Narnia Günlükleri: Aslan, Cadı ve Dolap: Revizyonlar arasındaki fark

Vikisöz, özgür söz dizini
[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Mavrikant (mesaj | katkılar)
++Kategori
Turgut46 (mesaj | katkılar)
Kendi başlattığım maddeyi böyle düzenlemek istiyorum.
Etiketler: Mobil değişiklik Mobil ağ değişikliği
1. satır: 1. satır:
'''Narnia Günlükleri: Aslan, Cadı ve Dolap''', C.S. Lewis'in fantastik kitap serisinin yayınlanan ilk kitabından uyarlanmıştır. 2005 yılında "En iyi Makyaj" dalında Oscar Ödülü'nü kazanmıştır.
'''Narnia Günlükleri: Aslan, Cadı ve Dolap''', C.S. Lewis'in fantastik kitap serisinin yayınlanan ilk kitabından uyarlanmıştır. 2005 yılında "En iyi Makyaj" dalında Oscar Ödülü'nü kazanmıştır.
----
----
* İki Âdemoğlu ve iki Havva kızı Beyaz Cadı'yı yenecek ve Narnia'ya huzuru getirecek.
{{cquote|İki Âdemoğlu ve iki Havva kızı Beyaz Cadı'yı yenecek ve Narnia'ya huzuru getirecek.}}


== Diyaloglar ==
== Diyaloglar ==

08.06, 20 Aralık 2015 tarihindeki hâli

Narnia Günlükleri: Aslan, Cadı ve Dolap, C.S. Lewis'in fantastik kitap serisinin yayınlanan ilk kitabından uyarlanmıştır. 2005 yılında "En iyi Makyaj" dalında Oscar Ödülü'nü kazanmıştır.


İki Âdemoğlu ve iki Havva kızı Beyaz Cadı'yı yenecek ve Narnia'ya huzuru getirecek.

Diyaloglar

Lucy Pevensie: Sana bir şey sorabilir miyim: Nesin sen?
Tumnus: Şey ben... çoban ciniyim. Peki, ya sen nesin? Yoksa sen bir tür sakalsız cüce misin?
Lucy Pevensie: Cüce falan değilim. Ben bir kızım. Ve aslında sınıfımızın en uzun boylusu bendim.
Tumnus: Yani sen bir Havva kızı mısın?
Lucy Pevensie: Ama benim annemin adı Helen.
Tumnus: Evet evet ama sen, aslında insansın.
Lucy Pevensie: Evet, elbette.
Tumnus: Burda ne arıyorsun?
Lucy Pevensie: Anlatayım; odanın birindeki gardrobun içine saklandım ve...
Tumnus: Bir oda mı? Narnia'da mı?
Lucy Pevensie: Narnia mı?
Tumnus: Evet.
Lucy Pevensie: O da nedir?
Tumnus: Şu anda bulunduğun yer. Şu gördüğün sokak lambasından ta Doğu Okyanusundaki Cair Paraver Şatosuna kadar her yer. Bütün dal ve taş... ve gördüğün tüm kar taneleriyle burası Narnia.
Lucy Pevensie: Ne kadar büyük bir gardropmuş.
Tumnus: Gardrop mu? Şey... Afedersin, sana önce kendimi tanıtayım. Benim adım Tumnus'tır.
Lucy Pevensie: Memnun oldum Bay Tumnus. Ben de Lucy Pevensie. Aaa tokalaşsana.
Tumnus: Neden?
Lucy Pevensie: Şey... Ben de bilmiyorum. İnsanlar tanışırken böyle yapar.
Tumnus: Pekâlâ o zaman. Lucy Pevensie, gardrop isimli parlak şehrin mucizelerle dolu odasından Narnia'ya gelen bayan. Ne dersin...gelir misin benimle bir çay içmeye?
Lucy Pevensie: Çok teşekkür ederim ama ben... ben geri dönsem iyi olacak galiba.
Tumnus: Hemen şu köşe başında... Çok güzel bir ateş yanıyor olacak. Sonra tost yeriz, kek yeriz, çay içeriz hatta istersen sardalya bile açabiliriz.
Lucy Pevensie: Bilemiyorum.
Tumnus: Hadi! Ne de olsa her zaman arkadaş bulamıyorum.
Lucy Pevensie: Tamam, o zaman gelip birazcık kalabilirim. Madem sardalya da varmış...
Tumnus: Ne kadar istersen.

