Hüseyin Hilmi Işık

Vikisöz, özgür söz dizini
Hüseyin Hilmi Işık
Doğum tarihi 8 Mart 1911
Doğum yeri Eyüpsultan, İstanbul
Ölüm tarihi 26 Ekim 2001
Ölüm yeri İstanbul
Vikipedi maddesi
Vikiveri öğesi

Hüseyin Hilmi Işık (1911-2001), Abdülhakîm Arvâsî'nin yetiştirdiği, son devir İslam âlimidir.

  • Medeniyyet, ta’mîr-i bilâd ve terfîh-i ibâddır. Ya’nî, beldeleri, memleketleri i’mâr etmek ve bütün insanları, rûh, düşünce ve beden bakımlarından râhat yaşatmakdır. Bu iki gâyeye vâsıl olmak, ancak ve yalnız ahkâm-ı islâmiyyeye, ya’nî Allahü teâlânın emrlerine ve yasaklarına uymakla olur. İslâmiyyetden ayrıldıkca medeniyyet geriler. İşte liselerde, üniversitelerde öğrenilen bilgiler, bütün fen vâsıtaları, fabrikalar, ağır sanâyı’, memleketleri i’mâr için, insanları râhat etdirmek için kullanılırsa, fâideli olur, sevâb olur. Memleketleri tahrîb, insanların hürriyyetini ellerinden almak, köle yapmak için kullanılırsa, fâidesiz olur, günâh olur. Bunların fâideli olması, medeniyyete hizmet etmesi ancak ve yalnız islâm dînine uygun kullanmakla olur. Avrupa, Amerika, asrlardan beri, islâm ahlâkını, islâm hukûkunu inceliyor. İslâm dîninin emrlerini, yasaklarını alıp, kendilerine mal ediyor. Onların bugünkü ilerlemesi, kanûnlarında bile yer verdikleri, islâmî kıymetler ve esâslar sâyesinde olduğu açıkça görülmekdedir. Demek ki, bir milleti, bir gemiye benzetirsek, islâm ahkâmı, ya’nî Allahü teâlânın emrleri ve yasakları, bu geminin güverte ve kaptan teşkilâtıdır. Bütün ilmler, fen bilgileri, endüstri kolları, ağır sanâyi’ de bu geminin, çarkçı, makinist kısmı demekdir.
  • Hayat, hayaldir.
  • Herkesin hakkını, ücretini veriniz! Kanûnlara, hükûmetin emirlerine karşı gelmeyiniz! Vergilerinizi vaktinde ödeyiniz! Allahın, doğruların yardımcısı olduğunu hiç unutmayınız!
  • Büyüklerin sözü, sözlerin büyüğüdür.
  • Namaza mani olan işte hayır yoktur.
  • Korkulacak yalnız Allahü teâlâdır.
  • Mevkı’i, etiketi ne olursa olsun, dîne saldıranların, din câhili oldukları, islâmiyyetden bir şey bilmedikleri anlaşılır.
  • Edeb haddini, sınırını bilmektir.
  • İnsan seveceği kimseyi iyi seçmeli, ona göre sevmeli.
  • Bir saat ilim öğrenmek, bütün geceyi ibadetle geçirmek gibidir.
  • Ne mutlu Allahın dinini yayanlara. Bugün kitap ile ilm ile yaymak zamanıdır.
  • Allah'ın dinini, Allah'ın kullarının ayaklarına kadar götürmek, çok büyük zevktir.
  • Allahü teâlâ bir kulunu severse, ona iki şey verir. Birincisi, sevdiği bir kulunu ona tanıştırır. Eshab-ı Kirama Peygamber efendimizi tanıttığı gibi. İkincisi, ona hayırlı bir iş verir. En hayırlı iş, Peygamber efendimizin yaptığı iştir.
  • Allahü teâlânın sevdiklerini sevmek, dünya muhabbetini kalbden çıkarır.
  • Allahü teâlâya yaklaşmak demek, O'nun sevgisini kazanmak demektir.
  • Allah adamlarının, evliyaların isminin anıldığı yere rahmeti ilahi gelir.
  • Cenâb-ı Hak hakîmdir, her yaptığında hikmet vardır.
  • Dostla münakaşa dostluğu azaltır, düşmanla münakaşa düşmanlığı arttırır.
  • Evliyanın ruhlarından, hayatta iken feyz alındığı gibi, vefatlarından sonra da feyz alınır... Hatta daha çok feyz verirler. Yeter ki sevgi-muhabbet olsun, Ehl-i Sünnet itikâdı olsun, haram işlememek olsun, bir de namazları kılmak oldu mu, feyz kesilmez, artar.
  • Evliyanın sevgisi kalbe girerse, dünya muhabbeti o kalbden çıkar. Îmân nimetinin şükrünü îfâ etmek için, hubb-u fillah ile şereflenmek lazım. Birbirimizin kalbini kırmaktan titreyelim.
  • Kalbi hasta olmayan insanda bir alâmet vardır, o alâmet hubb-u fillah,

buğd-u fillahdır.

