Muzaffer Oruçoğlu
Görünüm
Muzaffer Oruçoğlu | |
---|---|
Doğum tarihi | 18 Mart 1947 |
Doğum yeri | Boğatepe |
Vikipedi maddesi Vikiveri öğesi |
Muzaffer Oruçoğlu (d. 18 Mart 1947), 68 Kuşağı önderlerinden yazar, ressam.
- Düşünceme zincir vurmuyorum; bu, ilk özgürlüğümdür.
İnsani olan tüm eğilimlerimi pratikte yaşamaya çalışıyorum; bu, ikinci özgürlüğümdür.
İçimdeki yeteneklere kendilerini ispatlama olanağını sunmaya çalışıyorum; bu, üçüncü özgürlüğümdür.
Başkalarının özgürlüğü için mücadele ediyorum; bu, dördüncü özgürlüğümdür.
Yıkmayı kendimden başlatıyorum; bu ise çıplaklığımdır.
- Çıplak ve Özgür
- İnançtır bu
Tanı yavrum
Sevaptır pırıl pırıl
Demire tırnakla
Duvara kanla yazılır
Acılardan süzülür
Canı can
Zindan zindan içinde
Beton gülüdür
Bükülmez
Bükülmez yavrum
Cellat suratlara tükürür
Ve alnı şafağa doğru
Darağacına yürür
- Demirin ve Ateşin Dilinden
- Uzayı ve sonsuzluğu düşündüm bir ara. Yıldız mahşerinden dünyaya ve kendime baktım. Dönüşme, patlama, parçalanma serüvenlerinin uzaydaki anlamını ve amacını düşündüm. Ağrı, acı ve çatışma ocağı haline gelen beynimi uzaya benzettim. Ellerimin arasına aldım kafamı. İnsanileşmenin korkunç bedeli karşısında, dehşete düşercesine ürperdim.
- Mengene
- Aşk halini, kendi kıyametini yaşıyordu toprak. Büyük alt üst oluşlara, ateşe ve uğultuya durmuştu. Kum gibi çoğalan, yığılan, savrulan canlılar, binbir biçimde, toprağı iğfal ediyor, kudurtuyor, kıtlığa ve berekete taşıyordu. Gömülen insanlar parçalanıyor, gözle görünmez milyonlarca canlıya dönüşüyor, toprağı kaynatıyor, mayalıyor, döllüyor, doğuma hazır hale getiriyordu.
Toprakta her canlıya ait her şey vardı ve hiçbir canlıya ait hiçbir şey yoktu. Toprağın üstünde yaşayan insan, toprağın bu akıl almaz kargaşasından habersizdi. Bir gün bu kargaşaya katılacağını, kendi yaşam tarihine bu kargaşanın içinden, bu kargaşanın vicdanıyla bakıp, gerçek durumu anlayacağını ve acı acı gülümseyeceğini aklının ucundan bile geçirmiyordu. İnsanı bu hale getiren şey neydi? Ne yapmak istiyordu insan?
- Grizu 2
- Büyük put, küçük putları kırdı. Putları kıran adsız çekiç de kaçtı, kırklara karıştı. Büyük put ayağa kalktı, kendi parçalarıyla barıştı. Yağmurdan sonra, ayışığında, gidin toprağa bakın. Toprakta her açlığın ayak izi var; kitaplardan dökülen kelamların izi de var. Kaçan kaçana. Şifalı otlar, elvan şekerler satan aktarcı Garo Papazyan kaçtı. Devri vesveseden beri İkdam gazetesini okuyan Pelemetci Vahan kaçtı. Ayrıştırdı, birleştirdi, en derin yerine yerleşti, ordan baktı, kararını kabiliyetini kaybetti, sonunda Semerci Sarkis de kaçtı. Ben cesur çıktım, kaçmadım, aklım kaçtı. Hayat kaçmadı, cesur çıktı, ama manası kaçtı.
- Grizu 3
- Sanatçının sanata en yakın olduğu an, sistemle çatıştığı andır. Sanatçının sanatla özdeşleştiği, sanat olduğu an ise, kendi iç sistemiyle, kendisiyle çatıştığı andır.