Tumnus: O elindeki, o benim babam.
Lucy Pevensie: Yüzü çok güzelmiş. Ona çok benziyorsun.
Tumnus: Hayır. Ben ona hiç benzemiyorum.
Lucy Pevensie: Benim babam savaşa gitti.
Tumnus: Benim babam da savaşa gitti. Ama bu çok çok öncedendi. Ölümcül kış başlamadan.
Lucy Pevensie: Kış kötü değildir ki. Buz pateni yapılır, kartopu oynanır, Aa! Ve yılbaşı...
Tumnus: Burda değil. Hayır. Biz yüz yıldan beri yılbaşını kutlamıyoruz.
Lucy Pevensie: Ne yani? Sen yıllardır armağan almadın mı?
Tumnus: Her zaman kıştır ama yılbaşı gelmez. Bu çok uzun bir kıştı. Ama Narnia'nın yazı çok hoşuna giderdi. Biz o zaman sabahlara kadar dans ederiz. Ve biliyor musun, biz hiç yorulmayız. Ve o müzik... ah, öylesine güzeldir ki. Şey... sen de dinlemek ister misin?
Lucy Pevensie: Aa! Evet, lütfen.
Tumnus: Tamam. Peki, Lucy Pevensie sen hiç Narnia ninnilerini dinledin mi?
Lucy Pevensie: Üzgünüm, hayır.
Tumnus: Çok iyi. Çünkü bu başka hiçbir şeye benzemez.

Lucy Pevensie: Gitsem iyi olur.
Tumnus: Artık çok geç. Çünkü ben çok kötü biriyim.
Lucy Pevensie: Aa, hayır. Sen tanıdığım en iyi çoban cinisin.
Tumnus: Demek ki iyi bir örnekle tanışmamışsın.
Lucy Pevensie: Sen çok kötü bir şey yapmış olamazsın.
Tumnus: Bu, Lucy Pevensie, önceden yaptığım bir şey değil. Şu anda yaptığım şey.
Lucy Pevensie: Ne yapıyorsun ki?
Tumnus: Seni kaçırıyorum. Beyaz Cadının isteği... Burası onun yüzünden sürekli soğuk ve karlı, emirleri o veriyor. Her kim ormanda dolaşan bir insana rastlarsa mutlaka ona teslim etmek zorundadır.
Lucy Pevensie: Bunu yapamazsın Bay Tumnus. Seni dostum sanıyordum.

Susan Pevensie: Lucy, bu dolaptan hiçbir çıkış yok canım.
Peter Pevensie: İki oyun birden olmaz Lu. Senin hayal gücünle başa çıkamayız.
Lucy Pevensie: Ama ben hayal görmedim.
Susan Pevensie: Bu kadar yeter Lucy.
Lucy Pevensie: Size yalan söylemiyorum.
Edmund Pevensie: Ben sana inanıyorum.
Lucy Pevensie: Öyle mi?
Edmund Pevensie: Tabi, elbette. Banyo dolabının arkasında da futbol sahası var. (!)
Peter Pevensie: Aa şunu keser misin artık Eddie! Her şeyin üstüne gitmek zorunda mısın?
Edmund Pevensie: Ya şaka yaptım.
Peter Pevensie: Ne zaman büyüyeceksin sen?
Edmund Pevensie: Kapa çeneni! Kendini babam sanıyorsun ama değilsin!
Susan Pevensie: Böyle mi halletmeliydin?
Lucy Pevensie: Ama gerçekten öyle bir yer vardı.
Peter Pevensie: Susan haklı Lucy. Bu kadar yeter.

Beyaz Cadı: Adın ne senin ademoğlu?
Edmund Pevensie: Edmund.
Beyaz Cadı: Söyle Edmund, benim bölgeme nasıl girebildin?
Edmund Pevensie: Emin değilim. Ben sadece kardeşimi izliyordum.
Beyaz Cadı: Kardeşini mi? Kaç kardeşsiniz?
Edmund Pevensie: Dört. Lucy buraya daha önce de gelmiş. Bir çoban ciniyle tanıştım demişti, adı da Tumnus'mış. Peter ona hiç inanmadı, ben de inanmadım.
Beyaz Cadı: Edmund, üşümüş gibisin. Gelip biraz oturur musun? Şimdi sıcak bir içeceğe ne dersin?
Edmund Pevensie: Evet, lütfen majesteleri.
Ginarrbrik: İçeceğiniz efendim.
Edmund Pevensie: Bunu nasıl yaptınız?
Beyaz Cadı: Ne istersem yapabilirim.
Edmund Pevensie: Boyumu uzatır mısın?
Beyaz Cadı: Peki, ne yemek istersin?
Edmund Pevensie: Türk lokumu var mı?
Beyaz Cadı: Edmund, diğer kardeşlerinle de tanışmayı çok isterdim.
Edmund Pevensie: Neden? Hiçbir özellikleri yok ki.
Beyaz Cadı: Olmadığından eminim ama en az senin kadar sevimlidirler. Biliyor musun Edmund; benim hiç çocuğum olmadı. Ama görebildiğim kadarıyla sen ilerde, bir gün Narnia prensi olacaksın. Hatta belki kral.
Edmund Pevensie: Sahi mi?
Beyaz Cadı: Ama tüm aileni getirmelisin.
Edmund Pevensie: Peki, Peter de kral olacak mı?
Beyaz Cadı: Yo yo yo! Krala hizmetkâr gerekir.
Edmund Pevensie: Evet, getirebilirim.
Beyaz Cadı: Şu oranının ardında iki tepe göreceksin. Evim ikisinin tam ortasında. Çok seveceksin Edmund. İçi Türk lokumlarıyla dolu olan bir sürü odam var.
Edmund Pevensie: Peki, biraz daha yiyebilir miyim?
Beyaz Cadı: HAYIR! İştahını kapatabilir diye... Ayrıca çok yakında yine görüşeceğiz, değil mi?
Edmund Pevensie: Çok isterim, majesteleri.
Beyaz Cadı: Hoşçakal tatlı çocuk. Seni özleyeceğim.

