Vizontele
Briket
[değiştir](Sinemacı Latif, evlerin damlarından film izlenmesini engellemek için iki metre kadar yükselttiği duvarın birileri tarafından kırılarak eski haline getirildiğini görür, şoke olur)
Latif: Ula?! Ulaaaaaannn!!! Ulan kim yaptı lan bunu?! (Başkan'ın evine doğru bakarak) Kim yaptı lan bunu?! Kiiimmmm!!!
Veli: Baba! Duvarı yıkmışlar, bi' de priketleri kırmışlar, duvarı yıktınız bari priketleri kırmayın, şimdi priketleri kırmamış olsalar insan aynı priketle duvarı yeniden yapar ama şimdi gel gör ki...
(Babası Veli'ye bir tokat atar)
Veli: Hayır baba ben priketler açısından söylemiştim..
Akü
[değiştir](Veli sinemaya yeni gelen filmin tanıtımını yapmak için arabaya biner ama bir türlü çalıştıramaz. Kaputu açıp baktığında akünün yerinde olmadığını görerek şoke olur)
Veli: Baba! Akü yok!
Latif: Şarjı mi bitmiş la ? E tabii! Farları açık bırakırsan öyle, olur böyle!
Veli: Baba akü komple yok çalmışlar.
Latif: (Elindeki çay bardağını fırlatır) Vıyyy!
Veli: Hee! Kaputu açmışlar, bi' de aküyü çalmışlar, kaputu açtınız bari aküyü çalmayın, aküyü çalmamış olsalar...
(Latif Veli'ye ters ters bakar, Veli susar)
Hiç yapılır mı hiç?
[değiştir]Deli Emin: Ne yapıyorsun la tezgahtar Yaşar?
Yaşar: Hiiç.
Deli Emin: Hiç? Hiçbir iş değildir ki? Ne yapıyorsun, hiç... Hiç yapılır mı hiç? İhi! Bana bak sen vezirle filin hikâyesini biliyor musun?
Yaşar: Evet?
Deli Emin: Vezirle kaplumbağa?
Yaşar: Evet?
Deli Emin: Yalnız vezir?
(Yaşar boş boş bakar)
Deli Emin: Heee onu bilemezsin çünkü onu ben de yeni uydur... Eee.. Yeni öğrendim, gel bak sana anlatayım...
(Deli Emin göz koyduğu takım elbiseye çaktırmadan bir bakış atarken içeri girerler)
İnsan memleketini niye sever?
[değiştir]Belediye Başkanı: İnsan memleketini niye sever? Başka çaresi yoktur da ondan... Ama biz biliriz ki bir yerde mutlu mesut olmanın ilk şartı orayı sevmektir. Burayı seversen, burası Dünya'nın en güzel yeridir. Ama Dünya'nın en güzel yerini sevmezsen, orası Dünya'nın en güzel yeri değildir...
Karıncalı görüntü
[değiştir]Latif: (Televizyonun karıncalı göstermesi üzerine) Aha! Bu nedir? Yoksa karıncalar film çevirmiş?!
(İkinci denenmede de televizyonun çekmemesi üzerine)
Bu karıncaların filmi de amma uzunmuş be! Günlerdir devam ediyor! (Gülüşmeler)
Fikri: Çok beğenilince devamını çevirmişler herhâlde! (Şiddetli kahkahalar. Bu sırada Özel İdare Müdürü Basri'nin bile önündeki adamın arkasına saklanarak kıkır kıkır güldüğü görülür)
Zeki Müren
[değiştir]Belediye Başkanı: Bu, radyonun resimlisidir! Radyoda Zeki Müren'i dinliyorsunuz ya, işte onu dinlerken, hem dinleyecek, hem de göreceksiniz!
Fikri: Peki, Zeki Müren de bizi görecek mi?
(Başkan şaşalar, ama hemen durumu toparlar)
Belediye Başkanı: Vallahi o kadarını ben de bilmiyorum...
Engin: Eğer görüyorsa iyi değil. Ev hali bu kardeşim, insan icabında donla geziyor!
Cesim: Yahu, Zeki Müren hadi neyse, şarkıcıdır. Acans (ajans=haber bülteni) saatlerinde ne olacak?. İcabında başbakan çıkaaar, reisicumhur (cumhurbaşkanı) çıkaaar, insan her dakka böyle takım elbiseyle dolaşamaz ki!
Belediye Başkanı: (Patlar) Yahu saçmalamayın be! (Cesim bu şiddetli tepkiyle yerinden zıplar) Sinemada artisler sizi görüyor mu?
Cesim: (Şoke olmuş halde) Görmüyor mu?!
Belediye Başkanı: Görmüyor tabii! İşte bu vizontele de sinema gibi olacak. Yani artık her evde bir sinema olacak!
