Carol J. Adams

Vikisöz, özgür söz dizini
Carol J. Adams
Amerikalı yazar, feminist, hayvan hakları savunucusu.
Doğum tarihi 1951
Doğum yeri New York
Vikipedi maddesi
Vikiveri öğesi

Carol J. Adams Amerikalı yazar, feminist, hayvan hakları savunucusu.

Sözleri[değiştir]

  • Etçil hayvanlar, erkek davranışlarına bir değerler dizisi temin eder.      
  • Hayvanlar her yerde zincire vurulmuş ama biz onları özgür sanıyoruz.   
  • Diğer yaratıklara karşı tavırları söz konusu olduğunda bütün insanlar Nazidir.  
  • Biz yaşayan varlıkların nesnelere dönüştürülmesinin sona ermesini hayal ediyoruz.      
  • Şiddete maruz kalan kadınlar için sığınma evlerine ihtiyacımız olmadığı günü hayal edin.   
  • Daha da iyisi, insanların artık sabahları "sosis" yemeye ihtiyaç duymadığı günü hayal edin.  
  • Ebeveynler, çocuklarının akademik olarak nasıl yaptıklarından çok daha fazlasını bilmek isterler.  
  • Çiftliklerin esir ettiği, mezbahaların katlettiği hayvanlar “marketteki et”e indirgeniyor günümüzde.  
  • Kültürümüzde en sık rastlanan seri katillerin kendi ailelerini öldürenler OLMADIĞI günü hayal edin.       
  • Erkek egemenliğinin bu mesajı, (hem simgeler dünyasında hem de gerçekte) et yeme yoluyla iletilir.  
  • Vejetaryenlik hayal gücünün bir eylemidir. Et metinlerine alternatifler hayal etme yeteneğini yansıtır.   
  • Et, görülmeyen ama her zaman orada olanın, hayvanların ve dilin ataerkil denetiminin sembolü haline gelir.    
  • Cennetten Kovuluş bir kadına ve hayvana yorulduğundan beri, İnsanlığın Kardeşliği kadını ve hayvanı dışlar.      
  • Kültürümüzde “erkeklik” kısmen et yemek ve başka bedenler üzerinde denetim kurmak üzerinden inşa ediliyor.   
  • Kadınların sokaklarda taciz edilmeden, peşlerine kimse takılmadan ya da saldırıya uğramadan yürüdüğü günü hayal edin.      
  • Bitkiler âlemi; ilgilenmenin, besleyip büyütmenin, yavaş evrimsel değişimin ve mevsimlerle uyum içerisinde olmanın resmini sunar.  
  • Beslenme tercihlerimiz, doğayla olan ilişkilerimizde kendimizi nerede konumlandırdığımızı ve politik duruşumuzu yansıtır, pekiştirir.   
  • Bitki imgelemiyle anlam türetmekten bahsetmişken, sebzelerin yardımıyla besleneceğiz. Hepimizin bu destekle beslenmesi dileğiyle.      
  • Ceset yemekten ziyade et yemeye atıfta bulunmamız, dilimizin baskın kültürün bu faaliyeti onaylamasını nasıl ilettiğinin merkezi bir örneğidir.  
  • Dil bizi et yeme gerçeğinden uzaklaştırır, böylece et yemenin sembolik anlamını pekiştirir, bu sembolik anlamı özünde ataerkil ve erkek odaklıdır.  
  • Daha da iyisi, kadınların her nerede olursa olsun güvende olduğu, ailelerin evlerinde güvenle yaşadığı ve katliamların olmadığı bir dünyayı hayal edin.       
  • İçinde saklı olan politik anlamlar; ayrışma yerine bedensel birlik hissinden, şiddet yerine hasattan, nüfuz altına almak yerine uyum içerisinde yaşamaktan türetilir.    
  • Ebeveynlerin en çok değer verdikleri şey öğretmenler ve müdürlerle yapılan tartışmalardı ve istedikleri şey çocuklarının okul karnelerinde daha açıklayıcı bilgilerdi.   
