Ruşen Eşref Ünaydın: Revizyonlar arasındaki fark

Vikisöz, özgür söz dizini
[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Türkolog1984 (mesaj | katkılar)
Değişiklik özeti yok
Türkolog1984 (mesaj | katkılar)
8. satır: 8. satır:
* Genç bir simada bu kadar engin bir mana gördüğümü hatırlamıyorum: Işıklarla gölgelerin dalgaları arasında sebat, tevekkül, tevazu, vakar, mülâyemet, huşunet, saffet, zekâ... Bütün bu zıt şeylerin toplandığı sarışın ve gayet sevimli bir yüz.
* Genç bir simada bu kadar engin bir mana gördüğümü hatırlamıyorum: Işıklarla gölgelerin dalgaları arasında sebat, tevekkül, tevazu, vakar, mülâyemet, huşunet, saffet, zekâ... Bütün bu zıt şeylerin toplandığı sarışın ve gayet sevimli bir yüz.
* Ve askerlik hayatına İstanbul'dan Yafa'ya sürülmekle başlayan; Hareket Ordusu gibi, Trablusgarp ve Balkan Muharebeleri gibi memleketin en tehlikeli zamanlarında can verircesine vazife başına atılan bu kahramanın elini sıktım. İçimde ona karşı derin bir hürmet, bir İstanbul çocuğu ruhu ile derin bir şükran olduğu hâlde yanından ayrıldım.
* Ve askerlik hayatına İstanbul'dan Yafa'ya sürülmekle başlayan; Hareket Ordusu gibi, Trablusgarp ve Balkan Muharebeleri gibi memleketin en tehlikeli zamanlarında can verircesine vazife başına atılan bu kahramanın elini sıktım. İçimde ona karşı derin bir hürmet, bir İstanbul çocuğu ruhu ile derin bir şükran olduğu hâlde yanından ayrıldım.
* Bana Kanije müdafii Tiryaki Hasan Paşa ile yahut Plevne aslanı Gazi Osman Paşa ile görüşmek mukadder olsaydı bugünkü muhavereden daha fazla mı bir heyecan duyacaktım?


===[[w:Damla Damla (kitap)|Damla Damla (1928)]]===
===[[w:Damla Damla (kitap)|Damla Damla (1928)]]===

22.43, 7 Mart 2021 tarihindeki hâli

Ruşen Eşref Ünaydın
Doğum tarihi 18 Mart 1892
Doğum yeri İstanbul
Ölüm tarihi 21 Eylül 1959
Ölüm yeri İstanbul
Vikipedi maddesi
Vikiveri öğesi

Ruşen Eşref Ünaydın, Türk edebiyatçı, gazeteci, siyasetçi ve diplomat.

Eserleri

Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülâkat (1918)

  • Yazıhanesi üzerinde bir Çerkez kamasının yanı başında Balzac'ın Colonel Chabert'i, Maupassant'ın Boule de Suif'i, Lavedan'ın Servir'i duruyordu. Şüphe yok ki Paşa, sükûnetli dakikalarının boşluğunu edebiyatla dolduruyor.
  • Zira harp sahasında kalın paltolarla kaba çizmelerin içinde uykusuz üç dört gece geçiren bu zat, salonlarda pek mahirane vals edermiş; tanıyanlar Mustafa Kemal Paşa'yı yalnız gözü yılmaz bir kumandan diye değil, aynı zamanda salonlarda pek lezzetle aranan nazik, terbiyeli ve zeki bir kavalye diye anıyorlar.
  • Genç bir simada bu kadar engin bir mana gördüğümü hatırlamıyorum: Işıklarla gölgelerin dalgaları arasında sebat, tevekkül, tevazu, vakar, mülâyemet, huşunet, saffet, zekâ... Bütün bu zıt şeylerin toplandığı sarışın ve gayet sevimli bir yüz.
  • Ve askerlik hayatına İstanbul'dan Yafa'ya sürülmekle başlayan; Hareket Ordusu gibi, Trablusgarp ve Balkan Muharebeleri gibi memleketin en tehlikeli zamanlarında can verircesine vazife başına atılan bu kahramanın elini sıktım. İçimde ona karşı derin bir hürmet, bir İstanbul çocuğu ruhu ile derin bir şükran olduğu hâlde yanından ayrıldım.
  • Bana Kanije müdafii Tiryaki Hasan Paşa ile yahut Plevne aslanı Gazi Osman Paşa ile görüşmek mukadder olsaydı bugünkü muhavereden daha fazla mı bir heyecan duyacaktım?