Lucy Pevensie: Aa Edmund, sen de gelmişsin! Ne harika, değil mi?
Edmund Pevensie: Nerelerdeydin?
Lucy Pevensie: Bay Tumnus'ın yanında. Durumu iyi. Beyaz Cadı onun benimle buluştuğunu öğrenmemiş.
Edmund Pevensie: Beyaz Cadı mı?
Lucy Pevensie: Kendine Narnia Kraliçesi diyormuş ama aslında değilmiş.

Lucy Pevensie: Gerçekten öyle bir yer var.
Peter Pevensie: Lucy, neden söz ediyorsun?
Lucy Pevensie: Dolabın arkasında Narnia diye bir yer var, demiştim.
Susan Pevensie: Bir düş görmüşsün Lucy.
Lucy Pevensie: Hayır, görmedim. Yine Bay Tumnus'la buluştum ama bu kez Edmund da vardı.
Peter Pevensie: Sen de o cini gördün mü?
Lucy Pevensie: Şey, aslında o benimle birlikte gelmedi. Peki, sen orda ne yaptın Edmund?
Edmund Pevensie: Ben sadece oyuna katıldım. Özür dilerim Peter. Aslında bunu yapmamalıydım ama zamane çocuklarını sen de biliyorsun. Oyunu ne zaman bitireceklerini bilmiyorlar.

Digory Kirke: Anlaşılan kâhyamın hassasiyetinden rahatsız olmuşsunuz.
Peter Pevensie: Özür dileriz efendim. Bir daha olmaz.
Susan Pevensie: Sorun kardeşim efendim, Lucy.
Digory Kirke: Şu ağlayan kız.
Susan Pevensie: Evet efendim. Çünkü çok üzgün.
Digory Kirke: Üzülen ağlar.
Peter Pevensie: Hiç önemli değil. Biz halledebiliriz.
Digory Kirke: Evet görebiliyorum. (!)
Susan Pevensie: Sihirli bir ülke bulduğunu sanıyor, yukarıdaki gardrobun içinde.
Digory Kirke: Ne dedin sen?
Peter Pevensie: Gardrop... üst kattaki... Lucy onun içinde orman bulduğunu sanıyor.
Susan Pevensie: Sürekli olarak bundan söz ediyor.
Digory Kirke: Peki nelerden söz ediyor?
Susan Pevensie: Anlattığı şeyler deli saçması.
Digory Kirke: Hayır hayır hayır, orman nasıl bir yermiş?
Peter Pevensie: Ona inanıyor olamazsınız.
Digory Kirke: Ya siz?
Susan Pevensie: Tabi ki hayır. Yani bu mantıken imkansız bir şey.
Digory Kirke: Okulda size ne öğretiyorlar.
Peter Pevensie: Edmund bir oyun olduğunu söyledi.
Digory Kirke: Ama genelde doğru söyler, değil mi?
Peter Pevensie: Evet. Lucy bunu ilk kez yapıyor.
Digory Kirke: Kız deli değilse, oğlan yalancı değilse, mantıken, doğru söylediklerini düşünmelisiniz.
Peter Pevensie: Yani ona inanmamız mı gerekiyor?
Digory Kirke: O kardeşiniz, değil mi? Siz bir ailesiniz ve öyle davranmak zorundasınız.
Narnia Günlükleri: Aslan, Cadı ve Dolap ile ilgili daha fazla bilgiye Vikipedi'den ulaşabilirsiniz.