Douglas Adams
Görünüm
(Douglas Noël Adams sayfasından yönlendirildi)
Douglas Adams | |
---|---|
Ünlü İngiliz Yazar ve Amatör Müzisyen | |
Doğum tarihi | 11 Mart 1952 |
Doğum yeri | Cambridge, İngiltere |
Ölüm tarihi | 11 Mayıs 2001 |
Ölüm yeri | Santa Barbara,California |
Vikipedi maddesi Vikiveri öğesi |
Douglas Noel Adams, (d. 11 Mart 1952; Cambridge, Birleşik Krallık - ö. 11 Mayıs 2001; Santa Barbara, Kaliforniya) İngiliz bilimkurgu yazarı.
Sözleri
[değiştir]- Ben az konuşurum , Sen çok anla.
- Mini etek, mini beyinleri tahrik eder.
- Bir kitap yazmamak inanılmaz zaman alıyor.
- Öğretmen genellikle öğrencilerden daha çok şey öğrenir.
- Anlatmak istediğim çok şey, konuşmak istediğim tek kişi var.
- Düşünmemeye çalıştığı şeyin ne olduğunu keşke bilebilseydi.
- Bedava psikolog bulursam, depresyona girmeyi düşünüyorum.
- Evrenin var oluşu. Çok insanı kızdırdı ve kötü bir adam olarak görüldü.
- Ben tanrıya inanmayan biri değilim. Ben tanrının olmadığını bilen biriyim...
- Normalin ne olduğuna emin olur olmaz, normale dönüyor olacağız nasılsa...
- Eski sevgiliye geri dönmek, sonunu bildiğin bir kitabı yeniden okumak gibidir.
- Bir şeyi gerçekten anlamak istiyorsan, en iyi yol, onu bir başkasına anlatmak.
- Eğer insanoğlu dudaklarını çalıştırmaya devam etmezse, beyni çalışmaya başlar.
- Birinin verdiği tavsiyenin kalitesini anlamak için, o kişinin yaşamına bakmak gerekir.
- Dikkat ettiysen hayattaki en güzel şeyler ya kanun dışı, ya ahlak dışı, ya da şişmanlatıcıdır.
- Fazla abartmayın. Çünkü yerlere göklere sığdıramadığınız aşk, Bir gün bir hoşçakala sığacak.
- Gitmek istediğim yere gitmemiş olabilirim, ama olmam gereken yere ulaştığımı düşünüyorum.
- Bütün bu din işlerini oldukça ilginç buluyorum. Ama zeki insanların bunu ciddiye almaları da beni şaşırtıyor.
- Bana kimse yaşamak isteyip istemediğimi sormadı. O halde kimse bana nasıl yaşamam gerektiğini söyleyemez.
- Dost gibi görünen yalakalar, farklı olmaya çalışan basit insanlar, arkamızdan kurulan oyunlar. Kural hep aynı; gül ve geç!
- Her şeyin başında evren yaratıldı. Bu birçok insanı kızdırdı ve çoğu zaman kötü bir adım olarak görüldü.
- Öğretmen genellikle öğrencilerden daha çok şey öğrenir. Bu doğru değil mi?
- Dünyadaki hiçbir dilin 'bir havaalanı kadar güzel' betimlemesini yaratmaması bir tesadüf değildir. Havaalanları çirkindir. Bazıları çok çirkindir. Bazıları o kadar çirkindir ki o derecede çirkinliği elde etmek için çok büyük bir çabanın harcandığı bellidir.
- Oteldeki dükkânda sadece iki düzgün kitap vardı ve ikisini de ben yazmıştım.
- Bir şey olacaksa, olacaktır. Herhangi bir şey, ortaya çıkarken bir başka şeyi ortaya çıkarıyorsa bir başka şeyin ortaya çıkmasına neden oluyor demektir. O şey her ne ise, olurken, kendi kendisinin yeniden ortaya çıkmasına sebep oluyorsa, tekrar olacaktır. Bununla birlikte, kronolojik bir sıra izlenmesi şart değildir.
- Ucube, başkalarıyla telefondan bahsetmek için telefonu kullanandır.
- Bir kitap yazmamak inanılmaz zaman alıyor.
- Son teslim tarihlerini çok seviyorum. Yanımdan geçerken çıkardıkları 'vuşş' sesi çok hoşuma gidiyor.