  • Kalbin gıdası mârifettir. Görmek şart değil, sevmek şarttır.
  • Kalbleri temizlemenin ilacı, Allah'ın dostlarının kelâmıdır. Onların yazılarını okuyunca kalpler temizlenir.
  • Müslümânın kalbinde bir îmân nûru vardır ki, her şeyden ve bütün nûrlardan daha parlakdır. Müslümânlar bir araya gelince birbirlerinden istifade ederler. Kalblerindeki bu nûr birbirlerine geçer.
  • Her şeyin yenisi makbuldür, iki şeyin eskisi makbuldür. Biri muhabbet, diğeri ahbabdır.
  • Rahmet karşılıksızdır, azap ise isyanın karşılığıdır.
  • Alimlerin zineti, bilmiyorum demektir. Cahiller, atar atar söyler. Alim, her kelimeden korkar, vesika bulmadan söyleyemez.
  • Evliyayı seven kazanır, işin aslı muhabbettir.
  • Mahlûkâtın yaratılmasına sebep olan muhabbet sıfatıdır.
  • Duanın kabul olması için ağıza da, mideye de dikkat etmek, vesile ile dua etmek lazımdır.
  • Dünyada kim kimi severse, ahiretde sevdiğinin yanında haşr olunacaktır. İnsan dînini kimden öğrenirse, onu çok sever.
  • Kâlbden kalbe yol vardır. İş, o yolu ele geçirmektir. O yolu ele geçiren beraberdir. Gece de beraberdir, gündüz de beraberdir. Neş’eli zamanda da, sıkıntılı zamanda da, dünyada da, kabirde de, ahiretde de beraberdir. Sevince beraberlik böyle olur.
  • Evliyanın ruhlarından istifade edebilmek için bazı şartlar vardır. Birincisi; tanımak, bilmek. İkincisi; inanmak. Üçüncüsü; sevmek. Sevmek lafla olmaz, yolunda gitmekle olur.
  • Se’âdetlerin başı bir büyük tanımaktır. Allahü teâlânın sevdiği kullarını sevince onlardan feyz alınır, istifade edilir. Onlardan feyz alındığının âlâmeti, dünyayı sevmemektir.
  • Allahın dinini, Allahın kullarına öğretmeğe giderken basılan yere, melekler kanatlarını serer.
  • Birkaç müslümanın Allah için toplanıp sohbet ettiği yere gökteki melekler imrenir. Ya hizmet ettiği yere; bütün mahlukat imrenir.
  • Bir topluluk içinde, Allahü teâla, en çok hizmet edeni sever.
  • Allahü teâlâ, mü’minlere hizmet edeni sever, dünyalarına hizmet etmek kıymetli ama, âhiretlerine hizmet etmek daha kıymetlidir.
  • Mâlâyâni ile uğraşana selam bile verilmez, boş durmakta mâlâyâni demektir.
  • Huzûr-u ilahide toplanmak çok büyük ni’mettir. Huzûr-u ilâhi namazdır. Kul hakkı, islam ahlâkının temelidir.
  • Muhammed aleyhisselamın dinine uyan, dünyayı ve haramları sevmez olur. Kalbinde haram işlemek arzusu kalmayınca, kalbine Allah sevgisi dolar. İçindeki su boşalan şişeye, hemen havanın dolması gibi olur. Böyle bir kalbde bilmediğimiz his uzuvları hasıl olur.
  • Bir saat ilim öğrenmek, bütün geceyi ibadetle geçirmek gibidir.
  • Kitap okurken, kendimiz okuyormuş şeklinde değil de, o büyükler anlatıyormuş gibi dinlersek istifade çok olur.
  • Hayat hayaldir, hayal ile oyalanmamalıdır. Müslümânların ilim öğrenmesi lâzımdır.
  • İhlâs elde etmek, Allahü teâlânın dostlarından feyz almakla olur.
  • Müslümanların kalplerine sürur vermek müslümanları sevindirmek en kıymetli ibadetlerdendir.
  • Nefsine uyan haram işler, haram işleyen alışır, alışınca zevk alır, ehemmiyet vermez olur. Harama ehemmiyet vermeyince imanını kaybeder.
  • Liselerde, üniversitelerde okunan ulûm-i akliyye, ya’nî tecribî ilmler, ya’nî fen bilgileri ve yabancı diller, islâmiyyete ve mahlûklara hizmet etmek niyyeti ile öğrenilirse ve bu yolda kullanılırsa, fâideli olur. Bunlara çalışmak lâzım olur ve sevâb olur. Bunun içindir ki, ecdâdımız, Şâm, Bağdâd, Semerkand ve Endülüs müslimânları her dürlü fende ve güzel san’atda pek ileri gitmiş, dünyâ birinciliğini ellerinde tutmuşlardı. Avrupanın ilm ve fen adamları, asrlar boyunca, islâm fakültelerine gelip ihtisâs kazanırlar ve bununla öğünürlerdi. Müslimânların o parlak medeniyyetlerinin eserleri, bugün meydândadır ve dünyâ münevverlerini hayrân bırakmakdadır.
  • Medeniyyet demek, yalnız ilm ve fen demek değildir. İlm ve fen, medeniyyet için, ancak bir âlet, bir vâsıtadır. İlmde, fende çok ileri olan milletlere, fen vâsıtalarını ne yolda kullandıklarını incelemeden, medenî demek büyük gafletdir. Pek yanlışdır. Fabrikaların, motorlu vâsıtaların, gemi, tayyâre, atom cihâzlarının çok olması, gözleri kamaşdıran yeni buluşların artması, medeniyyeti göstermez. Bunları medeniyyet sanmak, her silâhlıyı gâzi, mücâhid sanmağa benzer. Evet, mücâhid olmak için en yeni harb vâsıtalarına mâlik olmak lâzımdır. Fekat, bunlara mâlik olan, eşkıyâlık da yapabilir.