Stephen Jay Gould: Revizyonlar arasındaki fark

Vikisöz, özgür söz dizini
[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Science (mesaj | katkılar)
Değişiklik özeti yok
Science (mesaj | katkılar)
Değişiklik özeti yok
6. satır: 6. satır:


*1744'te Alman biyolog Albrecht von Haller [[evrim]] terimini, embriyonların, yumurta ya da sperm içinde önceden oluşmuş insancıklardan geliştiğini (ve bugün ne kadar acayip gelse de, bütün gelecek kuşakların Havva'nın yumurtalıklarında ya da Adem'in erbezlerinde Rus matruşkaları gibi iç içe yaratılmış olduğunu-Havva'nın her yumurtasında birer insancık, her insancığın yumurtasında daha küçük birer insancık vs.) söyleyen kuramını belirtmek için kullandı. Epigenez (sıralıoluş) yandaşları ise erişkinin biçimsel karmaşıklığının, başlangıçta biçimsiz olan bir yumurtadan geliştiğine inanıyor ve Haller'in evrim (ya da önoluş) kuramına karşı çıkıyorlardı. Haller terimini dikkatle seçmişti; çünkü Latince'deki evolvere sözcüğü "açılmak, serilmek" anlamına geliyordu; minik insancıklar da başlangıçtaki sıkışık hallerinden açılıyor ve embriyonik gelişmeleri boyunca sadece boyutlarını büyütüyorlardı. <ref>Darwin ve Sonrası, Stephen Jay Gould</ref>
*1744'te Alman biyolog Albrecht von Haller [[evrim]] terimini, embriyonların, yumurta ya da sperm içinde önceden oluşmuş insancıklardan geliştiğini (ve bugün ne kadar acayip gelse de, bütün gelecek kuşakların Havva'nın yumurtalıklarında ya da Adem'in erbezlerinde Rus matruşkaları gibi iç içe yaratılmış olduğunu-Havva'nın her yumurtasında birer insancık, her insancığın yumurtasında daha küçük birer insancık vs.) söyleyen kuramını belirtmek için kullandı. Epigenez (sıralıoluş) yandaşları ise erişkinin biçimsel karmaşıklığının, başlangıçta biçimsiz olan bir yumurtadan geliştiğine inanıyor ve Haller'in evrim (ya da önoluş) kuramına karşı çıkıyorlardı. Haller terimini dikkatle seçmişti; çünkü Latince'deki evolvere sözcüğü "açılmak, serilmek" anlamına geliyordu; minik insancıklar da başlangıçtaki sıkışık hallerinden açılıyor ve embriyonik gelişmeleri boyunca sadece boyutlarını büyütüyorlardı. <ref>Darwin ve Sonrası, Stephen Jay Gould</ref>

*Bu uzatmalı ve şiddetli tartışma, biyolojik belirlenimciliğin toplumsal ve politik iletisinin bir işlevi olarak ortaya çıkmıştır. Önceki denemelerde göstermeye çalıştığım gibi, biyolojik belirlenimcilik her zaman, var olan toplumsal düzenlemeleri biyolojik olarak kaçınılmaz göstererek savunmak için kullanılmıştır: yoksulluğun hep var olacağı söyleminden, on dokuzuncu yüzyıl emperyalizmine ve modern cinsiyet ayrımcılığına kadar. Olgusal destekten bu denli yoksun olan bu fikirlerin yüzyıllar boyu yerleşik iletişim araçlarından destek görmüş olması başka nasıl açıklanabilir? Bu kullanım büyük ölçüde, çeşitli nedenlerle ve çoğunlukla da iyi niyetle belirlenimci kuramlar öneren bilim adamlarının kişisel denetiminin dışındadır. <ref>Darwin ve Sonrası, Stephen Jay Gould</ref>