- Eğer bir gün biri çıkıp da evrenin hangi nedenle ve niçin burada var olduğunu keşfederse, Evrenin birdenbire yok olacağını ve yerini çok daha garip ve anlaşılmaz bir şeyin alacağını öne süren bir kuram vardır. ----- Bir başka kuramsa bunun zaten gerçekleştiğini ileri sürer
- Kestirme yollar, bazı insanların A noktasından B noktasına çok hızlı bir şekilde gitmesini, bu sırada başka insanların da B noktasından A noktasına çok hızlı bir şekilde varmasını sağlayan buluşlardır. Tam ortada bir nokta olan C noktasında yaşayan insanlarsa sık sık şunu merak ederlerdi: A noktasında ne var ki bunca insan B noktasından oraya gitmek için can atıyor ve B noktasında ne var ki A noktasından oraya gitmek için can atıyor? Çoğu kez insanların hangi lanet olası yerde olmak istediklerine kesin bir karar verip bu duruma son vermelerini dilerdi.
- Olayların her zaman göründüğü gibi olmadığı önemli ve yaygın bir gerçektir. Örneğin Yerküre gezegeninde, insanoğlu başardığı onca şeye dayanarak - tekerlek, New York, savaşlar vs.- her zaman yunuslardan daha zeki olduğunu varsaymıştır ve bütün bunlar gerçekleşirken yunusların tek yaptığı suda oradan oraya atlayarak eğlenmek olmuştu. Ama öte yandan yunuslar da her zaman insanoğlundan çok daha zeki olduklarına inanmıştı - hem de tam olarak aynı nedenler yüzünden
- Galaksinin Batı Sarmal Kolu'nun bir ucunda, haritası bile çıkarılmamış ücra bir köşede gözlerden uzak, küçük ve sarı bir güneş vardır. Bu güneşin yörüngesinde, kabaca 148 milyon kilometre uzağında, tamamıyla önemsiz ve mavi-yeşil renkte, küçük bir gezegen döner. Gezegenin maymun soyundan gelen canlıları öyle ilkeldir ki dijital kol saatinin hala çok etkileyici bir buluş olduğunu düşünürler.
- Bu gezegenin şöyle bir sorunu vardı - daha doğrusu eskiden vardı- : Üzerinde yaşayan halkın büyük bölümü çoğu zaman mutsuzdu. Bu sorun için pek çok çözüm önerilmişti, ama bunların çoğu genellikle yeşil renkli küçük kâğıt parçalarının hareketleriyle ilgiliydi. Bu tuhaftı, çünkü aslında mutsuz olanlar yeşil renkli küçük kâğıt parçaları değildi...
- Başkalarının deneyimlerinden öğrenmek gibi eşsiz bir beceriye sahip olan insan, bunu yapma konusundaki gönülsüzlüğüyle de benzersizdir.
- Adamın birinin sadece değişiklik olsun diye, insanlara iyi davranmanın ne kadar hoş olabileceğini söylediği için bir ağaca çivilenmesinden yaklaşık olarak ikibin yıl sonra, bir Perşembe günü, Rickmosworth’da küçük bir kafede yalnız başına oturan bir kız, birdenbire bütün bu zaman içinde ters giden şeyin ne olduğunu kavrayıverdi. Artık kız dünyanın nasıl iyi ve mutlu bir yer haline getirilebileceğini biliyordu. Bu kez doğruydu, bu çözüm işleyecek ve kimsenin bir yerlere çivilenmesi gerekmeyecekti.
