İbn-i Haldun

Vikisöz, özgür söz dizini
İbn-i Haldun
Doğum tarihi 27 Mayıs 1332
Doğum yeri Tunus
Ölüm tarihi 17 Mart 1406
Ölüm yeri Kahire
Vikipedi maddesi
Vikiveri öğesi
İbn-i Haldun Enstitüsünün sembolü. Arap-Amerikan Müzesi, Michigan, ABD

İbn-i Haldun, modern historiyografinin, sosyolojinin ve iktisadın öncülerinden kabul edilen 14. yüzyıl düşünürü, devlet adamı ve tarihçisi. En çok Mukaddime adlı eseriyle tanınır.

Kaynaklı[değiştir]

Devlet hakkında[değiştir]

  • Devlet doğal olarak iktidardakileri zengin ve gösterişli yaşam sürmeye sürükler. İktidarda yaşam olanakları çoğalır, yaşam koşulları değişir. Egemenlerin dağıttıkları ücret ve ödüllere ilişkin giderleri artar. Zamanla gelirler, giderleri karşılayamaz olur.[1]

Din hakkında[değiştir]

  • Felsefeciler, peygamberlik kurumunu akıl kanıtıyla tanıtlamaya yöneldikleri zaman, savlarını, bu kanıta [bir düzenleyici bulunması gerektiği kanıtına] dayandırırlar.(...)şöyle derler: "Bu düzenleyicinin yargısı, Tanrı katından geldiği varsayılan bir şeriatla [bir dinle] oluşur."(...) Felsefecilerin bu akıl yürütmeleri, senin de göreceğin gibi, kesin kanıta dayalı değildir. Neden dersen: varlık ve insanlığın yaşamı, öyle Tanrıdan din getiren biri olmaksızın da oluşup gelişebilir. (...) Düşünün: Kitaplılar ve peygambere uyanlar, kitapları olmayan ateşe tapanlardan sayıca daha azdırlar. Gerçekten ateşe tapanlar, dünyada en kalabalık topluluklardan birini oluştururlar. Kitapları, peygamberleri olmadığı halde, onların da yönetimleri ve uygarlıkları vardır.(...) Ve şu bir gerçek ki, peygamberlik kurumu, akla dayalı bir şey değildir. Onu bildiren, duyuran dindir sadece.[2]
  • (Müslümanların aksine) diğer dini grupların evrensel bir misyonu yoktu ve kutsal savaş onlar için sadece savunma amaçlı bir görev değildi... Onlardan sadece dinlerini kendi halkları arasında kurmaları gerekiyor. Bu nedenle, Musa ve Yeşu'dan sonra İsrailliler, yaklaşık dört yüz yıl boyunca kraliyet otoritesine ilgisiz kaldılar. Tek dertleri dinlerini kurmaktı... İsrailliler, Musa aracılığıyla kendilerine anlatıldığı gibi, Tanrı'nın Kudüs'te ve çevresinde kendilerine miras olarak verdiği topraklardan Kenanlıları mülksüzleştirdiler. Filistliler, Kenanlılar, Ermeniler, Edomlular, Ammonlular ve Moavlılar onlara karşı savaştı. Bu süre zarfında siyasi liderlik, aralarındaki yaşlılara emanet edildi. İsrailliler yaklaşık dört yüz yıl bu durumda kaldılar. Herhangi bir kraliyet gücüne sahip değillerdi ve yabancı ulusların saldırıları tarafından taciz edildiler. Bu nedenle, peygamberlerinden biri olan Samuel aracılığıyla Tanrı'dan kendilerine kral yapmalarına izin vermesini istediler. Böylece Saul onların kralı oldu. Yabancı ulusları yendi ve Filistliler'in hükümdarı Golyat'ı öldürdü. Saul'dan sonra Davud kral oldu ve sonra Süleyman oldu. Krallığı gelişti ve Hicaz ülkesinin sınırlarına ve daha sonra Yemen sınırlarına ve Bizans topraklarının sınırlarına kadar yayıldı. Süleyman'dan sonra kabileler iki hanedanlığa bölündü. Hanedanlıklardan biri, başkenti Samiriye (Sabastiyah) olan Nablus bölgesindeki on kabilenin, diğeri ise Kudüs'teki Yahuda ve Benyamin oğullarınınkiydi. Kraliyet otoriteleri kesintisiz bin yıllık bir süreye sahipti.

Mukaddime, Çeviren Franz Rosenthal, pp.183-184, Princeton University Press, 1981.

Siyahlar hakkında[değiştir]

  • Zenciler köleliği kabul eden tek halktır çünkü sahip oldukları insani özelliklerin derecesi düşüktür ve hayvanlar basamağına yakındırlar. Köleliği kabul eden diğer halklar bunu rütbe veya nüfuz kazanmak için yaparlar. Buna örnekler doğudaki Memlük Türkleri ve [İspanya'da] devlet hizmetine giren Frenkler ve Galiçyalılardır.
    • İbn-i Haldun'dan Bernard Lewis'in İslam'da Irk ve Ten Rengi” eserinde yapılan alıntı, Harper and Row, 1970, alıntı S. 38'de yapılmaktadır. Köşeli parantezler Lewis'e aittir.

