulunmayan alışılmış şiirler, sloganlar, dualar, senalar, figanlar ve tekrarın tekrarı belirsiz zikirler dizgesi olmaktan kurtulup, coşkun, harekete geçirici, yapıcı ve bilinçlendirici bir iman olmuştur.
  • İyi arkadaş yalnızlıktan, yalnızlık kötü arkadaştan iyidir.
  • Yanlış yolda gitmiş olan biri, doğru yol yürürse, doğru yolu doğru yolda yanlış yürüyenden daha tez bulabilir.
  • Vurdumduymazlık, hurafeler, cehalet, meskenet, zillet, şirk, zihinlerin kokuşması, şuur felci, ruh hastalıkları, kişilere tapma, zulmün ve fitnenin yaygınlığı canına tak mı dedi; bunlardan kurtulmak mı istiyorsun? Öyleyse, durma git ve Muhammed’in, Ali’nin ve Fatıma’nın kapısını çal; onlar sana kurtuluş yolunu göstereceklerdir.
  • "Din" , "para" tarafından beslendiği müddetçe; din, paranın hizmetinde olacaktır.
  • Sen yağan karın romantik oluşundan, ben sokaktaki çocuğun üşüyen ayaklarından bahsederim. İkimiz de şair oluruz..
  • Ütopya, herkesin zihninde beslediği, gönlünde arzuladığı, insan toplumunun o şekilde biçimlenmesinin telaşında olduğu ideal bir toplumdur. Bütün felsefeler, dinler ve insanlar, zihinlerinde mutlaka bir ütopya taşırlar. Cennet, bir dinin zihninde Medine-i fazıladır. Eflatun'un ütopyası, çağının aristokrat ve düşünür Yunanları için Medine-i fazıladır.
  • Unutmamalı ki; insan kalabalıkta esir olur, yalnızlıkta özgürlüğü bulur.
  • Toplumu tanımalısın. Dinini kavramış olmalısın, inançlarını bilmiş, tanımış olmalısın; ondan sonra mücadeleni başlatmalısın. Fakat şimdi sen öyle şeylere dayanıyorsun ki, o, kendi dininde onun zıddını görüyor ve senin perişan, duygularının karışık olduğunu anlıyor.
  • Toplum değişiyor, insanlar değişiyor, dünya değişiyor. Kalıplaşmış düşünceler değişmiyor.
  • Kendini bilen, Rabbini bilir.
  • Toplum, adalet esasına dayanmıyorsa, hasta, sapmış ve geçici bir toplumdur. Yok, olmaya mahkûmdur.
  • Tasavvufa bir bakınız! Allah'a âşıkane tapınmada özgür bir coşkuydu önceleri. Tek renklilik, riyasızlık, her türlü düzene, geleneğe, bağa, görünüşü ön plana çıkarmaya ve taassuba karşı bir başkaldırıydı. Sonra, bu aynı şeyler, yönetsel bir örgüt, yasal, resmi bir yapı olur. Sonra kurumlaşır ve tekke olur. Üniforma, özel bir nişan, belirlenmiş duruş ve tavırlar, şeyh, mürit, kutup, halife, başkan, genel müdür, binlerce ıvır zıvır! Yani hiç! Karmaşık, ruhsuz, hararetsiz ve hareketsiz büyük bir gövde!
  • Şuursuz insan; sorumluluk duymaz, mesuttur. Ama şuuru üst düzeye çıktığı ölçüde çocuğuna, ailesine, şehrine, memleketine, bir bölgeye, üçüncü dünyaya sömürüye uğramış dünyaya karşı; insan cinsine karşı sorumluluk hissi duyar.
  • Bir toplumda ne kadar çok kutsallık varsa; bilin ki arkasında o kadar çok zulüm vardır. İnsanı ve insanlığı kutsal saymayan toplumlar, daima zulümle boğulurlar.
  • Tabiatın bu büyük mesnevisinde yarım kalmış bir “mısra” yız. Var oluşumuz, bir “beyit” olmayı beklemektedir.
  • Haram lokma yerken besmele çekenlerden tiksindim...!
  • Tarih boyunca din, dinsizliğe karşı değil; bilakis dine karşı savaşmıştır.
  • En şaşalı otellerde kalarak, en pahalı turlarla yolculuk yaparak ve bir milyon Müslüman arasında hepsinden daha seçkin ve daha ayrıcalıklı olarak mutlu bir hac ibadeti ifa eden kişi, inançta İbrahim, davranışta Nemrut gibidir.
  • Kim daha fazla insan ise, daha fazla dertli olur.
  • Canlı toplum; tüm akılların düşündüğü, fikir ürettiği toplumdur.
  • Zulme rıza gösteren, zalimin ortağıdır!
