Eduardo Galeano
Eduardo Galeano | |
---|---|
![]() Uruguaylı gazeteci ve yazar. | |
Doğum tarihi | 3 Eylül 1940 |
Doğum yeri | Montevideo, Uruguay |
Ölüm tarihi | 13 Nisan 2015 |
Ölüm yeri | Montevideo, Uruguay |
![]() ![]() |
Eduardo Germán Hughes Galeano (d. 3 Eylül 1940, Montevideo
- ö. 13 Nisan 2015, Montevideo), Uruguaylı gazeteci ve yazar.
Sözleri[değiştir]
- Biz makinelerimizin makineleriyiz.
- Eğer itilmezse hiçbir diktatör düşmez.
- Başarı hep geçici, felaket hep kalıcıdır.
- Her toplum hak ettiği suçlulara sahiptir.
- Bu günlerin şansızlığı delilerin körleri yönetmesidir.
- Buluşmak için icat ettiğimiz şehirler bizi yalnızlaştırıyorlar.
- Adalet de tıpkı yılanlar gibi, yalnızca çıplak ayaklıları ısırıyor.
- Mutlu azınlığın doyması için yığınların açlıktan ölmesi gerekir.
- İnsan kendi yalnızlığına ve başkalarının yalnızlığına karşı yazar.
- Kimse gidecek kadar kahraman, kalacak kadar vatansever değil.
- Ötekine saygı duyar. Diğer insanlardan öğrenecek çok şeyim var.
- Hayırseverlik dikeydir, aşağılar. Dayanışma yataydır, yardım eder.
- Beni güldürmeyen hiçbir şeyi ciddiye almamayı öğrendim hayatta.
- Kendimizi savunmak için icat ettiğimiz makineler bizi öldürüyorlar.
- Çocukların çocuk olma hakları her geçen gün daha fazla reddediliyor.
- Dünya barışı silah ticaretinden en büyük payı alan beş gücün ellerinde.
- Ben çocukken, dünyada kaybolan her şeyin Ay'a gittiğine inanıyordum.
- Dünya yoksul çocuklara çöp muamelesi yapıyor, çöpe dönüşsünler diye.
- Dünya bir zamanlar uçsuz-bucaksız-sınırsızdı, gerekli tek pasaport ayaklardı.
- Hareket etmek için icat ettiğimiz otomobiller bizi hareketsiz hale getiriyorlar.
- Ben her zaman boğanın tarafını tuttum, matadorun değil. Ve hala aynı taraftayım.
- Arabalar bizi sürüyor. Bilgisayarlar bizi programlıyor. Süpermarketler bizi satın alıyor.
- Politikacılar, konuşur ama hiçbir şey söylemezler. Seçmenler, oy kullanır ama seçemezler.
- Düşünürseniz, acı çekersiniz. Şüphe ederseniz, delirirsiniz. Hissederseniz, yalnız kalırsınız.
- Yine barış ve adalet haykırarak doğan yirmi birinci yüzyıl da, önceki yüzyılın izinden gitmekte.
- Üst sınıf istatistiklerle oynuyordu, orta sınıf borsada oynuyordu, alt sınıfsa spor toto oynuyordu.
- İletişim kurmak için icat ettiğimiz büyük iletişim araçları, ne bizi dinliyorlar ne de bizi görüyorlar.
- Dünya zengin çocuklara para muamelesi yapıyor, paranın davrandığı gibi davranmayı öğrensinler diye.
- İlk başta ebemiz olan zaman, gün gelecek celladımız olacak. Dün zaman bizi emzirdi ama yarın yiyecek.
- Televizyon ailenin en önemli üyesi olmayı bırakacak, ona da ütü ya da çamaşır makinesi gibi davranılacak.
- Hepimiz Afrikalı kökenli göçmenleriz, bunu hatırlamayı reddediyoruz, ırkçılık hafıza kaybına neden oluyor.
- Bilmesek de, istemesek de geçmiş zaman şimdiki zamanın içinde bütün canlılığıyla tik- taklarına devam eder.
- Dünyada açlar ile obezlerin sayısı eşit. Açlar çöplüklerden topladığı ; obezler ise mcdonaldstan aldıkları çöplerle besleniyorlar.
