Pierre-Joseph Proudhon

Vikisöz, özgür söz dizini
Pierre-Joseph Proudhon
Gustave Courbet tarafından 1865'te çizilen portresi
Doğum tarihi 15 Ocak 1809
Doğum yeri Besançon, Fransa
Ölüm tarihi 19 Ocak 1865
Ölüm yeri Passy, Fransa
Vikipedi maddesi
Vikiveri öğesi

Pierre-Joseph Proudhon (d. 15 Ocak 1809 - ö. 19 Ocak 1865) Fransız ekonomist ve anarşist düşünür.

Sözleri[değiştir]

  • Kölelik cinayettir.
  • Mülkiyet, hırsızlıktır.
  • Din fazlasıysa gereksiz.
  • Çok aç bir mide ahlak bilmez.
  • Hiçbir otorite düzen sağlamaz.
  • Faiz kanser gibi yavaşça yayılır.
  • Mülkiyet, toplumun intiharıdır!  
  • Halkın güvenliği en yüce kanundur.  
  • Çalışma özgürlüğümüzün eğitimidir.  
  • İnsanı köle yapmak, onu öldürmektir.  
  • Mülkiyet olanaksızdır, çünkü cinayettir.  
  • Mülkiyet sahte Tanrıların sonuncusudur.
  • İcraat konuştu mu kelimeler hiçbir şeydir.
  • İnsanın insan üzerindeki otoritesi hak mıdır?
  • Ne var ki gerçek gün yüzüne elbet çıkacaktır.
  • İnsanın insan tarafından yönetilmesi köleliktir.
  • Ben ne yönetmek istiyorum, ne de yönetilmek.
  • Mülk sahibi, hiçbir şey üretmeyen bir makinedir.
  • Mülkiyet, zayıfın güçlü tarafından sömürülmesidir.
  • Mülkiyet olanaksızdır, çünkü despotluğun anasıdır.  
  • Savaş ilanlarının gerisinde ekonomik nedenler yatar.
  • Eğitimsiz refah halkı serseme çevirir ve küstahlaştırır.
  • Zekânın karşılığı olabilecek bir şey varsa o da zekâdır.  
  • Elbette toprak üzerindeki değil, ürün üzerindeki haktır.
  • İnsanlık Tanrı’ya inanıyor; fakat hangi Tanrı’ya inanıyor?
  • Bugün mülkiyeti savunmak devrimi reddetmek demektir.
  • Büyük olanlar yalnızca biz diz çöktüğümüz için büyüktürler.
  • Bütün insanlar eşitsiz mülkiyet üzerinde eşit haklara sahiptir. 
  • İnsanları eğitmek ve eğlendirmek kadar onları beslemek de azizdir.
  • Özgür bir toprağa ayak basan köle, o andan itibaren artık özgürdür.
  • İnsan öldürmek, ilkelerin için mücadele etmenin en aşağılık yoludur. 
  • Nefret etmekten vazgeçmek için ihtiyacım olan tek şey öğrenmekmiş.
  • Mülkiyet olanaksızdır, çünkü mülkiyet varken toplum kendi kendini tüketir.  
  • Tanrı doğayı ayaklarımın altına serdi, ama benim başımı sokacak yerim yok!   
  • Ünvanımı karakterimi bir yana bırakınız ve sadece iddia ettiklerimle ilgileniniz. 
  • Her din, insanların insanlara tapınmasından, putperestlikten başka bir şey değildir.
  • Krallar kendileri yalan yere yemin ederken neden insanlar mahkemelere güvensin?  
  • Egemenlik nedir? Yasaları yapma gücüdür. Zorbalığın yenilenmiş, başka bir herzesi.  
  • Hizmet ve yevmiye degiştokuşunda işçinin ortağı olmayan patron onun düşmanıdır.  
  • İstisnasız tüm partiler, iktidar peşinde koştukları için, mutlakiyetçiliğin çeşitlemeleridir.
  • Çalışarak yaşamak benim derdim, olmuyorsa savaşarak ölürüm.Mülkiyet bir yanılgıdır.
  • Evet, hayat bir mücadeledir. Fakat insanla insanın değil, insanla doğanın mücadelesidir.  
  • İnsan kendi kendisinin efendisini değildir, ancak çevresindekiler üzerinde efendi olabilir.  
