İçeriğe atla

Korkut Boratav

Vikisöz, özgür söz dizini
Korkut Boratav
Doğum tarihi 1935
Doğum yeri Konya, Türkiye
Ölüm tarihi Yaşıyor
Vikipedi maddesi
Vikiveri öğesi

Korkut Boratav (d. 1935, Konya, Türkiye), Ankara Üniversitesi emekli hocalarından olan Marksist görüşlü iktisatçıdır.

Korkut Boratav, 1959 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. 1960 yılında tamamladığı Maliye Teorisi yüksek lisans eğitimi sonunda Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne (Mülkiye) asistan olarak girdi. 1964'te, aynı fakültede, iktisat doktorasını tamamladı. 1964 ile 1966 yılları arasında Cambridge Üniversitesinde araştırmalar yaptı. 1972'de doçent oldu.

1974'te Birleşmiş Milletler Cenevre Ofisi'nde danışmanlık yaptı. 1980'de Ankara Üniversitesi Senatosunca profesörlüğe yükseltildi. 1983'te Ankara Sıkıyönetim Komutanlığınca 1402 sayılı yasaya göre üniversitedeki görevine son verildi. 1984-1986'da Zimbabwe Üniversitesinde öğretim üyeliği yaptı. Danıştay kararıyla yeniden Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne dönen Boratav, bu okuldan 2002'de emekli oldu.