  • Hayvanları öldürmeye dayanan simgecilik yoluyla; şiddetin gerekliliğinin, etki alanının, denetimin ve ilhak etmenin politik anlamda hayli yüklü imgeleri karşımıza çıkar.   
  • Hayvanların eti yemek için pişirme işlemine ihtiyaçları yoktur. Eti kemikten ayıklamaya da girişmezler. Madem et yemek doğal, o zaman biz ne diye hayvanlar gibi doğal yollarla yemiyoruz?   
  • Öldürülüp mahvedilmiş hayvan; yırtıcılığın, bir bölge üzerinde egemenlik iddia etmenin, silahlı avcılığın, saldırgan davranışların, etin verdiği zindeliğin ve getirdiği yiğitliğin resmi olarak da sunulur.     
  • Her on yedi saniyede bir kadın tecavüze uğruyor. Her bir saniyede yüzlerce hayvan öldürülüyor. “Dayak yiyen kadınlar” gerçekliği her gün yüzümüze çarpılıyor ekranlardan ve gazete sayfalarından.  
  • Hayvanlara yönelik baskıyı en az iki düzeyde kurumsallaştıran bir kültürde yaşıyoruz: mezbahalar, et pazarları, hayvanat bahçeleri, laboratuvarlar ve sirkler gibi resmi yapılarda ve dilimiz aracılığıyla.
  • Patriyarka, insan-hayvan ilişkilerinde örtük biçimde var olan bir toplumsal cinsiyet sistemidir. Dahası toplumsal cinsiyetin inşasında uygun besinlerin hangileri olduğu konusunda talimatlar da vardır.   
  • Bir vegan veya vejeteryan odaya girene kadar insanlar kendilerini et yiyen olarak görmezler. Onlar sadece 'yiyiciler' ve onları ne yaptıklarından haberdar eden biz veganlarız. Çoğu zaman bu rahatsız edicidir.  
  • Bizim kültürümüzde erkek olmak, erkeklerin ya sahip çıktıkları ya da inkâr ettikleri kimliklerle bağlantılı  “hakiki” erkeklerin neleri yapıp neleri yapmadıklarıyla. Bu sadece bir ayrıcalık meselesi değil, bir sembolizm meselesi.  
  • Biz, bütün zulümlerin birbiriyle ilişkili olduğuna inanıyoruz: Bütün canlılar özgür olana kadar, yani kötü muameleden, aşağılanmadan, sömürüden, kirlenmeden ve ticarileşmeden kurtulana kadar, hiçbir canlı özgür olmayacak.  
  • Bilirsin; iklim değişikliği hakkında farkındalık yaratmaya başlayan ilk kesimlerden birinin, çevrenin yok edilmesi ile hayvancılık arasındaki bağlantıyı keşfeden hayvan hakları savunucuları olduğu yüzyıl diye cevap verdiği günü hayal edin.      
  • Et yemekten zevk almaktan kaynaklanan kişisel çıkar, bariz bir şekilde yerleşmesinin bir nedeni ve atalet başka bir neden olsa da, bir dil kullanım süreci, söylemi bu konuların asla ele alınmasına gerek kalmayacak şekilde inşa ederek et hakkındaki tartışmaları içine alır.  
  • Biz, bütün zulümlerin birbiriyle ilişkili olduğuna inanıyoruz: Bütün canlılar özgür olana kadar, yani kötü muameleden, aşağılanmadan, sömürüden, kirlenmeden ve ticarileşmeden kurtulana kadar, hiçbir canlı özgür olmayacak.
  • Patriyarka, insan-hayvan ilişkilerinde örtük biçimde var olan bir toplumsal cinsiyet sistemidir. Dahası toplumsal cinsiyetin inşasında uygun besinlerin hangileri olduğu konusunda talimatlar da vardır. Bizim kültürümüzde erkek olmak, erkeklerin ya sahip çıktıkları ya da inkâr ettikleri kimliklerle bağlantılı – “hakiki” erkeklerin neleri yapıp neleri yapmadıklarıyla. Bu sadece bir ayrıcalık meselesi değil, bir sembolizm meselesi. Kültürümüzde “erkeklik” kısmen et yemek ve başka bedenler üzerinde denetim kurmak üzerinden inşa ediliyor.[1]