Grekler hakkında[değiştir]

  • Bir tek milletin, Greklerin bilimleri bize intikal etti, çünkü onların çalışmaları Memun zamanında çevrildi. O, bunu yapmakta başarılı oldu çünkü yanında çok sayıda çevirmeni vardı ve bu bağlamda çok para harcadı.
Aktarmaya alışık kişi, incelemeden yazar, aktarır durur. Tutarlı bakış ise yöneltildiğinde, gerçeği bulup ortaya çıkarır. Bilim de bu gerçeğin evrelerini parlatıp aydınlatır tutarlı görüş için.

İnceleme hakkında[değiştir]

  • Aktarmaya alışık kişi, incelemeden yazar, aktarır durur. Tutarlı bakış ise yöneltildiğinde, gerçeği bulup ortaya çıkarır. Bilim de bu gerçeğin evrelerini parlatıp aydınlatır tutarlı görüş için.[1]

Tarih hakkında[değiştir]

  • Bilesin ki, tarih, gerçekte dünyanın (...) doğal yapısında belirmiş durumlar demek olan insanların "toplumsal yaşamları" konusunda bilgi vermektir.[3]
  • Tarih alanında düşülen yanlış ve yanılgının ince bir nedeni var: Çağlar değişir ve günler geçip giderken, toplumların, kuşakların durumlarının da sürekli olarak değiştiğinin gözden kaçırılması. (...) Evrenin ve toplumların durumları, ilişkileri, gidişleri tek bir süreç ("vetîre") üzerinde sürmez ve değişmeyen bir çizgide kalmaz. Günler, zamanlar geçer, oluşan değişmeler ve durumdan duruma geçişler bütünüdür her şey. Bu değişmeler ve geçişler, kişilerde, sürelerde, kent ve kasabalarda olduğu gibi, tüm evrende, ülkelerde, kıtalarda, zamanlarda ve devletlerde de olur.[4]
  • Dıştan bakılınca tarih, eski günlerden ve devletlerden, eski çağlarda geçen olaylardan haber veren bilim olmaktan öteye geçmez. Ağızdan ağıza geçen sözler, öyküler anlatılır. Anlatılardan özdeyişler çıkarılıp sergilenir. Toplantı yerlerinde kalabalık belirdiği zaman bunlarla eğlendilirilir dinleyenler.[1]
  • Derinliğine inilerek bakıldığındaysa, tutarlı bir bakıştır tarih. Bir incelemedir [nazarun ve tahkikun ç.n.]. Olup bitenleri nedenleriyle birlikte incelemedir, nedenlerine bağlamadır. Ne var ki bunun ilkeleri çok incedir. Olguların nasıllarını ve nedenlerini derinlemesine bilmedir. Bundan dolayı tarih, temel bilimdir.[1]

Toplum hakkında[değiştir]

  • İnsanların toplumsal yaşamları zorunludur.(...) İnsanın besinini elde etmeye tek başına gücü yetmez.(...) Tahılı öğütüp un durumuna getirmesi, unu hamur yapması, hamuru pişirip ekmek yapması gerekir. Bu üç işten herbiri için de kap-kacak, araç-gereç gerekli olur o insana. Ve sözkonusu işler, birtakım zanaatlar olmadan sonuca ulaşmaz. Demirci gerekli olur, marangoz gerekli olur, çömlekçi gerekli olur. (...) Bütün bunların tümüne ya da bir bölümüne yalnızca bir kişinin gücünün yetebileceği düşünülemez. Öyleyse insanın kendi türünden kişilerin güçlerini birleştirmeleri gerekir. (...) Öyleyse, toplumsal yaşam, insan türü için kaçınılmaz bir zorunluluktur. Toplumsal yaşam olmasaydı, varlıkları olmayacaktı insanların.[5]

İnsan hakkında[değiştir]

  • İnsan beyni değirmen taşına benzer. İçine yeni bir şeyler atmazsanız, kendi kendini öğütür durur.[6]

Arap Tarifi[değiştir]

  • Hırsız ve Talan ruhludur. Vahşi, kaba ve haşindir. Ayak bastığı yeri çöle çevirir. Hırsız ve yalancıdır. Başkasına ait ne varsa genimet olarak görür ve çalar. Uygarlık düşmanıdır.

Kaynaksız[değiştir]

  • Coğrafya kaderdir.

