Mahir Çayan: Revizyonlar arasındaki fark

Vikisöz, özgür söz dizini
[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Değişiklik özeti yok
Berrram (mesaj | katkılar)
85.98.129.149 adlı kullanıcının son değişikliği reddedilerek Kulak44 sürümüne (101958) geri dönüldü
1. satır: 1. satır:
{{vikipedi}}
{{vikipedi}}


'''Mahir Çayan''' ([[15 Mart]] [[1946]] - [[30 Mart]] [[1972]]), Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi lideri. 30 Mart 1972 tarihinde, Tokat'ın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere Köyü'nde güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada dokuz arkadaşıyla birlikte öldürüldü.
'''Mahir Çayan''' ([[14 Ağustos]] [[1946]] - [[30 Mart]] [[1972]]), Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi lideri. 30 Mart 1972 tarihinde, Tokat'ın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere Köyü'nde güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada dokuz arkadaşıyla birlikte öldürüldü.
---------
---------



06.40, 17 Ağustos 2013 tarihindeki hâli

Mahir Çayan ile ilgili daha fazla bilgiye Vikipedi'den ulaşabilirsiniz.

Mahir Çayan (14 Ağustos 1946 - 30 Mart 1972), Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi lideri. 30 Mart 1972 tarihinde, Tokat'ın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere Köyü'nde güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada dokuz arkadaşıyla birlikte öldürüldü.


  • Taş duvar, demir, karyola ve yerlerde sayısız izmaritler,

Helanın pis kokusu, rutubetli, sıkıntılı, nikotinli,
İnsanı serseme çeviren kurşun gibi ağır bir hava,
Duvarlar sanki soğuk dalgaları imal ediyor.
İstediğiniz kadar üzerinize kalın şeyler giyinin,
Oligarşinin hücresinde soğuğu yenmek imkansız.
Ranzanın karşısında kafesli demir kapı,
Arkasında Mehmet.
Görevi dakikası dakikasına beni denetlemek
Mehmedim utanıyor, kahroluyor.
"Askerim ağam n'aparsın" diyor.
Aslında o' da tutsak.
Ben hücre içinde, o hücre önünde.
Günde beş kez büyük başlar bakar içeriye;
Yüzlerinde tecessüs.
"Çılgın adam, 3-5 kişi ile koskoca karanlıklar
imparatorluğuna kafa tutan adalılar"
Ama yine de "çılgın adamın" karşısında
Bir eziklik duyuyorlar, o başka,
Gündüz, gece diye bir ayrım yoktur hücrede,
Zaman ve mekan özümlenmiş artık.
Sadece koldaki saattir, geceyi gündüzü bildiren.
Işık yirmi dört saat yanar.
Bir nefes, bir dumandır yoldaşım.
Cigaramı her çekişimde duman olur,
Uçar giderim, ta uzaklara,
Çoğu kere Ada'ma giderim,
Cigaramın dumanı, beni memleketime;
Ada'ma götürür.
Kahpe İstanbul'un, kahpe bir bölgesinde,
Bir evdeyim yoldaşlarımla beraber.
Bu ev, yoldaşlık- dostluk-kardeşlik-mertlik-kazanç ve sevgi evidir.
Bu evde, her şey o kadar güzel ve o kadar anlamlıdır ki...
Ev de değil ada, ada!
Satılmışlığın, kahpeliğin, riyakarlığın, adiliğin
ve her çeşit
aşağılık ve her çeşit yabancılaşmanın karışımı olan,
karanlık denizi'nin ortasında,
Güneşi batmayan bir ada.
Ben ne şuralıyım, ne buralı,
Adalıyım adalı,
Ada'm ormanlıktır.
Dostluk, yoldaşlık, mertlik ormanı,
bütün Ada'mı kaplar.
Erdemin güneşi, yirmi dört saat aydınlatır adamı
Biz ada sakinleri bilmeyiz karanlığı.
Ben Adalıyım ey kahpe hücre, Ada'lı
Doğru ya sen nereden bileceksin Ada'mı.
asırlık, feodal,
militarist, hücre.
Ya sen, öküze benzemek için kasılan, şişen
haset kurbağa hilkat garibesi bilir misin Adamı?
Dünya karanlıktır, güneşi batmayan böyle bir Ada
yeryüzünde yoktur.
Değilmi ki karanlıklar cücesi, zavallı acuze?
Ya sen yarasalar şairi, pişkin Cacomcho?
Değil şiirlerde, masallarda bile böyle bir ada yoktur.
böyle bir ada eşyanın tabiatına aykırıdır.
Senin için değil mi karanlıkların kapkara şairi?
Senin dediğin eşyanın değil,
karanlığın tabiatına aykırıdır.
Karanlık cüceleri, acuzeler, dürzüler...
Yarının Türkiyesi'nin hayvanat bahçesinde teşhir edilecekler...
Ada'm kalabalıktır hain hücre:
Elde mitralyözüyle,
Sierra Maestra'da, Falcon'da, Vietnam'da
Mozambik'te, Angola'da, Sina çöllerinde...
Özgürlüğün türküsünü söyleyenler.
Zulme, kahpeliğe, sömürüye karşı...
Dişiyle, tırnağıyla üç kıtada karşı koyanlar
benim evlatlarımdır kahpe hücre.
Benim adamın ormanlıklarından aldıkları fideleri,
"birer birer dikiyor, kahpeler koalisyonunun dünyasına
Kel dünya, Ada'mın ağaçlarıyla ayıbını örtüyor,
güzelleşiyor artık.
İyi bak bana feodal duvar, iyi tanı beni.
Seni yerle bir edecek Adalılar'ı iyi tanı.
Ada'm ve hemşerilerinin çoğu ne halde diye
dudak bükme, o...punun dölü utanç duvarı
Evet Ada'mı karanlığın suları bastı.
Evet, benim gibi birçok Adalı çirkef suların altında,
ama boşuna sevinme, Ada'm batmaz, yok olmaz
Ada'm sadece karanlık denizinde yerini değiştirdi.
Hepsi o kadar.