Damla Damla (1928)

  • Gazi Mustafa Kemal bir gün sofrasında temrin olarak bana şu kelimeleri verdi:
"İnsan, bîhudut, beşeriyet, tezahür eder, aşk, ruh, ten, dudak, saç, hayat, hayat, hayat, şefkat, muhabbet, ölüm, hayat, hayat, bilmem."
— Bu kelimeler sana ne ilham eder? dedi.
Şunu yazdım:
"İnsan isen sevginde bîhudut ol. Beşeriyetin kemali bunda tezahür eder. Bunu anlamayan hiç bilmeyecek; güzel saç, berrak ten, duygulu dudak nedir!
O bilmeyecek aşk nedir, ruh ne! Böyle biri için hayat bile ölümdür. Fakat beşeriyet bunu istemez. O hayat diler, hayat, hayat! Gel, ey fâni, anla ve gör
ki hayat nedir: Şefkattir o, muhabbettir o. Hayat budur. Ötesi ölümdür, onu ben bilmem. Hayat isterim, hayat..."
Dinledi ve beğendi.
  • Gözler kamaştıran ne varsa müebbeden sende imiş, müebbeden seninmiş gibi gönlümü çiğneye çiğneye geçtin güzelim...

Atatürk ve Millî Tesanüt (1954)

  • Gutenberg'in matbaayı bulup yaratmakla dünyaya ettiği hizmetin büyüklüğü ne ise Gazi Mustafa Kemal'in yeni harfleri bulup, yarattırıp kanunlaştırmasıyla Türk kültür dünyasına ve medeni insanlık haysiyetine ettiği hizmetin büyüklüğü de odur, demek mübalağa sayılmasa gerektir...

Atatürk'ü Özleyiş (1957)

  • Çünkü sen, acımayı gerçi bilirdin; insan ve cömert ruhun vardı; fakat acınmaktan tiksinirdin. Mazlum diye anılmaktan zalim diye adlandırılmak kadar iğrenirdin... Sence kuvvet ve aciz diye iki gerçek vardır. Milletine ve arkadaşlarına bunlardan sadece kuvveti yaraştırırdın.
  • Onlar işitmemişler miydi ki Sakarya Savaşı subay savaşı olmuştur. Subay savaşı! Yani şuur ve ülkü savaşı, aydınların savaşı... Bu savaşta üç bin subayımız şehit olmuştur! Yalnız bu bilgi bile insanın gözleri önüne ne olağanüstü manzaralar ve hatıralar getiriyordu.

Gazete yazıları

  • Kimi evladını, kimi ıyalini, kimi anasını düşünüyor... Fakat onlara teselli, neşe, faaliyet ve samimiyet veren şey bir millet fikrine hizmet etmek, o uğurda her türlü fedakârlığa hiç tereddütsüz katlanmak gayesidir. Hepsi de "Bunu post kapmak, fırkacılık etmek için yapmıyoruz!" diyorlar. Allah versin, öyle olsun.[1]
(Sivas Kongresi'ne katılanlar için)
  • Ey Türk müncîsi ve hak eri, senin gününde yaşadığım için fânilerin en bahtiyarlarından biriyim.[2]
(Mustafa Kemal Paşa'ya)
  • Dokuz süngü yiyen bir Mehmetçiğin, önüne üç Yunan askeri katıp yaralarına rağmen vücudunu da bu canlı ganimetleri de kendi karargâhına teslim ettiğini hepimiz biliyoruz... Falih Rıfkı'nın "Ateş ve Güneş"te dediği gibi: "Her zaman düşman bizden çok, biz düşmandan kaviyiz."[3]
  • Gazi Mustafa Kemal Paşa'yı daima kuvvetleri kuvvetinden üstün sayılan çetin varlıklarla didişmekten haz duyar cidalci bir kudret olarak tanıdım. Harbiye'den neş'etiyle beraber Sultan Hamid istibdadına karşı mücadele, Otuz Bir Mart İsyanı'na karşı Hareket Ordusu'na iştirak, Trablus'ta İtalyan tecavüzüne mukabele; Çanakkale'de İngiliz, Muş ve Bitlis'te Çar gururunu kırışı... Bir zamanlar her hükûmet adamının saydığı Alman nüfuzuna karşı duran, mütarekeden sonra içli dışlı bir sürü düşman kuvvetine karşı millî hareketi ikame ve idame...[4]
  • Etrafında İsmetler, Refetler, Kâzım Karabekirler, Fevziler gibi her biri bir ordu sağlamlığında kudretli ve namuslu kumandanlardan, her biri bir ateş parçası subaylardan halesi olan inanınız bu mülkün ışığıdır... Ve bu son zafer dünyaya gösterdi ki Anadolu'da Yunan istilası küstah bir hayaldir. Hakikat olan Türk varlığıdır...[5]
(Sakarya Zaferi'nin ardından)
  • Dün kendisine millet tarafından başkumandanlık verilen Mustafa Kemal, bugün her zamandan ziyade Türk azmini, Türk imanını şahsında topluyor. O, milletin hizmetindedir; millet de onun hizmetindedir. O biziz, biz oyuz![6]
  • Bugün hepimizin kalbindeki bu duyguyu büyük bir ölü, vaktiyle oğluna şöyle anlatmıştı:
Ümidimiz bu: Ölürsek de biz, yaşar mutlak
Vatan sizinle şu zindan karanlığından uzak.
Şimdiki hür Türkiye halkının yarınki hür Türkiye halkına vasiyeti işte ancak budur!..[7]
  • Ey gürültüsü yüzlerce yıldır dünyayı tutan Türk askeri! Yüzlerce yıldır alnının yazısı bu iken, şu cefalar yekûnu içinde hâlâ dimdik, hâlâ kaskatı, hâlâ bıkmamış, yılmamış, hâlâ coşkunsun, hâlâ ateş gibisin! Seni yeryüzünün tanıdığı en sürekli kuvvet, hayat ve cefa denen güçlerin bile kıramadığı kuvvet diye seyrettim!..[8]
  • Mustafa Kemal Paşa, Anafartalar'daki hizmeti üzerine dahi kendini mirlivalığa terfi ettirmemiş olmalarını mülakat günlerinden sonralardaki hususi konuşmalarında ara sıra bir nevi sitem ve ibretle söylerdi. Ancak Muş'u, Bitlis'i geri aldıktan sonra mirliva olmuştu. Fakat Paşa, Çanakkale kazancından sonra Edirnelilerin kendisini bir fatih gibi karşılamış olmalarını, o cephe gerisi halkının kendisine olanca coşkunluğu ile kadirbilir, hizmetinin değerini vicdan şevkiyle mükâfatlandırır bir kutlayıcı kucak açmış olmasını daima duygulanarak ve Edirnelilere içten sevgi besleyerek anardı.[9]