  • Halk en sonunda mülkiyeti onayladı... Yaptığını bilmediği için, Tanrı kendisini bağışlasın.  
  • Hakkaniyet, adalet, toplum, ancak bazı türlerin bireyleri arasında var olabilecek şeylerdir.  
  • Mülkiyet insanların zararınadır; çünkü işsizliği, üretim fazlasını, iflasları, yıkımları o doğurur.
  • En acısı ise şudur : Canlılığı ne denli olursa olsun hiçbir duygu başlangıçta olduğu gibi kalmaz.
  • Bu nedenle, finansal olarak istikrarlı bir grup insana sahip olmak, şirketler için eşsiz bir fırsattır.
  • Özgürlük sınırsız çeşitliliktir , çünkü özgürlük yasanın sınırları dahilinde her iradeye saygı duyar.
  • Parti olmamalı, otorite olmamalı, bunların yerine insanın ve yurttaşın mutlak özgürlüğü olmalı.
  • Ulusa gelince hesap sorma hakkı yoktur. Prensin temsilcileri ona hiçbir konuda rapor vermezler.
  • Mülkiyet olanaksızdır, çünkü sermaye veriliyken,üretim mülke göre değil, çalışmaya göre değişir.
  • Halk yığınına gelecek olursak, o artık istifasını vermiştir, yalnız siyasi değil, ekonomik anlamda da.  
  • Toprağı bu denli verimli hale getiren insanlar , yeni bir arazi açanlardan daha az faydalı değildirler.
  • Sık sık Tanrıdan ve atalardan söz edilmeye başlanmışsa ya canınız ya da paranız isteniyor demektir.  
  • Dünyayı sayılar yönetir. Bölüşüm eşit olmadığı sürece bölüşenler birbirine düşman olmayı sürdürür.
  • İnsanlığın başlangıcında ne suç, ne barbarlık mevcuttu; sadece toyluk, cehalet ve tecrübesizlik vardı.
  • Ya aklımızın ürünü bir zafer kazanacağız ya da rezilliğimizin sonucu bir sefalet çukurunu boylayacağız.
  • Egoizm şahsi görüşlerle beslenir, şahsi görüşler ise doğrudan doğruya aklın istibdadından kaynaklanır.
  • Kim beni yönetmek için bana sataşırsa, bir erk soyguncusu ve bir tirandır; onu düşmanım ilan ederim.   
  • Makyavelcilik; hedefe ulaşmak için ahlaka aykırı her türlü aracı hoş gören siyasi anlayışa verilen isimdir.
  • Örs ve çekiç demirci ve demir olmadan üretmez; değirmen, değirmenci ve buğday olmadan un vermez.  
  • En zırva düşüncelerin çatışmasından, alabildiğine saçmanın bilimi olarak tanımlanabilen, tanrıbilim doğdu.
  • Her kim beni yönetmek için elimi üzerime koyarsa, o bir gaspçı ve despottur; onu düşmanım ilan ediyorum.
  • Birlik olmadığı müddetçe, cumhuriyet tek bir kişi gibi yürüyemez :İşe yaramaz ve etkisiz bir yığın haline gelir.
  • Eskiden halk hekimle büyücüyü birbirinden ayıramazdı, bugün de bilgin ile safsatacıyı ayırmayı beceremiyor.   
  • Tüm para borçtan yaratılmıştır. Para, somutlaşmış borçtur. Borç, baskıyı doğurur. Borç, maaşlı köleler yaratır.  
  • Mülkiyet, ürünleri emekçiye satarken, ona verdiği ücretten fazlasını ister; bu yüzden de mülkiyet olanaksızdır.
  • Başkalarına sana davranmalarını istediğin gibi davran ; sana yapılmasını istemediğin şeyleri başkasına yapma.  
  • Mantık, düşüncenin olduğu kadar yaşamın da ön koşuludur. Ne var ki siyasette bu durum tam tersi gerçekleşir.  
  • Demokrasi doğası gereği sosyalist düşünceye sevgi göstermediği gibi krallığın yerini almayı da becerememiştir.   
  • Adalet nedir? Tanrı bilimciler karşılık veriyor: Tüm adalet tanrıdan gelir. Bu doğrudur, ama hiçbir şey öğretmiyor!  
