Murat Bardakçı

Vikisöz, özgür söz dizini
Murat Bardakçı
Doğum tarihi 25 Aralık 1955
Doğum yeri İstanbul
Vikipedi maddesi
Vikiveri öğesi

Murat Gökhan Bardakçı (d. 25 Aralık 1955; İstanbul), Türk gazeteci, yazar ve televizyon programcısı.

  • Osmanlı'da Hıristiyanlar'ın ibadetlerinde serbest bırakılıp İslamiyet'e geçmeye zorlanmamalarının sebebi hoşgörü falan değil, sadece paradır! Gayrımüslimlerin ödediği haraç ve cizye adındaki yüksek vergiler hazine için asırlar boyunca önemli bir gelir kaynağı olmuştur, bu vergiler bütün İslam devletlerinde vardır ve hiçbir devlet böylesine büyük bir geliri kaybetmek istememiştir.[1]
  • Lozan, tarihimizin en şerefli anlaşmasıdır! Dünya Harbi'ndeki büyük mağlûbiyetin ardından İstiklâl Savaşı'nda maddî kuvvetinin neredeyse tamamını sarfedenlerin hatırasını ve Lozan’da yapabileceklerinin en mükemmelini yaparak alabileceğimizin azamîsini elde edenleri “Şurayı neden bıraktılar? Filânca yeri niçin kurtarmadılar?” yahut “Falancadan neden vazgeçtiler?” gibisinden menfaat maksatlı suçlamalarla kirletmek onların hem hatıralarına hakaret, hem de ruhlarını muazzep etmektir; üstelik büyük günahtır![2]
  • Hoşgörü, bu topraklarda hiçbir zaman vârolmamıştır.[1]
  • Derdiniz nükleer atıksa Afrika orada. Verirsiniz biraz para, atıkları alırlar.  :(Habertürk televizyonu, 15 Mayıs 2010, "Tarihin Arka Odası" programı)
  • Osmanlı döneminde Hıristiyanlar için konmuş birçok yasaklar vardır. Meselâ şehirlerde atla gezememiş, yüksek bina yapamamış ve çanlarını kilise duvarının dışından işitilecek şekilde çalamamışlardır. Hattâ, bazı devirlerde sokağa ayaklarına çıngırak takarak çıkmak zorunda bile bırakılmış, belli renklerde elbise giymeleri bile yasaklanmıştır.[1]
  • Eğer I. Dünya Savaşı'nı kazansaydık şu anda her yerde Enver Paşa heykelleri bulunur her yerde Enver Paşa resimleri olurdu. Hatta şu an Enverizm meselesini konuşurduk.
(5 Ağustos 2012, Habertürk TV'deki Tarihin Arka Odası programında)
  • Türkiye muhafazakârlaşmadı. Anadolu zaten muhafazakârdı. Şimdi Anadolu’daki muhafazakârlar kentlere geldiler. Dahası bir de ortaya çıkmaya, sosyal yaşama katılmaya başladılar. Görünür oldular.[3]
  • Yenilgi her devlet için mukadderdir.
(Habertürk TV'deki Tarihin Arka Odası programında)
  • Türkiye, belge cennetidir. Bugün pazarlanan Magna Carta'lar orijinal değildir, sonradan yapılmış kopyalardır. Ama bizde Orhan Gazi döneminden kalan vakfiyeler vardır. Osmanlı arşivleri, mükemmel çalışır. Çok nettir belgeler. Halen tasnif devam ediyor. (Gündem Ötesi, 139. Bölüm)
  • İkinci Bayezid, Kolomb’a ‘he’ deseydi Amerika’da şimdi Türkçe konuşulacaktı.[4]
  • Yunan Kralı, bayrağımızı yırtan Yanni Lagos’a rahmet okutan terbiyesizliği işte bu ziyareti sırasında etti. Başbakanı Dimitri Gunaris ve komutanı Anastas Papulas ile Bursa’da Osman Gazi’nin kabrine gitti, içeriye çizmeleriyle ve kılıcıyla girip sandukayı tekmeledi, “Osman, kalk da bak! Döndük” dedi![5]
  • 1926’da Millî Eğitim Bakanlığı’nın topladığı bir komisyonda o devrin önde gelen iki ressamı, Namık İsmail ile Çallı İbrahim, Sultanahmet Camii’nin “resim galerisi” yapılmasını teklif etmiş; hattâ sergilenecek tabloların daha iyi görülebilmesi için çatıda delikler açılması gündeme gelmiş ve cinayete millî mimarîmizin kurucularından olan Kemaleddin Bey’in “Siz kafayı mı yediniz?” diye ortalığı velveleye vermesi sayesinde mâni olunabilmişti…[6]
  • Bir hükümdarın memleketine ihanet ettiğini söylemek çok zordur, imkansızdır. Çünkü onun mülküdür evidir (imparatorluk). İnsan evini yakmaz, yıkmaz. Sultan Vahidettin de o'dur. Yani devlet, hükümdarın mülküdür. (Pelin Çift ile Gündem Ötesi Programı 139. Bölüm)[7]
  • (Orhan Pamuk) Nobel ödülü almış olmasına rağmen memleketinde en çok nefret edilen yazardır.[8]
  • İttihat ve Terakki'nin ortaya çıkmasının iki temel nedeni vardır: Bir, onların ifadesiyle İstibdat yönetimine yani Sultan Hamid yönetimine son vermek, biraz nefes almak; ikincisi, devletin yıkılış sürecini uzatmak, mümkünse yıkılmaktan kurtarmak. İttihat ve Terakki'nin başka bir maksadı yoktur. İttihatçılık ve İslamcılık, iktidara gelmelerinden çok sonra olmuş hadiselerdir.[8]
  • Devlet, tek parti döneminde Arapça ezan yasağının tatbikine şiddetli şekilde özen gösterdi; yasağın yürürlükte olduğu 18 sene boyunca kanuna karşı çıkıp ezanı Arapça okuyan, kameti de yine Arapça getiren binlerce kişi tutuklandı ve bazıları mahkûm edildiler…[9]

Kaynakça[değiştir]