Ataol Behramoğlu
Görünüm
Ataol Behramoğlu | |
---|---|
Türk şair, yazar ve çevirmen. | |
Doğum tarihi | 13 Nisan 1942 |
Doğum yeri | Çatalca, İstanbul |
Vikipedi maddesi Vikiveri öğesi |
Ataol Behramoğlu (d. 13 Nisan 1942), Türk şair, yazar ve çevirmen.
Sözleri
[değiştir]- Şair şiire karşı sorumludur.
- Öylesine yalnızım ki, Sanki yokum.
- Yitik bir ezgisin sadece, tüketilmiş ve düşmüş, gözden.
- Bu sabah mutluluğa aç pencereni, Bir güzel arın dünkü kederinden.
- Birini ne kadar çok seversen, hayat onu senden o kadar uzaklaştırıyor.
- İstedim ki Beyaz, ipek gibi yağan karın altında Daha güzel olsun dünya.
- Öğrendim ki, hayatında nelere sahip olduğun değil, kiminle olduğun önemli.
- Öğrendim ki. Hiç tanımadığın insanlar, iki saat içinde, senin hayatını değiştirir.
- Bütün ömrümce aradığımı bulduğumda, oturup ağlayacağım bir deniz kıyısında.
- Öğrendik ki, iki şey asla terketmezmiş insanı: biri yanındaki ana, diğeri kalbindeki yara.
- Kanın karışmalı hayatın bütün dolaşımına. Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı.
- Geçer, güzelim, bu günler de geçer. Sökülüp atılır dikenli teller. Koparır halk bir gün zincirlerini.
- Anne gezindiğin bağ baba yaslandığın dağdır! Ömrümün en güzel çağı, annen ve babanla olandır.
- Haramisi, soyguncusu, Uğursuzu, vurguncusu, Cellat ruhlusu, soysuzu, Bakan, sadrazam olmuştur.
- Rüyalar bile geceleri bekler gizlice görünmek için. Yüreğimdesin, saklısında içimin gizlice sevgilim.
- Ama artık gitmek geliyor içimden. Bir sabah masmavi bir bulutun peşinden, dönüşü olmayan yerlere.
- Sevdiğim, sonsuzca yitirdiğim ender çiçek, geri kalan yılları ömrümün, seni anımsamama yetmeyecek.
- Evet haklısınız, erkekler bir ödündür, çünkü hepsinin beklemekten ağaç olduğu bir sevgilisi olmuştur.!
- Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle Çünkü acılar da sevinçler gibi olgunlaştır insanı.
- Korkan varsa konuşmaya, Anlam yükleyip susmaya, Gerek kalmadı korkmaya, Çünkü korkulan olmuştur.
- Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı.
- Oysa insan olmak, çoğalabilmektir başkalarıyla. İnsansın; birinin canı yanarken, senin de canın yanıyorsa.
- Siz hangi piç köklerden türediniz, Kimsiniz, neden böylesiniz? Nasıl boğuldunuz içinde ihanetin? Ne çok hain.
- Burjuvalar kocaman duvarlarla çevirmişler avlularını. Ama bir kiraz ağacı gördüm geçen gün Dışarı uzatmıştı en çiçekli dalını.
- Öğrendim ki, Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız. Kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz. Gerisini karşı tarafa bırakırsınız.
- Hayvan kötülük olsun diye kötülük yapmaz. Kötülük olsun diye kötülük yapmak ve bu anlamıyla da ahlâksızlık insana özgüdür.
- Tabu kavramlar (ve kurumlar) vardır. Devlet gibi, din gibi... Evlilik bu türden kavram ve kurumların belki de en başında geliyor.
- Ve cellat uyandı yatağında bir gece tanrım dedi bu ne zor bilmece oldukçe çoğalıyor adamlar ben tükenmekteyim öldürdükçe.
- Dünyaya bir daha gelirsen nasıl bir hayat isterdin sorusuna kim ne derdi bilmiyorum ama, ben aynı ananın evladı olmak isterdim.
- Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına. Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır.
