Başımız üstünde demin gülüp duran gökyüzü Yedekte bir salapurya şimdi[1]
Ben gidiyorum dediğimde, 'gitme' diyen birini değil, Ben de geliyorum, yalnız gidemezsin ! diyen birini istiyorum.[2]
Devrimcilik gibi şairlik de İnen darbeyi duyabilmektir Kaslarının liflerinde[3]
Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de, sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.[4]
Kadınlar doğurdular beni bağıra bağıra Yine onlar öldürecekler beni aşktan Bağırta bağırta...[5]
Koyunlar keçiler ve koçlar için Ne kadar bayramsa Kurban Bayramı Bu barış var ya, bu barış Cephedekiler için o kadar barış[6]
Terzi Fikri öyle bir giysi dikti ki Fatsa’ya O Gürcü öyle bir gürledi ki arkadaşlarıyla Noktalar, noktalı virgüller, askeri operasyonlar Kimseler çıkaramaz Fatsa’nın sırtından Emek hakkının sımsıcak çıplaklığını[7]
Bi sen eksiktin ayışığı Gümüş bir tüy dikmek için manzaraya![8]
Hani Ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum, diyor ya Nâzım, Ben de artık şiir düzmek değil, şiiri düzmek istiyorum.[9]
Ömür dediğin üç gündür, Dün geçti yarın meçhuldür, O halde ömür dediğin bir gündür, o da bugündür.[10]
Anladım Yar'la bir olmayınca, Yer'le bir oluyormuş insan.
Öyle içten ki yüreğimin en derinindeki yerin Çıkarı yok, çıkası yok, çıkarasım yok.
Galiba yoruldum. Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar. Kendimi her kaybettiğimde, Seni de kaybediyor olmaktan yoruldum.
Ilgaz, Anadolu'nun sen bir yüce dağısın. Eteklerinde kitaplar...[11]
Can Yücel'e sorarlar; Neden hep babanıza olan sevginizi anlatan şiirler yazıyorsunuz da,annenize olan sevginizi anlatan şiirler yazmıyorsunuz? Can Yücel cevap verir; Anneme olan sevgimi anlatacak kadar şair değilim.[12]