Sözleri

[düzenle]
  • İslamcı faşizm ile uzlaşarak demokrasiye, özgürlüğe kavuşmak mümkün değildir.
  • Büyük burjuvazi ile emperyalizmin ittifakından demokrasi değil, eskisini aratacak hastalıklar, yozlaşmalar çıkar.
  • Türkiye'ye neoliberalizm, Özal-ANAP çizgisinin deformasyonlarıyla ithal edildi. Neoliberal dönemin siyasi iktidara bahşettiği yeni imkânlar sonuna kadar kullanılarak, belli iş çevrelerinin "siyasi iktidar aracılığıyla ihya edilmesi" yöntemleri keşfedildi. Bu yöntemler otuz yıl boyunca adım adım geliştirildi; AKP'li yıllarda "cezalandırma" mekanizmalarının da eklenmesiyle bugünkü ortama ulaşıldı. Ancak, her aşamada burjuvazinin genel ve ortak çıkarları gözetilerek ve genişletilerek.
  • Son elli yıldır siyasi iktidarları oluşturan, belirleyen, fetheden, denetleyen egemen sınıflar ve en başta burjuvazi; "derin devlet" denen oluşumu temizlemeyi hiçbir zaman hedeflemediler. Hatta Cumhuriyet tarihinin 12 Mart, 12 Eylül gibi karanlık sayfalarının açılmasına aktif katkı yaptılar. Bunu yadsıyan ve Türkiye burjuvazisini hâlâ ülkemize demokrasiyi taşıyacak bir sosyal güç olarak gören arkadaşlarımızın, 12 Eylül ile 1982 Anayasası'nın hazırlanması arasında geçen oluşumlara iş aleminin katkılarını (gazete koleksiyonlarını karıştırarak) hatırlamaları yararlı olur.
  • Türkiye ekonomisi, 1998-2008 yılları boyunca kesintisiz IMF programlarıyla yönlendirilmiştir. “Yapısal” olarak nitelendirilen ve “reform” nitelendirmesiyle saygınlık kazandırılan düzenlemelerin büyük bölümü ise Dünya Bankası patentlidir.
  • Türkiye'nin parlamenter demokrasiye geçişi; sol hareketleri bastırarak, ezerek, yok ederek gerçekleşmiştir. Bir küçük burjuva radikalizmi olarak Kemalizm'in siyasi iktidara yön vermesi bu yıllarda adım adım son bulmuştur. Köy Enstitüleri’nin kapatılması; çiftçiye toprak dağıtımının engellenmesi, solcu hocaların üniversiteden atılması, Tan Matbaası'nın yıkılması, sınıf çıkarlarını savunan sendikaların ve sosyalist partilerin yasaklanması.. CHP-DP ikilisine dayalı demokrasi, Türkiye'de böyle kuruldu. Emekçi sınıfların, toplumsal muhalefetin aktif siyasetin içinde bağımsız olarak yer alması böylece engellendi.
  • Geçmişe dönüşü savunurken ileriye gitmemiz mümkündür. Geçmişi yeni baştan inşayı hedefleyen bir programın (başarıya ulaştığı takdirde) varış noktası ise geçmişin tekrarı olamaz.
  • Okul, yenileşmenin tek ve doğru kaynağıdır.
  • Sanayileşmiş dünyada yoksulluk, vücudu yavaş yavaş tüketen kronik bir hastalık gibidir. Büyük kentlerin yoksul semtlerinde insanlar olduklarından yaşlı görünürler. Yaşınız ne olursa olsun, yoksulsanız zaman hızlanır; organlarınız daha çabuk eskir. Sosyal sınıfları, insanların bedeninden okuyabilirsiniz.
  • Finansal sistemde serbestleşme, 1980 Temmuz'unda vadeli mevduat ve kredi faizlerinin serbest bırakılması ile başladı. Küçük bankaların ve mantar gibi çoğalan bankerlerin başlattığı faiz yarışı 1982 yılı içinde büyük bir finansal kargaşa ile sonuçlandı. Mevduat sertifikalarını ve holding tahvillerini kendi borç senetleri ile birlikte pazarlayan ve sonunda sadece kasaya giren yeni parayla eski taahhütlerini karşılamak zorunda kalan bankerler, 1982 ortalarında tümüyle çöktü ve bu çöküntü birkaç küçük banka ile peşinden sürükledi. Skandal boyutlarıyla kamuoyunu çalkantılara sürükleyen ve askeri yönetimi sarsan bu çöküş, Turgut Özal'ı karşılamak zorunda kalan bankerler, 1982 ortalarında tümüyle çöktü ve bu çöküntü birkaç küçük bankayı da peşinden sürükledi. Skandal boyutlarıyla kamuoyunu çalkantılara sürükleyen ve askeri yönetimi sarsan bu çöküş, Turgut Özal’ın hükümetten ayrılmasına yol açtı. Bu, liberal iktisat politikalarının ilk büyük fiyaskosudur.
  • Ekonomide ilerici tavır; bölüşümde yoksulların lehine değişimler, dışa bağımlılığın azalması ve üretim güçlerinin gelişimine katkı yapan herhangi bir değişimdir.
  • Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk yıllarında, büyük bir hububat alanı olan İç Anadolu’dan İstanbul’a buğday nakletmek, New York’tan buğday ithal etmekten yüzde 75 daha pahalıydı. Bu nedenlerle İstanbul, hububat tüketimini büyük ölçüde Avrupa ve Amerika kaynaklı unlardan sağlıyordu.
  • 1980 sonrası; ilk ve orta eğitim ile YÖK denetimi altındaki yüksek eğitim, genç kuşakların “anti-komünizm” , “milli bütünlük” , “ülkeyi parçalamak isteyen zararlı ve yıkıcı ideolojiler” gibi temalar aracılığıyla tekdüze bir biçimde yetişmesi için kullanıldı. Bu kuşaklarda her türlü eleştirici, ileri ve radikal düşünce insafsızca mahkum edildi.
  • Negatif toplumsal yatırımlar, tarım dışına kaynak aktarımı ve göç, sanayileşmeye dönük bir "ilkel birikim" yöntemi işlevini de göstermemiştir. Hatırlatalım ki, bu süreçlerin hızlandığı 1980'ler, aynı zamanda sanayi yatırımlarının da milli gelirdeki payının ve reel düzeyinin çarpıcı biçimde gerilediği yıllardır. Böylece, tarım sektörü, sanayileşme için değil, finans kapitalin ve rantiyelerin iktisadi egemenliğini sağlamak için ipotek altına alınmıştır.