Süleyman Nazif
Bu madde, içeriğinin doğrulanması için daha fazla kaynağa ihtiyaç duymaktadır. |
Süleyman Nazif | |
---|---|
Doğum tarihi | 1870 |
Doğum yeri | Diyarbakır |
Ölüm tarihi | 4 Ocak 1927 |
Ölüm yeri |
İstanbul Servet-i Fünun dönemi Türk şairi, yazarı ve devlet adamıdır. |
Vikipedi maddesi Vikiveri öğesi |
- Bu toprağı Türk'ün kanı yoğurdu, annem beni bugünler için doğurdu.
- Helale de çözmeseydi
Enver Paşa, babasını paşa yapınca Süleyman Nazif öfkeyle söylenmeye başlar. Arkadaşları:
—Neden kızıyorsun? Enver Paşa’nın babası namuslu, iffetli adamdır. Hiç harama uçkur çözmemiştir, derler. Süleyman Nazif taşı gediğine kor:
—Keşke helâle de çözmeseydi de Enver’i başımıza bela etmeseydi.
- İngiliz’le evlenirse
Enver Paşa’nın babası, Malta’ya sürgüne gönderilenler arasındadır. Süleyman Nazif de orada Ahmet Paşa’yı görünce:
—Paşam, gelin sizi bir İngiliz kızıyla evlendirelim, der.
Paşa bu teklife şaşar. Nereden böyle bir teklif çıktığını sorunca Süleyman Nazif:
— Bir Türk kızıyla evlendiniz, ondan doğan oğlunuz Enver koca Türk imparatorluğunu batırdı. Belki İngiliz kızından doğan oğlunuz da İngiliz imparatorluğunu batırır da kurtuluruz, cevabını verir.
- Süleyman Nazif Bağdat valisiyken kendisine ordu komutanlığından bir telgraf gelir:
- Acil 10.000 okka çay temin ediniz.
Süleyman Nazif'in cevabı:
- Çin İmparatoruna gönderdiğiniz bir telgraf yanlışlıkla vilayetimize gelmiştir. Malumatınıza...
- Malta sürgününden dönen Süleyman Nazif, Ahmet Haşim'e başından geçenleri anlatır.
Ahmet Haşim - Orada et veriyorlar mı?
S.N. - Ne eti! Verdikleri konserveler Pastör'lü yıllardan kalma!
Ahmet Haşim kızdırmak için şunu sorar:
A.H. - İnsan eti mi?
S.N. - İnsan etini başkasına yedirirler mi?
- Süleyman Nazif’in de bulunduğu bir toplulukta şairliğe hevesli bir genç kazara yelleniverir. Yaptığının anlaşılmaması için, ileri geri gidip gelerek oturduğu sandalyeyi gıcırdatmaya çalışır. Süleyman Nazif, gencin kulağına eğilip sorar:
—Birinci mısraya uygun bir kafiye mi arıyorsunuz?
- Bir genç Abdullah Cevdet hakkında "alçak" der.
S.N. - Ona kimse alçak diyemez!
Genç - Ama siz daha geçen hafta neler demiştiniz?
S.N. - Alçağın bile bir hududu vardır, bu herif düpedüz çukur.