  • Peki, ama egemenlik nedir? Yasa yapma gücüdür diyorlar. Bir başka abeslik, despotizmin yeniden hortlaması bu da.
  • O zaman medeniyet nedir? 1Koşulların eşitsizliği demek oluyor ki, yabancılığın veya vahşiliğin karakteristik özelliğidir.  
  • Nitekim bilmesi gereken her şeyi öğrendiğinde insanın artık yanılmayacağına ve acı çekmeyeceğine inanmak makuldür.
  • Dikkat edin, şaşkın bakışlarınızda gayriihtiyari bir cehaletin safdil hayreti değil, suçlu bir vicdanın kınamasını görüyorum.
  • Üzüntüyle söylüyorum; kendinizi sizden kopmuş olanlardan ayırın. Ayrılık yoluyla kazanacaksınız, temsilci yok, aday yok.
  • Toprağın kirası kime düşer? Tabii ki toprağı üretene. Toprak kimin eseridir? Tanrı'nın. Öyleyse mülk sahipleri çekilip gitsin!  
  • İnsana sadece Doğanın empoze etmesi gereken bir şart olan iş, bütün toplumlarda bir insan emridir ve bu yüzden iğrençtir.
  • Bir kez sesim kesilse bile, bir gün düşüncem adalete kavuşacak ve er ya da geç düşmanlarim savunucularım haline gelecektir.
  • Ruhbanlar ezelden beridir hükümdarın hizmetinde olmuşlar ve tanrılar daima siyasetçilerin istedikleri şekilde konuşmuşlardır.
  • İnsanın şahsiyeti kutsalsa eğer, bütün tıyneti ve bilhassa içinde olup bitenler, duyguları, düşünceleri, iradi kararları da kutsaldır.
  • Bu ürkütücü sorunu çözebilseydik, insanlığın altı bin yıldır arayıp bulamadığı toplumsal sistemin anahtarını ele geçirmiş olurduk.  
  • İnsanlar çorak veya hatta bazı bataklıklar gibi zararlı arazileri verimli kıldıklarında tamı tamına bir mülkiyet hakkı yaratmış olurlar.
  • Eski yasa koyucuların bizimkiler kadar bilgili olmadıklarını kabul ederim, ama bilgili olsalar bile daha kötüsünü herhalde yapmazlardı.
  • Özgürlük eşitliktir , çünkü özgürlük ancak ve ancak toplumsal bir durum içerisinde var olabilir ve eşitlik olmaksızın toplum da var olmaz.  
  • İnsanlarda toplumun bir anacı vardır ve bu amaç türün ve bireyin korunmasıdır ; hayvanlarda ise bu amaç daha çok türün korunmasıdır.  
  • Evet , hayat bir mücadeledir : Fakat insanla insanın değil , insanla doğanın mücadelesidir ve her birimiz kendi üzerimize düşeni yapmalıyız.  
  • Şayet “Kölelik nedir?” sorusunda cevap vermem gerekseydi ve tek kelimeyle, kölelik "cinayettir" deseydim, ne kastettiğim derhal anlaşılırdı.  
  • Yalnızca düşüncelerin değil, sağduyumuzun biçimlerini ya da yasalarının doğuştanlığına da, açık söylüyorum, inanmıyorum ve reddediyorum.
  • İnsanın kendisi vardır; yani istenç ve bilinç, hür irade ve yasa insanda bitimsiz bir uzlaşmazlık içindedir. İnsan kendi kendiyle savaş halindedir.  
  • Acaba, özgürlükten, halkın egemenliğinden, toplumsal sözleşmeden ne anladiklarını açiklayabilir; CUMHURİYETİN bir tanımını yapabilirler mi?  
  • Kendimdeki tüm enerji ve üzüntüyle söylüyorum; kendinizi sizden kopmuş olanlardan ayırın. Ayrılık yoluyla kazanacaksınız, temsilci yok, aday yok.  
  • Nefret gütmeden, korku duymadan konuş; bildiğin şeyi söyle. İnsan türünün işi, bilimin tapınağını inşa etmektir ve bu bilim insanı ve doğayı kapsar.
