Portekizce atasözleri
Görünüm
(Portekiz atasözü sayfasından yönlendirildi)
- A curiosidade matou o gato: Merak kediyi öldürür.
- A melhor defesa é o ataque: En iyi savunma saldırıdır.
- A mentiroso, boa memória: Yalancının hafızası iyi olmalı.
- A união faz a força: Birlikten kuvvet doğar.
- Antes só do que mal acompanhado: Kötü dosttansa yalnızlık yeğdir.
- Amor, fogo, e tosse, A seu dono descobre: Aşk, duman ve öksürüğü gizlemek zordur.
- A pressa é inimiga da perfeição: Acele işe şeytan karışır.
- Ao bom varão, terras alheias pátria são: Büyük beyinler aynı düşünür.
- As paredes têm ouvidos: Yerin kulağı var.
- Água mole em pedra dura, tanto dá até que fura: Taşı delen suyun kuvveti değil damlaların sürekliliğidir.
- Cada carneiro por seu pé pende: Her koyun kendi bacağından asılır.
- Cão que ladra não morde: Havlayan köpek ısırmaz.
- De boas intenções está o Inferno cheio: Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşelidir.
- De casta vem ao galgo ter o rabo longo: Armut dibine düşer.
- "Diz-me com quem andas, dir-te-ei que manhas tens: Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.
- Em terra de cegos, quem tem um olho é rei: Körlerin ülkesinde tek gözlü adam kraldır.
- Enquanto há vida, há esperança: Yaşıyorsak umut var demektir.
- Hoje por mim, amanhã por ti: Bugün bana, yarın sana.
- Longe dos olhos, longe do coração: Gözden ırak olan gönülden de ırak olur.
- Mil amigos, pouco; um inimigo, demais: Bin dost az, bir düşman çok.
- Não chore sobre o leite derramado: Dökülmüş sütün ardından ağlanmaz.
- Não há pior cego que o que não quer ver: Görmek istemeyenden daha kör yoktur.
- Não deixes para amanhã o que podes fazer hoje: Bugünün işini yarına bırakma.
- Não se muda de cavalo no meio de banhado: Dereyi geçerken at değişilmez.
- Nem tudo que reluz é ouro: Parıldayan her şey altın değildir.
- Nunca Deus fecha uma porta que não abra outra: Bir kapı kapanır, diğeri açılır.
- O passarinho ama o seu ninho: Bülbülü altın kafese koymuşlar: "Vatanım!" demiş.
- Os cães ladram mas a caravana passa: İt ürür, kervan yürür.
- Onde se ganha o pão, não se come a carne: Yemek yediğin yere pisleme.
- O barato sai caro: Ucuz alan pahalı alır.
- Quando o bem te chegar, mete-o em casa: Şans kapıyı bir kere çalar.
- Quem espera, desespera: Umut fakirin ekmeği.
- Voz do povo, voz de Deus: Halkın sesi Hakk'ın sesi.
- Alışkanlıkları değiştirmede ölümün kokusu vardır.
- Evlenmeden önce gözlerinizi dört açın, evlendikten sonra yarı yarıya kapayın.
- Gençlere sor, onlar her şeyi bilir.
- İnsanlar yaşadığı için değil, yaşamadıkları için yaşlanırlar.
- İyi çırak, ustası yokken anlaşılır.
- Ne iyi rüzgarlar ne de iyi evlilikler İspanya'dan gelir.
- Sen değiştiğinde, talihin de değişir.
- Tanrı eğri çizgilerle, doğru yazar.