  • Zulüm; takva elbisesine büründüğü vakit, tarihteki en büyük facia meydana gelir..!
  • İşe yaramaz mollalar, kitap yüklü eşek gibidirler.
  • Açlığın haykırdığı bir yerde ruhani sofradan söz etmek, sadece maddi hayata değil, ruhani maneviyatçılığa da ihanettir.
  • Herkesin hakiki vatanı doğduğu yer değildir, kültürüdür.
  • Bugün biz inanıp inanmamaya değil, tanımaya, bilmeye muhtacız.
  • Tevhid dininin gereği, Allah dışındaki her güce "hayır" demektir.
  • Ey ebedî sığınak! Sığınılacak hiçbir yer kalmasa da sığınak olarak, sen yetersin..
  • Hayatında bir "niçin" i olan kimse bütün "nasıllarla iyi geçinebilir" .
  • Hayatın sırrını mı arıyorsun? Onu ancak didinip, çabalamakla bulursun. Irmağın suyunu denizde aramak ayıptır.
  • Tercüme edilmiş bir düşünceyle aydın olunmaz. Bu olsa olsa tercüme aydını olur!
  • Yalanın maslahat adını aldığı; riyanın akıl, korkunun zekilik kabul edildiği, en kutsal inançlar ve en yüce ahlaki değerlerin laftan ibaret kaldığı, gösteriş için kullanıldığı, çıkarlar öyle gerektirdiğinde referans alındığı veya makam sahibinin başarısı ve yükselmesi için ya da amirine övgü ve dalkavukluk sırasında kullanıldığı bir toplumda hiç kimse hiç kimsedeki hakikat ve doğruya inanmaz!
  • Hastalığın senin içindedir ama bilmiyorsun! Şifan da senin içindedir ama görmüyorsun!
  • Bilgili insan, asla ölmez! Bedeni toprağın altında çürümüş bile olsa, bilgin hayattadır. Hayatta olup; yiyip-içip, yürüyebilen insanlar var ki bunlar asıl ölülerdir.
  • "Çağdaş insan" için temel sorun, insanın kendisidir.
  • Aslında peygamberler insanların araştırıcı olmalarını sağlamak için gelmişlerdir. Ama insanlar, tam tersine eşekliklerinden suskun suskun, sakin sakin otladılar.
  • Ramazan bitince (iftardan sonra) düşüncen, ahlakın, özelliklerin ve yolun hiç değişmedi. Üstelik Ramazan ayında dahi aç kalmak dışında işinde, eylemlerinde hiç değişiklik olmadı. Senin orucun, yemek vakitlerini değiştirmekten ibarettir.
  • Sahte "din" le, uyuşuklukla, statükoculukla; gerçek din, canlılık ve devrimcilik arasındaki mücadele insanlık tarihi boyunca sürmüştür ve sonuna kadar da sürecektir. Kabil'in silahı "din" di, Habil'in silahı da "din" di. Bu yüzden dinin dine karşı yürüttüğü mücadele de insanlık tarihinin demirbaşlarındandır. Bir tarafta Allah'a ortak koşan, toplumda şirke ve sınıf ayrımına gerekçe hazırlayan "şirk dini" , öbür tarafta da Allah'ın birliğini, bütün sınıfların ve ırkların eşitliğini savunan "tevhid dini" . Kabil ölüp de "Habil düzeni" yeniden kurulana kadar bu devam edecektir.
  • "İnsanlar" paranın peşinden o kadar hızlı koşuyor ki, "ahlakın" arkadan yetişmesi mümkün değil..
  • Bilgisizliğin hakim olduğu bir çağda ‘’bilmek’’ suç sayılıyordu.
  • Beşerin tarihini okuduğunuzda görürsünüz ki ‘’Beşer Budalalıkları Tarihi‘’ , ‘’Beşer Bilinci Tarihinden‘’ daha zengin ve daha ilgi çekicidir. Her zaman böyle olmuştur, bugün de böyledir.
  • Ey sözde aydın kardeşim! Kur'an'ı avamın bildiği gibi bilmemeli, onların anladığı gibi anlamamalı. Onu bir kitap gibi açmalı, okumalı, düşünmeli ve tarihteki etkisini araştırmalı. İşte o zaman bu kitabın düşünce, özgürlük, adalet, güç ve kudret kitabı olduğu anlaşılacaktır.
  • Şuursuzluk, şerefsizlik kadar suçtur!
  • Kişiliksiz, soysuz, uşak ruhlu ve mayasız bir birey; daima ruhsal eksikliğini yakınlaşma, dalkavukluk ve taklitle doldurur.

Kaynakça

[değiştir]
  1. Kendini Devrimci Yetiştirmek, s:66 Fecr Yay.
  2. Cambridge Resimli Islam Ülkeleri Tarihi