  • Dinin ironisi diyorum, ruhbanlar ezelden beridir hükümdar hizmetinde olmuşlardır ve tanrılar daima siyasetçilerin istedikleri şekilde konuşmuşlardır.  
  • Tanrı yeryüzünü insan türüne bahşetti: Peki bana neden bir pay düşmedi? Tanrı doğayı ayaklarımın altına serdi, ama benim başımı sokacak yerim yok!  
  • Tarihçileri okuyunuz, her yerde halkların daimi sefaletinde kötülüğün zorunluluğunun kanıtlarıyla karşılaşırsınız. İnsan acı çeker ve daima da çekecektir.
  • Siyaset dediğin nedir? Şarlatanlığa, entrikaya, hainliğe ne kadar elverişli bir ortam! Hangi devlet bu kadar ahlâk bozucu şartlar altında ayakta kalabilir?  
  • Kendi hukuk kurallarına göre kurulmuş olan ve bireylerin yetkisini aşan devlet her türlü meşru temelden yoksundur. Zaten otorite demek baskı demektir.  
  • Üstün iktidar demek, mutlak iktidar demektir. Bu böyle kabul edilince otoritenin savunucuları ister tutucu olsunlar ister sosyalist bunun o kadar önemi yoktur.
  • Yasa diyorlardı, egemenin iradesinin dışavurumudur: Öyleyse monarşi yönetiminde yasa, kralın iradesinin bir dışavurumudur; cumhuriyette, halkın iradesinin.
  • Fakirliğin, suçların, ayaklanmaların, savaşların temelinde hep mülkiyetin ürünü olan koşullardaki eşitsizlik bulunur; koşullardaki eşitsizlik ise egoizmden doğar.  
  • Eskiden bu denli verimli olan emek neden daha sonra kısır hale geliyor ? Neden çiftçi emeğin bir zamanlar kazanabildiği toprak mülkiyetini şimdi kazanamıyor.
  • Çalıştın eyvallah! Ama başkalarını çalıştıramadın mı hiç? Öyleyse başkalarının senin için çalışmakla kaybettiklerini sen onlar için çalışmadan nasıl kazanabildin?  
  • Özgür insan, aklını ve yetilerini kullanan, ihtirasla kör olmamış, korkuları tarafından güdülüp alıkonmayan, aslı astarı olmayan görüşlere kapılıp gitmeyen kişidir. 
  • Partiler her zaman programlarında yalan söylediler. İnancı kayırsızlık, yurtseverliği yozlaşma takip edince, devletleri esas aldıkları kavramların gelişimi öldürdü.  
  • Tüm konfedere devletlerin içinde yönetim, kuvvetler ayrılığı prensibine göre düzenlenmiştir; yasalar önünde eşitlik ve evrensel oy hakkı bunun temelini oluşturur.  
  • Anarşi de, toplumu bireysel mülkiyet ve özgür emek esasları üzerine inşa etmek isteyen ve tüm devlet kurumlarını kaldırmaya yönelen ekonomi ekolünün idealidir.
  • Doğrusunu isterseniz, kilise, sonsuza kadar, statükonun en yüksek tarifi olarak var olacaktır: O, gelişme demek değildir, o yüzden gelecek için yeni bir tarif önermez.
  • Buradan mülkiyetin herkesçe paylaşılması gerektiği sonucuna varmak yerine, kamu güvenliği namına mülkiyetin herkes için ortadan kaldırılmasını talep ediyorum.  
  • Nefret etmekten vazgeçmek için ihtiyacım olan şey öğrenmekmiş."Mülkiyet bir vakıadır, daima var olmuştur ve daima var olacaktır" önermesiyle yetinilsin isterler.  
  • Özgürlük insan olmanın birincil şartıdır ve kişinin özgürlüğünden vazgeçmesi insaniyetinden vazgeçmesidir; o noktadan sonra nasıl insanca bir eylemde bulunulabilir?
  • İnsan sahip olduğu akıl sayesinde, saygınlığını kendi kişiliğinde olduğu gibi benzerinin kişiliğinde hissetme ve hem birey ve hem de tür olarak kendini gösterme yetisine sahiptir.  
  • Nerde kaldı "iyi günde kötü günde " methiyeleri. Toprak bize ait, sizin parmak kadar bir toprak parçanız bile yok. Bizim de artık sizin hizmetlerinize ihtiyacımız yok, defolun gidin.    