== Kaynaksız ==
== Kaynaksız ==

15.54, 19 Mayıs 2015 tarihindeki hâli

  • Eğer bana boş bir kağıt ve boş bir banka çeki verseydiniz, size Ambulocetus'un olduğundan daha iyi bir ara basamak çizemezdim. Söz ebeliğiyle beyazı siyah, siyahı beyaz yapan o dogmatizm köleleri Ambulocetus'un, teori içerisinde olabilmesi 'imkansız' olarak göstermeye çalıştıkları, o aradıkları ara tür olduğuna asla ikna olmayacaklar. [1]
  • Yaşamın tarihi salt ilerlemeci değildir; kesinlikle tahmin edilemezdir. Yeryüzünün canlıları bir dizi rastlantı ve şans eseri olan değişimler yoluyla evrimleşmiştir. [2]
  • Savaşın ve şiddetin sorumluluğunu etçil olduğu varsayılan atalarımıza atmak ne kadar tatmin edici; içinde bulundukları durum için yoksulları ve açları suçlamak ne kadar rahatlatıcıdır. Bunu yapmazsak, herkese insanca bir yaşamı sağlamakta utanılacak derecede başarısız olan ekonomik sistemimizi ya da hükümetimizi suçlamamız gerekecektir. Hükümeti denetiminde tutanlar ve bilimin varlığını sürdürmek için ihtiyaç duyduğu parayı sağlayanlar için çok uygun çözümler. [3]
  • 1744'te Alman biyolog Albrecht von Haller evrim terimini, embriyonların, yumurta ya da sperm içinde önceden oluşmuş insancıklardan geliştiğini (ve bugün ne kadar acayip gelse de, bütün gelecek kuşakların Havva'nın yumurtalıklarında ya da Adem'in erbezlerinde Rus matruşkaları gibi iç içe yaratılmış olduğunu-Havva'nın her yumurtasında birer insancık, her insancığın yumurtasında daha küçük birer insancık vs.) söyleyen kuramını belirtmek için kullandı. Epigenez (sıralıoluş) yandaşları ise erişkinin biçimsel karmaşıklığının, başlangıçta biçimsiz olan bir yumurtadan geliştiğine inanıyor ve Haller'in evrim (ya da önoluş) kuramına karşı çıkıyorlardı. Haller terimini dikkatle seçmişti; çünkü Latince'deki evolvere sözcüğü "açılmak, serilmek" anlamına geliyordu; minik insancıklar da başlangıçtaki sıkışık hallerinden açılıyor ve embriyonik gelişmeleri boyunca sadece boyutlarını büyütüyorlardı. [4]
  • Bu uzatmalı ve şiddetli tartışma, biyolojik belirlenimciliğin toplumsal ve politik iletisinin bir işlevi olarak ortaya çıkmıştır. Önceki denemelerde göstermeye çalıştığım gibi, biyolojik belirlenimcilik her zaman, var olan toplumsal düzenlemeleri biyolojik olarak kaçınılmaz göstererek savunmak için kullanılmıştır: yoksulluğun hep var olacağı söyleminden, on dokuzuncu yüzyıl emperyalizmine ve modern cinsiyet ayrımcılığına kadar. Olgusal destekten bu denli yoksun olan bu fikirlerin yüzyıllar boyu yerleşik iletişim araçlarından destek görmüş olması başka nasıl açıklanabilir? Bu kullanım büyük ölçüde, çeşitli nedenlerle ve çoğunlukla da iyi niyetle belirlenimci kuramlar öneren bilim adamlarının kişisel denetiminin dışındadır. [5]

Kaynaksız

  • Buradayız çünkü sıradışı bir balık topluluğu, karada yaşayan hayvanların ayaklarına dönüşecek özel bir yüzgeç anatomisine sahipti; çünkü Dünya, buzul çağı boyunca asla tamamen donmadı; çünkü Afrika'da bundan bir milyon yıl önce ortaya çıkan küçük ve narin bir tür, bugüne kadar ne yapıp edip canlı kalmayı başardı. Daha "yüce" bir yanıt için yanıp tutuşuyor olabiliriz, ama ne yazık ki yok.

Hakkında söylenenler

  • Hiç kimse Darwin ve evrim hakkında Stephen Jay Gould'un bildiğinden daha fazlasını bilemez. Hiç kimse bu konular hakkında Stephen Jay Gould'un yazdığından daha anlaşılır yazamaz. Hiç kimse bu alanın kaba saba ya da o kadar belirgin olmayan safsatalarıyla başetmek için Stephen Gould'dan daha donanımlı olamaz. - Isaac Asimov [6]

Kaynaklar

  1. Stephen Jay Gould (Natural History dergisi, Mayıs 1994)
  2. Scientific American, Ekim 1994
  3. Gould, S. J. (2000), Darwin ve Sonrası. TÜBİTAK, Ankara
  4. Darwin ve Sonrası, Stephen Jay Gould
  5. Darwin ve Sonrası, Stephen Jay Gould
  6. Fırtınadaki Kirpi adlı kitap önsözünden
Stephen Jay Gould ile ilgili daha fazla bilgiye Vikipedi'den ulaşabilirsiniz.