Konuşmaları

  • Türkçe: Analarımızın dili, ana dili, diller güzeli... Yerine göre kılıçtan keskin, çelikten sert, kayadan sarp, boradan hızlı, bürümcükten ince, kelebekten uçucu, çiçekten renkli, kokudan tatlı, altından parlak, sudan duru Türkçe...[10]
  • O gün ondan ayrılamıyordum. "Zaman geçmese olmaz mı?" diye düşünüyordum ve ne gariptir, kendimi tutamayıp ona hastalığını hissettirecek bir zayıflıkta bulunacağım diye de her an iğneler üstünde gibi idim. Biliyordum ki o, acınacak durumda görünmekten son derece iğrenir...[11]
(Atatürk'ü son görüş)
  • "Kemalizm" dedikleri kuru etiket değildir, diri isabettir![12]
  • Bizleri bağımsızlaştırana bağlanalım! Şair gibi bizler de diyelim ki: "Esîr-i aşkın olduk, gerçi kurtulduk esaretten!" Böylece ona hayranlığımızı bir daha belirtelim. Çünkü o bir yeni adamdı: Hürriyetin, istiklalin âşığı, savaşçısı, davacısı ve timsali adam![13]
(Mustafa Kemal Atatürk için)
  • Vasiyetiyle bağışıyla onların yaşamasını ve yaşatılmasını "nura doğru yürümemizin" en önemli esaslarından ikisi saydığını belirtmiş oldu. Türk Tarih Kurumunu yaratmakla "Kendinizi tanıyın." ve Türk Dil Kurumunu yaratmakla "Özünüzü unutmayın, yabancılıklardan arının." demiş oldu.[14]
(Atatürk'ün tarih ve dile verdiği önemi anlatırken)
  • Çarşaf eteğinin boyunu aşık kemiği ile ölçer merkez kumandanlığından dünya güzeli Keriman'ı iftiharla, saygı ile karşılayacak, ona "Ece" adı verecek Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal'e varan mesafeyi aşmayı kime borçluyuz arkadaşlar? Kime borçluyuz, Türk kadınını Amerikan, İngiliz, Fransız, Alman kadın kardeşlerinden farksız hür ve medeni bir Türk aile ve hazine kaynağı olarak kabul etme ve kabul ettirme çabasını? Hem de "süfrajet"siz, "grev"siz, zorlayışsız...[15]

Kaynakça

  1. Ünaydın, Sivas'ta Kongre Binası ve İçindeki Hayat, 1919
  2. Ünaydın, Müncînin Huzurunda Esir Generaller, 1922
  3. Ünaydın, Manevî Kuvvetimiz, 1921
  4. Ünaydın, Büyük Hitabeye Dair-I, 1922
  5. Ünaydın, Gazasını Tebrik/Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya, 1921
  6. Ünaydın, Azim ve İman, 1921
  7. Ünaydın, Ümit, 1921
  8. Ünaydın, Asker Geçerken, 1922
  9. Ünaydın, Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülâkat (1918) Üzerine, 1956
  10. Ünaydın, Birinci Türk Dili Kurultayı Kapanış Söylevi, 1932
  11. Ünaydın, Yedinci Türk Dili Kurultayında Anlattığı Hatıraları, 1954
  12. Ünaydın, Yedinci Türk Dili Kurultayında Anlattığı Hatıraları, 1954
  13. Ünaydın, Yedinci Türk Dili Kurultayında Anlattığı Hatıraları, 1954
  14. Ünaydın, Yedinci Türk Dili Kurultayında Anlattığı Hatıraları, 1954
  15. Ünaydın, Yedinci Türk Dili Kurultayında Yaptığı Konuşmadan, 1954