Mustafa Kemal Atatürk/Komünizm

Vikisöz, özgür söz dizini
< Mustafa Kemal Atatürk sayfasına geri dön

6 Şubat 1921'de,

Komünizm toplumsal bir meseledir. Memleketimizin hali, memleketimizin toplumsal koşulları, dini ve milli geleneklerinin kuvvetli, Rusya'daki komünizmin bizce tatbikine müsait olmadığı kanaatini teyit eder bir mahiyettedir.[1]

2 Kasım 1922'de,

Şurası unutulmamalı ki, bu tarz-ı idare, bir bolşevik sistemi değildir. Çünkü, biz ne bolşeviğiz ne de komünist; ne biri ne de diğeri olabiliriz. Çünkü biz milliyetperver ve dinimize hürmetkarız. Hülasa, bizim şekl-i hükümetimiz tam bir demokrat hükümetidir ve lisanımızda bu hükümet halk hükümeti diye yad edilir.[2]

21 Haziran 1935'te,

Türkiye'de bolşeviklik olmayacaktır. Çünkü, Türk Hükümeti'nin ilk gayesi halka hürriyet ve saadet verme, askerlerimize olduğu kadar, sivil halkımıza da iyi bakmaktır.[3]

The Caucasus dergisi 1951'de yayımladığı sayısında Atatürk'ün 1932 yılında Amerikalı subay Douglas MacArthur ile yaptığı konuşmayı şöyle aktarmıştır:

Bugün Avrupa'nın doğusunda bütün uygarlıkları ve hatta bütün insanlığı tehdit eden yeni bir güç belirmiştir. Bütün maddi ve manevi imkanlarını top yekün bir şekilde, dünya devrimi gayesi uğruna, seferber eden bu korkunç kuvvet, üstelik Avrupalılar ve Amerikalılarca henüz bilinmeyen, yepyeni siyasal yöntemler tatbik etmekte ve rakiplerinin en küçük hatalarından bile mükemmelen istifade etmesini bilmektedir. Avrupa'da çıkacak bir savaşın başlıca galibi ne İngiltere, ne Fransa, ne de Almanya'dır. Sadece bolşevizmdir. Rusya'nın yakın komşusu ve bu memleketle en çok savaşmış bir millet olarak biz Türkler, orada cereyan eden olayları yakından izliyor ve tehlikeyi bütün çıplaklığıyla görüyoruz. Uyanan Doğu milletlerinin düşünce yapılarını mükemmelen sömüren, onların milli ihtiraslarını okşayan ve kinleri tahrik etmesini bilen bolşevikler, yalnız Avrupa'yı değil, Asya'yı da tehdit eden başlıca kuvvet halini almışlardır.[4]

Atatürk'ün kaleminden çıkan Medeni Bilgiler kitabından ekonomi fikirleri:

Devlet bireyin yerini alamaz, fakat, bireyin gelişme ve kalkınması için genel koşulları göz önünde bulundurmalıdır. Devlet eliyle yapılacak işler, bireyin büyük kar getirmediğinden dolayı yapmayacağı işler veya milli çıkarlar için gerekli olan ekonomik işleri kapsar. Özgürlüklerin ve yurt bağımsızlığının sağlanması ve korunması ile iç işlerinin düzenlenmesi nasıl devletin görevi ise, devlet vatandaşların öğretimi, eğitimi, sağlığıyla ilgilenmek zorundadır. Devlet, memleketin asayiş ve savunması için yollarla, demir yolları ile, telgrafla, telefonla, memleketin hayvanlarıyla, her türlü taşıtlarıyla, milletin genel servetiyle yakından ilgilidir. Memleket yönetiminde ve savunmasında, bu saydıklarımız, toptan, tüfekten, her türlü silahtan daha önemlidir. (...) Özel çıkarlar çoğunlukla, genel çıkarlarla tezat halinde bulunur. Bir de, özel çıkarlar, en nihayet rekabete dayanır. Oysa, yalnız bununla ekonomik düzen kurulamaz. Bu kanıda olanlar kendilerini, bir serap karşısında, aldatılmaya terk edenlerdir. (...) Bir de, ferdin kişisel çalışmaları, ekonomik kalkınmanın esas kaynağı olarak kalmalıdır. Ferdin gelişimine mani olmamak bilhassa iktisadi sahadaki özgürlük ve teşebbüsler önünde devletin kendi faaliyeti ile bir engel yaratmaması demokrasi prensibinin önemli esasıdır.[5]

Kaynakça[değiştir]

  1. Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, C. III, 2. Baskı, s. 20
  2. A.g.e, c. 3, 2. Baskı, s. 20
  3. A.g.e., c. 3, 2. Baskı, s. 99
  4. https://www.atam.gov.tr/ataturkun-soylev-ve-demecleri/dunyanin-siyasi-durumu
  5. Medeni Bilgiler ve M. K. Atatürk'ün El Yazıları, Afet İnan, s. 46-47
< Mustafa Kemal Atatürk sayfasına geri dön