  • Beslenme tercihlerimiz, doğayla olan ilişkilerimizde kendimizi nerede konumlandırdığımızı ve politik duruşumuzu yansıtır, pekiştirir. Öldürülüp mahvedilmiş hayvan; yırtıcılığın, bir bölge üzerinde egemenlik iddia etmenin, silahlı avcılığın, saldırgan davranışların, etin verdiği zindeliğin ve getirdiği yiğitliğin resmi olarak da sunulur. Etçil hayvanlar, erkek davranışlarına bir değerler dizisi temin eder. Hayvanları öldürmeye dayanan simgecilik yoluyla; şiddetin gerekliliğinin, etki alanının, denetimin ve ilhak etmenin politik anlamda hayli yüklü imgeleri karşımıza çıkar. Erkek egemenliğinin bu mesajı, (hem simgeler dünyasında hem de gerçekte) et yeme yoluyla iletilir. Campbell’a göre hayvanlar âleminin aksine bitkiler âlemi, “ezelden beri insanlığın yiyecek, giyecek ve barınma” gereksinimini karşıladığı gibi “büyüme-çürüme, çiçek-tohum gibi döngülerle; yaşamın ve ölümün tek, yüce ve yok edilemez bir gücün dönüşümü olarak göründüğü noktada hayatın mucizesine de” örnek oluşturur. Bitkiler âlemi; ilgilenmenin, besleyip büyütmenin, yavaş evrimsel değişimin ve mevsimlerle uyum içerisinde olmanın resmini sunar. İçinde saklı olan politik anlamlar; ayrışma yerine bedensel birlik hissinden, şiddet yerine hasattan, nüfuz altına almak yerine uyum içerisinde yaşamaktan türetilir. Bitki imgelemiyle anlam türetmekten bahsetmişken, sebzelerin lütfuyla besleneceğiz. Hepimizin bu lütufla beslenmesi dileğiyle...
  • Kadınların sokaklarda taciz edilmeden, peşlerine kimse takılmadan ya da saldırıya uğramadan yürüdüğü günü hayal edin. Şiddete maruz kalan kadınlar için sığınma evlerine ihtiyacımız olmadığı günü hayal edin. Kültürümüzde en sık rastlanan seri katillerin kendi ailelerini öldürenler OLMADIĞI günü hayal edin.
    Daha da iyisi, kadınların her nerede olursa olsun güvende olduğu, ailelerin evlerinde güvenle yaşadığı ve katliamların olmadığı bir dünyayı hayal edin.
    İnsanların, "İyi de benim sabahları sosis yemem gerekiyor" diyen birine "Ah, bu tam bir yirminci yüzyıl konuşması. Bilirsin; iklim değişikliği hakkında farkındalık yaratmaya başlayan ilk kesimlerden birinin, çevrenin yok edilmesi ile hayvancılık arasındaki bağlantıyı keşfeden hayvan hakları savunucuları olduğu yüzyıl" diye cevap verdiği günü hayal edin.
    Daha da iyisi, insanların artık sabahları "sosis" yemeye ihtiyaç duymadığı günü hayal edin.
    Kadınların ve çocukların seks köleleri olarak satılmadıkları, seks işçiliğine ya da pornografiye zorlanmadıkları günü hayal edin.
    Daha da iyisi, tahakkümün değil eşitliğin seksi olduğu günü hayal edin.[2]

Kaynakça[değiştir]

  1. Patriyarka, Kadınlar ve Vejetaryenlik
  2. Carol J. Adams - Etin Cinsel Politikası
Carol J. Adams ile ilgili daha fazla bilgiye Vikipedi'den ulaşabilirsiniz.