- Eskidenmiş sabredip murada ermek, şeyhin kerametini bekleyerek. Öyle zamanlar yaşamaktayız ki dostum, erdemdir bazen, sabretmemek.
- Bence Türkiye’de gençler doğru eğitilmiyor. Gençlerin yetenekleri baskılanıyor, önleri kesiliyor. Bu yüzden gerçek niteliklerini ortaya çıkaramıyorlar.
- Vatan, bu ülkenin tepesine çöreklenmiş gerici, karanlık, emperyalizm işbirlikçisi güçlerden behemehal, mutlaka, kesinkes kurtulmalıdır ve kurtulacaktır.
- Öğrendim ki. Ne kadar yakın olursa olsunlar en iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir. Onları affetmek gerekir. Öğrendim ki. Bazen başkalarını affetmek yetmiyor. Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor.
- İsim nedir ki, bulutlara yazılır geçer. Yüzüm nedir ki, akar suya çizilir geçer. ömür nedir ki, kurulur bozulur geçer. Sevda nedir ki, dokunursun süzülür geçer. Şiir nedir ki, sezilir geçer. İnsan nedir ki, bir şeylere sevinir, üzülür geçer.
Şiirler
[değiştir]"Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var"
[değiştir]- Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
- Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
- Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
- Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana[1]
- ...
"Kızıma"
[değiştir]- Bütün insanları dostun bil, kardeşin bil kızım
Sevincin ürünüdür insan, nefretin değil kızım
Zulmün önünde dimdik tut onurunu
Sevginin önünde eğil kızım[2]
"Aşk İki Kişiliktir"
[değiştir]- ...
- Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk, iki kişiliktir.[3]
Yazılarından
[değiştir]- Gerçekçi şair, gözlemlerini, duygularını, düşüncelerini, sezgilerini, her gerçek şair gibi, bütün bunların sentezi demek olan "imge"ye dönüştürmeyi başarabilmelidir... Fakat gerçekliğin dayattığı sorulara karşılık verebilmek, başka bir deyişle, imgelerimizi sadece duyarlılığımız ya da kişisel hayallerimizle değil, aynı zamanda nesnel gerçeklikle yoğurabilmek için, bu gerçekliğin bilgisine de sahip olmak gerekiyor...[4]
- (2 Eylül 1995 tarihli "Şair Gözüyle Bosna" yazı dizisinden)
- İnsan yurdunu teninde duyarak yaşamalı.[5]
- (5 Temmuz 2003 tarihli köşe yazısından)
- İstanbul, buradaki yaşamımız beni de çoğumuz gibi kimi kez öfkeden kudurtsa da, dünyada görüp tanıdığım en güzel kenttir. Bu güzellik, sadece kentin coğrafyasının değil bu kentte yüzyıllar süresince oluşmuş eşsiz bir sentezin sonucudur. Bir kent sadece coğrafya demek değildir. Sadece coğrafya olarak baktığımızda başta Paris olmak üzere Batı ülkelerinin hiçbirinin ilginç bir coğrafyaya sahip olmadığını söyleyebiliriz. Sadece mimari özellikler de bir kentin güzelliğini, ilginçliğini açıklamaya yetmez. Hitler gibi birinin eline geçse, Paris'in bütün mimari zenginlikleri anlamsız bir taş yığınına dönüşebilirdi... Kentler, orada yaşayanlarla bir bütünü oluşturduklarında bir anlam taşırlar... İstanbul hâlâ güzelse, bu sadece gerçekten eşsiz bir coğrafyanın değil, aynı zamanda da bozulup yok olmamakta hâlâ direnen eşsiz bir sentezin sonucudur...[6]
- (11 Aralık 2004 tarihli köşe yazısından)
- Hayvan kötülük olsun diye kötülük yapmaz. Kötülük olsun diye kötülük yapmak ve bu anlamıyla da ahlâksızlık insana özgüdür.[7]
