Bereketli Topraklar Üzerinde
Görünüm
Bereketli Topraklar Üzerinde, , Orhan Kemal'in 1954 tarihli romanıdır.
Diyaloglar
[değiştir]- "Aya hele" dedi Ali. Hidayet'in oğlu baktı.
- "Ne var ayda?"
- "Allahımız…"
- "Tövbe, estağfurullah," dedi Hidayet'in oğlu.
- "Niye?"
- "Allahımız ne arasın ayda?"
- "Niye?"
- "Niyesi var mı lan? Allahımız kaşmer mi?"
- "Kaşmer ne ki?"
- "Soytarı…"
- "Allahımız mı?"
- "Tövbe estağfurullah…"
- "Allahımızı karıştırma arkadaş, bak ana avrat dümdüz giderim!"
- "Karıştıran sensin!"
- "Dümdüz giderim dedim, giderim. Karıştırma Allahımızı. Allahımız gibisi var mı?"
- "Allahımız gibi kimse olamaz!"
- Küçük ağayı hatırlayan Ali, "Tabancası var mı Allahımızın?" diye sordu.
- "Olmadığına ne bakıyorsun?"
- "İstese olur değil mi?"
- "Bak hele bak…"
- "Allahımıza kurban oluyum… Sen?"
- "Ben de, abooo…"
- "Allahımız istese Fatma'yı bir de bulabilir değil mi?"
- "Bir de."
- "Bulsa, ah bir bulsa…"
- "Ne verirdin Allahımıza?"
- "Allahımız ne yapsın bendeki öteberiyi? Onun hazineleri var Kafdağı'nın ardında. Allahımız bu…"
Alıntılar
[değiştir]- Orta Anadolu'nun seksen evlik köylerinden Ç. köyünün erkekleri o yıl da çalışmak için çeşitli iş bölgelerine dağıldılar: Sekizi onu Kayseri Dokuma fabrikasına gitti, dördü beşi Sivas Çimento fabrikası, Cer atölyesine.
- Emmim derdi ki, uşaklar derdi, gurbete düştünüz mü, siz siz olun, sılayı içinizden atın derdi. Atamadınız mı yandınız derdi.
- Gurbete düşersin sıla çağırır, sılana kavuşursun gurbet el eder.
- Sen ağa ben ağa, bu ineği kim sağa!
- Allah diyen neden geri kalmış? Basacağız; evel AIlahın izniyle tabanlarımızı da, gövdelerimizi de. Lakin biz biz; olalım, şehir yerinde göz kulak olalım kendimize kardaşlar. Neden derseniz, şehir yeri köy yerine benzemez. Şehir adamı köylüyü cin çarpar gibi çarpar.
- Olma kula kul, öpme el ayak, kirlenmesin ağzın.Ya ver canını insan için ya da etme kabalık dünyamıza!
- Kitap okumalı, gürül gürül. Okuma yazma gibi var mı?