İdeolocya Örgüsü

Vikisöz, özgür söz dizini

İdeolocya Örgüsü, Necip Fazıl Kısakürek'in Büyük Doğu Hareketi'ni anlattığı eseri.

Alıntılar[değiştir]

  • İslâm cemiyet ve beldesinin büyük meydanında ve bütün nazarlara karşı kadın, yüzünden, el ve ayaklarından başka hiçbir noktasını çıplak olarak gösteremeyecek derecede hayâ ve hicap ifade eder. Tek tel saçın bile dâhil olduğu bu hayâ ve hicap şartları yerine geldikten sonra kadın, aynı İslâm cemiyet ve beldesinin aynı meydanında en faal ve en vazifedâr bir unsur olabilir.
  • Fars tesiri korkunçtur; İslâmda en büyük kafalarla at başı, en hain bozguncu kelleleri de İranlı.
  • Bizim cemiyet ve devletimizde bile bile hırsızlığın cezası, cezaya ehliyet sınırları içinde, istisnasız ve kayıtsız ve şartsız, bir kolun kesilmesidir. Bütün suistimaller, sahtekârlıklar, dolandırıcılıklar, hile tertipleri, netice itibariyle hedef tuttuğu kast ve gaye esas olarak hırsızlığın şubeleri halinde sınırlandırılır ve ona hükümlendirilir. Bizim cemiyet ve devletimizde fuhuş ve zina kökünden yasaktır.
  • İster yerli, ister yabancı filmlerde, ahlâkî, ruhî, hissî, fikrî, siyasî, hattâ bediî ve zevkî en küçük zaaf, sakamet ve dalâlet ifadesi, böyle bir filmin yasak edilmesi için kâfi sebeptir.
  • Alenî ve ictimaî bir zina nazariyesinden başka bir şey olmayan dans, belki de bu münafık cephesiyle zinadan da iğrenç bir fiil olarak, Büyük Doğu mefkûresinin hiçbir noktasında barınamayacak bir fiildir; ve bu bakımından, aynı mefkûrenin en şiddetli yasakları arasındadır.
    Kadınla erkeği müşterek ve ahekli hareketlerle vücut kıvrımlarını göstermeye davet eden ve ister bir çift, ister birçok insanın şehevî hareketlerinden ibaret olan dans, millî ve gayr-i millî bütün çeşitleriyle bizden değildir.
  • Bizde heykel yoktur.
  • Kerhane, meyhane, kumarhane ve bütün rezalethanelere "paydos!" diyecek bir nizam. (...) Adam öldüreni hemen öldürecek, hırsızlık edeni bir daha edemez hale getirecek; ve bütün içtimaî ihtilâtlarında ferde öz evinden daha emin sığınaklar gösterecek bir nizam. (...) Nizamların nizamı olan düzen, iki heceli ve beş harfli bir isim taşır: İslam.
  • Doğuş olmaya doğuş. Doğu olmaya Doğu. En doğrusu Doğu'nun doğuşu.
  • Tanzimattan beri devam eden sahte inkılâplar ve bu inkılâpların türettiği sahte kahramanlar, dâvâmızın, müşahhas plânda baş meselesidir.
  • Büyük Doğu, âlem olduğu mefkûre çerçevesinde senfonik bir orkestra.
  • Her şey Doğu'dan geldi; her şey, her şey, yani ruhumuz.
  • Kudüs orada, Mekke orada, Kâbe orada... Ne kadar insan yüzü varsa hepsinin birden yöneleceği istikâmet sırrı orada.
  • Mesele, Batı'yı anlamak. Dâvânın en nazik istikâmeti, bütün mâzi ve tarih hükümlerinin özü ve halinde bugün Doğu'nun Batı'ya karşı nasıl bir anlayış tavrı takınacağında.
  • İlk buhran devremizde, bağlı olduğumuz iman manzumesinin vecd ve aşkını kaybettikten sonra anlamadan kabuğa mıhlı kalmak yüzünden, Batı harikasını hemen müşahede altına alıp ciğerlerimize sindirmek ve şahsiyetimizi kaybetmeksizin kanımızda eritmek imkanlarından nasıl mahrum kaldıksa; ikinci buhran devremizde, ayılmak bilmez bir hayret ve dehşet psikolocyası altında, Batı'nın kabuğunu bir türlü oyamadık ve meyvesine eremedik.
  • Kemal devrini çoktan yaşamış ve tüketmiş bulunan Doğu âlemi, (Rönesans)tan sonra, Türk bütünlüğündeki devamının tam bir ucuzculuğa çarptığına ve bu yüzden Doğu milletleri arasındaki merkezî düğümün pörsümeye ve gevşemeye başladığına şahittir.