  • Erleri geri çekin, rütbeliler gelsin!
  • Biz Marksizmi entellektüel gevezelik ve dünya devrimci hareketinin trafik polisliğini yapmak için okuyup öğrenmiyoruz. Biz dünyayı değiştirmek için, dünyanın Türkiye'sinde devrim yapmak için Marksizmi öğreniyoruz!
    • (Bütün Yazılar)
  • Asıl siz teslim olun!
    • (Kızıldere'de etraflarını saran komutanların teslim ol çağrılarına cevaben)
  • Biz buraya teslim olmaya değil, ölmeye geldik!
  • Onların bugün büyük görünen güçleri ve imkanları bizlere vız gelir. Onlar bir avuç, biz ise milyonlarız. Kaybedeceğimiz hiç bir şey yoktur ama kazanacağımız koca bir dünya vardır.
  • ("Cezaevinde açtığınız tünelden çıkan toprağı ne yaptınız?" sorusuna cevaben)
    Topraksız köylüye dağıttık!
  • Devrim yolu engebelidir, dolambaçlıdır, sarptır...
    Kurtuluş bayrağı bu yolu tırmanan
    gerillaların birbirine iletmesi ile
    oligarşinin burçlarına dikilecektir.
    Her engebede düşen gerillaların
    gövdesi bir devrim fırtınası
    yaratır...
    Düşen gerillaların kanı
    devrim yolunu kızıllaştırır,
    aydınlatır...
    Düşenler geride kalmazlar,
    onlar; emekçi halkın kalbinde,
    ruhunda ve bilincinde, devrimin
    önder ve itici sembolleri olarak
    yaşarlar...
    Ve onlar; liderdirler, liderler
    devrim savaşında masa başında
    oturmazlar, bu savaşta
    en ön safta savaşırlar...
    Düşenler devrim için, devrim
    yolunda vuruşarak düştüler.
    Kalbimize, ruhumuza ve bilincimize
    gömüldüler...
    Onlar; kurtululuşa kadar savaş
    şiarını devrim yolunda kanlarıyla yazdılar...
    Yolumuz; devrim yolunda
    düşenlerin yoludur...
    Kurtuluşa kadar savaş
  • Cigaram elimi yakıyor.
    Maltepe’de etrafı karanlığın cüceleriyle çevrilmiş marş söyleyen iki adalı.
    İki adalının marş söyleyişinde silâhlar susar.
    Maltepe’nin göbeğini derin bir sessizlik kaplar.
    Dalga, dalga yayılır, ada’lıların erkek sesi, etrafa.
    O anda iki adalının gözünde her şey silinir.
    Karanlığın militanları küçülür…
    Sanki biraz önce atılanlar tomson kurşunu değil, parmak cücelerinin minik okları.
    O an ne binlerce güvenlik kuvveti, ne polis, ne zırhlı tugay, ne tomson, ne mitralyöz.
    Her şey önemsiz, küçük ve etkisizdir. İki adalı için.
    Adalıların korosu karanlık cücelerinde bir panik yaratır.
    Yüzlerinde, ezikliğin, şaşkınlığın biraz da utancı izleri okunur.
    Sanki ilahi bir kuvvet onların ellerini, kollarını bağlamıştır. Ta ki iki adalının marşı bitene kadar.
    Adalılar sol yumrukları havada, pencerenin önünde boy hedefi oldukları halde ateş edemezler.
    Garip bir andır bu an.
    Bu an karanlık cücelerinin, insanlığa dönüş anıdır.
    Cüceler konuşmazlar bile bu anı.
    Büyülenmişlerdir iki adalının havaya kalkan sol yumrukları ile.
    Ve kaybolup gitmişlerdir iki kişilik koronun nameleri arasında.
    Koro susar, büyü bozulur, görevlerini hatırlar cüceler..
    Eller tetiklere tarrrr………
    Ve Cevahir'imi kalbime gömüp dönerim hain hücreme.