  • Neyin kendisi için iyi olduğuna dair sağlam bir hükme varmaktan henüz aciz olan halk, pohpohlandığı zaman ayrım gözetmeden kendisine en zıt fikirleri bile alkışlamaktan çekinmez.
  • Mülkiyet hak mıdır? Herkes tereddütsüz: Evet mülkiyet haktır diye cevap veriyor. Herkes diyorum, çünkü şimdiye kadar kimse düşünüp taşınıp da hayır diye cevap vermemiş bu soruya.
  • Yasa, insan arzularının üzerindeki hakem statüsüdür...Toplum işçilerin kara kaşına kara gözüne ne kadar kayıtsızsa, kendi dışında üretilenlere karşı da o kadar kayıtsızdır.
  • İnsan bilgeliğinin adaletle ilgili en makul öğretisi şu meşhur özdeyişte özetlenmiştir: Başkalarına sana davranmalarını istediğin gibi davran; sana yapılmasını istemediğin şeyi başkalarına yapma.
  • Mülkiyet, hırsızlıktır.O, İsviçre halkına şöyle seslenir: Eğer kurumlarınızı, daha fazla özgürlük adına degiştirmek istemiyorsanız, ancak sahip olduğunuza layıksınız demektir...
  • Sanat gelişimini kendi dışındaki gelişmelere borçludur. Kendi öz gücüyle baş başa bırakılmış bir sanat, doğası gereği fantezici olur, kendini tekrar etmekten kurtulamaz ve durağanlığa mahkum olur.
  • Çalışarak yaşamak benim derdim, olmuyorsa savaşarak ölürüm."Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik! diye haykırmaktaydı: Köleliğe karşı savaş, bölünmeye karşı savaş, tüm devrim buydu.
  • Korkunç kisvelere sokulan Tanrı, her yerde insanın ve devletin malı haline geldi. İşte yaşam biçimlerinin din tarafından yozlaştırılması böyle başladı ve kutsal savaşların ve bağnaz nefretlerin kaynağında bu vardır.
  • Prensleri ve kralları başımızın üstüne koymak artık eski bir usul...Tarihçileri okuyunuz, her yerde halkların daimi sefaletinde kötülüğün zorunluluğunun kanıtlarıyla karşılaşırsınız. İnsan acı çeker ve daima da çekecektir.
  • İmtiyazların son bulmasını, köleliğin ilgasını, hakların eşitliğini, yasanın hâkimiyetini talep ediyorum. Sadece adalet, başka bir şey değil. İşte sözlerimin özeti... Dünyaya çeki düzen verme işini başkalarına bırakıyorum."
  • Çiçeklerden taç yapan küçük bir kızın, deniz kabuklarından, çakıl taşlarından, incilerden kolye yapan bir kadının ya da kendini daha korkunç hale getirmek için ayı ya da aslan postu bir savaşçının birer sanatçı olduğunu söyleyebiliriz.
  • Aklımız boş yere aydınlanmış sanki; muhayyilemiz galip geliyor ve kullandığımız dil de asla düzeltilemiyor. Gökten inmek ,göğe çıkmak kadar yanlış bir tabir , ama buna rağmen, insanlar bu dili kullandığı sürece bu tabir de sürüp gidecek ."
  • Monarşinin özü ya da esası, yönetimin ve idarenin bölünmezliği, prensin ya da topluluğun mutlakiyetçiliği, hesap vermezliğidir. Demojrasinin özü ise tam tersine, kuvvetler ayrılığına, görevlerde dağılma, denetlemeye ve hesap verebilirliğe dayanır.
  • Anarşi, efendilerden, egemenlerden kurtulmaktır. İşte her gün biraz daha yaklaştığımız yönetim biçimi budur ve insanı kural, insan iradesini de yasa yerine koyma alışkanlığı bize bu yönetimi fesadın doruk noktası, kargaşanın ifadesi olarak gösteriyor.   
  • Sevgili okur dostum, size ne aşırı güvenmek ne de haksızlık yapmak isterim. İnsanlar , fırtınaların arasında kalmış şu tek limanın yanından ihtiras dolu bir arzuyla geçip giderlerse , daimi coşkun dalgaların arasında yollarını yitirirler .