  • Aynı kazana bir kerecik sokulup çıkarmakla elde edilen Türk Ceza Kanunu?
  • Kitaplık çap yerine bir cep defterinin tek sahifeciğine yerleştirilen Altıokluk dünya görüşü?
  • Şahsiyeti, Fransızların (Lejyon donör) nişaniyle mükâfatlandırılan Tanzimat'ın Mecelle'sine karşılık, boyacı küpü tercüme kazanına sokulup çıkarılmış İsviçreli Türk Medeni Kanunu nedir?
  • Şifası için Allah'a yalvarmanın ilk şartı illetin teşhisi ise, açıkça bilinmeli ve bildirilmelidir ki, bizde hele Tanzimattan beri, belki de ırkî bir akâmetten ötürü hiçbir büyük tefekkür adamı yetişmemiş, yetişenler büyük ve usta kopyacılık seviyesini aşamamış, bu yüzden mukaddes din, birtakım hamlar ve kabalar elinde son derece ucuzlaştırılmış, bu hâl Tanzimata kadar sürmüş, ondan sonra da büyük ve usta yerine cücelerin cücesi ve acemilerin acemisi kopyacılar elinde Avrupalılık ucuzluğu başlamış ve işte bu hâle gelinmiştir.
  • Düşünmediğimizi düşünmedikçe düşünebilmekten uzak yaşayacağız.
  • Yalnız İslâmiyete inanıyoruz!
  • O küllî şeyin adı ki İslâm, her şey onda, o da her şeyde...
  • İnsan olduğu için İslâm oldu; ve İslâm olduğu için insan vardır.
  • Bir kişinin herkes, herkesin de bir kişi olduğu hakikati İslâmındır.
  • Âlemde tek adalet kaynağı, İslâm...
  • İslâmiyetin kılıcı bizzat merhamettir. Hıristiyanlıktaki sun'i merhamet edebiyatı değil...
  • Aya biz gidecek ve oraya, bilmem kaç yıldızlı Amerikan bayrağı yerine Tevhid livâsını biz dikecektik!
  • Fakat imparatorluk o kadar cüsselidir ki, can çekişirken bile dünyayı titretmektedir.
  • Tanzimatın, olmaması değil, aksine, İslâmlık emrinde ve çok daha geniş ve köklü bir hareket şeklinde olması lâzımdı.
  • Giden şey İslâm, gelen şeyse hiçti.
  • Kanunî devrinden beri gerçek inkılâbı bekliyoruz.
  • Gerçek Türk tarihi henüz yazılmamıştır. Yazılabilseydi zaten mesele yoktu.
  • Fakat sadece ruhlarda ve düşünce çevresinde bir inkılâp...
  • Bu inkılâbın âletleri, söz ve kalem...
  • Çölde, devesine, kölesiyle nöbetleşe binen Reisler Reisi'nin ahlâkı. Buna muhtacız...
  • İslâm ahlâkı, buna muhtacız.
  • Biz, gerçek milliyetçiliği, geriye doğru değil, ileriye doğru, menba istikâmetinde değil, mansap istikâmetinde, tohum üstünde değil ağaç üstünde karar kılıcı bir anlayış ve görüşe bağlıyoruz.
  • İnsan hür değildir; hür olan, eşek veya köpek...
  • Hürriyet bir gâye değil, vasıtadır ve gâye bir tarafa bırakılıp vasıta gâyeleştirilemez.
  • Bir dilde uzun, dolgun ve çok heceli kelimeler, tefekküriyet ve medeniyet işaretidir.
  • Dünyada hiçbir dil yoktur ki, bugünkü Türkçenin yazılış derecesinde (fonetik-seslendirildiği gibi) olsun.
  • Ruhumuzun ırzına geçtiği sanılar Arapç]yı karşılık, ruh ismet ve iffetimiz gâvurcaya karşı takdim ve teslim edilmiştir.
  • Bir milletin diliyle oynamak, onun hayatıyla oynamaktır.
  • Yine o, hep o, yalnız o, daima o...
  • Gerilerini dönüp, ileriye kıçlarındaki gözle bakanlar bize "gerici" diyor.
  • Gerici... O da ne kelime? Gerilerinde damgamız mı var ki gerici oluyoruz?
  • Gerici kelimesi, ancak gerilerini döndürmekten başk abir hüneri olmayanlara yakışır.
  • Hasret, vuslatın yarısıdır. İste ki olsun!
  • Sen yalnız düşün!
  • Sen, düşünmeyi düşünmekten başlayarak düşün, yeter!