(Başkanın bu sözüyle halk olayı daha net kavrar, sevinir. Sinemacı Latif ise sinire keser)
Deli Emin ve güvercinleri
[değiştir]Deli Emin: (Bir yandan güvercinleri yemlerken bir yandan tam bir öğretmen edasıyla söylenir) Yiyip içip sıçmaktan başka bildiğiniz yok! İçinizde takla atmayan güvercinler var! Kendini keklik zannedenler var! Siz taklacı güvercinisiniz kardeşim! İçinizde koca bir günü iki taklayla savuşturanlar var! Hangilerinizden bahsettiğimi siz de çok iyi biliyorsunuz ama, ben burda isim verip hiçbirinizi arkadaşlarınızın içinde küçük düşürmek istemiyorum. Ama bu böyle gitmez kardeşim, bu böyle gitmez!
"Şerefsizim aklıma gelmişti!"
[değiştir]Nazif: Emin abi, ne diyorsun yapacak mısın aleti?
Deli Emin: (Heyecanla döner) Ne aleti!
Nazif: (Güler) Alet deyince nasıl deliriyorsun değil mi?
Deli Emin: Lan boş boş konuşma işe yaramaz! Ne aleti!
Nazif: Vizontele...
Deli Emin: Ney? Ne ki o?
Nazif: Ya aslında kimse ne olduğunu bilmiyor ama... Babam dedi ki... Radyonun resimlisiymiş.
- Deli Emin: (İrkilir) Radyonun resimlisi mi? Resimli radyo mu? Yaptılar mı sonunda? Şerefsizim benim aklıma gelmişti! Gerçek! De yürü! (Koşar)
Fikri ve Başkan
[değiştir]Fikri: Reis Bey yalnız Bedri Ağa'nın torunuyla konuştuğunu sana hatırlatmak isterim!
Başkan: Bedri Ağa mı?! "Katırcı Bedri" ne zamandan beri ağa olmuş?
Fikri: Yav hayvansever bir insandan ağa olamaz mı? Böyle bir kaide mi var? Katırları seviyordu rahmetli!
Başkan: Fikrii! Kendin çalışmıyorsun, bari benim çalışmama mani olma!
Fikri: (Kalkar ama bir yandan da mırıldanır) Bari bir avans alsaydık yaa...
Başkan: (Sertçe) Fikriiiiiii!!!
Fikri: (Kırgın) Tamam başkan kızma gidiyoruz... (Hafif diklenerek) Yalnız benden de hizmet falan bekleme! İşçiler bedava çalışmıyor!
Başkan: O zaman git, o para yedirdiğin karılardan paraları topla, götür işçilere dağıt!
Fikri: Allah Allaaaah!... Tutturdu bi' karı meselesi yaa!
Fikri ve Deli Emin
[değiştir]Fikri: Ne istiyorsun lan psikolojik deli?
Deli Emin: Paramı istiyorum!
Fikri: Ne parası lan?
Deli Emin: Geçen ay radyonu tamir etmedim mi,sen de şimdi git sonra gel demedin mi? Devamlı geliyorum gidiyorum vermiyorsun ya,çocuk oyuncağı mı bu? Vereceksin paramı
Fikri: Bana ne kabadıyılık ediyon lan hıyar?!
Deli Emin: Temiz konuş Fikri Bey!
Fikri:: Ne diyorsun lan sen?! (Deli Emin'i yaka paça dışarı atar) Yürü ulan yürü a**na koyduğumun çocuğu!
Filmden Karma Replikler
[değiştir]Ahmet: Giderken bana bir mektup bırakmıştı İzmir'e gelirsen ara diye, ben de beş sene sonra gittim.
Arkadaş: Bulabildin mi?
Ahmet: Buldum. Hatta bi de çay içtik. Ben, o, bir de kocası.
Fikri: Sayın başkan bu acı lafların beni rencide ediyor ya!
Fikri: Beni methetme kardeşim bana para ver.
Deli Emin: Ooo! Ne yapıyorsun ulan işe yaramaz.
Deli Emin: Vizontele ne demek? Vizyon tele demek. Vizyon ne demek? Görüntü demek. Tele ne demek? Televizyon demek
— Tabii ana biz de gittik. Hem benim askerliğimi yaktılar, ben 28 ay yaptım.
— Niye yakmışlardı ki?
— Boşver karışık bir olay.
— Ne karışığı be! Sen kadınla yakalanmadın mı?
— Kadın mı?
— Rıfat! Ayıp oluyor ama.
— Evli bir kadın hakkında ne biçim konuşuyorsun.
— Kadın bir de evli miydi?
— Ulan evli olduğunu niçin söylüyorsun?
— Ben söylemedim ki sen kendin söyledin.
— Valla Casım ağabey, sen fosil sayılırsın. Bir gün bir müzemiz olursa seni girişine koyacağız.
Kişiler | Atasözleri | Konular | Kitaplar | Hayali karakterler | Filmler | Diyaloglar | Belgeler | Duvar yazıları | Mesajlar | Gaflar | Sloganlar