  • Sonsuz bilgeliği ve rahmetiyle Kadiri mutlak’ın bütün insanlığın nimetlenmesi ve çalışması için bahşettiği büyük bir tiyatrodur yeryüzü. İzleyici vasfıyla orada yerini alıp, bir oyuncu vasfıyla başkalarına sıkıntı vermeden rolünü oynamaya herkesin hakkı vardır.
  • Adalet nedir? Tanrı bilimciler karşılık veriyor: Tüm adalet tanrıdan gelir. Bu doğrudur, ama hiçbir şey öğretmiyor!Tanrı yeryüzünü insan türüne bahşetti: Peki bana neden bir pay düşmedi? Tanrı doğayı ayaklarımın altına serdi, ama benim başımı sokacak yerim yok! 
  • Devrim ve İlerlemeMaddi, manevi veya sosyal herhangi bir konuyla ilgili fikirlerimizde, yeni gözlemler neticesinde baştan aşağı bir dönüşüm olduğunda, düşüncenin bu hareketine "devrim" derim. Şayet fikirler değişiyor veya kapsam kazanıyorsa, o da "ilerleme"dir.
  • İnsan, kötülüğün sebebini kendi kafasında ve kalbinde aramak yerine efendilerine, hasımlarına, hısımlarına ve kendine çatar; uluslar silaha sarılır, birbirlerini boğazlar, katlederler, ta ki nüfusun iyice azalmasıyla denge tekrar kurulana, barış savaş­çıların küllerinden yeniden doğana kadar.
  • Bir somun ekmek pişirip de bir lokmasını yiyebilen, saray inşa edip de ahırda yatan, lüks kumaşlar dokuyup da paçavralar giyen, her şeyi üretip de her şeyden mahrum kalan uygarlaşmış işçi, özgür değildir. Hizmet ve yevmiye değiştokuşunda işçinin ortağı olmayan patron onun düşmanıdır.
  • Hukuk felsefesine baktığında tiranlık sistemi, borsa manevralarina bakınca gelişimi gören; mutlakiyet geleneklerini cumhuriyetin erdemleri, özgürlük imtiyazlarını ise başkaldırı olarak değerlendiren işte bu partiyle, devrimin gerçeğini ve adaletini arayan bir adam olarak bendenizin, ne gibi bir ortak noktası olabilirdi ki.  
  • İşçiler ağaçları ve çalılıkları sökerek bataklığı kurutmakla , kısacası araziyi temizlemekle görevlendirsin . Bu durumda işçiler toprağın değerini artıracaklar ve onu daha kıymetli bir mülk haline getireceklerdir . Toprağa kattıkları değer , kendilerine verilen azıkla ve yevmiyeyle ödenir : Böylece toprak kapitalistin mülkü haline gelir.
  • Evet, hayat bir mücadeledir: fakat insanla insanın değil, insanla doğanın mücadelesidir ve her birimiz kendi üzerimize düşeni yapmalıyız. Mücadele sırasında kuvvetli olan zayıfın yardımına yetişirse, bu alicenaplık övgüyü ve sevgiyi hak eder, fakat kuvvetli olanın yardımı özgürce kabul edilmeli, güç ile dayatılmamalı veya bir bedel karşılığı sunulmamalı.
  • Gerçi evet, koşulların eşitliğinin hakların eşitliğiyle aynı şey olduğuna, mülkiyet ve hırsızlığın eşanlamlı terimler olduğuna; yetenek ve hizmette üstünlük bahanesiyle bahşedilen, daha doğrusu gasp edilen bütün toplumsal üstünlüklerin haksızlık ve soygunculuk olduğuna herkes inanıyor ve bunu tekrarlayıp duruyor. Demek istediğim, bütün insanlar kalpleriyle bu hakikatlere şahitler; gereken sadece onları anlamalarını sağlamaktır.
  • İnsanın en yüce şerefi olan vicdan , sadece ona bahşedilmiştir ; adalet ve adaletsizlik , Erdem ve kabahat kavramları insanın soylu ayrıcalığıdır . Dünyevi eğilimlerine direnmek , iyi ile kötü arasında tercih yapmak , özgürlük ve adalet ile giderek daha çok Tanrı’ya benzemek hep eşrefi mahlûkat olan insana ve sadece ona bahşedilmiş yüce bir yetenektir . Hayır , erdemin mukaddes sureti ancak ve ancak insanın kalbine kazınmış olabilir .