Hakkında söylenenler[değiştir]

  • Herhangi bir zamanda, herhangi bir ülkede, herhangi bir zihin tarafından yaratılmış en büyük tarih felsefesinin sahibi.[7]
  • 15. yüzyılın başına kadar Kuzey Afrika'da yaşayan İbni Haldun tarihçi olduğu kadar, sosyolojinin önderi ve ilk tarih filozofudur.[8]
  • İslâm dünyasında Fârâbi ve İbni Sina'da görülen akılcı anlayışa karşı, daha sonraları başka bir islâm düşünürü, İbni Haldun'un ileri sürdüğü görüş, toplumları tabiî şartlara göre inceleyen, , tabiatçı, naturalist bir dünya görüşüdür. İbni Haldun, toplumları uzviyetlere benzetir. Onlar da tıpkı uzviyetler gibi doğarlar, gelişir, yetişir, olgunlaşır ve daha sonra da duraklayarak geriler, küçülür ve yokolourlar. Vico'dan 300 yıl kadar önce ortaya atılmış olan bu görüş, Yunan ve ortaçağ filozoflarına nazaran büyük bir yenilik getirmektedir. Böylece Fârâbi ve İbni Sina'yı da eleştiren bu görüş, Osmanlı devrinde büyük bir ilgi görmüştür... Kâtip Çelebi de Osmanlı devrinin ileri gelen İbni Halduncularındandır. Kâtip Çelebi'nin Düsturu'l-Amelinde İbni Haldun'un bu biyolojist, uzviyetçi toplum felsefesine dayanan bir tarih felsefesi şeması görülür.[9]
    • İslâm Tarihi Dersleri (1971) — G. Hüseyin Yurdaydın
  • İbni Haldun, Mukaddime adlı ünlü yapıtında sosyolog gözüyle Arap karakterini inceler ve değerlendirir. Onun bu değerlendirmesinde şüphesiz ki Arap hakkında daha önce Muhammed'in gerek Kur'an hükümleri ve gerek hadislerle ortaya vurduğu görüşler ve değerlendirmeler de rol oynamıştır. Fakat İbni Haldun, bu incelemesini ve eleştirmesini çok daha isabetle ve çok daha bilgili şekilde yapabilmiştir.[10]
  • İbni Haldun'a göre Türkler savaşçı karakterleri ve kahramanlıkları nedeniyle islâmın kurtarıcısı olmuşlardır. Görülüyor ki İbni Haldun, Türk'ün islâm sayesinde kurtarıldığını söylemiyor da tersine islâmın Türk sayesinde kurtulduğunu ifâde ediyor.[11]
  • İbni Haldun, tarihte akılcıdır, sosyoloji ile tarihi birleştirmekte ilk adımı atmıştır. Hilmi Ziya Ülken, onun coğrafî ve ekonomik determinizm düşüncesini savunmasından, Karl Marx ve Montesquieu'nün müjdecisi saydığı gibi, nüfusa ilişkin görüşleriyle de Malthus'la ilişkili görür, aynı zamanda onun kent yaşamından tiksinmesi ve uygarlığın ahlâkı bozduğuna dair düşünceleriyle de Rousseau'dan, hatta bir bakıma da Nietzsche'den önce geldiğini ve Machiavelli'nin de öncüsü olduğunu yazar. İbni Haldun, Gobineau'dan önce ırka önem vermiş, hukuk anlayışında Hobbes ve Hegel'e, taklidin rolüne önem vermekle de G. Tard'a rehberlik etmiştir.[12]
  • İbn-i Haldun çağdaş düşüncenin kutup yıldızlarından biridir.[13]Cemil Meriç

Kaynakça[değiştir]

  1. 1,0 1,1 1,2 1,3 İbni Haldun, Mukaddime, Çeviri: Turan Dursun, Onur Yayınları, s. 17, s. 18, s. 65, s. 385
  2. İbn-i Haldun (1375). Turan Dursun çevirisi (Nisan 1977) (Ed.). Mukaddime I. Ankara: Onur Yayınları. s. 143. 
  3. İbn-i Haldun (1375). Turan Dursun çevirisi (Nisan 1977) (Ed.). Mukaddime I. Ankara: Onur Yayınları. s. 123. 
  4. İbn-i Haldun (1375). Turan Dursun çevirisi (Nisan 1977) (Ed.). Mukaddime I. Ankara: Onur Yayınları. s. 109. 
  5. İbn-i Haldun (1375). Turan Dursun çevirisi (Nisan 1977) (Ed.). Mukaddime I. Ankara: Onur Yayınları. ss. 139-141. 
  6. Pekkan, Ajda. "Sakın küsmeyin". Hürriyet Gazetesi. Erişim tarihi: 14 Aralık 2015. 
  7. Toynbee, Arnold J. (1934). A Study of History: III The Growths of Civilizations (İngilizce). Oxford University Press. he has conceived and formulated a philosophy of history which is undoubtedly the greatest work of its kind that has ever yet been created by any mind in any time or place  Tarih değerini gözden geçirin: Tarih ve yıl parametreleri birlikte kullanılmamalı (yardım)
  8. Ülken, Hilmi Ziya (1967). İslam Felsefesi, Kaynakları ve Tesirleri. İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları. s. 320. 
  9. Yurdaydın, G. Hüseyin (1971). İslâm Tarihi Dersleri. s. 132. 
  10. Arsel, İlhan (1975). Arap Milliyetçiliği ve Türkler. Ankara: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları. s. 53. 
  11. Arsel, İlhan (1975). Arap Milliyetçiliği ve Türkler. Ankara: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları. s. 231. 
  12. Sena, Cemil (1976). Filozoflar Ansiklopedisi. 3. İstanbul: Remzi Kitabevi. s. 14. 
  13. Cemil Meriç, Işık Doğudan Gelir, İletişim Yayınları, s.272.