- (...) Aletler, bizim amaca yönelik düşünmemize, nesneler yapmamıza, bize daha iyi uyacak bir dünya yaratabilmek için bir şeyler yapmamıza olanak sağlamıştır. Şimdi mutlu bir alet yapma gününün ardından, çevresini incelemekte olan ilk insanı hayal edin. Etrafına bakıyor ve onu çok mutlu eden bir dünya görüyor: Arkasında içinde mağaralar olan dağlar -dağlar önemlidir, çünkü gidip mağaralarda saklanabilir, yağmurdan korunur ve ayılar ona ulaşamaz- önündeyse orman -içinde kabuklu yemişler, böğürtlenler ve lezzetli yiyecekler olan- vardır. Yakından geçen nehir suyla doludur -su içilebilir, içinde teknesini yüzdürebilir, türlü çeşitli işler yapabilir. İşte kuzen Ug, görünüşe göre bir mamut yakalamış -mamutlar çok önemlidir, etlerini yiyebilir, postlarını giyebilir, kemiklerini silah yapmak için kullanıp başka mamutlar yakalayabilirsiniz. Demek istediğim bu müthiş bir dünya. Ama bizim ilk insan düşünüp taşınacak bir vakit bulmuştur, kendi kendine der ki, "Peki, içinde bulunduğum bu dünya ilginç bir yer," sonra kendi kendine onu arkadan vurabilecek, bütünüyle anlamsız ve yanıltıcı bir soru sorar. Doğası gereği, böyle biri olarak evrimleştiği ve böyle düşünerek geliştiği için bu soruyu sorar. Alet yapan ilk insan dünyasına bakar ve şöyle der: "Peki, o zaman, kim yaptı bunu?" Kim yaptı? -Bunun neden kalleşçe bir soru olduğunu görebilirsiniz. İlk adam düşünür: "Eh, eşya yapan sadece bir tür varlık tanıdığıma göre, bütün bunları yapan her kimse, benim gibi ama çok daha büyük, çok daha güçlü ve mutlaka görünmez biridir, bütün aletleri yapan, güçlü olmaya yatkın olan kişi ben olduğuma göre, o da muhtemelen bir erkektir![1]
- (...) Bir alet yaptığımızda, onunla bir şey yapmayı amaçladığımız için ilk insan kendi kendine şunu sorar: "Eğer bunu o yaptıysa, ne amaçla yaptı?" İşte tuzak burada kapanır, çünkü ilk insan şöyle düşünür: "Bu dünya bana çok uyuyor. Bana destek olan, beni doyuran, bana bakan her şey burada. Evet, bu dünya tam bana göre," ve kaçınılmaz sonuca varacaktır, dünyayı yapan her kimse, onu kendisi için yapmıştır.[1]
- Şimdi hayal edin, bu durum bir su birikintisinin bir sabah uyanıp düşünmeye başlaması gibidir: "Bulunduğum bu dünya ilginç bir yer -bulunduğum bu delik ilginç bir delik- tam bana göre, öyle değil mi? Aslında bana şaşılacak kadar uyuyor, beni içinde barındırmak için yapılmış olmalı!" Bu öyle güçlü bir düşüncedir ki, güneş gökyüzünde yükselip hava ısınırken, su birikintisi de giderek buharlaşıp küçülür, küçülür ama o telaş içinde her şeyin iyi olduğuna inanmaktadır, çünkü bu dünyanın amacı kendisini içinde barındırmaktır, onu içinde barındırmak için kurulmuştur. Bu yüzden, su birikintisinin kaybolma noktasına geldiği an onu çok gafil avlar.[1]
- Din, merkezinde bazı fikirler barındırır ve biz bunları kutsal ya da mübarek diye adlandırırız ya da benzer terimler kullanırız. Bu, şu anlama gelir: "İşte hakkında kötü söz söyleme izninizin olmadığı bir fikir ya da bir kavram; tek kelimeyle, bu yasaktır." Peki, neden olmasın? Çünkü yasaktır!
Eğer birisi sizin onaylamadığınız bir partiye oy verirse bu konuda onunla istediğiniz kadar tartışmakta serbestsiniz; herkes bir görüş bildirecek ama bu kimseyi rencide etmeyecektir. Eğer birisi vergilerin artması ya da azalması gerektiğini söylerse bu konuda da yorum yapmakta özgürsünüz. Ancak diğer yandan, birisi "Bir Sebt günü ışık düğmesine dokunmamalıyım." derse ona şöyle dersiniz: "Buna saygı duyarım."
Neden Muhafazakar Parti'yi ya da İşçi Partisi'ni, Cumhuriyetçileri ya da Demokratları, şu ya da bu model ekonomiyi ya da Windows yerine Macintosh'u desteklemek tamamen meşrudur da kainatın nasıl meydana geldiği ve onu kimin yarattığıyla ilgili bir fikir beyan etmek yasaktır? Kutsal meseleler olduğu için mi?
Meseleyi mantıklıca irdelediğinizde, böylesi fikirlerin diğer fikirlerle çekişebilmesi adına en az onlar kadar serbest olmamasının bir nedeni yoktur; tabi eğer söylenmemeleri gerektiğini aramızda bir şekilde kararlaştırmadıysak.[2]
Kaynakça
[değiştir]- ↑ 1,0 1,1 1,2 Douglas Adams, Otostopçunun Galaksi Rehberi
- ↑ Douglas Adams: Din