  • Otorite demek baskı demektir.   
  • Üstün iktidar demek, mutlak iktidar demektir.      
  • Anarşi, efendilerden, egemenlerden kurtulmaktır.    
  • Partiler her zaman programlarında yalan söylediler.   
  • Bizim de artık sizin hizmetlerinize ihtiyacımız yok, defolun gidin.     
  • Canlılığı ne denli olursa olsun hiçbir duygu başlangıçta olduğu gibi kalmaz.
  • Para, somutlaşmış borçtur. Borç, baskıyı doğurur. Borç, maaşlı köleler çıkartır.
  • Siyaset dediğin nedir? Şarlatanlığa, entrikaya, hainliğe ne kadar elverişli bir ortam!     
  • Hakkaniyet, adalet, toplum, ancak bazı türlerin bireyleri arasında var olabilecek şeylerdir.  
  • Mülkiyet insanların zararınadır; çünkü işsizliği, üretim fazlasını, iflasları, yıkımları o doğurur.    
  • Özgürlük sınırsız çeşitliliktir , çünkü özgürlük yasanın sınırları dahilinde her iradeye saygı duyar.   
  • Şayet “Kölelik nedir?” sorusunda cevap vermem gerekseydi ve tek kelimeyle, kölelik “cinayettir”.  
  • Halk yığınına gelecek olursak, o artık istifasını vermiştir, yalnız siyasi değil, ekonomik anlamda da.   
  • Dünyayı sayılar yönetir. Bölüşüm eşit olmadığı sürece bölüşenler birbirine düşman olmayı sürdürür.  
  • İnsanlığın başlangıcında ne suç, ne barbarlık mevcuttu; sadece toyluk, cehalet ve tecrübesizlik vardı.  
  • Ya aklımızın ürünü bir zafer kazanacağız ya da rezilliğimizin sonucu bir sefalet çukurunu boylayacağız.
  • Egoizm şahsi görüşlerle beslenir, şahsi görüşler ise doğrudan doğruya aklın istibdadından kaynaklanır.  
  • Kim beni yönetmek için bana sataşırsa, bir erk soyguncusu ve bir tirandır; onu düşmanım ilan ederim.     
  • Makyavelcilik; hedefe ulaşmak için ahlaka aykırı her türlü aracı hoş gören siyasi anlayışa verilen isimdir.       
  • Birlik olmadığı müddetçe, cumhuriyet tek bir kişi gibi yürüyemez. İşe yaramaz ve etkisiz bir yığın haline gelir.  
  • Eskiden halk hekimle büyücüyü birbirinden ayıramazdı, bugün de bilgin ile safsatacıyı ayırmayı beceremiyor.   
  • Başkalarına sana davranmalarını istediğin gibi davran; Sana yapılmasını istemediğin şeyleri başkasına yapma.  
  • Demokrasi doğası gereği sosyalist düşünceye sevgi göstermediği gibi krallığın yerini almayı da becerememiştir.   
  • Mantık, düşüncenin olduğu kadar yaşamın da ön koşuludur. Ne var ki siyasette bu durum tam tersi gerçekleşir.  
  • Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik! diye haykırmaktaydı: Köleliğe karşı savaş, bölünmeye karşı savaş, tüm devrim buydu.
  • O zaman medeniyet nedir? Koşulların eşitsizliği demek oluyor ki, yabancılığın veya vahşiliğin karakteristik özelliğidir.  
  • Özgür insan, aklını ve yetilerini kullanan, ihtirasla kör olmamış, korkuları tarafından güdülüp alıkonmayan, aslı astarı olmayan görüşlere kapılıp gitmeyen kişidir.  
  • Anarşi de, toplumu bireysel mülkiyet ve özgür emek esasları üzerine inşa etmek isteyen ve tüm devlet kurumlarını kaldırmaya yönelen ekonomi ekolünün idealidir.  

Alıntı Arşiv[değiştir]

Konuyla ilgili diğer Wikimedia sayfaları:

Vikipedi'de Pierre-Joseph Proudhon ile ilgili ansiklopedik bilgi bulunmaktadır.