- (23 Mayıs 2009 tarihli köşe yazısından)
- İster eğitimsizlik, ister töre baskısı, ister dinsel tutuculuk diyelim; hangi gerekçelerle açıklayıp anlamaya çalışırsak çalışalım; Türk erkeğinin ruhunun derinlerinde kadına karşı bu bir yanıyla hor görme, bir yanıyla dinmez aşağlık duygusunun, bu şiddet kullanma eğiliminin, bu akıl dışı korkunç hastalığın önü alınıp kökü kazınamadıkça, bu ülkenin mutluluk yüzü görebilmesi olanaksızdır...[8]
- (23 Ocak 2010 tarihli köşe yazısından)
- Tarih kuşkusuz ki birebir tekrar değildir. Aslında bu, her şeyin, bütün toplumsal ve kişisel olguların gerçeğidir. Fakat benzer koşulların benzer sonuçlar doğuracak olması da doğaldır.[9]
- (5 Mart 2010 tarihli köşe yazısından)
- Vatan, bu ülkenin tepesine çöreklenmiş gerici, karanlık, emperyalizm işbirlikçisi güçlerden behemehal, mutlaka, kesinkes kurtulmalıdır ve kurtulacaktır.[10]
- (3 Kasım 2012 tarihli köşe yazısından)
Söyleşilerinden
[değiştir]"Şairin Şiire Sorumluluğu" (18 Kasım 2012)
[değiştir]- İnsanın mucizesinin farkında olmayan, buna inanmayan kişi sanatçı olamaz. Şiir yazar belki ama şair olamaz.
- Nesir uçar, şiir kalır.
- Sigaranın şiirle alakası yok. Lisedeyken herkes gibi ben de sigara içerdim. Sonra baktım sigara içerken kafam iyice dumanlanıyor, e bu sefer de şiir yürümüyor; sigarayı bıraktım. Ama arada bir tüttürüyorum yine.
- Şair şiire karşı sorumludur.
- Şiir canlı bir organizmadır.
- Şiir damıtılmış bir üründür. Bir şiirden, hatta bir dizeden esinle kitaplar yazılabilir.
- Şiir değerlendirmesi şiirsel olmalıdır. Kuru analizler, ancak şiiri öldürmeye yarar.
- Yanıma gelip, "Dua diye bir şiirinizi okuduk, çok güzelmiş" diyorlar. Ama o şiiri ben yazmadım ki. İnternet'e biri yazmış, altına da adımı koymuş.
- Yaratıcılık bir cevherdir. Bu cevheri ortaya çıkarmak için eğitim gerekir. Örneğin Rusya'da Gorki Enstitüsü vardı -şimdi hâlâ var mı bilmiyorum-, bakarsanız birçok büyük Rus edebiyatçı bu enstitüde eğitim almıştır. Türkiye'de de Köy Enstitülerinin böyle bir özelliği vardı. Köy Enstitüleri olmasa Fakir Baykurt gibi yazarlar çıkmazdı.
- Bence Türkiye'de gençler doğru eğitilmiyor. Gençlerin yetenekleri baskılanıyor, önleri kesiliyor. Bu yüzden gerçek niteliklerini ortaya çıkaramıyorlar.
- (18 Kasım 2012 tarihli "Şairin Şiire Sorumluluğu" söyleşisinden)
Mülakatlarından
[değiştir]- İnsanlar bir aradayken bile yalnızlar. İki insanın birbirine kendini tam anlamıyla vermesi neredeyse olanaksız hale gelmiş. İnsanın kendini dinlemesi bile mümkün değil. Bir an derin bir düşünceye dalmak isteseniz, yaşanılan hayatın hır gürü buna olanak vermez. Bu sistemin yarattığı bir sonuç ve bütün insani ilişkilerde kendini gösterecektir. En başta da aşk gibi, şiir gibi insanın özüyle en çok ilgili duygusal yaşantılarda daha çok kendini gösterecektir. Tabii ki tek başına aşklar yaşanabilir. Ama doğal olan, iki kişinin yaşamasıdır. Aşk insani bir iletişimdir her şeyden önce.[11]
- (22 Mart 1999 tarihli mülakatından)
Kaynakça
[değiştir]Ataol Behramoğlu ile ilgili daha fazla bilgiye Vikipedi'den ulaşabilirsiniz.