- Kilise beden günahtır, diyor. Bilim beden bir makinedir, diyor. Reklamlar beden bir iştir, diyor. Beden, ben bir karnavalım, diyor.
- Ama bazıları açlıktan ölüyor, bazılarıysa hazımsızlıktan. Emeğin gaspını garanti etmek için dünyada doktorlardan 25 kat fazla asker var.
- Oysa bizim tek bilmek istediğimiz yoksulların neden yoksul oldukları. Sakın onların açlığı bizi doyuruyor ve çıplaklığı giydiriyor olmasın?
- Hayır işlerine inanmıyorum. Dayanışmaya inanıyorum. Hayırseverlik çok dikey. Yukarıdan aşağı iniyor. Dayanışma yataydır. Ötekine saygı duyar.
- Dünya o kadar hüzünlü ki, gökkuşağı bile siyah beyaz çıkıyor ve o kadar çirkin ki, can çekişenlerin peşindeki akbabalar hemen üstlerinden uçuyor.
- Birçok insan ekmek bulamadığı için açlık çekmeye mahkumdur; kucaklaşma yoksunluğu yüzünden gönül açlığı çekenlerin sayısı ise daha kabarıktır.
- Açlığı öldürmek yerine açları öldüren ölüm müsibetinden muzdarip bu dünya, bütün insanları doyurmaya fazlasıyla yetecek kadar yiyecek üretiyor.
- Kaybolan şeyler.. Barış ve adalet haykırarak doğan yirminci yüzyıl kanın içinde boğulmuş olarak öldü ve bulduğundan çok daha adaletsiz bir dünya bıraktı arkasında.
- Orta sınıftakileri ne zengin ne de yoksul olanları televizyona bağlıyor; vakit henüz erkenken tutsak hayatını kader olarak bellesinler diye. Çocuk olmayı başaran çocuklar çok şanslı, çok büyülüler.
- İtaatsizliği cezalandırmak ve özgürlüğü disiplin altına almak için, aile geleneği, kadınları aşağılayan, çocuklara yalan söylemeyi öğreten ve korku hastalığını yayan bir terör kültürünü sürdürmektedir. İnsan haklarının evde başlaması gerekir.
- Unutmamak gerekir ki, kapitalist toplumların tersine, sosyalist toplumlarda, işçiler işsizlik korkusu ya da kıskançlıkla hareket etmezler. Onları harekete geçiren, dayanışma, toplu sorumluluk, insanı bencillikten kurtaran görev ve hakların bilincidir. Bir ulusun bilinci bir gecede değişmez.
- Günümüzde insanlar hiçbir şeye saygı göstermiyor. Eskiden erdem, onur, gerçek ve yasalardan oluşan bir dayanağımız vardı. Günümüz Amerikan yaşamında çürüme günden güne yayılıyor. Başka yasalara itaat edilmeyen yerde, çürüme tek yasa olur. Çürüme bu ülkenin altını oyuyor. Erdem, onur ve hukuk hayatımızdan buharlaşıp uçtu.
- Bizi gömen ya da süren toprak zehirleniyor. Hava yok, havasızlık var. Yağmur yok, asit yağmuru var. Parklar yok, park yerleri var. Eşler yok, ortaklar var. Uluslar yerine, şirketler var. Yurttaşlar yerine, tüketiciler var. Şehirler yerine, yığılmalar var. Bireyler yok, dinleyiciler var. Gerçekler yok, reklamlar var. Vizyonlar yok, televizyonlar var. Bir çiçeği övmek için, “plastik gibi” deniyor.
- Görevliler, görevini yapmaz. Politikacılar, konuşur ama hiçbir şey söylemezler. Seçmenler, oy kullanır ama seçemezler. Bilgilendirme medyası bilgilendirmez. Okullar cahillik öğretir. Yargıçlar, kurbanları cezalandırır. Ordular, kendi vatandaşlarıyla savaşır. Polisler, suç işlemekten, suçla savaşmaya zaman bulamaz. Kârlar özelleştirilirken iflaslar kamulaştırılır. Para, insandan özgürdür. İnsanlar nesnelerin hizmetindedir.[1]