Ebu Hanife: Revizyonlar arasındaki fark

Vikisöz, özgür söz dizini
[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Yusuf kayadüğün (mesaj | katkılar)
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
2. satır: 2. satır:
İmam Ebu Hanife (Arapça: '''أبو حنيفة‎''')olarak tanınmaktadır. Asıl adı Númān bin Sābit'tir. (Arapça: '''نعمان بن ثابت‎''') (699 - 765)
İmam Ebu Hanife (Arapça: '''أبو حنيفة‎''')olarak tanınmaktadır. Asıl adı Númān bin Sābit'tir. (Arapça: '''نعمان بن ثابت‎''') (699 - 765)
----
----
* “Din ilminde konuşan kimse, Allahü teâlânın kendisine: «Benim dinimde sen nasıl fetva verdin, nasıl söz söyledin?» sualini sormayacağını zannediyorsa, kendisine ve dinine gevşeklik etmiş olur.
* “Din ilminde konuşan kimse, Allahü teâlânın kendisine: «Benim dinimde sen nasıl fetva verdin, nasıl söz söyledin?» sualini sormayacağını zannediyorsa, kendisine ve dinine gevşeklik etmiş olurA.Q”
* “Şaşarım şu kimselere ki, zanla konuşurlar ve onunla amel ederler!”
* “Şaşarım şu kimselere ki, zanla konuşurlar ve onunla amel ederler!”
* “Dinin alışveriş kısmını bilmeyen, haram lokmadan kurtulamaz ve ibadetlerin sevabını bulamaz. Zahmetleri boşa gider ve azaba yakalanır ve çok pişman olur.”
* “Dinin alışveriş kısmını bilmeyen, haram lokmadan kurtulamaz ve ibadetlerin sevabını bulamaz. Zahmetleri boşa gider ve azaba yakalanır ve çok pişman olur.”

17.55, 12 Mayıs 2009 tarihindeki hâli

Ebu Hanife ile ilgili daha fazla bilgiye Vikipedi'den ulaşabilirsiniz.

İmam Ebu Hanife (Arapça: أبو حنيفة‎)olarak tanınmaktadır. Asıl adı Númān bin Sābit'tir. (Arapça: نعمان بن ثابت‎) (699 - 765)


  • “Din ilminde konuşan kimse, Allahü teâlânın kendisine: «Benim dinimde sen nasıl fetva verdin, nasıl söz söyledin?» sualini sormayacağını zannediyorsa, kendisine ve dinine gevşeklik etmiş olurA.Q”
  • “Şaşarım şu kimselere ki, zanla konuşurlar ve onunla amel ederler!”
  • “Dinin alışveriş kısmını bilmeyen, haram lokmadan kurtulamaz ve ibadetlerin sevabını bulamaz. Zahmetleri boşa gider ve azaba yakalanır ve çok pişman olur.”
  • “Bir kimse fıkıh bilmez, fıkhın kıymetini ve fıkıh âlimlerinin değerini bilmezse, böyle âlimlerle oturmak [kitaplarını okumak, fıkıh öğrenmek] kendisine ağır gelir.”
  • “Günah işlemeyi zillet; günahı terk etmeyi mürüvvet gördüm ve bildim.”
  • “Bir kimsenin ilmi, kendisini Allahü teâlânın yasaklarından men etmiyorsa, o kimse büyük tehlikededir.”
  • “Allahü teâlâ bize, insanların mümin olanlarını sevmemizi, onlara karşı saygı beslememizi ve asla kırıcı olmamamızı, kalblerinde ne sakladıklarını bilemiyeceğimizi, hareketlerimizi buna göre ayarlamamızı emretmiştir.”
  • “Allahü teâlâ, kendisine şükür ismini vermiştir. Çünkü Allahü teâlâ, iyiliği mükafatlandırır. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir.”
  • “Kulların birbirlerine karşı işledikleri suçlar, kendileri için bir zulümden ibarettir.”
  • “İnsan, her şeye şifa veren tek varlığın Allahü teâlâ olduğuna inanır; bununla beraber derdine deva olması için ilaç kullanır. Çünkü ilaç bir sebeptir. Şifasını verecek olan ise Allahü teâlâdır.”
  • “Mümin, Allahü teâlâdan korktuğu kadar hiçbir şeyden korkmaz. Şiddetli bir hastalığa yakalanır veya feci bir kaza veya belaya uğrarsa, gizli veya aşikâr; “Ya Rabbi, bana bu belayı neden verdin?” diye şikayetçi olmaz. Bilakis hastalığa, belaya ve kazaya rağmen Allahü teâlâyı zikir ve şükreder.”
  • “Mümin, Allahü teâlânın kendisini devamlı murakabe ettiğini bilir. Kimsenin bulunmadığı bir yerde veya herkesin yanında olsun, mutlaka Allahü teâlânın onu kontrol ettiğine inanır. Krallar ve sözde büyük adamlar ise, ne gizli ve ne de aşikâr bir yerde herhangi bir şahsı murakabe edemezler.”
  • “Eshab-ı kiramdan bize gelen, bildirilen her şeyin başımızın üstünde yeri vardır.”
  • “Eğer bilmediklerim ayağımın altında olsaydı, başım Arş'a değerdi.”